50. Duruşma Günü Tutanağı – 24. Ekim 2013

0

Tanıklar ve Bilirkişiler:

  • Prof. Seidl (İsmail Yaşar’ın otopsisi)
  • Martin Gessinger ( İsmail Yaşar cinayetinin rekonstrüksiyonu)
  • Jane Se. (polis memuresi, Zwickau yangınında acil çağrılar)
  • Torsten St. (Hamburg Eyalet Kriminal Dairesi, Taşköprü cinayeti soruşturmaları, video sekansları)
  • Robert Sche. (Federal Kriminal Dairesi Berlin, Frühlingstraße’de bulunan bir sabit diskteki verilerin değerlendirilmesi)
  • Thomas Bl. (Federal Kriminal Dairesi Wiesbaden, Frühlingstraße’de bulunan bir kağıt parçasının değerlendirilmesi)
  • Bilirkişi Pfoser (Federal Kriminal Dairesi’nde silah bilirkişisi)

50. duruşma günü, davaya verilen bir haftalık sonbahar tatili arasından önceki son duruşma günüydü. Öncelikle  Nürnberg’de beş kurşunla öldürülen İsmail Yaşar’ın otopsisi ve cinayetin rekonstrüksiyonu konu oldu. Günün devamındaki konuşmalar ağırlıklı olarak itiraf videosu ve orada kullanılan gazete kupürleriyle video sekansları hakkındaydı. Akşamüstü Federal Kriminal Dairesi’mdem bir silah bilirkişisinin cinayet silahlarıyla ilgili olarak ifade vermesi gerekiyordu. Hatalı bir celp nedeniyle sadece cinayetin bir kısmıyla ilgili bir şeyler söyleyebildi ve yeniden çağrılacak.

Davanın başlangıcından bu yana ilk kez sanık Ralf Wohlleben’in karısı

Jacqueline Wohlleben mahkeme salonundaydı. “Dava vekili” olarak salonda aşağıda kocasının yanında yer almaya izni vardı. İzleyici locasında Wohllebenler ve avukatları Nicole Schneiders ile sürekli olarak göz temasında bulunan bir kadın ve iki erkek vardı. Duruşma günü 09:49’da başladı. Turgut’un ailesinden bir müdahil davacı da oradaydı.

İlk bilirkişi Erlangen’dan adli tıpçı Prof. Seidl idi. Seidl 9 Haziran 2005 tarihinde, Nürnberg’de öldürülen İsmail Yaşar’ın otopsisini gerçekleştirmişti. Seidl beş kurşun yaralanmasından söz etti. Kafatasını delip geçen bir mermi ve biri ön koltuk hizasında diğeri de göğüs boşluğunun dışında olmak üzere gövdeye saplanan iki kurşunu tarif etti. Bir sonraki yaralanma gövdeyi delip geçen bir mermi sonucu gerçekleşmişti. Beşinci mermi ise sağ yanağı sıyırmıştı. Yaşar doğal şekilde değil kan kaybından ölmüştü. Doğal ölüm sebepleri veya hastalıklara dair herhangi bir ipucu bulunmamıştı. Vuruşların sıralamasıyla ilgili verebileceği fazla bir bilgi yoktu. Bir merminin ağır şekilde eğilmiş olmasından dolayı sağ köprücük kemiğinin o anda henüz sağlam olduğu varsayılıyordu. Seidl Götzl’ün sorusu üzerine Yaşar’ın “bir haneli dakikalarda” muhtemelen yaşamaya devam ettiğini söyledi. Otopsi sırasında Yaşar’ın pantolon cebinde 265 Euro ve 2,42 Euroluk madeni paralar bulunmuştu. Daha önce Münih Eyalet Kriminal Dairesi’nde çalışmış ve Yaşar cinayeyinin rekonstrüksiyonunu yürütmüş olan bilirkişi Gessinger ile devam edildi. Kendisi anlattığına göre giysi parçalarıyla doku örneklerini incelemişti. Bunun dışında olay yerinde incelemeler yapılmış ve Gessinger kurbanın otopsisine de katılmıştı. Gessinger büfe tezgahında bulunan balistik izler ile başladı. Kapının görüş engeli camlarında bir mermi sonucu oluşan bir hasar bulunmuştu, bunun dışında mutfak bölgesine açılan kapıda kapı malzemesi zorlanmıştı. Mermi bulunamamıştı. Gessinger’in söylediğine göre bu iki hasar bir atış hattı rekonstrüksiyonunun yapılmasını mümkün kılmıştı. Tanık raporundaki resimlere bakmak üzere hakim masasının oraya gitti. Fotoğraflardan birinde büfenin iç kısmı müşterilerin bulunduğu yönden mutfak bölgesine doğru görüntülenmişti. Mermi hattı oklarla işaretlenmişti. Gessinger’in dediğine göre hat tezgahın üzerinden geçiyordu. Araştırılmak üzere doğrudan Federal Kriminal Dairesi’ne yollanan iki mermi bulunmuştu. Deriden alınan doku örneklerinde atış mesafesinin belirlenmesini mümkün kılan izler incelenmişti.  Bölgesel bir barut kalıntısına da destek halkasına da rastlanmamıştı. (bkz. 28. duruşma günü tutanağı) Yaşar’ın otopsi resimleri incelendi. Müdahil dava avukatı Lucas müdahale etti ve müdahil davacıların hisleri dikkate alınarak bu tarz resimlerin alenen gösterilmemesinde karar kılınmış olduğunu sötledi. Götzl Gessinger’e yapacağı diğer açıklamalar için resimlere gerek olmadığını sötledi. Gessinger anlatmaya devam ederek göğsü delip geçen bir kurşun ve göğüse saplanan iki kurşun olduğunu söyledi. Fotoğraflar daha fazla gösterilmedi. Gessinger yakın atışlarda tipik olduğu üzere bölgesel bir barut kalıntısı bulamadığını söyledi. Kurşun yaralanmalarında da kuşanılmış veya üzerine basılmış bir silah sonucu gerçekleşen bir yaralanmaya dair iz yoktu. Destek halkaları tespit edilemediğinden bunun üzerine “olağandışı bulgular” üzerine düşünmüşlerdi. Olay yerinde de silahtan çıkan merminin başka birşeyi deldiğine dair bir iz bulunmamıştı.

Olası bir açıklama bu kurşun ile delinen materyali nişancıların yanlarında götürdüğüydü. Bu durum hiçbir kovan bulunamamasına da uygun düşüyordu. Silahın üzerine geçirilen bir poşet veya kovanı tutmak için başka bir şey kullanılmış olabilirdi. Bunun üzerine bir poşet içerisinde birden çok kez ateş edilmişti. Kovanların tamamı poşette yakalanmış, materyalin ağız kısmından çok belirgin parçalar kopmuştu. Nişancıların durması söz konusu olan yer büfenin güney tarafındaki müşteri bölgesiyle sınırlıydı, kurban ve nişancılar arasında tezgah vardı. Silah Gessinger’in söylediğine göre omuz yüksekliğinden ateşlenmiş olabilirdi. Bulgular şu sıralamaya işaret ediyordu: Birinci kurşun sağ yanağı sıyırıp geçen kurşundu. İkinci kurşunun başı delip geçen kurşun olduğu düşünülebilirdi, ama merminin dışarı çıktıktan sonra sadece çok az enerji harcaması tost makinasındaki hasara uyuyordu. Kurbanın bedeninin kendini korumaya çalışan bir hareket yaparcasına sola doğru eğilmiş olduğu düşünülebilirdi. Daha sonra göğüs bölgesinde birbirlerine paralel üç atış geliyordu. Kurşunun Yaşar’a yatar bir pozisyondayken isabet ettiği sanılıyordu. Gessinger’e göre atışlardan hiçbiri nişancıların durduğu yerde büyük bir değişikliği gerek kılmamıştı. Müdahil dava avukatı Langer  nişancıların boylarının uzunluğuyla ilgili bir sonuca varmak mümkün mü diye sorunca Gessinger mümkün olmadığını söyledi. Gessinger’in anlattığına göre plastik parçalar bulunmamıştı, ancak bir sırt çantasını kovan toplayıcı olarak kullanmak mümkündü. Gessinger, Langer’in sorusu üzerine silahın namlusunun poşette daha önceden açılmış bir delikten dışarı bakıyor olmasının da mümkün olduğunu söyledi. Ama o zaman silahın silah olduğu anlaşılırdı. Nişancının elini tezgahın üzerine eğmiş olması ihtimal dışı değildi. Bunun için yer değiştirmesi gerekmiyordu. Silahın tam olarak nasıl tutulduğunu söylemek mümkün değildi, nişancı sağ elini mi yoksa sol elini mi kullanıyor, o da belli değildi. Carsten S.’in avukatı Pausch bir susturucunun bir destek halkası üzerinde etkisi olabilir mi diye sordu. Gessinger’in anlattığına göre normalde mermi susturucuya temas etmezdi, ama bununla ilgili incelemede bulunmamıştı.

Chemnitz’den polis memuresi tanık Se. ile devam edildi. Se. 4 Kasım 2011’de Zwickau Frühlingstraße’deki yangın sırasında yapılan acil çağrıların kaydını tutmuştu. Se., kendisinin ve bir iş arkadaşının Zwickau’da polis ve itfaiyeye yapılan acil çağrıları dinlediklerini, radyo hücresinin trafik verileriyle karşılaştırdıklarını ve kayıt altına aldıklarını anlattı. Arayanlardan sadece  Frühlingstraße 26 numaranın doğrudan komşuları olan Bay ve Bayan H.’yi teşhis edebilmişti, çünkü onları daha sonra sorgulamıştı. İlk aramalar saat 15:08’e doğru yapılmıştı. Beş arama polis, altı aramaysa itfaiyeye yapılmıştı. Götzl kayıtlardan tek tek arayanların isimleri ve aradıkları saatleri okudu. 15.08.08’de “Führungs- und Lagezentrum”da (İdare ve Mevki Merkezi) yapılan bir aramada “bağlantı yok” yazıyordu. Se., bunun bir veri olduğunu, ama ses kaydı ve numara bağlantısı olmadığını söyledi. Götzl’ün sorusu üzerine Karlsruhe’de mahkemeye çıktığında bir kez Beate Zschäpe ile konuşmuş olduğunu ve bu yüzden onun sesini tanıdığını söyledi. Ses tonu ve lehçesini artık tarif edemiyordu, ama o zaman 15:13’te, oldukça geç arayan bir kadının Beate Zschäpe olmadığından emindi. Başsavcı Weingarten bir kez daha iletilemeyen aramayı sordu. Se. aramanın denendiğini, ama numaranın görünmediğini ve bir konuşma da gerçekleşmediğini söyledi. Weingarten, radyo hücrelernin değerlendirilmesinde buna uygun düşen bir arama olup olmadığını sordu. Se. verilere baktıklarını, eğer düşülmüş bir not yoksa bunun gözlerine çarpan bir şey olmadığı anlamına geldiğini söyledi. Ardından Zschäpe’nin avukatı Stahl, iletilemeyen çağrıyla ilgili olarak, ona denk düşen bir telefon görüşmesi olup olmadığını ortaya çıkarmak amacıyla itfaiyede soruşturma yürütüldü mü diye sordu. Se. yürütülmediğini söyledi. Avukat Schneiders teknik bir problem mi vardı diye sordu. Se.’nin söylediğine göre yetkili bunun mümkün olduğunu söylemişti. Bazen arayan numara görünmeden ses kaydı gerçekleştiği bile oluyordu. Avukat Stahl aranan saat, bir hata veya kaydedilemeyen bir görüşme olarak aktarıldı mı diye sordu. Se. ses ve numara olmayan bu aramanın onlara gönderilen CD’de olması gerektiğini söyledi. Stahl, eğer doğru anladıysa 15:08’de böyle bir arama gerçekleştiğini, ama onun bunu sonradan araştırmadığını söyledi. Se. başka soruşturmalar yapılmasına neden olacak bir ipucuna rastlanmadığını söyledi. Avukat Reinecke orada birinin birşey söylemiş olup bunun kaydedilmemiş olmasının mümkün olup olmadığını sordu. Se. bunun ihtimal dahilinde olmadığını, Chemnitz’deki “Führungs- und Lagezentrum”da staj yaptığını ve konuşma olduğunda bu konuşmanın kaydedildiğini söyledi. Avukat Schneiders’in sorusu üzerine staj yaptığı dönemden böyle bir aramanın meydana gelebileceğini bildiğini söyledi.

Avukat Stahl sorgunun ardından 15:08’deki kaydın mutlaka bir aramaya ait olması gerektiğinden cinayet sırasında kimin görev başında olduğunun ve bunun nasıl bir arama olduğunun soruşturulmasının öğrenilmesini teklif etti.  Bunun Frühlingstraße ile ilgili bir yangın ihbarı olması mümkündü. Müdahil dava avukatı Matt arama saatlerinin güvenilirliğine dair teknik sorularla ilgili olarak bir uzmanın dinlenmesini önerdi. Götzl bunun konuyla ne ilgisi olduğunu sordu. Matt onun için ilgisi olduğunu, çünkü saatlerle ilgili soruların mevcut olduğunu söyledi. Götzl: “İnsanın hayatta bilmek istediği çok şey var. Bu yüzden nasıl bir alaka gördüğünüzü soruyorum.” Götzl, burada arayan kişiden ziyade arama saatinin söz konusu olduğunu söyledi. Avukat Stahl, mikrofona konuşmadan “ya da arayan kadın” dedi.

Hamburg Federal Kriminal Dairesi’nden tanık St. ile devam edildi. St.’nin ifadesinde öncelikle Süleyman Taşköprü cinayetinin NSU videolarındaki fotoğrafları konu oldu. İki DVD ile ilgili kayıt tutmuştu. DVD 1’deki 720 numaralı ipucunda sol bileğinde hala kol saati olan Taşköprü’nün bir fotoğrafı vardı. Polisteki olay yeri resimlerinde artık kolunda kol saati olmadığı, saatin yerde kısmen kopmuş olarak bulunduğu açıkça görülüyordu.Taşköprü’yü bileğinde bu saatle gösteren hiçbir fotoğraf görmemişlerdi. Bu yüzden bunun çok yüksek olasılıkla videoyu yapanlar ve daha sonra cinayeti işleyenler tarafından olayın sonrasında çekilmiş bir fotoğraf olduğu varsayılabilirdi. Çünkü Taşköprü’nün babası komşu dükkandan aramayı yaparken başka birinin dükkana girmiş olabileceği zaman aralığı çok kısaydı. DVD 2’deki 806 numaralı ipucunda aynı fotoğraf görünüyordu, ilaveten gösterilen resimlere gazete kupürleri eklenmişti. Gazete haberleri “Hamburger Morgenpost” ve “Hamburger Abendblatt” gazetelerindendi. Bir metin kendisine sunulan “Morgenpost” haberiyle örtüşmediğinden daha ileri soruşturmalar da yürütmüştü. Gazetede bir “sürüm versiyonları ve de sürüm için olmayan versiyonlar” mevcuttu. DVD’deki haberler gece baskısından veya Morgenpost’un yayınlanmamış başka bir baskısından olmalıydı. Gece baskısı 20:15’ten itibaren ve normalde sadece Hamburg’daki tren istasyonlarında satışa sunuluyordu. Müdahil dava avukatı Pınar o noktada tekrar sordu. St. gece baskısının sadece Hamburg’da satışa çıktığını doğruladı, ama piyasaya sürülmeyen başka bir versiyon Harz’a kadar olan bir bölgede satın alınabiliyordu. Ama gece baskısı da “sürülmeyen” bir versiyondu. Pınar St.’ye Hamburg Savcılığı tarafından gizliliği temin edilen başka bir tanığı sordu ve gizliliğin hale sürüp sürmediğini ve bu şahsın camidan biri olup olmadığını sordu. St. bu konuda bilgi veremeyeceğini söyledi. Pınar, gizliliği temin eden savcının hatırladığı kadarıyla Devlet Güvenliği bölümünden olduğunu söyledi. St. hatırlayamadığını söyledi. Pınar, St.’nin ne zaman ilgili ipucu üzerinde çalıştığını sordu. St. tam zamanını söyleyemiyordu, bu “çok kompleks” bir ipucuydu. Pınar “Türk mahallesi camiasının” bahsinin geçtiğini söyledi. St. bunun hakkında bir şey bilmediğini söyledi. Pınar bunun 2007-2009 yılları arasında olduğunu söyleyerek cinayet silahıyla başka cinayetler de işlendiğinin daha o zamanlar bilinip bilinmediğini sordu. Mutlaka öyle olmuştu. Bu tanığa da hatırlatılmış mıydı artık hatırlamıyordu. Üzerinden çok zaman geçmişti ve ipucu çok karmaşıktı.

Berlin’den Federal Kriminal Dairesi memuru tanık Sche. ile devam edildi. Sche. görevinin cinayetlerin üstlenildiği videoların final versiyonu ve iki eski versiyonunu Frühlingstraße’deki yangın enkazında bulunan videolarla karşılaştırmaktı. Videoların uyuştukları noktaları anlattı: İlk videoda ilk cinayet ve Köln Probsteigasse’ye düzenlenen saldırı, ikincide ilk dört cinayet ve Probsteigasse saldırısı görülüyordu. Burada bir gazete haberi dördüncü cinayeti konu alıyordu, ama ikinci cinayetin tarihiyle (13 Haziran 2001) eşleşmiş şekilde. Final versiyonunda dokuz cinayetin tümü görülüyordu. Götzl ilk iki video versiyonu ve cinayetlerin üstlenildiği videodaki gazete haberlerinin başlıklarını okudu. Ardından duruşmaya öğlen arası verdi.

13:09’da Sche.’nin yürüttüğü başka bir soruşturmayla ilgili sorularla devam edildi. Sche. 7 Kasım 2011’de DVD’nin ilk kez ortaya çıktığını anlattı. DVD PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi) Halle’ye yollanmıştı. Bu DVD’lerden toplam 15 adet yollanmıştı. Bunun dışında karavanda içinde itiraf videolarının olduğu USB stickler ve içlerinde itiraf videoları ve önceki versiyonlarının bulunduğu ambalajsız DVD’ler bulunmuştu. Frühlingstraße’deki yangın enkazında üzerlerinde medya ve Türk kurumların adreslerinin yazılı olduğu 36 zarf bulunmuştu. Hepsinin içinde DVD’ler vardı, 25 tanesinde verilere ulaşmak mümkün olmuştu, burada da itiraf videoları sözkonusuydu. Videonun gittiği yerler arasında Phoenix kanalı, Türk Başkonsolosluğu, Türk kültür dernekleri ve Nürnberger Nachrichten vardı. Götzl diğer adresleri okumaya devam etti: Television Zwickau GmnH, Westdeutsche Allgemeine Zeitung, Springer, bir Türk-Alman kültür derneği. Sche. karavanda 22 DVD bulunduğunu hatırladığını söyledi. Götzl düzelterek kayıtlarda altı DVD’den söz edildiğini söyledi. Sche. bunu doğruladı, o halde ambalajsız DVD’ler de yangın enkazında bulunmuştu. Götzl üzerlerinde adres yazan zarflardaki adresleri okuyarak N24, Berlin Türk Konsolosluğu, ARD-ZDF Medya Akademisi’nin isimlerini verdi. Sche. hatırladığı kadarıyla bu adresler arasında komünist bir derneğin de bulunduğunu söyledi. Zarfların hepsine Limburg an der Lahn’ın 1.100. yılına özel olarak basılan ve 2 Haziran 2010’dan beri piyasada bulunan pullar yapıştırılmıştı. Yani pullar en erken bu tarihten sonra yapıştırılmıştı, bu pullar piyasada hala bulunuyordu. Götzl, Sche.’nin videonun hazırlanması sırasındaki çalışma durumuyla ilgili soruşturmalar yürüttüğünü söyledi. Sche., Frühlingstraße’de 320 GB’lik bir sabit disk bulunduğunu ve içerisinde videonun final versiyonunun yanında bir çok kısa kesitin de bulunduğunu söyledi. Bu kesitler  hepsi bir arada videonun son final versiyonunu oluşturan “Pembe Panter”den orijinal sahneleri, televizyon programlarından kesitleri ve Köln’deki bir gözetleme kamerasından bir video görüntülerini içeriyordu (tek tek verilerle ilgili olarak 42. duruşma günü tutanağına bakabilirsiniz). Götzl Sche.’nin örnek şekilde dosya tuttuğunu söyleyerek “Polis tabancası” isimli bir dosyayı sordu. Sche.’nin anlattığına göre dosyada aynısı Heilbronn’da vurulan kadın polis tarafından kullanılan polis tabancasının resmedilmişti ve bunun yanında Heilbronn’un ve genişletilmiş olay yerinin panorama görüntüleri vardı. Götzl diğer dosyaları ve sonra da “Paul afişle yürüyor” belgesini sordu. Sche., sahnede Pembe Panter’in elinde afişlerle üzerinde 9 cinayetin hepsinin görüldüğü afişler olan bir şovaleye yürüdüğünü anlattı. Götzl kayıtlarda “ali1”den “ali 9” a kadar giden belgelerin yer aldığını okudu. “Ali 1” Şimşek cinayetiydi, ardında kronolojik olarak dokuzuncu cinayete kadar devam ediyordu. Götzl “ali 2” ve “ali miltär” gibi isimleri olan belgeleri sordu. Bunlar “Pembe Panter”den, cinayet kurbanlarının dükkanlarının orijinal isimlerinin tabelada yazılı olarak göründüğü kesitlerdi. Bu itiraf videosundan daha agresif bir versiyondu, final versiyonunda sadece “Türkische Schneiderei” (Türk Terzisi) vardı. Götzl ikinci versiyonda görülen çerçeve içindeki 14 alanı sordu. Sche.’nin anlattığına göre cinayetlerin herbirinin tarihi 14 alanın birinde belirtiliyordu. “Hukuk alanında” bilinen “14 kelime” vardı. Ama 14 cinayetin planlanıp planlanmamış olduğu bilinmiyordu. Videoya eklenen kapanış alıntısı “Bugün tüm günler değil, şüphesiz geri geleceğiz”, Sche.’ye göre olayların sona ermediği anlamına geliyordu. Sche. müzikle ilgili soru sorulduğunda önceki versiyonlarda çizgi filmin müziğinin kullanılmadığını, onun yerine aşırı sağcı Noie Werte grubunun “Kraft für Deutschland” ve “Am Puls der Zeit” parçalarının kullanıldığını anlattı: “İlk iki versiyon olayları sözde daha masummuş gibi gösteren çizgi film versiyonuyla ilgisi yoktu.” Grubun vokalisti avukat olarak Stuttgart’taki bir avukat bürosunda çalışan Steffen Hammer isimli biriydi. Ralf Wohlleben’in avukatı Bayan Schneiders oradaki iş arkadaşıydı. Götzl NSU logosunu sordu. Sche. logonun henüz 2001’deki ilk versiyonlarda göründüğünü söyledi. Organizasyonun adı o zamanlar biliniyordu ve o şekilde kullanılmıştı. Daha sonra Danimarka ve İsviçre’deki anma yürüyüşlerinin video belgeleri konuşuldu. Sche.’nin anlattığına göre ölen iki kişiden (Mundlos ve Böhnhardt kastediliyor) birinin doğrudan İskandinavya’daki gösteri yerlerinde bulunmuş ve bu video sekanslarını kaydetmiş olması mümkündü. Götzl dijital zaman damgalarının ne kadar güvenilir olduğunu sordu. Sche., bilgisayarın zamanının dosyanın değiştirildiği tarih üzerinde etkisi olduğunu söyledi “Senaryoda” sekanslara dair elle yazılmış notlar vardı ve bunlar daha sonra çok dakik şekilde videoda kullanılmışlardı. Bir bilirkişi raporuna göre videoyu hazırlayan iki kişi vardı ve biri biraz daha ağır basan bir ihtimalle Böhnhardt, diğeri ise yine biraz daha ağır basan bir ihtimalle Mundlos idi.

Sche. Götzl’ün sorusu üzerine belgelerden birinin NSU mektubunun bir versiyonu olduğunu söyledi. Burada yeni üyelerin tanıtımı yapılıyordu, mektuplar bağış paralarıyla “yoldaşlara”  yollanıyor olmalıydı. Ana fikir “Zafer ya da ölüm” ve “Konuşmak yerine eylem” idi.” Mektup “görece agresif bir karaktere” de sahipti. Götzl zaman damgasını sordu, resmi kayıtlarda “son erişim 14.01.08 ve son değişiklik 15.03.02 olarak görünüyordu. Sche. 2002 tarihinin NSU örgütünün daha o zamanlar var olduğunu, hedeflerinin o zamandan belli olduğunu ve sonradan gelişmediğini gösteriyordu. Müdahil dava avukatı Langer’in sorusu üzerine Sche., video versiyonları arasındaki bağlantının “Pembe Panter’in” kapanış alıntısı üzerinden kuruluğunu söyledi. Avukat Kuhn, videolardan birindeki bir gazete makalesinin yanlış suç eylemiyle eşleştirilmesinden hangi hipoteze vardığını sordu. Onun hipotezi videoyu hazırlayanların yalnızca hata yapıp bunu karıştırmış olduğuydu.

Avukat Narin Sche.’ye Andreas Graupner isimli birini tanıyor mu diye sordu. Bu isim ona bir şey ifade etmiyordu. İsviçre’de kayıtları hangi aletle yaptıklarını bilmiyordu. Narin, Sche.’nin ölenlerden birinin işbirliği yapmış olabileceği tahmininde bulunduğunu söyleyerek kimliği teşhis edilebilen başka kişiler de oldu mu diye sordu. Sche. olmadığını söyledi; Danimarka ve İsveç’teki Nazi camialarıyla olan bağlantılarla ilgili soruşturma da açmamıştı. Avukat Heer, sabit diskte bir belge hazırlayıp diski sökmek ve belgeyi daha sonra başka bir bilgisayarda düzenlemek mümkün mü diye sordu. Sch. bu konuya ancak acemice bir cevap verebileceğini söyledi. Avukat Stahl ilgili gazetelerdeki haberlerin bulunduğu yerleri sorunca Sche. dağıtım bölgeleri ve bulunmaları muhtemel yerlerle ilgili soruşturmalar yapıldığını bildiğini belirtti. Ona dijital hale getirilmiş fotoğraflar gösterilmişti. Wohlleben’in avukatı Klemke, Sche.’ye PDS Halle’ye yollanacak zarfı kendisi gördü mü diye sorunca Sche. artık hatırlamadığını söyledi.

Hatırlayabildiği kadarıyla bu zarfa da özel pul yapıştırılmıştı. Klemke bu 15 gönderinin adreslerinde göze çarpan unsurları sordu. Sche., Halle’deki PDS’ye gönderilmek istenen zarfta eski ve dört haneli bir posta kodunun kullanıdığını söyledi. Gönderen kişiye eski bir versiyon verilmişti ya da daha orada elle not edilmişti. Sche. Klemke’nin sorusu üzerine partinin adının da eski olduğunu, PDS’in 2007 yılında ismini “Die Linke” olarak değiştirdiğini söyledi. Klemke bunun üzerine Sche.’nin kendisinin sabit diske erişimi oldu mu diye sordu. Sche. diskin teknisyenler tarafından kurulduğunu, manuel erişimin mümkün olmadığını söyledi. Klemke, Sche.’nin ona sunulan belgenin de sabit diskten olduğu bilgisini nereden edindiğini sordu. Geçerli olan pratiğe göre orijinal delili kullanmak yerine bu delil kopyalanıyordu ve böylece belgelerdeki tarif damgası da değiştirilemiyordu. Bunun Frühlingstraße’de bulunduğu bilgisini hangi meslektaşından aldığını artık hatırlamıyordu. Klemke aynı soruyu bulunan USB stick ile ilgili olarak da sordu. Sche. yine verilerin kopyalandığını söyledi. Klemke meslektaşına “Senaryonun” orijinal versiyonu verildi mi diye sordu. Sche. bunu bilmiyordu, yazılar karşılaştırılırken de orada değildi, bunu başka bir bölüm yapmıştı. Klemke bunun ardından sabit dikte “Noie Werte” nin müzik parçalarının bulunduğu ayrı belgeler var mı diye sordu. Böyle bir şey hatırlamıyordu. Parçalar yasadışı olarak satılıyordu ve bu şekilde bulunmaları mümkündü. Hakim Götzl, posta kodlarının ne zaman beş haneli hale getirildiğini sordu. Sche. 1993’te olduğunu düşündüğünü söyledi. Götzl’ün DVD’nin PDS Halle’de nereye teslim edildiği soruşturuldu mu diye sorması üzerine buranın Leipzig-Schkeuditz paket merkezi olduğunu, gönderinin girişinin 7 Kasım 2011’de yapıldığını söyledi. Götzl kayıtlardan paketin 6 Kasım olarak damgalandığını okudu. Avukat Narin Sche.’ye gönderiyi teslim alanlar arasında da aşırı sağcı spektrumdan kişiler olup olmadığı hakkında bilgisi var mı diye sordu. Bildiği kadarıyla yoktu. Narin belgelerde “23 Kasım 2011’de Kirchberg 84434 Patria-Versand” yazılı olduğunu okudu. Zarf atılmıştı ve öndeki dipnotta sağ spektrumdan bir kurumun ismi vardı. Sche. bunun doğru olduğunu söyledi.

Avukat Prosotowitz beş haneli olması içn posta kodlarına belki sadece bir sıfır mı ekleniyor diye sorunca posta kodlarının yapısı üzerine uzun bir tartışma başladı. Ardından avukat Schneiders Sche.’ye “Apabiz denen yerin” itiraf DVD’sine ne şekilde ulaştığı hakkında soruşturma yaptı mı diye sordu. Sche “listede varlar mı?” diye sordu. Schneiders bir şey bulmadığını söyledi. Sche “o zaman yapılmadı” dedi. Oraya bir şey gelip gelmediğini konusunda kendi bir soruşturma yapmamıştı. Avukat Stahl PDS Halle’ye yollanan yazıyla ilgili olarak Sche.’nin “postalamak” ile ne kastettiğini sordu. Sche. bunun yazının kanıtlanabilir şekilde tespit edilebildiği ilk zaman olduğunu söyledi.

Wiesbaden Federal Kriminal Dairesi’nden tanık Bl. ile devam edildi. Konu, üzerinde elle yazılmış notlar olan bir kağıdın parçalarının değerlendirilmesiydi. Kağıt Frühlingstraße’de bu şekilde bulunmuş olmalıydı. Bl. değerlendirme amaçlı dijital bir kopyaya sahipti. Orada bir cep telefonu numarası ve “Aktion” (Eylem) kelimesi yazılıydı. Numarayı kontrol etmişti, Ramona D. adına kayıtlıydı, ama numaranın tahminen sanıklar tarafından da kullanılmış olduğu belgelerde kayıtlıydı. Dessau-Roßlau’daki bir adres dosyalara geçirilmişti bile, “Aktion” yazısı ile ilgili bir soruşturma yapmamıştı.

14:50’ye kadar verilen bir aranın ardından Götzl, Halle’deki ilgili bölgenin güncel posta kodunun 06122 olduğunu, 6122 diye bir posta kodunun Halle’de hiç bir zaman olmadığını söyledi.

Ardından Federal Kriminal Dairesi’nde silah bilirkişisi olan bilirkişi Pfoser geldi. Pfoser dava katılımcılarına bir kağıt dağıtmış olduğunu ve bu kağıda bağlı olarak ilerlemeyi düşündüğünü söyledi. Bir vakaya atıfta bulunurken “Vaka 1”, “Vaka 2” ve benzeri şekilde konuşacağını, böylece zaman kazanılacağını söyledi. Pfoser, beş vakayla ilgili celplerin olduğunu söyledi. Şimşek, Özüdoğru ve Taşköprü cinayetlerini belirtti. Münih’teki dördüncü vakayla ilgili kendine sunulan bir celp yoktu. Ama Turgut ve Yaşar cinayetleriyle ilgili vardı. Pfoser ardından açıklamalarına başladı. Yanında delil ve fotoğraflar olduğunu söyledi ve hangi kalibre ve cephanelerin kullanıldığını anlattı. Vaka 1: 6,35 kalibrelik (cephane üreticisi Çek firma Sellier & Bellot) ile 7,65 kalibrelik (Güney Koreli firma PMC) kovan ve mermiler; Vaka 2: 7,65 kalibre; Vaka 3: 6,35 kalibre ve öncekiyle aynı fabrika ürünü 7,65 kalibre); Vaka 5: 7,65 kalibrelik mermiler, bir kovan ve kaput parçası; Vaka 6: 7,65 kalibre. 5. vakada üretici değişmişti. 4. vaka olan Kılıç cinayetinde PMC firmasına ait iki mermi bulunmuştu. Turgut cinayetinde Sellier & Bellot firmasının başka bir üretimi olan bakır kaplama bir metal zarflı mermi kullanılmıştı. Oradan itibaren bir susturucuya işaret eden eklentiler olması ilginçti. Götzl Pfoser’in sözünü keserek , Pfoser’in tüm vakalar için celbi olduğu izlenimine kapıldığını söyledi. Pfoser beş vakayla ilgili celbi olduğunu, bunun onu da şaşırttığını söyledi. Pfoser Boulgarides cinayetiyle ilgili olarak Sellier&Bellot firmasına ait 7,65 kalibrelik mermilerin bulunduğunu söyledi. Kubaşık cinayetinde dört mermi ve bir kovan bulunmuştu, Yozgat cinayetindeyse Sellier & Bellot’a ait 7,65 kalibrelik mermiler bulunmuştu.

Pfoser,  son iki bilirkişi raporunda mermiler üzerinde yapışkanlıklar olduğunu, ve bunların hep aynı “tetik bölgesinde” bulunduğunu söyledi. “Tetik izlerinden” birinde aluminyum boyalı bir yapışkanlık vardı. Bu dikkat çekiciydi, çünkü namlunun kendinden gelmesi veya çarpma sonucu meydana gelmesi mümkün değildi. Çünkü izler yapışkanlığın üzerindeydi. En akla yatkın açıklama susturuculu bir silahın kullanılmış olduğuydu. Başından bu yana “spesifik bir gruba ait nitelikler” tespit edilmişti. Silahların mermiyle temas eden yüzeylerinden hangi silahın söz konusu olduğu anlaşılabiliyordu. Silahlardan biri 83 model bir Ceska’ydı. Diğer silahta bir belirtiye rastlanmamıştı. Ayarlanmış bir silah, üzerinde değişiklik yapılmış bir kurusıkı tabanca söz konusu olabilirdi, model ve üretici tespit edilememişti.

Avukat Stahl araya girerek bilirkişinin sunumunu tümdengelimli şekilde yapılandırmasını rica etti. Götzl bilirkişiyi anladığını, hem onun da hazırlanmış olduğunu söyleyerek karşılık verdi. Avukat Heer Stahl’a katılarak kendisinin de açıklamaları anlamadığını söyledi. Götzl Heer’in sözünü kesince Heer sözünün kesilmemesini rica etti. Heer bilirkişiyi öncelikle metodunu yapılandırmaya “teşvik etmek” için dilekçe verdi. Klemke başka bir problemi olduğunu, bilirkişinin dosyalarda bulunmayan fotoğraflardan söz ettiğini belirtti. Pfoser “uluslararası olarak da” böyle görüntülerin gönderilmesinin alışıldık olmadığını, dava katılımcılarının bu resimleri yorumlayacak durumda olmadıklarını söyledi. Götzl, Pfoser’in belgeleri kendisine arada verebileceğini, şu anda metodunu sunmakla devam etmesi gerektiğini söyledi. Pfoser öncelikle 7. vaka ile ilgili bir şey daha söylemek istediğini belirtti. Orada üzerinde barut parçacıkları bulunan bir plastik parçası bulunmuştu. Heer müdahale ederek, bir dilekçe verdiğini ama Götzl’ün hala bilirkişinin açıklamalarına devam etmesine izin verdiğini söyledi. Götzl Heer’in sözünü kesti, Heer de onun sözünü keserek, dilekçelerini gerçekçelendirmek zorunda olmadığını söyledi. Pfoser plastik parçasının muhtemelen plastik bir poşetten geldiğini anlattı. Götzl birden Heer’e sinirli şekilde seslenerek duruşmaya konsantre olması gerektiğini söyledi. Heer nasıl savunma yapacağıyla ilgili talimat verilmesine ihtiyacı olmadığını söyledi. Pfoser, mermilerin bir poşet içinde toplandığı tezinin pekiştiğini söyledi. Ardından genel metodla ilgili açıklamalarına devam etti. Bulunan deliller Federal Kriminal Dairesi’ne yollanmıştı; ardından imalat, kalibre ve kökenleri açısından açıklanmış ve grup izleri ve bireysel izler incelenmişti. Bireysel izler sonucunda tek bir silaha, grup izleri sonucundaysa silahın türüne dair sonuçlara varmak mümkündü.  Ardından olayda kullanılan cephanelerin toplandığı ve sadece Federal Kriminal Dairesi’nde bulunan merkezi yerde olaylarda kullanılan cephane parçalarının izlerindeki uyuşmalar incelendi. Bireysel izlerin yardımıyla parçaların tek ve aynı silahla, yani tek ve aynı namluyla ateşlendiği söylenebilirdi. Dokuz vakada bireysel izler üzerinden bir bağlantıyı tespit etmek mümkündü. Daha sonra silah emanete alındığında, dokuz cinayet eyleminde cinayet silahı olarak başka bir silahın kullanılmış olmasının ihtimal dışı olduğu teşhis edilebilmişti.  Pfoser aynı zamanda olaylar arasındaki bağlantıları inandırıcı hale getirebilmek için akla yatkınlıklarını aydınlatmak amacıyla yanında fotoğraf materyali getirdiğini söyledi. Pfoser olayların somut ilerleyişini plastikten daha büyük bir mermi ve karşılaştırma mikroskobu yardımıyla açıkladı. André E.’nin avukatı Kaiser açıklamaları bölmekten memnun olmadığını, ama bilirkişinin genel olarak hangi metodların varolduğunu anlatmasının pek bir yarar sağlamadığını söyledi. Sunumda bir yapı bulamıyordu. Götzl, bilirkişiye burada ne anlatması gerektiğinin söylenemeyeceğini belirtti. Öncelikle Pfoser’in yanında ne getirdiğini öğrenmek için zaman istedi. Yoksa ara vermek ve sonra devam etmek gerekiyordu. Klemke, eğer fotoğraflar somut olarak bu cinayetlerler ilgili fotoğraflarsa, o zaman duruşmaya ara verilmesi ve dava katılımcılarının dosyaları inceleyebilmesi için dilekçe vereceğini söyledi.  Bu fotoğraflar ekstra olarak bu dava için hazırlanmıştı ve savunmanın fotoğrafları alma hakkı vardı. Götzl 10 dakikalığına ara vereceğini söyledi. Avukat Heer mikrofon kullanmadan bir şey söyledi.  Heer’in resimlere beraber bakılması gerektiğini söylemesi üzerine Götzl ve Heer arasında yine anlaşmazlık çıktı. 16:03’te devam edildi. Götzl Pfoser’ resimler dijital hale getirildi mi diye sorunca Pfoser getirilmediğini söyledi. Götzl tüm dokuz olayla ilgili resimlerin mahkemeye evvela dijital şekilde ulaştırılmasının mantıklı olacağını söyledi. Pfoser bunun mümkün olduğunu söyledi. Götzl Pfoser’in mahkemeye sunmak üzere getirdiği delilleri sordu. Pfoser bunların beş ayrı olay yerinden mermi ve kovanlar olduğunu söyledi. Bilirkişinin dinlenmesine ara verildi. Götzl bir doktorun tanık E.’yi (bkz. 45. duruşma günü tutanağı) görmeye gittiğini ve görüş bildireceğini söyledi. Bayan E.’nin ifadesinin Münih’te alınmasının zor olduğunu söyledi. Sorgunun video aracılığıyla gerçekleştirilmesi düşünülebilirdi. Avukat Reinecke tanığın bilirkişi raporuna göre sadece bir hakim, bir avukat, Federal Savcılık’tan bir temsilci ve bir müdahil dava avukatı tarafından sorgulanmasını önerdi. Götzl bir video sorgusunun herkesin izlenim edinmesi avantajına sahip olduğunu söyledi. Müdahil dava avukatı Stolle, Wohlleben’in savunmasının dünkü delil talebiyle ilgili (bkz. 49. duruşma günü tutanağı) görüş bildirdi. Tanığın sorgulanmasının Wohlleben’in kağıttaki yazının sahibi olmadığını göstermesi mümkündü. Ama bu postanın manevi sahibi olabileceğini değiştirmiyordu. Klemke, ona göre bu açıklamanın olayla ilgisi olmadığını söyledi. Duruşma günü 16:14’te sona erdi.

NSU-Nebenklage blogunda duruşma günüyle ilgili şu yazılı: “Bir başka Federal Kriminal Dairesi yetkilisi daha videoda kullanılan gazete makalelerini değerlendirdi. Bu makalelerin örnekleri Frühlingstraße’de de bulunmuştu. Ama Zschäpe’nin parmak izleri sadece videoda kullanılmayan makalelerde vardı. Ama bu makaleler birlikte muhafaza edildiğinden Zschäpe’nin onlardan da haberi olduğu varsayılabilirdi.”