89. Duruşma Günü Tutanağı – 26 Şubat 2014

0

Önce BKA‚dan silahlar konusunda uzman biri silahların teşhisi konusunda ifade verdi. Yangın enkazında bulunan Ceska 83 silahının seri cinayetlerde kullanılan suç aleti olduğunu anlaşılır bir biçimde izah etti. Heilbronn’da kullanılan silahlar da kişisel izler sayesinde teşhis edilebildi. Öğleden sonra NSU‚yu destekleyen Mandy St.’nin ifadesine sıra geldi. İfadesinde sözümona kendisine yabancı olan o üç kişiye arkadaşının boş dairesinin verilmesinde yardımcı olduğunu belirtmiştir. St. bu kişileri yakından tanımadığını söylemiştir, başka ayrıntılardan da haberdar değildir. St. onların Nazi camiasında üstlendikleri rolü de tümüyle önemsiz göstermiştir; politika çok daha sonraları söz konusu olmuştur.

Tanık ve uzman kişi:

  • Ruprecht Nennstiel (BKA‚dan silahlar konusunda uzman kişi)
  • Mandy St. (NSU’nun olası destekçisi)

Duruşmaya saat 09:44’de başlanır. Önce uzman Nennstiel, 25 Şubat 2007 tarihinde Michèle Kiesewetter’in öldürülmesinde ve Martin A.’yı öldürmeye teşebbüs de kullanılan silahla ilgili dinlenilir. Nennstiel, Heilbronn’daki olay yerine ait mermi parçalarının incelemesi ricasıyla kendisine gönderildiğini söyler. Şunlar söz konusudur: 1 adet kovan, 1 adet gömlekli mermi ve kalibresi 9 mm olan Luger silahının kurşundan çekirdeği; ayrıca : 1 kovan ve kalibresi 7,62 mm olan Tokarew silahının parçalanmış mermisi. Bunun dışında şunlar da sonradan gönderilmiştir: Martin A. operasyonunda bulunan 1 adet kurşun parçası ve KFZ görev yerinden 1 adet mermi gömleği. Ayrıca iki parça daha ele alınmıştır ki, bunların sonradan bir değeri olmadığı ortaya çıkmıştır: 7 Mayıs’ta olay yerinden on metre ötede bulunmuş 9 mm.’lik Luger’e ait 1 adet kovan ve 29 Nisan’da Laufen’de polise teslim edilmiş olan 1 adet mermi. Sözü edilen 9 mm Luger silahına ait ilk kovanın ve aynı şekilde gömlekli merminin, üzerindeki yiv ve altı adet setten Sellier & Bellot firmasına ait olduğu görülebilmektedir; kurşun çekirdek de gömlekli mermi ile bir bütünlük oluşturmaktadır. Kalibresi 7,62 mm. olan Tokarew silahına ait kovan ve mermi de aynı şekilde Sellier & Bellot firması üretimidir. Mermide 4 alan ve oluklar bulunmaktadır. Suç işlenen silaha sahip olunsaydı kovanın ve kalibresi 9 mm olan Luger’ın gömlekli mermisinin değerlendirilmesi yapılarak bir teşhiste bulunulabilirdi.

Ateşli silahlar olarak 9 mm.’lik Luger’in mermi parçaları için söz konusu olabilecek modeller Radom Vis 35, Norinco ya da  Daewoo’dur. 7,62 mm.’lik Tokarew içinse olası model TOZ TT-33’tür. Bu model silah ise çeşitli ülkelerde lisanslı olarak imal edilmiştir ve diğerlerinden ayırt edilemez. Burada söz konusu mermi için kesin bir şey söylenememekle birlikte merminin bu model silahlardan biri olmadığı da söylenemez. 10 Kasım 2011’de der, Nennstiel, PD Zwickau’dan el konulan bir dizi obje gönderilmiştir; bunlar arasında bir adet de seri numarası H1836 olan Radom Vis 35 silahı vardır. Heilbronn’daki olay yerine ait 47985 numaralı bir mermi olduğuna dair not düşülmüştür ve onlardan bu merminin silahla örtüşüp örtüşmediğini araştırmaları istenmiştir. Silah oldukça kötü bir durumda bulunmuştur; horoz kısmı bozulmuştur ve haznesinde yanmış bir kovan bulunmuştur. Silahın yüksek ısıya maruz kaldığı ortadadır; şarjördeki mermi ateş almıştır. Şarjör yayı o denli ısınmıştır ki,  yay esnekliğini kaybetmiş, böylece de silah atış kabiliyetini yitirmiştir. Daha sonra itina ile silahı temizlemişlerdir ve şarjör yayı ile “yerine getiren yayı” yani  “irca yayı”nı yenileriyle değiştirmişlerdir ve böylece işler duruma getirilen silah ile ateş edebilmişlerdir. Kovan atma tertibatı doğru düzgün çalışmasa da izlerin oluşmasına mani oluşturmamış; onların mermileri karşılaştırmaları mümkün olmuştur. Kovanlarda Heilbronn’daki (No: 47985) olay yerindeki kovanla benzerlik saptanmış ve bu kovan H1836 seri numaralı Radom Vis 35 silahıyla ateşlenmiştir. Mermilerde ise bu denli bir netlik kazanılamamıştır. Bunun nedeni silahın aldığı hasardır; böylece izin niteliği ve çokluğu da hasar görmüştür. Yine de mermi parçalarından Radom-silahının namlusundan ateşlendiği söylenebilir. Özetlenecek olursa: Heilbronn’daki olay yerine ait kovanı, gömlekli mermisi, kurşun çekirdeği bulunan suç silahı olabilecek silah.

Zwickau’daki yangın enkazında da Radom silahına ait olduğu düşünülebilecek 21 adet kovan ve mermi bulunmuştur. 10 Kasım 2011’de ayrıca seri numarası X65070 olan bir silah daha ele geçirmişlerdir; burada çok somut bir biçimde Heilbronn’daki olay yerine ait koleksiyon numarası 47986 olan bir koleksiyon karşılaştırması söz konusu olmuştur. Horoz kısmı bu silahta harekete geçirilmemiştir, şarjörde ise bir adet ateşlenmiş kovan bulunmuştur. Kabzası kırılmıştır; onlar eski kabzayı yeni kabza ile değiştirmişlerdir; fakat bunun iz elde etme açısından bir etkisi olmamıştır.  Bu silah ateş edilme esnasında işlevini yerine getirememiştir; sürgü ve kabza birbiriyle örtüşmemektedir; fakat bunun ipucu açısından önemi yoktur. Olay yerinde kullanılan 47986 numaralı kovanın bu silahtan ateşlenen mermi olduğu sonucuna varılmıştır. Mermi parçalarında da Radom silahında olduğu gibi kanıt değeri olan örtüşmeler bulunamamıştır; fakat ateşleme izlerinde benzerlikler görülmektedir ve ancak daha önceki deneyimlerden hareketle bu mermi parçalarının da TOZ’dan ateşlendiği düşünülebilir. Zwickau’daki yangın enkazında aynı şekilde bu silahtan ateşlenmiş olan 14 kovan teşhis edilmiştir.

Sonra Nennstiel, vardığı sonuçları derli toplu gösterebilmek için Power-Point sunumuna başvurur. Silahların bulundukları haliyle ilgili resimlerde Nennstiel, 83. duruşma günündeki gibi “kelebek açıklamaları”na ilişkin izahatlarda bulunur. Hem Radom Vis 35 silahında hem de TOZ TT-33’te izler örtüşmektedir. Solda görülen suç yerine ait olan kovanlar, sağda karşılaştırılan kovanlarla aynı silahtan ateşlenmiştir. Nennstiel bunun dışında TOZ TT-33’e ait olay yerindeki mermiye ilişkin tasvirde olayda ateşlenen ve karşılaştırılan merminin  görüldüğünü gösterir. Silahın aynı silah olduğuna dair kesin bir ifadede bulunmak mümkün değildir; ancak benzerlikler olduğu da yadsınamaz.  Götzl, geçen sefer ki Ceska 83 ve Bruni ile ilgili bilirkişi raporu bağlamında söz konusu örtüşmelerin kendisini ilgilendirdiğini söyler. Bunu açıklamak için gerekli sunumu aramak için ara verilir.

Sonra sunum gösterilir. Öncelikle mevzu bahis olan  silah Ceska silahıdır. Buradaki betimlemede der Nennstiel, sağ tarafta 09.09.2000 yılında Nürnberg’de işlenen cinayete ait olan mermi ve sol tarafta ise onunla karşılaştırılan kovan vardır. Burada yumuşak bir maddeden oluşan kapsül atış yapılırken namlu kuyruğuna sıkışmış olduğundan pürüzlükler oluşmuştur. Sonra Nennstiel, büyüteç fonksiyonunu kullanarak tasvir edilen şeyi yakından gösterir. Burada kullanımdan oluşan pürüzlerin  yeniden yansıtılmış hali görülmektedir. Başka bir nokta içinse farklar görüldüğünü, dolayısıyla atış sürecinin yüzde yüz yeniden kurgulanmasının söz konusu olmadığını söyler. Fakat yine de pek çok ikna edici örtüşmeler görülmektedir. Sonra ateşleme iğnesine ilişkin izler söz konusu olur. Nennstiel, aynı ateşleme iğnesi ile hem olay yerindeki mermi hem de karşılaştırılan mermi ateşlenmiştir, der. Bu Ceska 83 tipi silahın ateşleme iğnesidir. Daha sonra ise Ceska 83 silahının kovan atma tertibatında ön görülmüş oyuktaki izler ele alınır. Burada da olay yerindeki kovanla karşılaştırılan kovanlar arasında ikna edici bir örtüşmeden söz edilebilir. Daha sonra mermi, diğer bir mermi ile karşılaştırılır ve buna istinaden de üzerindeki setler söz konusu olur.

Daha sonra da Bruni ele alınır. 6,35 mm.’lik Browning’in içine yerleştirilen orjinal bir 8 mm.’lik bir patlayıcıdır bu. Nennstiel, bu türden değişikliklerin genelde silahın teşhis edilmesini güçleştirdiğini söyler. Resimlerde ateşleme iğnesinin harekete geçmiş hali  gösterilmektedir. Burada 09.09.2000 yılında Nürnberg’de işlenen cinayette kullanılan mermi ile karşılaştırılan mermi arasında ikna edici bir örtüşme vardır. Burada ateşleme iğnesinin harekete geçmiş hali  yeterli görülmüştür; çünkü Bruni’deki gaz baskısından dolayı  Ceska’da olduğu gibi namlu kuyruğunda izlere rastlanma imkanı olmamıştır. Mermilerin sınıflandırılması söz konusu olmazken kovanlar da bu mümkün olmuştur.  Götzl, Nennstiel’in diğer olaylarla olan örtüşmelere ilişkin ne söyleyebileceğini sorar ona. Nennstiel, bunu bir zincirin halkaları gibi görmek gerek, der. İşlenen ilk cürüm 09.09.2000 tarihinde Nürnberg’deki cinayetidir ki buna ilişkin kovanlar ve mermiler vardır. Sonradan ise diğer cürümler eklenmiştir; bilirkişi raporunda bu yeni cürümleri eskileriyle ilişkilendirmek  acaba mümkün müdür, diye bakılmıştır. Silahla işlenen her cürüm için bir örtüşme aranması gerekmez; çünkü zincir ortadır. Eğer silahlardan biri cürümlerden biriyle özdeşleştirilebilirse bu her şeyin özdeşleştirilebileceği manasına gelir. Bu Bruni silahı için de geçerlidir der Nennstiel, Götzl’ün sorusu üzerine; bu silahlar 09.09.2000 tarihinde Nürnberg’de ve Hamburg’da olmak üzere iki ayrı olay yerinde mevcut olmuştur.

Zschäpe’nin savunma avukatı Stahl, seri üretim kaynaklı izler ile şahsi özellikler arasında bir fark gözetilebilir mi, diye sorar. Nennstiel, silahların imal edildiği andan itibaren şahsi bir karakter kazandığını, fabrikadan yeni çıkmış bir silahın dahi şahsi bir fark gözetilebileceğini söyler. Burada sisteme ilişkin izler söz konusu değildir; imalattan itibaren bir silahı biricik kılacak şahsi izler vardır. Ve zaman içinde izler birbirine karışır: “Bir silah imalattan itibaren teşhis edilebilir ve hatta kullanılmış olursa daha iyi teşhis edilebilir.” Stahl, onun için hangi izlerin bu sistemin bir parçası olduğu, hangi izlerin tümüyle şahsi olduğunun bilinmesinin önemli olduğunu söyler. Nennstiel, eğer Stahl’ın kastettiği buysa bir izin imalattan diğerinin kullanımdan oluştuğunu söylemek mümkün değildir, der. Merminin Bruni silahına ait olduğunu neden söyleyemiyoruz sorusuna Nennstiel, bu bir spekülasyon olur, der. Makul açıklama şu olurdu: profesyonel hiçbir imalatçının yapmış olamayacağı üzerinde oynanmış bir silah. Muhtemelen mermi yatağında sorun vardı; bir mermi namlunun bir parçasına değerken diğer mermi de başka bir parçasına değiyordu.  Sorgulama saat 11:27’de biter.

Sonra müdahil avukat Stolle, Thüringen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın  (TLfV) tanık Tino Brandt ve TLfV’nin  “Thüringen Vatanı Koruma Timi” (THS),  hakkında 15 ciltlik  mevcut evraklarıyla ilgili Thüringen’deki araştırma komisyonuna sunulmuş tüm kişisel dosyalar, ekleriyle birlikte evrak ve raporlarının dahil edilmesi için sunulmuş olan dilekçeyi yüksek sesle okur. Evraklara Brandt’ın sorgulanmasından önce ulaşılmalıdır ki tanığın inandırıcılığı ve yapacağı açıklamalar değerlendirilebilsin. Brandt’ın açıklamaları, üçlünün kaçışıyla ilgili çok sayıda bilgiye esas oluşturacaktır. Brandt’ın vereceği bilgilerin güvenilirliğinin değerlendirilmesi içinde şahsa ait dosyalar gereklidir. Brandt ve tanık [Thorsten] Heise arasında geçen bir konuşmada, Brandt TLfV’ye yaptığı açıklamalarda belirli bir taktik güttüğünü ima etmiştir. Bir konser düzenlemişse eğer ve önceden iki kişinin bu konserden haberi varsa konser, Brandt’ın bilgi kaynağı tehlikeye atılmasın diye yasaklanmamıştır. THS’nin nasıl oluştuğuna, geliştiğine, birleştirildiğine ve etkinliklerine dair yeni bilgilerin edinilmesi için de bu evraklara ulaşılması zorunludur. Brandt BKA’da verdiği ifadede Mundlos ve Böhnhardt’ın köklü bir nasyonal sosyalist dünya görüşüne sahip olduğunu, Böhnhardt’ın “militan bir insan” olduğunu ve  Zschäpe’nin “cermenler” hakkındaki sorulara ve NS’e ilişkin temel bilgisinin olduğunu söylemiştir.  Ayrıca THS’nin Jena Dairesi’nin “komplo” içeren aksiyonlarına ilişkin bilgileri olduğunu beyan etmiştir ki bu bilgileri üçlü ile birlikte sanık Wohlleben ve G. de duymuştur.  Diğer etkinlikler hakkında bilgi verdiğinden de yola çıkılabilir. THS hakkında meseleyle ilgili şimdiye değin çok az bilgi bulunmaktadır. TLfV’nin THS hakkındaki dosyalarından  Brandt’ın açıklamalarının doğruluğu denetlenebilir ve NSU’nun oluşma koşullarına ilişkin önemli verilere ulaşılabilir.

Avukat Schön, kanıtların değerlendirilmesine ilişkin iki dilekçeyi yüksek sesle okur. Verdiği dilekçeler şunlardır: 1.) Zwickau’daki yangın enkazında bulunan üzerinde „Stuttgart, PDS Hoff“ yazılı CD’lerin incelenmesi ve bunların değerlendirmesini yapan KHK memuru Ze.’nin dinlenmesi. CD’lerde 25.06.2003 tarihinde saat 13:37 ila 14:10 arasında Stuttgart’ta Nordbahnhofstraße’de çekilen resimler bulunmaktadır. Resimlerde pek çok şeyin yanısıra  „Grillbistro Eskiya“ adında bir lokanta, bir „Bar Italia“, bir „Türk Gıda Marketi“ ve bu marketin hemen yanında yer alan „Prager Hof“ lokantası görülmektedir. Üç resimde Uwe Böhnhardt dağcı bisikletiyle görülmektedir. 26.06.2003 tarihli saat 16:18’de çekilen resimler Unterbezirk Hof’da bulunan SPD’ye ait iki büronun levhasını, yine aynı gün saat 18:21’de çekilen bir başka resim ise  Böhnhardt ve Zschäpe’nin önlerinde bir masa, koltukta oturukenki hallerini göstermektedir. Bu fotoğraflar çekildikleri zaman dilimi açısından ele alındığında Zschäpe’nin Stuttgart’taki gıda dükkanları ile  SPD’nin Hof’taki şubesinin izlenmesine katıldığından yola çıkılması gerekir. 2.) KOK Ar.’in sorgulanması ve Ar.’in yangın enkazında bulunan DVD’de saptadığı „fett1.cpt“ und „wette1.cpt“. verilerinin incelenmesi. Üzerinde “Bahis” yazılı sayfalar söz konusudur. Böhnhardt ve Zschäpe’nin yer aldığı bir fotoğraf vardır. Böhnhardt için bir bahis cümlesi formüle edilmiştir: „1 Mayıs tarihinde kilomun en fazla 85 olacağını biliyorum. Ayrıca 10 kez banyoyu temizleyeceğimi 200 video klipi keseceğimi, 1 kez de banyoyu temizleyeceğimi biliyorum. „ Zschäpe içinse şu bahis cümleleri kurulmuştur: „ Harika vücudumun 1 Mayıs’a değin 62 kiloya düşerek yaza ve plajlara uygun mükemmel bir hal alacağından eminim.  Ayrıca şunları da yapacağım: 10 kez odayı temizleyeceğim, 200 kez video klipi keseceğim, bir kez de (yatak odası dışında) daireyi temizleyeceğim.” Bir diğer sayfada Zschäpe, sağ elinde kendisinin şişman halini ve sol elinde zayıf halini gösteren versiyonlarıyla görülür.  Hemen yanında ise şu yer almaktadır: “Katil Lise’ye güveniyor.”, “Cleaner, Lise’ye güveniyor.”, “Lise, Cleaner’e karşı istediklerini yapma gücüne güveniyor.”  Schön, bunlar Böhnhardt gibi Zschäpe’nin video klipi kesebildiğini kanıtlamaktadır, der. Frühlingsstraße’de el konulan hard disklerde zahmetle kesilmiş başka filmlerin olduğuna dair bir ipucu mevcut değildir; bu nedenle de her şey Zschäpe’nin „Paulchen Panther“ videosunun ve öncüllerinin yapım aşamasında katkıda bulunduğuna işaret etmektedir: “Şimdi ölmüş olan Uwe Böhnhardt ile oyun oynarcasına bahse tutuşmaları onun hissiyattan yoksun acımasızlığının somut bir göstergesidir. “

Savcı Diemer, Schön iddianameyi okumuş olsa gerek ki bu temele dayanarak kanıtların değerlendirilmesine ilişkin dilekçe sunmaktadır, der. Bu ihtimal dışı bir şeydir. Schön bunun yerinde bir tespit olmadığını söyler. Avukat Hoffman, Mayıs 2013 tarihinde St.’ye karşı açılan soruşturmaya ilişkin ara rapordaki bilgilerden, o zamandan bu yana başka soruşturmanın yapılmadığına dair bir sonuç çıkarılabilir mi, diye sorar. Diemer: “Sorulacak sorular için herhangi randevu saati bulunmamaktadır.” Mahkeme başkanının sorusu üzerine Diemer, St.’ye karşı açılan soruşturmanın devam ettiğini doğrular.  Saat 13:13’e değin öğle arası verilir. Aradan sonra Götzl, St.’ye ilişkin soruşturma evraklarının göz önüne alınmasını reddettiğini bildirir.

Daha sonra tanık Mandy St. danışman avukatı Weißflog ile salona girer. Hakları konusunda kendisine bilgi verildikten sonra St. ifade vermek istediğini söyler. Götzl, St.’den  Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt ile 1998 yılı ve öncesindeki diyaloğu hakkında bilgi vermesini talep eder.  St. önceden söylemek isterim ki der, bunlar çok zaman öncesine ait şeylerdir ve sadece kafamda canlandığı kadarıyla anlatabileceğim. Götzl ona hatırladığı kadarıyla anlatmasını söyler. St. yine de devamlılık içerisinde değil de genelde Götzl’ün sorularına yanıt vererek açıklamada bulunur. 1998 yılının baharında birinin kapısını çaldığını ve boktan işlere karışmış üç kişinin kalacak yere ihtiyacı olduğunu, onda kalıp kalamayacaklarını sorduğunu söyler. Bu kişilerin kendi dairesinde kalmasını istemediği için aklına birden bire Max-Florian Bu. kendisinde kaldığı için Bu.’nun dairesinde kalabilecekleri fikri geldiğini söyler. Meselenin ne olduğunu bilmediğini, hatırladığı kadarıyla Bu.’dan her şeyin yolunda olduğuna dair onay aldığını söyler. Üçlüyle ilk kez Bu.’nun dairesinde tanışmıştır ve onlarla çok az diyalogu olmuştur; söyleyebileceği çok şey yoktur. Götzl, kapısını çalan kişinin kim olduğunu sorar ve St., Armin Fi. adını verir; yanında onun erkek kardeşi de var mıydı, emin değildir. Sadece üç kişinin kalacak yere ihtiyacı olduğundan söz edilir; daha fazla bir şey bilmemeleri gerekir. Götzl bunların çok kıt bilgiler olduğunu söyler ve St.’ye bu soruyu soran kişiyle olan ilişkisini sorar. Kendisinin sağcı camiadan biri olduğunu ve Armin’in onun yoldaşlarından biri olduğunu söyler. Sorulmadığı halde iki kez sokağa düştüğünü ve başını sokacak bir yer bulduğunu söyler. Fi. söz konusu kişilerin de sağcı camiadan olup olmadıklarına ilişkin bir şey söylemiş midir, sorusu üzerine St., Fi.’nin “yoldaşlardan” söz ettiğini söyler.

Götzl, St.’ye bu camiada ne zamandan beri ve ne denli yer aldığını sorar. St. camia o zamanlar tam bir Skinhead camiasıydı, der: “Partiler, konserler, kazıtılmış kafalar, savaş uçağı pilotu ceketine benzer ceketler, paraşütçü çizmeleri, daha sonra politik konularda netlik kazanılmasıyla birlikte ise gösterilere katılma.” İlk başlarda camianın politik bir tavrının olmadığını, sadece eğlenme amaçlı olduğunu söyler. St. 1994/95 yıllarında Selb’de çıraklık eğitimini yaparken bu camiaya katılmıştır. Bir birahanede Skinhead Kai Se. ile tanışmış ve onunla birlikte bu camiaya gelmiştir. Sonra uyum sağlamış, saçlarını kazıtmış ve paraşütçü çizmeleri giymiştir. Tanıdıklarına ve arkadaşlarına ilişkin isimler şu an spontan bir biçimde aklına gelmemektedir. Birinin takma adı “Manu”dur; diğeri André E. ise onda gecelemiştir. Camia, onun fikrince 1999 yılında siyasallaşmıştır. 2000 yılında ilk kez Chemniz’dekilerle birlikte 1 Mayıs gösterisine katılmıştır. Chemniz’dekilerle kastedilen Starke, La. ve Fi.’dir; diğer isimler şu an aklına gelmemektedir; “çok gergindir” çünkü. Sonra ise her şey camiaya uygun bir biçimde gelişmiştir; buna ilişkin kesin bir tarihten söz edemeyecektir: “Diğerleri ne yaptıysa o da onu yapmıştır.” Sadece konserdeki kişilerin onların gösterilere katıldığından haberi olduğunu hatırlayabildiğini söyler. Bu özel bir şeydir. Katıldığı gösterilerden Leipzig’deki 1 Mayıs gösterisini, birkaç birilerini anma yürüyüşünü ve bir kez de 2003 yılında Dresden’de bir yürüyüşe katıldığını hatırlamaktadır.

Götzl, onun verdiği ifadede 1998 yılında kapısının çaldığı ve kapıda duran kişinin Fi. olduğu; 1994/95 yıllarından itibaren bu camiada bulunduğunu ve 1999/2000 yıllarından itibaren ise politikanın ön planda olduğunu belirttiğini söyler. Bunun üzerine Götzl, 1998 yılında Skinhead camiasında bulunduğundan söz edilip edilemeyeceğini sorar St.’ye. St. böyle söylenebilir, der. 1998 senesindeki olaya ilişkin St., hatıramda canlandığı kadarıyla Bu. o zaman benim yanımdaydı; fakat Bu.’nun ifadesinde bir konserde olduğunu söylediğinden haberim var, der. Bu., kendi bilgisi dışında o kişileri dairesine aldığı için St.’yi teşhir etmiş olsa gerektir. Fakat St., böyle bir şeyi tasavvur edememektedir. Bu. eğer dairesinde olmasa da, ondan mutlaka onay almış olacağını söyler St. Bu.’nun ona kızmış olduğuna dair bir şey hatırlamamaktdır.  Üçlüyü Bu.’nun dairesine götüren kişi St. değildir; çünkü onları ilk kez zaten Bu.’nun dairesinde görmüştür. Kendi dairesi o zamanlar Bernhardstraße 12 numaradadır. Üçlüyü ilk kez birkaç gün sonra görmüştür. Birbirlerini önceden tanımadıkları için tuhaf bir durumdur. İnsanda samimi, hoş bir izlenim yaratmışlar ve Max’a teşekkür etmişlerdir. İçlerinden birini daha önce Jena’da görmüş olabileceğini düşünmüştür. Erkeklerden biri hoş, diğeri ise kötücül görünmektedir; hoş olanını daha önce görmüş olsa gerektir. Onda yarattıkları ilk izlenim budur. Kötücül olan kötü bir şey söylememiştir; bu sadece onun hissettiği bir şeydir. Bu kişi hiç konuşmamış, sadece bakmıştır. Diğerini sempatik bulmuştur; sempatik bulduğu kişi de çok konuşmamıştır; fakat arada sırada gülümsemiş ve bakışlarıyla karşısındakini rahatsız etmemiştir: “Sen de kimsin? Böyle bir duygu.” Üçüncü kişi ise çok sempatik, rahat, dostane ve samimi bir kızdır. İsimlerini şu an söyleyemeyecektir. Arama kararında isimlerini okumuş, fakat bu isimler ona hiçbir şey ifade etmemiştir. Götzl: “Bu kız Bayan Zschäpe miydi?” St.: “Onu çıkaramadım.” Hatırladığı kadarıyla kız, daha kısa boylu, saçları omuzları hizasında ve kıvırcıktır; biraz tiz bir sesi vardır ve St. onu hoş bulmuştur. St. kızın yaklaşık olarak kendi boyunda olduğunu sandığını söyler; St.’nin boyu 1.63’tür. Saçlarının rengi koyudur ve daha çok sportif bir giyimi vardır. Erkeklerin boyuna ve cüssesine ilişkin ise St., her koşulda ondan uzun olduklarını ve zayıf olduklarını söyler.  Saçları var mıydı, artık bilmiyordur. Sempatik bulduğu erkeğin sesinin, bir erkek için tiz olduğunu söyler; diğeri ise onunla pek konuşmamıştır. Giysilerinde ise dikkatini çeken özel bir şey olmadığını söyler.

Götzl, birkaç gün sonra o daireye gittiğindeki vaziyet nasıldı, diye sorar. St., Max’ın birkaç eşya alması gerektiği yanıtını verir. Aslında St.’nin onunla birlikte gitmesi ve onlarla tanışması gibi bir gereklilik yoktur; ama zaten üçlünün o dairede kaldığını bildiği için onun da gidebileceğini söylemiştir. Birşeyler konuştuklarına dair bir şey hatırlamamaktadır; soru sorarcasına birbirlerine bakmışlardır. Bu üçlünün Bu.’nun dairesinde ne kadar kaldıklarına dair bir soruya St., Max’ın sonra onun dairesinden taşındığını söyler. Süreyi tam olarak söylemesi zordur; ama Max’ın altı ya da sekiz hafta kadar onun yanında, onun dairesinde kaldığından yola çıkabilir. Max ondan taşınırken de üçlü hâlâ Max’ın dairesindedir; ama orada daha ne kadar kaldıklarını bilmemektedir.  Bu.’nun bazı eşyaları almak ya da dairede her şey yolunda mı diye bakmak için kendi dairesine gittiği olmuştur. Götzl, St.’ye bu altı ya da en fazla sekiz hafta içinde kaç kez o daireye gitmiş olduğunu sorar. St. bunun tahmini olarak hesaplandığını ve 24 saat yanıtını verecek olsa bunun yüksek tutulmuş olacağını söyler. Kafasında neden oraya gitmiş olduğunu geçirmiştir. Oraya yakın bir yerde çalışmıştır ve arabası yoktur. Arada bir onların kapısını çaldığı ve orada bir sigara içtiği olmuştur; fakat çok durmamıştır; çünkü bir köpeği vardır. İfadesinde beş kez gittiğini söylemiştir; ancak sadece tahminde bulunmuştur. Götzl, ondan gitmesine vesile olan şeyleri tek tek gözden geçirmesini ister. St. bir keresinde Bayan Zschäpe’nin rahatsızlandığını, karnına kramp girdiğinden haberi olduğunu söyler. Bunun üzerine kadın doktoruna gidebilmesi için kendi sağlık sigortası kartı AOK’yı ona vermiştir. Sonra bir kimliğin alınması söz konusu olduğunda da orada bulunmuştur. Bir kez de Max’la konuşmak için onun kapısını çalmıştır ki, aralarında gerginlik olmuştur. Sonra bir kez daha Zschäpe ile konuşmuştur; ondan Max’la konuşmasını ve meseleyi halletmesini istemiştir.

Götzl, St.’ye Zschäpe’den söz ettiğinde bir ilişkilendirme yaptığını söyler. St., “o zaman ki kadın” diye konuşsaydı daha doğru olacağını söyler. Buna karşılık Götzl, doğru olan nedir bilmiyorum, der ve St.’ye neden ondan Zschäpe diye söz ettiğini sorar. St. herkesin onu buna inandırmaya çalıştığını söyler. Götzl, ben sizi bir şeye inandırmaya çalışmadım, der. St. herkesle onu kastetmediğini, polisin ve basının bundan yola çıktığını söyler: “Bu o kadın, bu o kadın, bu o kadın.” Götzl özetler. St.’nin şimdiki ifadesine göre buluşmayı gerektirecek beş durumun mevcut olduğunu söyler: Tanışma, karın krampının olduğu durum ve kimlik, St.’nin önce Max ile konuşmak istemesi ve sonra Zschäpe ile konuşmak istemesi. Götzl, St.’ye aklına başka bir şey geliyor mu, diye sorar. Bir oyun için zar yaptıklarını hatırladığını söyler, bunun dışında bir şey hatırlamamaktadır. Sıralama yapmasının zor olduğunu söyler; yine de hatırladığı kadarıyla şöyledir: önce AOK kartı, sonra kimlik, zar meselesi de araya sıkıştırılabilir; sonra Max yüzünden oraya gidişi, en sonunda da bu kadınla konuşmayı istemesi. Kuşkusuz üçü de kendilerini isimleriyle tanıtmıştır; fakat ben Uwe, ben Beate, ben Uwe diye kendi isimlerini birebir söylemişler midir, bilmemektedir. İlk buluşmaya ilişkin herhangi bir resim yoktur aklında; sadece kapıya kadar gelmişlerdir ve birbirlerine bakmışlardır. Tam olarak ne konuşulduğunu bilmemektedir. Yalnızca birinin ona tanıdık geldiğini hatırlamaktadır. Hemen gitmişler midir, yoksa bir kez daha oturma odasına gelmişler midir, onu da bilmemektedir. Ona tanıdık gelen kişiye bunu sormamıştır. O zaman bu kişilerle zaten konuşmamıştır; sadece bir an için konuşmuşlardır.

St., Chemnitz’lilerle bir keresinde bir parti nedeniyle Jena’ya gitmiştir; o kişinin üzerinde kahverengi bir gömlek, siyah bir pantalon ve kıravat olduğu için dikkatini çekmiştir. O zamanlar Jena’da bir diskoya gitmişlerdir; parti kutlanmış mıdır, şu an bilmiyordur. Arabayla çevreyi dolaşmışlar son olarak da diskoya gitmişlerdir. Götzl, ilk durumda dairede kalmış ya da orada gecelemiş olma ihtimalleri var mıdır, diye sorar. Hayır, der St., orada ne kadar kaldıklarını söyleyemeyecektir. Götzl, o ya da Bu. bir şeyler öğrenmeye çalışmışlar mıdır, ya da o Bu.’dan bir şey öğrenmye çalışmış mıdır, diye sorar. St. kendisinin hiçbir şey sormadığını söyler. Bir şeyler bilmemeleri gerektiği onlara söylenmiştir.  Chemnitz’de ise çoktan dedikodular alıp başını gitmiştir. Jena’dan üç kişinin Chemnitz’de kaldıkları duyulmuştur; bizzat ona da bu anlatılmıştır; tabii o kimseye bir şey anlatmamıştır. Balkondan gamalı haç bayrağı sarkıttıkları, bir köprüye üzerinde Yahudi yıldızı olan bir kukla astıkları, kanıtlar içerdiği için bir garajı havaya uçurduklarına dair dedikodular yayılmıştır.  Fakat o neyin ne olduğunu sormamıştır. Bu türden hikayeleri kimin anlattığı sorusuna St. bir yığın insan der; “gayri resmi kanal” işlemiştir. Onunla kimler konuşmuştur, artık bilmiyordur. Bu bilgiler o üç kişi uzun bir süre orada kaldıktan sonra yayılmıştır. Götzl’ün sorusu üzerine St. bilgiler mutlaka kimlik alındıktan sonraki tarihe aittir, der. Götzl Bu.’nun üçlü hakkında hangi bilgilere sahip olduğunu bilmek ister. St. onlar hâlâ birlikteyken onunla aynı bilgilere sahip olduğunu tahmin ettiğini söyler. Götzl, bu konuda kendi aralarında konuşmuşlar mıdır, diye sorar. Sadece bu kişilerin nasıl insanlar olduğuna dair bir değerlendirmede bulunmuşlardır; hoş insanlar olduklarından, kavgacı olmadıklarından ve günün birinde gideceklerinden söz etmişlerdir. Götzl, böyle bir değerlendirmeye nasıl vardığını sorar. St. bu kişilerin kendisine yabancı olduklarını ancak yine de candan olduklarını söyler.  Onların tavırlarına ilişkin kötü bir şey söyleyemeyecektir. Oradayken açık bir şekilde kabul görmüştür. Sadece içlerinden birinin bakışları ürkütücüdür. İlk başlarda Bu. ondan bağımsız kendi dairesinde bulunmuş mudur, sorusuna evet yanıtını verir. Ondan bu üçlünün dışarıda serbestçe dolaştığını, alışverişe kendilerinin gittiğini ve zar yapımı üzerinde çalışmaya devam ettiklerini öğrenmiştir. Bunun ne anlama geldiği sorusuna St. bir oyun imal etmeye çalıştıklarını bildiğini söyler. Zarı ham haliyle görmüştür; henüz testereyle kesmekte ve törpülemektedirler. Bir oyun yaptıklarını söylemişlerdir; ancak ne olduğu St.’yi ilgilendirmemiştir; hiçbir zaman oyun tutkunu biri olmamıştır. Bu. telefon kulübesinden telefon etmek için saat belirlediklerini söylemiştir ona. Sadece diğerleriyle telefon etmek üzere belirli saatler için sözleştiklerinden haberi olmuştur; ancak arkadaşlarını mı, tanıdıklarını mı ya da ailelerini mi arayacaklardır, bilmiyordur. Götzl: “Bu konu hakkında ne biliyorsunuz?” Bu yine zor bir soru, der St.; çünkü internette bu konu hakkında çok şey okumuştur. Bir keresinde bizzat kendisinin haberi olmuştur; şöyle denmiştir: “Şimdi gitmem gerek.” O an bir telefon görüşmesi söz konusudur. İki adamdan biri söz konusudur; ama hangisi bilmemektedir.  Bu telefon görüşmesinde konu olan şeyin ne olduğunu öğrenebilmiş midir, sorusu üzerine St. bildiği tek bir şey olduğunu söyler: yurtdışına gidebilmek için pasaport temin etmeleri gerekmektedir. Pasaport sağlayacak birini bulmuşlardır; fakat karşılığında istenen bedel o denli azdır ki, bunun bir tuzak olabileceğini düşünmüşlerdir. St. hatırladıklarının bunlar olduğunu söyler. Saat 14:42’ye değin ara verilir.

Sonra Götzl, St.’nin söz ettiği pasaportlarla ilgili neler geliştiğini sorar. St: “Diğerlerini mi? Bilmiyorum.” Pasaportların tekrar konu edilip edilmediği sorusuna ise St. daha sonra Chemnitz kentinde pasaport başvurusu yapıldığını söyler. Bu konuya tekrar geleceğiz, der Götzl, St.’nin önce telefonlaşma konusunda kalması gerekir. Götzl, St.’nin nelerden haberdar olduğunu ve telefonlaşmaların nasıl sağlandığını bilmek ister. St. bu konudan herhangi bir şekilde haberdar olmadığını söyler; kim olduğunu bilmediği biri ona cep telefonları dinlendiği için telefon kulübelerinin kullanıldığı, bu nedenle de belirli saatlerde sözleştikleri açıklamasını yapmıştır. St. başvuru yapıldığından haberi olmadığını söyler. Ona almaya gidebilir misin diye sorulmuştur; o da kendisinden istenileni yapmıştır. Ona kim sormuştur, artık bilmiyordur; ama ya Max ya da üçlüden biri olmalıdır; çünkü bu konuda başka kimsenin bilgisi yoktur. St. nüfus dairesine Bu.’nun taş ustalığı işinde kullandığı arabasıyla gittiklerini ve orada kimliği sorduğunu bilmektedir.  Önceden de bir sorun çıkması halinde ne yapacaklarını düşünmüşlerdir. Uydurdukları bahane şudur: Sokakta biri St.’ye laf atmış ve ona para teklif etmiştir. St. sonra nüfus dairesine girmiş, belgeyi aldığına dair imza atmış ve elinde kimlikle dışarı çıkmıştır. Kimliğin üzerinde o erkeklerden birinin resmi ve sahte bilgiler vardır; doğru hatırlıyorsa Gunnar Fi. ismi vardır. Nüfus dairesindeki duruma ilişkin söyleyebileceği başka bir şey yoktur; daireden dışarı çıktığına çok sevinmiştir. Muhtemelen kendisine vekalet verilmiştir. Aklında kimliği cekete koyduğu kalmıştır; Max bu ceketle daireye gitmiş ve kimliği o üçüne teslim etmiştir. Kendisi kimliğe şüphesiz bir bakmıştır, ama şu an için buna dair bir şey bilmiyordur.  Kimliği kime verdiğini de bilmiyordur. Yaptığı bu iş için hiçbir şey almamıştır. Götzl, kimlik teslim edilirken neler konuşulduğunu sorar. St: “Bu işin sonuçlanacağını, yaptıklarının işe yarayacağını hiç düşünmemiştir.” Polise yakalanmaları durumu için uydurdukları bahane fikrinin o iki erkekten birine ait olduğunu söyler, St. Götzl, St.’ye yakalanmaları durumunda nasıl davranması gerektiğini sorar. St. sadece bu bahaneyi hatırlayabildiğini söyler.

Götzl, işlerin yolunda gitmemesi durumunda erkeklerin bilgilendirilmesine dair herhangi bir şey kararlaştırıp kararlaştırmadıklarını sorar.  St. de bunu düşünmüştür; belki de belirli bir saate değin dönmemesi durumunda bunun bir sorun çıktığı anlamına geleceğine dair bir şeyler kararlaştırmışlardır. St. geçmişe dair bu olayı bütünlemek gerçekten çok zor, der. Kimliğin ne kimliği olduğuna dair soruya St., bir nüfus cüzdanıydı, der. Götz,  nüfus cüzdanı ne için gerekliydi, diye sorar. Sanırım der, St. pasaport alabilmek için nüfus cüzdanı gerekiyor. Üçü de pasaport çıkarmak istemiştir. Pasaportlar yurtdışı için gerekli; üçü de yurtdışına çıkmak istiyorlardı; hatırladığı kadarıyla Amerika’ya. Bu bilgilerden nasıl haberi olduğu sorulduğunda St. onun yanında bunlardan bahsedildiğini söyler. Götzl, St.’nin edilgen cümlelerle konuştuğunu; kimin neyi söylediğini açık açık belirtirse bunun işleri kolaylaştıracağını aksi durumda bildiklerini ortaya koymak istemiyor izlenimi yarattığını söyler. St.: “Evet ama ya bilmiyorsam!” Götzl, St.’nin çok şey bildiğini dolayısıyla bu türden laf kalabalığından hem kendisi hem de onun için vazgeçmesini söyler. St: “Peki şimdi neyi bilmek istiyorsunuz?”  Götzl güler ve burada mevzu bahis olan pasaportlar ve kimliktir, der. St. tamamıyla sahte olan pasaportların tuzak olabileceği gerekçesiyle alınmadığından haberi olduğunu söyler. Kimlik için yapılan başvurudansa haberi yoktur. Her şey yolunda gidecek mi diye yapılan bir testtir bu. Sonra kimliği gidip almıştır. Bunun direkt olmasa da sahte bir belge olduğunu bilmektedir. Daha sonra ise Bu.’dan ayrılmıştır; fakat ne zaman ayrıldıklarını söyleyemeyecektir.

Götzl yurtdışına gitmek konusunda onunla da konuşulmuş mudur, diye sorar. St., evet der; sahte pasaport konusundan haberi vardır. Hatırladığı kadarıyla Amerika’ya gitmek istemişlerdir; ama belki de yanlış hatırlıyordur. Götzl, belirli bir yerden ya da insanlardan söz edildi mi diye sorar. Bu konuda bir şey bilmiyorum, der St. Genelde orada olan kadınla konuşmuştur. Kadınla hiçbir zaman yalnız kalmamışlardır; erkekler her zaman yanlarında bulunmuştur. Dairenin biçimine ilişkinse St. sağda mutfak ve salonun birarada olduğunu ve diğer tarafta küçük bir yatak odası olduğunu, ortada da banyo olduğunu zannettiğini söyler. Bu dairenin üçü arasında nasıl paylaşıldığını bilmediğini söyler. Götzl, St.’ye bu adamları daha sonra teşhis edip edemediğini sorar. St. sorgulama esnasında kendisine birtakım fotoğraflar gösterildiğini ve bu fotoğraflarda hiç kimseyi teşhis edemediğini söyler. Bu konu basına da yansıdı, fakat bu kişilere ilişkin bir bilgim yok der. Hatta 1988 yılındaki olayla bağlantısını da kuramamıştır. İlk kez ev arandıktan sonra meselenin ne olduğunu anlamıştır. Arama kararını okuduğunda ve Max’ın ifadesini öğrendiğinde algılamıştır: “Ne rezalet! Bunlar o kişiler!” “Karın krampı” sözcüğüne ilişkin St. bunu Max mı söylemiştir yoksa bir bir tesadüf müdür, artık söyleyemeyecektir. Her durumda kadın koltukta “karnına kramp sancıları” girmiş bir şekilde yatmış ve ağlamıştır. Sağlık sigortası kartını onlara vermeyi kendi mi teklif etmiştir ya da ona sormuşlar mıdır,  bunu da söyleyemeyecektir. Sağlık sigortası kartıyla işleri bittiğinde mektup kutusuna bırakacaklarına dair bir anlaşma yapmışlardır. Böyle de olmuştur; hemen ertesi gün değil ama geri getirmeleri uzun sürmemiştir. Bu tekrar konu edilmiş midir, teşekkür etmişler midir sorusuna St., sanırım der, bu tam sınırı oluşturan bir olaydı, sonra birbirimizi görmedik.  Götzl, St.’nin az önceki sıralamada bu olayı tanışmanın hemen ardından oldu diye anlattığını hatırlatır. St. doğru dürüst hatırlamadığını söyler; kadının doktora gidip gitmediğini bile bilmiyordur. Bu hareketin belirli bir risk taşıdığı konusunda konuşulmuş mudur sorusu üzerine St. bunun sigortayı dolandırmak anlamına geldiğinin farkında olduğunu, fakat bu mesele hakkında kafa yormadığını söyler. Eğer ifademde açıklamasaydım, muhtemelen hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktı, der. Oyunla ilgili duruma ilişkinse St., oyunun açık mutfakta masanın üzerinde olduğunu söyler. : “Ben mi onlara sordum, onlar kendiliğinden mi bana açıkladılar, tam olarak söyleyemem ama, bu bir oyun, burada yapacak bir şeylere ihtiyacımız var, dediler.” Onun dışında o üçü ve Bu.’da oradadır. Hiçbir zaman dairede tek başına bulunmamıştır. Masanın üstünde zarları, küçük odun parçalarını ve testereyi görmüştür. Suçla mücadele birimi polisi kendisine buna benzer zarlar gösterdiği için bunu hatırlamıştır. Götzl, St.’ye Bu. ile bu konuda konuşmuş mudur, diye sorar. Bu. da aynı şekilde onun gördüğünü görmüştür, aralarında herhangi bir konuşma geçtiğine dair bir şey hatırlamadığını söyler St. Götzl, bu mesele benim için güç bir hal alıyor, der. St. tek tek resimleri birleştirerek durumu ortaya koymaya çalışıyorum der. Eğer bir şeyi bilmiyorsa buna ilişkin bir şey söyleyemeyecektir: “Bir şeyi bilmediğimi söylüyorsam, bilmediğimi düşünüyorumdur.” Götzl, bir kez daha deneyeceğini söyler ve üçlünün St. ile oyunu niçin yaptıkları hakkında konuşup konuşmadıklarını sorar. Tanık ağlamaya başlar. Götzl saat 15:34’e değin ara verir.

Sonra Götzl, St.’nin yanında oyun üzerinde çalışmışlar mıdır, diye sorar. St. hayır, der; oyunun üzerindeki yazıları ilk kez sorgulama esnasında görmüştür. Götzl oyun hakkında konuşulmuş mudur, diye sorar. St. bir oyun imal ettiklerinin ve oyunun bu camiada satılmak istendiğinin konu edildiğini söyler; ayrıntılardan haberi yoktur.  Bu üç kişinin geçimini nasıl sağladığını o da kendi kendine sormuştur; fakat bu soru ilk kez sorgulamada aklına gelmiştir. O zamanlar bu konu hakkında kafa yormamıştır. Bu üçlünün başka insanlarla da teması olduğundan haberdar olmuştur; birileri onlara para getiriyor olmalıdır. Ona hiçbir zaman para sorulmamıştır. Dışarı kim çıkmışsa o gıda temin etmiştir. Kendisi hiçbir zaman onlar için birşeyler almamıştır; Bu. onlar için alışveriş yapmış mıdır, bilmemektedir.  Götzl, St.’nin ifadesinde Bu. ile stresli bir döneminde oraya gittiğini belirttiğini söyler. St. kapının önünde olduğunu, Max ile konuşmak istediğini söylemiş, fakat Max, evde yokmuş gibi davranmıştır. Ertesi gün ise iş çıkışı gidip kapılarını çalmıştır; Max güya evde yoktur; bunun üzerine kadınla konuşmuştur; ondan Max ile konuşmasını istemiştir. Max onunla konuşmayı reddedince kadın da kapıya gelmiş ve Max’ın onunla konuşmak istemediğini söylemiştir. Sonraki konuşmada ise kadın bu meseleye karışmayacağını söylemiştir. Erkekler de orada mıydı, bilmiyordur; o sadece kapının önünde durmuştur. Hatta bu üçlü ile olan son görüşmesi olabilir.  Bunun üzerine Götzl, bu son görüşme miydi, diye sorar; St. evet, der.  Götzl, onlardan birini daha sonra görmüş müdür, diye sorar. St.: “Hatırladığım kadarıyla hiç görmedim.”

Götzl, St.’nin üçlüye kendiyle ilgili örneğin telefon numarası gibi bilgiler verip vermediğini sorar. St. sorgulamada da bunun tuhaf bir şey olduğunu söyler. 1999 yılından beri bir telefon numarası vardır, dolayısıyla 1998 yılında onlara numarasını vermiş olamaz. Kendisine gösterilen kağıttaki yazı onun yazısı gibi görünmektedir; fakat bu kişilerin onun telefon numarasına nasıl ulaştıklarını bilmemektedir. Götzl sorar: “Numarayı siz vermediniz mi?” St: “Bir numaram yoktu ki!”  Götzl, bu zaman diliminde bu kişilere kendi özel hayatı hakkında herhangi bir bilgi vermiş midir, diye sorar.  St., kapıyı çaldığında onların Armin ile kapıda durduğunu ve ayrıca onun AOK kartını aldıklarını söyler. Telefon numarasının bir manası olmazdı; cep telefonları zaten dinleniyordur. Bu camiada bilinen bir şeydir ve cep telefonları hakkında bir şey anlatılmaz. St. bir soru üzerine kimliği almaya gittiğinde Bu.’nun da yanında olduğunu; fakat Bu.’nun kimliğini kullanmalarına izin verdiği hakkında hiçbir şey bilmediğini söyler. Bu. arayanlara yok olduğunu söyletmeye devam etmiştir; çünkü St.’nin onu, onun bir arkadaşıyla aldattığını düşünmektedir. Bunun üzerine St. Max’ı aramış ona “verip veriştirmiştir.” Bir gün sonra ise Max onun kapısının önünde dikilmiş ve onu bir silahla tehdit edip şöyle demiştir: “İhanet edenlere ne yapıldığını gayet iyi biliyorsun.” O da onu dairesinden kovmuş ve o günden sonra ondan haber almamıştır.  Götzl, “ihanet eden” ifadesiyle kastedilen nedir, diye sorar. St.’nin üçlünün onlarda kaldığını bilmesine istinaden Bu.’nun böyle bir şey söylediğini belirtir.

Bir zamanlar 2000 yılında Kripo Thüringen’den (Suçla Mücadele Birimi) birilerinin birdenbire onun iş yerinde belirdiğini, fakat bu kişilerin Kripo Thüringen olduğunu hiçbir şekilde bilmediğini söyler. Dükkâna gelmişlerdir; kimseye telefon açma izni vermemişlerdir. Onlarla misafir odasına geçmiştir; katıldığı bir gösteride afiş ya da bir bayrak taşımış olması hakkında konuşmuşlardır.  Ona  „Kripo Live”da aranalar hakkında bir yayın yapıldığı ve birilerinin onları arayıp aranan kişilerin onda kaldığını söylediği açıklanmıştır. Sonra ona evinin önünde çekilmiş fotoğraflar gösterilir.  Bina devasa büyüklüktedir ve iki farklı merdiven girişi vardır. Daniel He., adında birini tanımıştır; He. sağcı camia ile alakası olmayan biridir. St.’yi onlarla He.’ye gitmeye ve bir bahane uydurarak He.’yi evine çekmeye mecbur tutmuşlardır.  He. geldiğinde ise onu bir güzel pataklamışlar, giysilerini parçalayıp dövmesi var mı diye bakmışlardır. Ancak görmek istediklerini göremeyince oradan ayrılmışlardır. Götzl, orada Bu.’nun dairesinden tanıdığı üç kişinin resmi de var mıydı, diye sorar. St. hayır, der. Şu an özellikle o üçlüyü ona sorup sormadıklarını hatırlamamaktadır. Ardından Max’ı aramıştır; Max o dönem çoktandır Dresden’de ikamet etmektedir. Ekstra Chemnitz’e bir kahve içimliğine gelir. St. bu kişiler mi söz konusuydu acaba diye sorar. Max hayır, der; onlar uzun bir süreden beri yurtdışındadırlar. Sonra ise bu konuda bir daha hiç düşünmemiştir. Daha sonra olayların nasıl geliştiğine dair kimseden bilgi almamıştır; çünkü sadece Bu.’ya ya da Fi.’ye sorabilecektir; fakat onlarla diyaloğu kalmamıştır.

Götzl, André E.’yi sorar. St. E. ile birlikte okula gittiğini, “tabiri caizse birlikte büyüdüklerini” söyler. E. zaman zaman hafta sonları Chemnitz’de onda gecelemiştir. E.’nin bir kız arkadaşı vardır; fakat kız hâlâ ailesinin yanında kaldığı için E. onda kalamaz. E. günün birinde kız arkadaşında kalmaya başlayınca birbirlerini görmez olmuşlardır. St. Bu.’dan ayrıldıktan sonra E.’yi birkaç kez daha görmüştür. Olur da bir kez daha görüşmüşlerse muhtemelen konserde karşılaşmışlardır. E.’nin ailesi Johanngeorgenstadt’tan gelmektedir; pek çok kardeşi bir de ikiz kardeşi vardır. E. onun birkaç sınıf aşağısında olduğu için ona “pek ilgi çekici” gelmemiştir. Çıraklık eğitimi sırasınca bir dönem orada bulunmamıştır. Ancak “Johannstadt”a geri döndüğünde tekrar E. ile diyaloğu olmuştur. E. de “kafasını kazıtmış, paraşütçü çizmeler ve savaş uçağı pilotu benzeri ceketler” giyen biridir. Fakat onun kavga çıkaran biri olduğuna dair bir hatırası yoktur. St.’ye karşı hep dürüst biri olmuştur. 1995/96 yıllarında bir kez ailesinden ayrıldığında E. ve erkek kardeşi ona yardım etmişlerdir. E.’nin karaktersitik özelliği sürekli pot kırmasıdır. Onlar hep iyi anlaşmışlardır: “Fakat keyfin yerinde değil de berbat bir haldeysen E. tam da hiç duymak istemeyeceğin şeyleri söyler.” Ancak daha sonra “çok tatlı bir şekilde” özür dilemiştir. Götzl, E. de Bu.’nun dairesinde bulunmuş mudur, diye sorar. Hayır, der St.; bu meseleyi E.’den de saklamıştır. Eşyalara ilişkin bir soru üzerine üçlünün polisi dinlemek için bir telsizleri olduğunu söyler. Bunu nereden edindiklerini bilmemektedir; fakat işin polisi dinleme kısmını eğlenceli bulmuşur ve bu “iyi bir karşı hamle”dir. Başka bir eşyaya ilişkin öyle belirli bir şey hatırlamamaktadır; orada bulunduğunda silah görmediği kesindir. St. üçlüye kendiyle ilgili herhangi bir belge vermemiştir; onların elinde olan tek şey onun sağlık sigortası kartıdır. Götzl, St.’ye Wohlleben’i, G.’yi ya da S.’yi tanıyor mudur, diye sorar; St., hayır, der. Sorgulamaya ara verilir.

Wohlleben’in savunma avukatı Schneiders (86. Duruşma Günü) Lo. ve Tu.’nun ifadelerine ilişkin açıklamada bulunur. Li., Wohlleben ile yapılan buluşmayı ve bu buluşmada Wohlleben’in bir silah sorup onun Sch.’ye yönlendirildiğine dair bir şeyi hatırlamamaktadır; sadece böyle bir şeyin olma olasılığını yadsımamaktadır. Tutanak bir kez daha kelimesi kelimesine tutulmamıştır. İkinci tutanakta hiçbir soruya yer verilmemiştir; soru sorulmadığı açıklaması ise ikna edici değildir. İkinci sorgulamada bir hedef güdülmediği iddiası ise ilk sorgulama düşünüldüğünde absürddür. İlginç olan tanığın “yasaklanmış şeylerle” CD’leri ve kimi çıkartmaları kastettiğidir. Hiçbir şekilde tanığa, somut olarak silah sözcüğüyle neyi kastettiği sorulmamıştır; burada duruşmada ise Li. korkutma amaçlı silahları kastettiini söylemiştir.

Duruşma günü saat 16:09’da sonlanır.

NSU-Nebeklage’nin Weblog’unda Mandy St.’nin ifadesine ilişkin şunlar yer almaktadır:

“Duruşmaya öğleden sonra Mandy St.’nin ifadesiyle başlandı. Ona karşı terörist bir organizasyon olan NSU’ya yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle açılan soruşturma hâlâ devam etmektedir; yani susuyor olabilir. Yine de Struck ifadesinde St.’nin hikayesini anlatmak istediğinin belli olduğunu söylemiştir. (…)  Bugün Mandy St.’nin oynadığı rolü düzenli olarak önemsiz gösterdiği, her fırsatta hatırlayamamayı öne sürdüğü ve aslı astarı olmayan hikayeler anlatığı iyice açıklık kazandı. (…) St.’nin kendi rolünü mümkün mertebe önemsiz bir şeymiş gibi göstermeye çalıştığı aşikârdır. Fakat dosyalarda St.’nin Chemnitz camiasında önemli bir rol oynadığı görülmektedir. ” Mahkeme başkanı Götzl de St.’nin söylediği her şeye inanmadığını açıkça göstermiştir.”

www.nsu-nebenklage.de/blog/2014/02/26/26-02-2014/