32. Duruşma günü tutanağı – 6 Ağustos 2013

0

Bir aylık yaz arasından önceki son duruşma olan 32. Duruşmada ilk olarak  cinayet kurbanı Mehmet Turgut’un otopsisini gerçekleştirmiş olan adli tıp hekiminin görüşleri soruldu. Ardından 9 Haziran 2005’te Nürnberg’te İsmail Yaşar’ın öldürülmesi ele alındı. Bununla ilgili olarak 6 polis memuru dinlendi. Sorgulamalardan biri sırasında NSU’nun cinayet eylemlerini ne kadar özenli bir şekilde hazırlamış olduğu ortaya çıktı. Bir memurun sorgulaması, birden fazla tanığın olay yeri yakınında iki bisikletli veya iki bisiklet görmüş olduğunu gösterdi. Daha önce Bavyera Soruştuma Komisyonu taraından ifadesi alınmış olan Adli Polis Başkomiseri Hänßler’in sorgulaması, Yaşar cinayeti soruşturması sırasında da olmak üzere, kurban ailelerinin ne kadar yoğun bir şekilde araştırılmış olduklarını tekrar gösterdi. Hatta Hänßler ve başka bir memur, kurbanın orada yaşamakta olan akrabalarını yerel bir avukat eşliğinde dinlemek için Türkiye’ye uçmuşlardı. Buna karşılık Hänßler, daha 2005 yılında cinayetlerin ırkçı motisvasyonu olabileceği hakında şüpheleri olduğunu ve bunu „BAO Bosporus“‘un geri kalanı ile temel olarak paylaştığını iddia etti. Bu durum, Nürnberg Anayasayı Koruma Dairesi görevlillerinin Neonazilere dair kendilerinden talep edilen bilgilerin hepsini teslim etmediklerini ortaya çıkardı.

[deutsch]

Duruşma günü saat 9:43‘te başladı. Önce Rostock Üniversitesinden, emekli Adli Tıp Hekimi Prof. Wegener bilirkişi olarak dinlendi. Kendisi Mehmet Turgut’un otopsisini yapmıştı. Turgut’a, kafasından, boynundan ve ensesinden olmak üzere üç kurşunun isabet ettiği tespit edilmişti. Kafasına isabet eden kurşun kafatasının sağ tarafından girmişti. Wegener yoğun bir beyin ve kafatası kemiği zedelenmesi görüldüğünü ancak yine de kurşunun ilerlediği yolun açık bir şekilde belirlenebildiğini anlattı. Boyun tarafına isabet eden kurşun kulak kepçesinin altınan girmişti. Boğaz girişi gırtlak kapağının arkasında bir  kanal oluşturacak şekilde tahip olmuştu. Bu yüzden midede büyük miktarda kan bulunmuş ve ciğerlere aşırı derecede kan akmıştı. Kendisi bunu “yaşamsal tepkiler” olarak değerlendirmişti, dolayısıyla silah kendisi henüz yaşarken ateşlenmiş olmalıydı. Üçüncü kurşun enseden, saçların son bulduğu hizadan girip çıkmıştı. Ayrıca kol ve bacaklara da kan bulaşmıştı.  Maktül yol boyunca, 70 dakika süresince yeniden canlandırılmaya çalışılmış ve bunu sağlamak için saçları tıraş edilmişti. Üç kurşun sağdan sola çok az sapmayla yatay bir şekilde ilerlemişti, tekrar ateş edildiğine dair bir belirti bulunmamıştı, silah hakkında bilinenler gözönüne alındığında 50 santimetrelik bir mesafeden ateş edildiği tahmin edilebilirdi. Kurbanın taşınması sırasında gerçekleşmiş olabilecek önemsiz yaralar söz konusuydu, bunun dışındaki ciddi yaralara ait bir ipucu bulunmamıştı. Kurban temiz olmalıydı, uyuşturucu ve alkol testlerinin sonuçları negatif çıkmıştı. Ölüm nedeni kafatasındaki tahribat olmalıydı, yoğun kan kaybı olasılıkla ölümü hızlandırmıştı. İntihara dair bir belirti bulunmamıştı. Kesici aletlerin neden olmuş olabileceği bir yaralanma da tespit edilmemişti. Wegener, Turgut’un vücudunaki yaralardan kesici alet yaralanması sonucuna varanın bayan ambulans görevlisi olduğunu söyledi. Götzl’ün ensedeki yaranın ölümcül olup olmadığı sorusuna Wegener olumsuz cevap verdi. Wegener, sürekli olarak buraya dolan kan soluk alınmasını engellediğinden boyun ve kafaya isabet eden kurşunların tek başlarına ölüme sebebiyet verebileceklerini söyledi.  Götzl’ün maktülün olay sırasındaki konumuna ilişkin sorusuna Wegener bu konuda ancak tahmin yürütebileceğini söyleyerek cevap verdi. Wegener  “benzer yaralanma resimleri“  dikkate alındığında sağdan nişan alınarak ateş edildiğini tahmin ettiğini söyledi. Ancak yine de,  eğer ilki  kafaya isabet isabet eden kurşunsa  ardından  maktül yerde yatarken silahın ikinci kez ateşlendiği sonucuna vardığını söylemezdi. Diğerleri küçük dış yaralardı. Wegener bunların taze ama yüzeysel yaralar olduklarını doku derinlerinde kanamaya dair bir iz bırakmadıklarını söyledi. Wegener Götzl’ün sorusu üzerine, maktülün ambulansla nakli sırasında ya da kafasına kurşun isabet etmesi esnasında kas kasılmaları gerçekleşmiş olabileceğini ve kişi, yani Turgut, bulunduğunda vücudun hareket etmiş olabileceğini doğruladı. Götzl kurbanın boyunu sordu, boyun 1.65 civarında olduğu bildirilmişti. Wegener bunu doğruladı ancak, adli tıp açısından standart bir problem söz konusu olduğunu, cesedin katılaşmasının kesin ölçüm yapılmasını engellediğini söyledi. Müdahil avukat Behnke otposi sırasında orada hazır bulunanaları sordu. Wegener diğer bir adli tıp görevlisinin, bir bölüm asisitanının ve iki polis memurunun adını verdi, öğrenciler yoktu. Wegener müdahil avukatın sorusunu, kurbanın duruş pozisyonunu hakkında doğru tahmin yapmasının mümkün olmadığı ancak kurbanın ayakta duruyor olduğunu düşündüğü şeklinde yanıtladı. Polisle konuştuğu bir esnada, ateş edildiği anda  kurbanın muhtemelen yerde yatmakta olduğunu söylediği iddia edilen kaydı hatırlamadığını ifade etti. Wegener, söylenen şeyin mümkün olduğunu ama kendisinin kesinlikle böyle ifade kullanmadığını söyledi. Kendisi olay  yerine gitmemişti, bu görevi başka bir meslektaşı almıştı. Ceset çoktan  ambulansa taşınmış olduğundan, cesedin olay yerinde adli tıp açısından incelenmesi mümkün olmamıştı. Wegener Müdahil Avukat Behnke’nin sorusunu, cesedin bir an önce tanımlanması gerektiği için otopsiye 25 Nisan 2005’te öğleden sonra başlanmış olduğu şeklinde cevapladı. Esas otopsi işlemi sonraki gün gerçekleştirilmişti. Orada kendilerinne kurbanın Yunus Turgut olduğu söylenmiş, bu yüzden otopsi “Turgut, Yunus” ismiyle kayda geçirilmişti. Maktülün isminin Mehmet Turgut olduğunu, ilk olarak bu ana davanın başlangıcında medyadan öğrenmişti.

Sonraki tanıklar 9 Haziran 2005’te,  Nürnberg’teki Scharrerstraße’de işlenen İsmail Yaşar cinayeti ile ilgiliydiler. Bu vakanın ilk tanığı Polis Amiri Sindy J.’ydi. Sindy J. O sırda ortağı ile beraber devriye gezmekte olduklarını söyledi. Daha sonra Scharrerstraße’deki bir döner büfesinde bir adamın kanlar içinde yattığı anonsunu duymuşlardı. Olay yerine yakın olduklarından oraya ilk ulaşan kendileri olmuştu.  İçeriye doğru eğilip bakmış ve adamı kanlar  içinde yerde yattığını görmüştü. Kapı kilitli değildi, ortağı büfeye girmiş kendisi dışarıda kalmıştı. Ardından ilk yardım doktoru gelmiş ve “kişinin ex olduğu”nu tespit etmişti. Kendisi  bir tanığı sorgulamıştı, tanık Edeka’nın otopark alanını temizleyen bir kadındı. Tanık 15 dakika önce boğuk bir gürültü duymuştu. Edeka’nın şefi, içinde dört gencin oturuyor olduğu Lauf plakalı bir BMW gördüğünü bildirmişti. Bu araba kısa bir süre sonra tekrar döner büfesinin önünden geçmiş ve orada durdurulduklarında içindekilerin kimlikleri tespit edilmişti. J. Götzl’ün sorusu üzeriene Polise haber veren kişinin  oralı olduğunu söyledi, sık sık bu döner büfeside yemek yiyordu, beklemiş ve kimseyi göremeyince eğilip bakmıştı, o zaman yerdeki adamı görmüştü. J. ayakta durulduğuna içeriyi görmenin mümkün olmadığını söyledi. Götzl J.’ye, onun bu kişinin haftada bir kez döner büfesine gittiğini ve saat 10.15’te döner almak istediğini not almış olduğunu hatırlattı. J. “O halde öyle söylenmiş olmalıdır.” dedi. Orada bir mermi kovanı görmüş olduğunu hatırlıyordu ama ona dokunmamıştı. Maktülün konumu hakkında, onun tezgahın arkasında yerde yatmakta olduğu ve ayaklarının arkadaki giriş kapısına bakmakta olduğu bilgisini verdi.  Kollardan biri çapraz bir şekilde kafanın üzerindeydi, kurbanın vücudunun üst kısmı ve kafası kan birikintisi içindeydi.  Götzl J.’ye, sağ şakakta hafiçe kanayan bir yara bulunduğunu hatırladığını söylemiş olduğunu hatırlattı. Ofis sandalyesi hakkında soruya, bunu hatırlayamadığı ama bilirkişi raporunda sandalyenin oturulan kısmında kan lekesi bulunduğunu okumuş olduğu şeklinde cevap verdi. Beate Zschäpe’nin avukatı Heer tanığın şu anda söylediklerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatmak istedi. Götzl buna karşı “Pür dikkat dinlediğimden emin olabilirsiniz.“ şeklinde cevap verdi. Göztl kovanları sordu. J. başka bir kovanın varlığının da mümkün olduğunu ama kendisinin bir kovan gördüğünü kesin olarak hatırladığını söyledi. Götz bunu bulunduğu yeri sordu. J. kaba et seviyesinde bulunduğunu söyledi. J. ortağının olay yerine girmiş olduğunu doğruladı, ortağı eşiğe kadar gidip gelmişti ama ambulans görevlileri içerideydiler. İlk yardım doktoru beş-on dakika içinde oraya ulaşmıştı. Daha sonra cinayet soruşturma komisyonu gelmişti ve olay yerinin çevresini şeritle kapatmıştı. Götzl ona, kovanların bir ambulans görevlisi tarafından  yerden alınıp tekrar yere bırakıldığını not almış olduğunu hatırlattı. J. bunu doğruladı, daha sonra bu yüzden „sert bir uyarıda“  bulunmuştu. Araçtaki gençler durdurulduklarında olay yerindeki diğer kişilerle iletişim kurmuştu, ayrıca maktülün karısını da görmüş ama onunla konuşmamıştı. Kadınının sinirleri tamamen bozulmuş görünüyordu ve bağırmaya başlamıştı.  Sonra J. öne çıktı ve olay yerinin gösterildiği bir  harita üzerinde izahat vermeye girişti. Avukat Narin içinde gençlerin bulunduğu sözü geçen BMW’nin dışında bordo renkli bir BMW hakkında konuşulup konuşulmadığını sordu, J. buna olumsuz cevap verdi. Narin, BMW kombiden sözeden bir kayıt bunlunduğunu hatırlattı, kayda göre bir polis memuruna ait olan  olayla ilgisi bulunmayan bir araçtı bu. J.“Bunu ilk defa şu anda duyuyorum.“dedi.

Devamında  Nürnberg’ten Adli Polis Başkomiseri Manfred Wi. dinlenmeye başlandı. Yaşar’ın kişisel bilgileri hakındaki soruşturumayı kendisinin yürütmüş olduğunu açıkladı. Kaynak Nürnberg Şehri Yabancılar Kayıtlarıydı. Yaşar 1955’te Türkiye‘de, Urfa’da doğmuştu ve 1978’te başka bir isim altında Berlin’e gelmişti. Bir iltica dilekçesi vermiş ve sonraki dört ay amcasının yanında kalmıştı. Daha sonra Zirndorf’taki İltica Merkezinde kalmış ve ardından da Nürnberg’e yerleşmişti. 1980’de evlenmiş, iki ay sonra boşanmıştı. Sonra iltica dilekçesi reddedilmişti, Yaşar diğer ismi altında temyiz başvurusu yapmıştı ve müsade 1983’e kadar uzatılmıştı. Yaşar Fürth’e taşınmış ve orada Hildegard Sch. ile tanışmıştı ve 1982’de onunla evlenmişti. Daha sonra başvurusunu geri çekmişti ve ardından sınırlı oturum izni ve bunun ardından sınırsız oturum izni almıştı. Yaşar 1989‘ kadar Sch. ile evli kalmış ve sonra boşanmıştı. Daha sonra tekrar evlenmişti, Türkiye’de yaşayan eşi altı ay sonra kızıyla beraber Nürnberg‘e taşınmıştı. Bu evlilik de 2005’te sonlanmıştı. Götzl Wi.’ye, yakın çevresinde Yaşar olarak tanındığından bir isim değişikliği yapıldığına dair kaydı hatırlattı, bu dilekçe 1987’de kabul edilmişti. Yaşar’ın çalışma hayatıyla ilgili olarak Wi., onun kaynakçı olarak çalıştığını, 1989’dan itibaren işsiz olduğunu ve ardından 1999’a kadar çeşitli firmalarda işçi olarak çalıştığını söyledi.  Yaşar daha sonra Adelsdorf’ta Türk yemekleri satan bir seyyar tezgah ve ardından Ebermannstadt’ta bir büfe açmıştı. Orada eşinin de daha sonra satılmış olan bir döner standı vardı. Yaşar 2003 Şubatından itibaren Velburger Sokağının köşesinde Scharrerstraße’de bir döner standında serbest olarak çalışmaya başlamıştı. Götzl 1996’ya kadar geçerli olan Alman vatandaşlığına geçme planını sordu. Wi., dosyada bununla ilgili belgeler bulunduğunu ancak imzalanmamış olduklarını söyledi.

Duruşmaya o tarihte polis memuru olan tanık Ru.‘nun dinlenmesiyle devam edildi. Yaşar’ın hayatı hakkında Ru. tarafından yürütülmüş olan soruşturmala önemli sonuçlar söz konusuydu. Ru. Kişinin kimlerle ilişkisi olduğu, çevresinin nasıl olduğu konusunda bilgiler edinildiğini söyledi. Yabancılara dair kayıtlardan, Evlenrime Dairesi ve Nüfus Dairesi kayıtlarından bilgiler almıştı. Götzl Ru.‘ya „Scharrer Büfesi“ni sordu. Ru. belgelerine bakmak istediğini söyleyince Götzl hafızasındakileri aktarmasını talep etti. Ru. aklındakilerin sadece, Yaşar’ın daha önce Ebermannstadt’ta bir büfe açmak istediği ancak organizasyon problemleri ve ailesel nedenlerle bunu gerçekleştiremediği olduğunu söyledi. Yaşar bu yüzden yalnız Scharrerstraße’deki büfeyi işletmeye devam etmişti. Götzl Ru.‘ya, Ebermannstadt’taki büfenin kira sözleşmesinin 2000’de sona erdiğini kaydetmiş olduğunu hatırlattı. Götzl Ru.‘nun bu bilgiyi nereden almış olduğunu öğrenmek istedi. Ru. bunu hatırlayamadığını, belki onun eşinin belgelerinden bunu öğrenmiş olabileceği şeklinde cevap verdi. Götzl, Ru.‘nun  „Scharrerimbiss“‘in Bayan Yaşar tarafından 2001’de satıldığını ifade etmiş olduğunu hatırlattı. Ru. o halde öyle olmuş olması gereketiğini ancak yine de  bilginin nereden geldiğini söyleyemeyeceğini ifade etti. Götzl bu büfenin Esnaf Odasına Yaşar adıyla kaydedilmiş olup olmadığını sordu. Ru. belgeler olmadan bunu söylemeyeceğini ifade etti. Götzl faaliyetin 2004 yılında kaydedilmiş olduğunu hatırlattı. Ru. o halde bilginin Esnaf Odasından gelmiş olması gerektiğini söyledi. Ru. Yaşar’ın boşanmasının Mart 2005’te Türk yasalarına göre de geçerli kabul edildiği bilgisinin nereden alındığını kesin olarak söyleyemiyordu, bu bilgi Bayan Yaşar’dan alınmış olabilirdi. Ru. kira sözleşmesinin İsmail Yaşar tarfından üstlenilmesi hakkında bir şey söyleyemiyordu. Götzl çabucak başka sorusu olan bulunup bulunmadığını sordu ve tanığın sorgulanmasını sona erdirdi.

Bir aradan sonra saat 11.30’da, 2009 Yaşar vakası üzerinde yapılan çalışmalarda dört tanık ifadesine göre gerçekleştirilen olay yerinin yeniden oluşturulması görevini yürütmüş olan Adli Başkomiser Ri.’nin tanık olarak çağrılmasıyla duruşmaya devam edildi. Ri. tanıkların ifadeleri  hakkında bilgi verirken her defasında hakim kürsüsüne yaklaşarak bir harita üzerinde tanıkların geçmiş oldukları yolları gösterdi. İlk tanık olarak Bayan N. dinlenmişti. Tanık aracıyla döner büfesinin önünden geçmiş ve aracını Goldbachcenter’in yeraltı garajına parketmişti. Yeniden oluşturmanın  gerçekleştirilmesi için aracını kullanıma sunmuştu. Amaç aracının içinden görüş kabiliyetini tespit etmekti, daha sonra tekrar kendisine belirli noktalarla ilgili sorular sorulmuştu. N. saatte 30 kilometre hız yaparak Scharrerstraße’ye döndüğünü ve fren yapıp durmak zorunda kaldığını anlatmıştı. Tekrar hareket ettiğinde döner büfesinin civarında siyahlar giymiş bir adam görmüştü. Ri. tanığın bulunduğu konumun yeniden oluşturma sırasında bir polis minibüsüyle sembolize edilmiş olduğunu aktardı. Ri., tanık N.‘nin aynasından baktığ ı sırada ilk adamın yanında, tanığa doğru dönen, ikinci bir adamın durmakta olduğunu ifade etmiş olduğunu aktardı. N. adamın kendisine gözünü dikerek baktığından bahsetmişti. O zaman sağa dönmüş  ve kırmızı ışıkta durmak zorunda kalmıştı. Orada silah sesi olarak tanımladığı beş ses duymuştu, müzik öğretmeni olarak kulağı bunları algılayabilecek kapasiteydi. Bunları tekrar düşünmüş  ve sonra yeraltı garajına girmişti. Garajda aracının saatine bakmış ve saatin 9.57 olduğunu görmüştü. Götzl N.‘nin dönüş yolundaki  izlenimlerini sordu. Ri., onun bir büyük bir kalabalık ve beyaz tulumlar giymiş adamlar görmüş olduğunu söyledi. Bir kaza olduğunu düşünmüş ve daha sonra ilk defa,  medyadaki  haberler üzerine neye tanıklık etmiş olabileceğinin farkına varmıştı.

Ri. ikinci tanığın Regensburger Straße’deki  İşçi ve İşçi Bulma Kurumunun bir memuru olan Prof Be.‘ydi. Be. Tramvaydan indikten sonra diğer tanığın aracaıyla geçtiği hemen hemen aynı yoldan, ancak karşı yönden yürümüş olduğunu söylemişi. Be. Sonra sola, Scharrerstraße‘ye dönmüş  ve döner büfesinin önünden geçmişti. Ri, . kayıtların da gösterebileceği gibi tanığın saat 10.03’te Velburger Straße’nin köşesindeki Sparkasse para makinesinden para çekmiş olduğunu aktardı. Be. üniversite öğretim üyeliği görevi almış olduğunu ve öğrencilerinin dikkatini derse çekebilmek için hazırlık yapmak istemiş olduğunu söylemişti. Bu yüzden, satışa geçmeden önce ne kadar hazırlık yapıldığını görebilmek için her gün büfenin önünden yürüyordu. Kasıtlı olarak durmuş içeri bakmış ancak büfe sahibini görememişti. Fakat özensizce büfeye dayanmış iki bisiklet görmüştü. Bu durum onu meraklandırmıştı ve sonra kaldırımda ileri geri yürümüş bisikletlerin önünden geçmişti. Büfenin henüz açılmadığını düşünmüştü.
Sonraki tanık Bayan K.‘ydi. Schlossstraße‘deki  evinden alınmıştı. K. memurları, olay günü geçtiği yolda yenileme çalışmaları yapılmakta olduğu hakkında bilgilendirmişti. Schlossstraße ve Zerzabelshofstraße’nin  köşesindeki modern bina 2005‘te henüz inşa edilmemişti dolayısıyla geniş bir görüş açısı söz konusuydu;  şimdi bu yolun üzerinde yeni bir bisiklet yolu da mevcuttu. Schloss ve Scharrerstraße arasında bir reklam sütunu vardı. K. olay gününde orada ellerindeki şehir haritası yardımıyla yollarını bulmaya çalışan iki bisikletli gördüğünü söylemişti. Normalde onlara yardım ederdi ancak Scharrer Okulunun kulesindeki saatin 9.40’ı gösterdiğini gördüğünden ve saat 9.45’te Hainstraße’deki lisede bir randevusu olduğundan, orada durmamaya karar vermişti. Görüşmesinden sonra  arabayla Regensburger Straße yönünden tekrar Scharrerstraße’ye gitmişti. Zerzabelshofstraße’nin başından sola dönmüş ve Scharrerstraße’ye ulaşmıştı. Dönüşte bisikletlileri tekrar görmüştü; biri döner büfesinin girşinde diğeri de bisikletlerin yanındaydı. Tanık, arabasını yürüyüş hızında kullanmakta olduğundan, döner büfesinden gelen adamın arkadaşına üzerinde renkli bir yazı olan plastik torbayı verdiğini ve onun da yarı eğilmiş vaziyette torbayı siyah sırt çantasına koyduğunu gördüğünü söylemişti. Ri., K. ye göre adamın bir bisiklet kilidiyle meşgul olmuş olabileceğini söyledi. K. her zaman dışarıdaki saatlere bakarak zamanı öğrendiğini söylemişti. Scharrer Okulunun saati 10’u veya 10’u bir kaç dakika geçeyi gösteiyordu. İfadesine göre K. döner büfesi sahibinin öldürüldüğünü sonradan oğlundan öğrenmişti.

Polis memuru Ri.‘nin aktardığı dördüncü tanık Bay Z.‘ydi. Tanık bir kamyonet ile çok uzun bir tezgah naklediyordu. Regensburger Straße yönünden Scharrerstraße’ye gidiyordu. Bebek arabalı bir kadın ve ardından iki bisikletli kaldırımda döner büfesinin civarında karşıya geçmişlerdi. Bisikletlilerden biri pedal çevirmeden döner büfesine doğru ilerlerken, bir ayağını yere basarak dönüp omzunun üzerinden arkadaşına bakmış  ve o sokağın karşısına geçtiğinde kendisi tekrar hareket etmişti. İkinci çok ağır bir şekilde karşıya geçiyordu, Z. ona selektör yaptığını söylemişti.Z. daha sonra Zerzabelshofstraße’deki ışıklarda durmuş ve orada çok açık bir şekilde, kısa  aralıkla iki silah sesi duymuştu, hemen ardından iki ya da üç boğuk gürültü bunu izlemişti. Z. arabada en sevdiği şarkının bas gitarlarını dinlediğini söylemişti, şarkıyı çok iyi bildiğinden oradaki gürültü şarkıdan geliyor olamazdı. Kendisi Irak’ta Süleymaniye’de öğrenim görmüştü, silah sesleri orada günlük hayatın bir parçası olduğundan Browning ve Kalaşnikov seslerini birbirinden ayırdedebilecek durumdaydı. Ri., sonrasında tanığın  Stephanstraße’de bulunan bir dükkana gittiğini söylediğini aktardı.
Devamında Rİ. Olay yerinin topogramını(kuşbakışı harita) gösterdi. Bu fotoğraf cinayetten kısa bir süre sonra çekilmişti. Şeritle kaptılmış alanın arkasında büyük bir kalabalık, polis arabaları ve „Scharrerimbiss“‘ görülüyordu. Ri. tanıkların ifadelerine göre olayların vuku bulduğu yerleri anlattı. İkinci bir resim büfeyi daha yakından gösteriyordu. Bu resimler eşliğinde Ri., Be.‘nin ifadesine göre bisikletlerin bulundukları ve K.‘nin ifadesine göre bisikletli adamların bulundukları yerleri açıkladı. İfadeler tam olarak birbileriyle uyuşmuyordu ama sonuçta konumlar birbirine denk düşüyordu. Tanığın ifadesinin alınması durduruldu, daha sonra başka bir konuyla ilgili olarak tekrar dinlenecekti .
Müdahil Avukat Daimagüler müvekillinin daha önce yapacağını bildirdiği açıklamasından vezgeçtiğini bildirdi. Bunu Avukat Basay’ın  iki delil dilekçesi izledi. Basay Carsten S.‘in harddiskinde Tino Brandt adına bir cep telefonu numarası kayıtlı olduğunu söyledi. FKD’nin soruşturmaları bu numaranın 2000’den beri Nürnberg’te çiçekçi olan Frank H. adına kayıtlı olduğunu göstermişti. FKD Şimşek cinayetinin olay yerinin onun evi ve dükkanı arasında bulunduğunu bildirmişti. BAW 2013 Haziran’ında bunu tekrar araştırmaya başlamış  ve basınla ile paylaşmıştı, buna göre telefon numarası ilk olarak 2000’de değil 2008’de servis sağlayıcı tarafından çiçekçiye  tahsis edilmişti. Basın da Tino Brandt’ın numarasının 2006’ya kadar kullanıldığını yazmıştı. Basay tekrar yapılan soruşturmaların sonuçlarının teslim edilmesini talep etti. BAW bunların verileceğini açıklamış ancak bugüne kadar bunlar mahkemeye teslim edilmemişlerdi. Diğer delil dilekçesi Enver Şimşek cinayeti ile ilgiliydi. Tanık Le. polise, 9 Eylül 2000’de Şimşek’in nakliye arabasının yakınında iki adam gördüğünü söylemişti. Buna karşılık  Adli Başkomiser K.‘ye iki adamın yüzleri sürmeli kapıya dönük olarak durduklarını, arabada oturan diğer bir adamın kolunun sanki kendisi arabaya itilmiş gibi arkaya sektigini söylemişti. İki adam koyu renk elbiseler giymişlerdi. Ne Le. ne de Adli Baş Komiser tanık olarak belirlenmiş veya çağrılmışlardı. Yüksek Devlet Savcısı ilk dilekçeye karşı çıktı, bilgisine göre soruşturma sonuçları zaten bir dosya teslimatına dahildi.

Öğle arasından sonra duruşmaya Wiesbaden FKD’den Adli Komiser BÖ.‘nün dinlenmesiyle devam edildi. Bö. Zwickau, Frühlingsstraße’deki kundaklamadan elde edilen iki kanıt hakkında konuştu. Kanıt 2.7.4’te, üzerine bir çok işaret ve çarpı konulmuş ayrıca daire içine alınmış bir mevkinin  bulunduğu  Nürnberg’in „normal“ bir haritası söz konusuydu. Kanıt 12.2.80’de, bir tarafında  „X“ harfi  ve „7“ sayısı ile işaretlenmiş Nürnberg’in haritasının bulunduğu, diğer tarafında altısı bilgisayar ve biri el yazısı ile yazılmış adreslerin bulunduğu A4 boyutunda basılmış bir kağıt sözkonusuydu. Bö., İki kanıtın da fotokopi olarak sunulmuş olduğunu söyledi. 2.7.4’teki işaretli adresler  okunabilir durumdaydılar, NSU’nun dijital listelerinde de yeralıyorlardı. Bazı işaretleri tam olarak tanımlayamamıştı ama bunların da listelerde bulunabileceğini düşünüyordu. Kanıt 12.2.80’deki altı mevki  adresi, 2.7.4’teki işaretlerin bazıları ile uyuşuyordu. Mevkilere dair  bilgisayarla yazılmış notlar, bizzat oraya gidilerek elde edilmiş olmalıydı. Örnek olarak “giriş açık“ veya “kilidi olmayan kapı“ gibi notlar verilebilirdi. „X7“ adresi ile tanım ön taraftaki tanımla uyuşuyordu, bu mevki Nürnberg  Scharrerstraße’deydi. El yazısı ile not yazılmıştı:“Postanenin yanındaki  büfe.“ Götzl kanıt 12.2.80’de verilmiş olan 26 Mayıs 2006 tarihini sordu. Bö., bu tarihin kağıdın basılma tarihi olması gerektiğini, bunun Yaşar cinayetinden önce hazırlanmış olduğunu söyledi. Götzl hangi adreslerin araştırılmış olduğunu öğrenmek istedi. Bö., aklında kalanın Scharrerstraße olduğunu söyledi. Diğerlerini hatırlamıyordu ama araştırılan her şeyle ilgili araştırma notları hazırlanmıştı. Soru üzerine Bö., iltica yurtlarının, bir Komünist Parti bürosunun ve bir kafe-barın adlarının geçtiğini söyledi. Götzl ona bir notu hatırlattı: Bir çok iltica yurdundan bashediliyordu, biri hakkında, kilitli olmadığı ve bodrum girşinin açık olduğu söyleniyordu. Orada bir büfe vardı:“Benzin istasyonunun yanında. Türk her boş kaldığında sohbet etmek için oraya gidiyor. Ön odası olan bir büfe.“ Bö. Bunu doğruladı ve bir kafe-bar hakkında, bulunduğu sokağın Köln’deki bir sokağa benzediğine dair bir notun varlığından bahsetti. Götzl hatırlattı:“Köln’deki bir kafeye benziyordu, ama sokak da aynı anlama gelebilir.“ Bundan başka, bir Alman Komünist Parti bürosunun  adı geçiyordu. Bö. kanıt 2.12.80’nin ön ve arka sayfasındaki adreslerle ilgili olarak mahallinde keşif yapılmış olduğunu söyledi.  Arka safyadaki “ADAC“ isim ve numarali sütunla ilgili olarak Bö., bunun bir haritadaki koordinatlarla ilgili olabileceğini, olasılıkla  kanıt 2.7.4’den oldugunu, ancak bunun kesin olarak söylenemeyecegini ifade etti. Bunu kanıt 2.7.4.‘ün mahallinde keşif notları izledi. Bö. Burada  normal bir haritadan alınmış kesitlerin sözkonusu olduğunu söyledi.  Bu parçanın tırıtıllanmış kenarlarında yanık izleri görülüyordu, işaretlemeler olasıkla elle ve tükenmez kalemle eklenmişlerdi. Bö. sokaklar ile ilgili işaretleri not etmiş olduğunu ve kendisine dijital olarak verilmiş olan NSU listelerindekilerle bunları karşılaştırmış olduğunu söyledi. Hepsini bulmuştu. Bazıları işaretlenmemişti. Avukat Narin el yazılarının kime ait olduğunun araştrılıp araştırılmadığını sordu. Bö. kendisinin sadece ilk değerlendirme sırasında hazır bulunduğunu söyledi. Bö. Avukat Langer’in sorusuna, hangi şehir planın söz konusu olduğunun araştırılıp araştırılmadığını söyleyemeyeceği şeklinde cevap verdi. Bu konu kendi yetki alanında değildi. Wohlleben’in avukatı Schneiders, Bö.‘nün fotokopileri orjinal kanıtlarla karşılaştırıp karşılaştırmadığını sordu. Bö. buna olumsuz cevap verdi,  kanıtla ilgili DNA incelemesi gibi diğer incelemeleri yapmamıştı.  Zschäpe’nin avukatı Sturm, çıktı alınış tarihinin nasıl belirlendiğini sordu. Bö., bunu tasdik etmenin mümkün olup olmadığını söyleyemeyeceğini ifade etti.

Duruşmaya Nürnberg 2 Numaralı Cinayet Araştırma Komisyonunun yöneticisi Adli Başkomiser Hänßler’in tanık olarak dinlenmesiyle devam edildi.
Hänßler öncelikle, 2009 yılında olay yerindeki aydınlatma ve ses durumun incelenmiş ve polis memurları ile ambulans görevlilerine ışığın yanıp  yanmadığının sorulmuş olduğunu aktardı. Ama bunu kesin olark açıklığa kavuşturmak artık mümkün değildi. Seslerle ilgili olarak, o sırada Scharrerstraße ve Zerzabelshofstraße‘de inşa çalışmaları yapılmakta olduğunu söyledi. Kablo döşenmekte olduğundan mekana yansıyan direkt bir inşaat gürültüsü söz konusu değildi.  Zerzabelshofstraße’nin ön tarafında bir buldozer sürekli olarak gürültü yapmaktaydı. Slilah seslerinin duyulup duyulamayacağı konusu bununla ilgiliydi. Sonuç seslerin duyulabileceğine işaret ediyordu. Tanık Neumann’ın silah seslerini duymuş olup olamayacağı ve rüzgarın oynayabileceği rol, bir ses uzmanına da sorulmuştu. Bilirkişi rüzgarın etkin bir rol oynamadığını ve dolayısıyla tanığın silah seslerini duymuş olduğu sonucuna varılabileceğini söylemişti. Savcılığa danışılması sonucunda bilirkişi raporuna gerek olmadığına karar verilmişti. Götzl beyaz iş tulumu giymiş bir inşaat işçisini sordu. Hänßler bir tanığın, döner yemiş olduğu tahmin edilen  bir adam gördüğünü söylediği şeklinde cevap verdi. Boya ve inşaat şirketlerine sorulmuş ancak bugüne kadar bu adam bulunamamıştı. Yaşar büfeyi normalde saat onda açıyordu ancak açılıştan bir saat önce, bazen de daha saat sekizde  oraya gidiyordu.  Scharrerstraße’de araçları bulunanlar sorgulanmış ancak bir sonuç alınamamıştı.  Ayrıca yakındaki Sparkasse ve Postbank bankalarının günlük kayıtları birbirleriyle karşılaştırılmıştı. Bu anda başka bir tanık sahneye çıkmıştı. Götzl, tanığın kim olduğunu sorunca Hänßler tanık Be.‘nin adını verdi. Götzl “Berlin‘le ilgili ipucu“nu sordu. Hänßler Yaşar’ın Berlin’e gtittiğini ve orada bir amcasında kaldığını, bunu araştırmayı planlamış olduklarını söyledi. Ancak söz konusu kişi Türkiye’ye geri dönmüştü. Evliliğin sahte evlilik olduğu ve amcanın gerçek amca olmadığı ortaya çıkmıştı. Burası daha çok bir başvuru yeri olmalıydı. Burada iki kadın “Kürdistan’dan gelen“ sahte evlilik yapmak isteyenler için aracılık yapıyordu. Hänßler soruşturma amacıyla Türkiye’ye gittiğini, aileyle konuşmak ve yaşam şartlarını görmek istediklerini söyledi:“insan bunu onlara karşı da boçluydu“ dedi. Orada bir meslektaşı ve yerel bir avukat eşliğinde anne, baba ve kızkardeşler olmak üzere sekiz kişiye sorular sormak istiyorlardı; onlardan biri görüşmeye gelmemişti. Bazı spekülasyonlar açıklığa kavuşturulmuştu , örnek olarak amca gerçek degildi.  Yaşar, Yusan (fonetik olarak) ismiyle seyahat etmişti. Burada bir kayıt hatası olduğu, nüfus kayıtlarına bakılarak ve baba aracılığıyla açıklığa kavuşturulmuştu. Baba tüm aile üyelerinin Yaşar  ismini almasına uğraşmıştı. İsmail Yaşar da Almanya’da kendisi bunu sağlamıştı. Hänßler yaşam standartlarıyla ilgili olarak, bölgenin oldukça fakir olduğunu söyledi. İnsanlar sade insanlardı ve az bulunan bir Kürtçe lehçesini konuşuyorlardı. Bölgede “erkeklerin son sözü söylediği“ hiyerarşik bir yapı söz konusuydu.  Bilgilerin çoğunu Yaşar’ın erkek kardeşleri vermişlerdi.
Ayrıca “kan davası“ ve askeriyeyle ilgili durumlar soruşturulmuş ama yeni bir ipucuna ulaşılmamıştı. Avukat Narin Köln’deki soruşturmaların durumuyla  ilgili görüntü kaydı olup olmadığını sordu. Hänßler buna olumlu cevap verdi, bunun “ikinci büyük destek“ olduğunu söyledi, Köln’den We. isimli bir meslektaş, bir çok defa Yaşar vakasının soruşturma görevlilerine başvurmuştu. Bu ilk olarak 2004’te ve ardından 2005’te olmuştu, ama kesin bir tarih vermek istemiyordu. 2006’da kendisinin bir görüşme yapmış olduğunu sanıyordu. Narin Hänßler’e, Bavyera NSU Soruşturma Komisyonu önünde verdiği ifadede, 2005’te insanın bunun yabancı düşmanı motivasyonlu (saikli) bir cinayet olduğunu tahmin etmesi için çok düşünmesine gerek olmadığını söylemiş olduğunu hatırlattı. Hänßler o zamana kadar ellerine altı vaka gelmiş olduğunu ve Köln’deki vakanın kendi görüşüne göre yabancı düşmanı motivasyonlu olduğunu söyledi. Narin Hänßler’e tekrar 2005’te kendisi açısından yabancı düşmanlığının motivasyon olarak düşünülüp düşünülmediğini sordu.  Hänßler bunu doğruladı ve soruşturma grubunda farklı motivasyonlar hakkında konuşulduğunu ama yabancı düşmanlığının tereddütsüz olarak temel alınmış olduğunu söyledi. Narin vakanın tarihiyle ilgili dikkati çeken ayrıntıları sordu. Hänßler  Köln‘deki patlamanın Yaşar cinayetinden tam bir yıl sonra gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Narin hangi soruşturmalar üzerinde yoğunlaşıldığını öğrenmek istedi. Hänßler tanıkların sorgulandığını, görüntü kayıtlarının incelendiğini ve halkın dahil edildigini söyledi.  Telefon kayıtlarının incelendiğini ancak hangilerinin Köln’den gelmiş olduğunu söyleyemeyeceğini ifade etti. Narin’in tanık K.‘ya görüntü kayıtlarının gösterilip gösterilmediğine dair sorusuna Hänßler olumlu cevap verdi. Narin, Meclis Soruşturma Komisyonlarının hazirldigi raporlarda yeralan 2007’de  Soruşturma Biriminin yaptığı bir toplantıyı sordu;  burada  “elmalarla armutlar birbirleriyle karşılaştırılamayacağı“ için Keupstraße’deki patlama ve cinayetler arasında bir analiz karşılaştırılması yapılmaması konuşulmuştu. Hänßler bu görüşmeyi somut olarak hatırlayamadığnı söyledi. Narin Hänßler’in yabancı düşmanı motivasyon olabileceği sonucuna Köln’den bağımsız olarak mı varmış olduğunu sordu. Hänßler kurban seçimimin kendine özel olduğnu söyledi. Soruşturmaların, bilgisayar incelemelerinin ve benzeri şeylerin onları, poltik cinayet, seri katil ve bir örgüt gibi farklı yönlere götürmüş olduğunu söyledi. Ayrıca acımasız bir infazın söz konusu olduğu ortadaydı. Narin Hänßler’in  Bavyera Araştırma Komisiyonunda, belirleyici nedenin  ilk defa Yaşar cinayetinde bisikletlilere dair somut bir kanıta ulaşılmış olması olduğunu söylemiş olduğunu aktardı. Narin, bisikletliler hakkında gerçekten ilk defa mı bir kanıt ortaya çıkmış olduğunu sordu. Hänßler Şimşek ve Kılıç vakalarında da bisikletlilere dair ipuçlarına ulaşılmış olduğunu, ancak Yaşar vakasında ilk defa bisikletlilere dair verimli tanık ifadelerinin alındığını söyledi. Avukat Seifert tanık K.‘ye Köln’den görüntü kayıtlarının gösterilmiş olduğunu söyledi ve tanık Be. ve Me. (bugün henüz adı geçmemiş olan tanık)‘ye de görüntülerin gösterilmiş olup olmadığını öğrenmek istedi. Hänßler buna kesin bir cevap veremeyeceğini söyledi. Seifert’in tanık K.‘nin diğer tanıklardan farkını sorması üzerine Hänßler, bu tanığın bisikletlileri iki defa görmüş olduğunu söyleyerek cevap verdi. Göztl Seifert’in sorusu yönünde ilerleyerek araya girdi, tanık Be.‘nin gerçekten adamları görüp görmemiş olduğunu sordu. Seifert aynı sorunun tanık Me. için de geçerli olduğunu söyledi. Hänßler tanık Me.‘nin bisikletlerin bir nakliye minibüsüne yüklendiğini görmüş olduğunu söyledi, ama kendisi Me.‘ye görüntülerin gösterilip gösterilmediğini bilmiyordu. Seifert, Yaşar’ın bir defasında cinayetlerden bağımsız olarak  Bild gazetesinde döner büfesi sahibi olarak tanıtılmış olduğundan  Soruşturma Dairelerinin haberi olup olmadığını sordu. Hänßler bunu bilmediğini söyledi. Avukat Wierig, Soruşturma Grubunun  „bütün“ünün mü yoksa “ büyük bölümü“nün mü yabancı düşmanı motivasyon hakkındaki düşünceleri paylaştığını sordu. Hänßler grubun büyük bölümünü kastettiğini, bunun „BAO Bosporus“a dahil olan bütün görevliler anlamına geldiğini söyledi. Avukat Erdal, Josef Wilfing’in de orada olup olmadığını sordu. Hänßler bunu bilmediğini ancak Münih’ten bir soruşturma grubunun buna dahil olduğunu söyledi. Sonra Münih ve Nürnberg soruşturma yöneticilerinin isimlerini verdi. Avukat Daimagüler, Hänßler’in  Baden-Württemberg’deki operasyon analizinden haber olup olmadığını sordu, Hänßler buna olumlu cevap verdi. Daimagüler orada, insanların öldürülmesinin “bizim kültür alanımızda tabu olarak kabul edilmesi“nin konuyu  “failin buraya ait olmayan kurallar ve değerler sistemine“ sahip bir yerden geldiği“,  varsayımına yönlendirdiginin yazdığını söyledi. Bu kadar detayı hatırlamadığını, cümlenin aklında olmadığını ifade etti. Avukat Erdal, 2005’te politik motivasyon hakkında tereddüt bulunmadığı için mi Anayasayı Koruma Daitesinin toplantılarda hazır bulunduğunu sordu. Hänßler bir politik motivasyon olduğunu söylemediğini, kendisi açısından yabancı düşmanı motivasyon olasılığının güçlü olduğunu söyledi. Kendisi bu görüşmelere katılmadığından Anayasayı Koruma Dairesinin orada bulunup bulunmadığını bilmiyordu. Müdahil Avukatın sorusu üzerine Hänßler, iletişim kurmak yönünde ilk adımın Köln’deki soruşturma görevlilerinden gelmiş olduğunu söyledi. Elbette  meslektaşı We. ve bir defa Köln’den bir bayan meslektaşı ile yabancı düşmanlığının altta yatan neden olabileceği hakkında konuşmuştu, ancak bu konuşmaların ne sıklıkla yapılmış olduklarını söyleyemiyordu.  Arkaplanda yabancı düşmanlığının yatıyor olabileceğinin ilk buluşmada konuşulup konuşulmadığını bilemiyordu çünkü, ilk görüşmelerde yetkili olarak kendisi değil meslektaşı Vögeler (bkz. 31.Duruşma Tutanağı) yetkili olarak hazır bulunmuştu. Avukat Hoffmann, yabancı düşmanlığına dayanan bir arkaplanın söz konusu olduğu malumatının, Neonazi Camiasının soruşturulmasına yolaçıp açmadığını sordu. Hänßler özel olarak aşırı sağcıları araştıran bir soruşturuma grubunun söz konusu olduğunu söyledi. Kendisinin buna dahil olmadığını ama “bütün bilgi akışı“ hakkında bilgilendirildiğini söyledi. “Seri cinayetler“ üzerinde çalışan bu grubun yöneticisi, Sch. adında bir yetkiliydi. Hoffman soruşturmaların hangi bölgelerde yoğunlaştırıldığını sordu. Hänßler Bavyera ile başlandığını ancak bütün bilgileri teslim almadıklarını ve sonra Nürnberg’in güneyine yöneldiklerini söyledi. Hoffman ısrarla, doğru mu anladığını, soruşturma görevlilerinin bütün bilgileri teslim  almadıklarının mı söylendiğni sordu. Hänßler Anayasayı Koruma Dairesinden bilgi talep ettiklerini ve kendilerine üzerinde çalışmış oldukları bilgilerin gönderildiğini söyledi. Hoffmann kayıtların tesliminden kaçınılmasının söz konusu olup olmadığını sordu. Hänßler teslim edilenden daha çok bilgi talep edilmiş olduğunu, Anayasayı Koruma Dairesinin talep edilenlerin hepsini kullanıma sunmadığını söyledi. Başvuru Bavyera Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesine yapılmıştı. Az sayıda bilgi teslim edilmesinin nedenlerine dair açıklamalar yapılmıştı, ancak şimdi hepsini tek tek hatırlayamıyordu. Farklı bakış açılarıdan araştırılmış 682 kişi söz konusuydu. Nedenler memur Sch.‘ye  veya Özel Soruşturma Komisyonu yönetimine sorulmalıydı. Genel olarak  90 numaralı posta kodu alanındaki kişiler araştırılmak istenmişti. Hoffman yalnız bölgelere göre mi talep gönderildiğini yoksa, örneğin patlayıcılarla  ilgili mahkeme hükümleri dikkate alınarak da mı bilgi talep edildiğini  sordu. Hänßler soruşturma tekniğiyle ilgili filtrelemeyi kendilerinin üstlendiklerini, Eyalet Dairesinin neleri filtrelediğini bilmediğini söyledi. Hoffman eyalet ötesi sorgu taleplerinin de varolup olmadığını sordu. Hänßler asıl olarak Bavyera’ya odaklandıklarını ama soruya somut bir cevap veremeyeceğini söyledi. Hänßler bunun hakkında Köln’deki soruştruma görevlileleri ile tartışılıp tarşılmadığını dair bir şey söyleyemeyeceğini ifade etti. İlk kayıtlardan sonraki  bilgilerin Eyalet Dairesinden mi Anyasayı Koruma Dairesinden mi geldiğini de bilmiyordu. Hänßler soruşturma gruplarından gelen, telefon kaydı sorgu talepleri ve benzeri kayıtların söz konusu olduğunu söyledi. Hoffmann bunların hepsinin açıklığa kavuşturulup kavuşturulamadığını sordu. Hänßler bunu bilmediğini, küçük bir kısmın kalmış olabileceğini, meslektaşlarına sorulması gerektiğini söyledi. Avukat Sariya Türkiye’ye yapılan seyahati sordu ve seyahatin aynı zamanda bir “aile çetesi“ni araştırmak üzere gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini öğrenmek istedi. Hänßler bunun her zaman söz konusu olduğunu, uyuşturucu ticareti bağlantısının olup olmadığının her zaman araştırıldığını söyledi. Ancak ailenin uyuşturucu ticareti veya  herhangi bir çeteyle ilgisi yoktu. Yaşar „çok onurlu bir adam“dı. PKK bağlantısı veya haraç meselesinin de olmadığı anlaşılmıştı.

Sorgulamanın ardından Götzl, G.‘yle ilgili başka dosyların gelmesi nedeniyle 5 Eylül’de G.‘yi sorgulmış olan başka bir memurun daha sorgulanacağını söyledi.  Götzl yazılı açıklama soru sorulamaması nedeniyle zorluk çıkardığından, G.‘nin kendisinin konuşmak isteyip istemediğini sordu. G.‘nin avukatı Hachmeister bildirimin anlaşıldığını, ciddi bir şekilde tartışılacağını ancak G.‘nin ne yönde karar vereceğini bilemediğini söyledi.

Ana davaya 5 Eylül 2013’e kadar ara verilmesine karar verildi. Duruşma saat 14.57’de sona erdi.

Müdahil Avukat Scharmer basın açıklamasında şunları söyledi:

“Soruşturma görevlileri Türkiye uçmuşlar ve orada Türk Devleti Savcılığı vasıtasıyla Kürt ailenin bütün fetlerini sorguya davet etmişlerdir. Ek olarak, ırkçı motivasyona ilişkin ipucu eğer araştırıldıysa, isteksizce araştırılmış ve Federal devlet genelinde soruşturulmamıştır. Soruşturma Dairelerinde mevcut olan kurumsal ırkçılığın acil soruşturulmaların görülmesini engellemiş olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.“