51. Duruşma Günü Tutanağı – 05. Kasım 2013 2013

0

Tanıklar ve Bilirkişiler:

  • Gamze Kubaşık (Mehmet Kubaşık’ın kızı)
  • Elif Kubaşık (Mehmet Kubaşık’ın eşi)
  • Janica Dz. (Olay günü olay yerinin yakınında “uyuşturucu bağımlısı ya da Nazi” olarak tanımladığı iki adam gördüğünü söyleyen tanık
  • Julia Hei. (Kubaşık cinayetinde cesedi bulan tanıklardan)
  • Heinz-Günther Me. (Kubaşık cinayetinde cesedi bulan tanıklardan)
  • Prof. Dr. Markus Rothschild (Bilirkişi, Kubaşık cinayetinde kan izi örneklerinin analizi)
  • Ralf Br. (Nordhessen polis memuru, Kassel’le ilgili radyo frekanslarının yazılı olduğu not kağıdığının değerlendirilmesi)

Bu duruşma gününde Gamze ve Elif Kubaşık etkileyici ve ayrıntılı bir şekilde babaları ve kocaları olan Mehmet Kubaşık’ın 4 Nisan 2006’da nasıl öldürüldüğünü anlattı. Detayları ve ırkçılığın gölgesindeki soruşturmaların tüm aile üzerinde yarattığı sonuçları çok açık şekilde ve tüm manevi ağırlığıyla anlattı. Diğer tanıklar ve bir bilirkişinin yanında, olayın gerçekleştiği sırada Kubaşık’ın büfesinin önünde (biri bisikletli ve kasketli) polise “uyuşturucu bağımlısı veya Naziler” olrak tarif ettiği iki adam görmüş olan Dortmundlu bir kadın da sorgulandı.

Duruşma günü 09:46’da başladı. Müdahil davacılardan 4 Nisan 2006’da Dortmund Malinckrodtstraße’de öldürülen Mehmet Kubaşık’ın kızı ve karısı Gamze ve Elif Kubaşık oradaydı.

İlk tanık avukatı Sebastian Scharmer ile tanık masasındaki yerini almış olan Gamze Kubaşık idi. Mahkeme Heyeti Başkanı Hakim Götzl babasının ölümünü anlatmasını istedi. Gamze Kubaşık babasının, annesinin ve kendisinin Mehmet Kubaşık’ın öldürüldüğü dükkanı işlettiklerini anlattı. Annesi dükkanı sabahları saat 6’da açıyordu, ardından işi babası devralıyordu. Arada babası en küçük oğlunu anaokuluna bırakıp alışverişi hallediyordu. Kendisi teknik yüksek okul diploması almak için meslek kolejine gidiyordu. Ardında genellikle doğrıdan büfeye gidiyor ve babası işlerini bitirdiğinde işi ondan teslim alıyordu. 4 Nisan 2006’da misafirleri vardı: Annesinin kızkardeşi. Gamze Kubaşık o gün ilk iki saat izinli olduğunu unutup her zamanki gibi saat 7’de kalkmıştı, ardından iznini hatırlayıp en küçük kardeşini anaokuluna götürmeye karar vermişti. Sonra babasını uyandırıp haber vermişti.

Dükkan bir büfe için büyüktü, daha çok bakkal olarak tanımlanabilirdi. Sağda tezgah ve kasa vardı, arkasında sigaralar. Kasanın sağında içecek dolapları vardı, alkollü ve alkolsüz içecekler satıyorlardı. Kasasın önünde tatlılar ve cipsler vardı. Götzl bir şey satın almak için dükkana girmek gerekiyor muydu diye sordu. Saat 22-23’ten itibaren dükkanı kilitlemeleri gerekiyordu. Bu yüzden bir satış penceresi vardı, önünde de bir zil. Görünür bir video cihazı da vardı. Ama babası onu kapatmıştı. Götzl Mehmet Kubaşık’ın kişiliğini sordu. Gamze Kubaşık kocasının cinayetin bir iki yıl öncesinde felç geçirdiğini anlattı. Onun öncesinde bir döner imalathanesinde dağıtımcı olarak çalışıyordu, ama felç sonrasında bu işe devam edemez hale gelmişti. Bir yıl boyunca işsiz kalmıştı. Arkadaşları sayesinde büfeden haberi olmuştu ve büfeyi teslim almıştı. Kubaşık Götzl’ün sorusu üzerine bugün 13 ve 18 yaşlarında olan kendinden küçük iki erkek kardeşi olduğunu söyledi. Daha büyük olan o zamanlar ortaokula gidiyordu, küçük olansa anaokuluna. Ardından Mehmet Kubaşık cinayetinin aile üzerinde bıraktığı etkiler konuşuldu. Gamze Kubaşık küçük erkek kardeşinin çok küçük olduğundan olaydan fazla etkilenmediğini söyledi Bir keresinde anaokulundan gelmiş ve öğretmeninin ona babasının cennette olduğunu söylediğini anlatmıştı. Az konuşuyordu ve bugün dikkatli şekilde babası hakkındaki konuşmaları dinliyordu. Babasını oldukça az hatırladığı izlenimine kapılmıştı. Diğer erkek kardeş için durum daha zordu. Bir keresinde kendisi ve annesi, erkek kardeşi biriyle kavga ettiğinden okula çağrılmışı. Bunun hakkında konuştuklarında kardeşi diğer öğrenciyle aslında iyi arkadaş olduğunu, ama sonra ona dokunmaması gerektiğini, çünkü ailesinin Kubaşıkların iyi bir aile olmadığını söylediğini anlatmıştı. Kavga ettiği oğlan tüm Kubaşık ailesinin uyuşturucu kullandığından bahsetmişti.
Götzl durumun Gamze Kubaşık için nasıl olduğunu sordu. Kubaşık kendisi için çok zor olduğunu anlattı. Babasıyla araları çok iyiydi, çok samimi bir baba-kız ilişkileri vardı. İnsanların babasının uyuşturucu aldığına ve çocuklarla gençlere sattığına dair arkasından konuştuğu dedikodularını duymaya başlamıştı. Üstünkörü tanıdığı bir kadın çocuklarının da sonunun böyle olacağını söylemişti: “Böylesi bir lanet, çocuklar da uyuşturucu bağımlısı olmalı” demişti. Ardında kendinde ortaya çıkan korkuları ve onların 2006’da mezuniyetinin ardından kesinleşen bir staja başlayamadığını anlattı. Staj yerine giden yolda trene kim binse babasının katili olduğundan şüpheleniyor, onu gözlüyor ve takip ediyordu.  Durumu sonraları daha da kötüleşmişti,  babasının ölümünü kabullenemiyordu. Bir yıl boyunca evden çıkamamıştı. Doktor kontrolünde olduğunu doğruladı ama bu ona bir şey sağlamamıştı. Hakim Götzl cinayetin annesini nasıl etkilediğini sordu. “Annem sabah akşam kocasının kaybının yasını tuttu” dedi. Gamze Kubaşık cinayetin annesi üzerindeki fiziksel ve ruhsal etkilerini anlattı. Kendi durumu NSU’nın ortaya çıkmasından önce iyileşmişti. Evlenmişti ve kocası yanındaydı. Cinayetlerin nasıl işlendiğini öğrendikten sonra yeniden kötüleşmeye başlamıştı. Fiziksel problemleri anlattı ve sonra şöyle dedi: “Bugün hala korkularım var mı diye sorarsanız, yalnız olduğumda hala var.” Bugünkü durumu sorulduğunda dışarı karşı güçlü görünmek istediğini ama iç dünyasının bambaşka olduğunu söyledi. Cinayet hakkında, babasının hakkında çok düşünüyordu. Küçük kardeşini olayın dışında tutmaya çalışmıştı. Büyük erkek kardeşi herşeyin farkındaydı ve babası sözkonusu olduğunda kendini geri çekiyordu. Televizyonda konuyla ilgili bir şey gösterildiğinde odasına gidiyor ve orada izliyordu. Arkadaşlarıyla bu konu hakkında asla konuşmadığını biliyordu. Annesinin yası da geçmemişti. Babası öldüğünden bu yana annesi açık renkli bir şey giymemişti: “Bizde siyah giyen kişinin yasta olduğu bilinir.”

Avukat Scharmer Gamze Kubaşık’ın 4 Nisan 2006’da okuldan geldiği sırada nasıl bir durumla karşılaştığını sordu. Bir tanıdığıyla Malinckrodtstraße’den yukarı çıkarken bir insan kalabalığı, barikatlar ve çok sayıda polis görmüştü. Sokaktaki Fas kafesinde yine bir kavga çıktığını düşünmüştü; bu sıklıkla oluyordu Ama sonra büfede bir şey olduğunu görmüştü. İnsanları duymuştu: “Oh hayır, kızı geldi.” Bir polis gelmişti ve ona büfe sahibinin kızı olduğunu söylemişti. Kimliğini gösterdikten sonra polis ona bir arabaya kadar eşlik etmişti. Önde sürücü koltuğunda kadın bir polis oturuyordu. Neler olduğunu sorup babasının mutlaka ona ihtiyacı olmasından ve çevirmenlik yapabileceğinden dolayı içeri girmek istediğini söylemesi üzerine  polis herşeyin yolunda olduğunu babasının bunu hallettiğini söylemişti. Ardından daha yaşlıca bir polis gelmiş, yanına oturmuş ve babasının yaralandığını söylemişti. Hala mutlaka dükkana gitmek istiyordu ve sürekli aracın kapısını açıyordu. Bunun üzerine daha yaşlı olan polis “Basyan Kubaşık, babanız öldü” demişti. Kadın polis ona renginin attığını söylemişti: “Onları duyuyor, ama yanıt veremiyordum. Rüyadayım gibi gelmişti.” Scharmer 5 Nisan 2006’da polisin gerçekleştirdiği bir sorguyu sordu. Gamze Kubaşık, gece uyumadığını, evin tanıdıklar ve akrabalarla dolu olduğunu söyledi. Polis kendisi ve annesini almaya gelmişti. Tanıdıklar giyinmelerine yardım etmişlerdi, doğru düzgün giyinmeyi zar zor başarmışlardı. Annesi ile ayrı yerleydeydiler: Kendisi iki polisin önceden gelip oturmuş olduğu bir odaya götürülmüştü. Scharmer polis memurları ona sorguyu takip edebiliyor mu diye sordular mı diye sordu. Kubaşık cevap verdi: “ Bana ne sorguyu takip edip edemediğim ne de nasıl olduğun soruldu.” Yoksa bunu yapamayacağını söyler ve başka zamana ertelenemez mi diye sorardı. Hukuki bir danışmana sahip olma imkanından kimse söz etmemişi. Babasının düşmanları var mı diye sorulduğunu hatırlıyordu. Babasının bir sevgilisi var mı diye de sorulmuştu. Babasının asla böyle bir şey yapmayacağını söylemiş ve soruya sinirlenmişti. Dokuz, on veya daha fazla yabancı adamın fotoğrafı gösterilmiş hiçbirini tanımamıştı. Polis ondan resimlere bir daha bakmasını istemişti ve yine kimseyi tanımadığını söylemişti. Polis sadece not alan diğer polise bakmış ve “Aynı kişinin birden çok kez gösterildiğini bile farketmiyorsunuz.” demişti. Polis bununla alay etmişti. Kubaşık polislerin farklı vesilelerle defalarca evlerine geldiğini anlattı. Bir keresinde cinayet ve verdiği ifadenin ertesi gününde köpekler de gelmişti. Ev boştu. Kapı açıktı ve içeri girmişti. Bir adam gelip dışarı çıkmasını söylemişti: “Çıkmayacağımı, burada oturduğumu söyledim.” Annebabasının yatak odasında beyaz takımlı adamlar ailesinin eşyalarını koklayan büyük köpeklerle duruyorlardı. Bir keresinde, babasının cenazesinin ardından Almanya’ya geri döndükten sonra polisin babasının arabasını da köpeklerle nasıl aradığını görmüştü. Scharmer 25 Nisan 2006’da gerçekleşem bir sorguyu sordu. Orada defalarca babasının uyuşturucu sattığını veya uyuşturucularla ilgisi olduğunu, PKK veya mafyayla ilgisi olduğunu duymuş muydu diye sormuşlardı. Sonra bir Türk bankasından bahsedip babası oraya para transfer etti mi ve babasının başka kadınlarla ilişkisi var mı diye sormuşlardı. Hepsine hayır cevabını vermişti. Scharmer “gizli bir erkek arkadaş” hakkında da soru sordular mı diye sordu. Kubaşık sorduklarını söyledi; kız arkadaşlarıyla birlikte iki kez buluşmuş oldukları ve kendisini bir şekilde çpk beğenen bir tip olduğunu söylemişti. Evlerindeki bir sorguyu hatırlıyordu: Kadın polis K. ve şefi önlerine bir nevi “soy ağacı” olan ve annesiyle babasının ailelerinin yer aldığı büyük bir kağıt koymuş ve kendisinden herkesin ismini söylemesini istemişlerdi. Annesi o anda kocasını kimin öldürdüğünü bildiğini, Naziler olduğunu söylemişti. Annesi Bayan K. ve şefine bunu tekrarlamıştı. Türk olan Bayan K. bunu şefine tercüme etmiş ve şefi bunun ihtimal dışı olduğunu söylemişti.

Büfeye bir daha girememişlerdi. Orada kardeşlerin bisikletleri gibi şahsi eşyaları vardı, ama onları bir daha geri alamamışlardı. Kira borçları vardı ve babasının “Metro”ya da borcu vardı. Bu yüzden büfedeki eşyaların borca karşılık kullanılmasını kabul edip imzalamışlardı. Cinayetin finansal sonuçlarıyla ilgili olarak Gamze Kubaşık babasının ailede para kazanan esas kişi olduğunu söyledi. Başlangıçta ne yapacaklarını bilememişlerdi. İş ve İşçi Bulma Kurumu’na yaptıkları başvurulara yardım eden Bayan K.’ye minnettardılar. Scharmer sordu: “Öncelikle devlet desteğine mi yönlendirildiniz?” Kubaşık bunu doğruladı. Scharmer Kubaşık’a ailesinin telefon ve hesap bilgileri sonradan kontrol edildi mi diye sorunca Kubaşık edilmediğini söyledi. Babasının karakteriyle ilgili olarak şunları anlattı: “Babam çok iyi bir inandı, onu herkes severdi. Bu yönünü çok severdim.”  Dışarıya çıktığında sürekli tüm Dortmund babasını tanıyor hissine kapılıyordu. Babasını özellikle gençler seviyordu; espriliydi ve şakalar yapardı.

Ardından Wohlleben’in avukatı Klemke’ye sıra geldi. Büyük erkek kardeşinin ettiği ve Gamze Kubaşık’ın bahsettiği kavgayı sordu ve önce kardeşlerin isimlerini karıştırdı. Sonra okul arkadaşının ismini sordu. Kubaşık bilmediğini söyledi: “Ve eğer Alman mıydı Türk müydü diye soracaksanız bunu da bilmiyorum. Bunu sormak istediğinizi biliyorum.” Klemke, Kubaşık’ın sözünü ettiği bedduaların yabancılardan mı arkadaşlardan mı geldiğini sordu. Götzl soruya daha önce cevap verilmiş olduğunu söyledi. Klemke bunun tam bir cevap olmadığını söyledi ve kişilerin uyruklarını sordu. Başsavcı Weingarten soruya karşı çıktı. Götzl sorunun konuyla ilgisi nedir diye sordu. Kubaşık hem Almanlar hem yabancılar olduğunu söyledi. Götzl Klemke’ye bir kez daha sorunun konuyla ilgisi nedir diye sorud. Klemke tanığın Alman ve Türk kişilerden bahsettiğini söyledi. Götzl “yabancı”yı duyduğunu, “Türk” kelimesini duymadığını söyledi. Klemke tanığa farklı uyruklu yabancılar mı diye sordu. Federal Savcılığın karşı çıkmasının ardından Klemke sadece tanığın bir raporuyla bağlantı kurduğunu söyledi. Scharmer Klemke’nin bu insanların uyruklarının neden önemli olduğunu açıklaması gerektiğini söyledi. Klemke tanığın bir açıklamasıyla bağlantı kurduğunu tekrarladı. Götzl bunun tek başına konuyla bir alakayı gerektirmediğini söyledi. Klemke mahkeme kararı için dilekçe verdi. Weingarten, olayların sonuçlarıyla ilgili olarak dedikodu ve rivayetlerin  önem taşıdığını, ama dedikou yapanlar ve rivayetleri yayanların uyruklarının önemli olmadığını söyledi. Klemke tanığın kendisinin Almanlar ve yabancılardan bahsettiğini söyledi. Scharmer bu cevabın soruya itiraz edilmesine rağmen geldiğini söyledi. Bir aranın ardından Götzl 11:02’de soruya izin verilmemesinin onaylandığını duyurdu.

Klemke, evin köpeklerle aranmasının dedikoduların öncesinde mi sonrasında mı gerçekleştiğini sordu. Scharmer zaten cevap verilmiş olduğundan soruya itiraz etti. Klemke Kubaşık’a sorgu memurlarına uyuşturucuyla ilgili soruların nasıl olup da akıllarına geldiğini hiç sordu mu diye sordu. Kubaşık sorup sormadığını hatırlamadığını söyledi. Yalnızca ilk sorguda konunun babası olmadığı izlenimine bu nedenle kapıldığını ve bu yüzden mutlaka babasını görmek istediğini anlattı. Klemke bunun üzerine Kubaşık’ın ailenin babanın ölümünden önce İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndan yardım almadığını belirtmiş olduğunu söyledi. Scharmer, Gamze Kubaşık’ın kendisinin yardım almadığını söylemiş olduğunu belirtti. Klemke karşı çıktı, Götzl soruya izin verilebileceğini söyledi. Kubaşık, ailesinin yardım aldığını hatırlamadığını söyledi. Ailesi muhtemelen buraya ilk geldiklerinde yardım almıştı ama babası kendisi bildi bileli hep çalışmıştı. Klemke bir kez daha sordu. Gamze Kubaşık babasının ölümüne kadar ailesinin hiç yardım alıp almamış olduğunu bilmediğini söyledi: “Ama eğer öyleyse buna hakkımız vardı.” Klemke, polis aracında babasının ölümünü öğrendiğinde üçüncü şahıslara tepki gösterip göstermediğini sordu. Kubaşık göstermediğini söyledi.

11:10’da, öldürülen Mehmet Kubaşık’ın dul eşi Elif Kubaşık’ın sorgusuyla devam edildi. Kubaşık, avukatı Carsten Ilius ve bir çevirmenle tanık masasındaki yerini aldı. Olay günü dükkanı kendisinin açmış olduğunu anlattı. Kız kardeşi ziyarete geldiğinden yaklaşık 09:40 sıralarında eve gitmesi gerekmişti. Kızkardeşiyle birlikte biraz alışveriş yapmış ve ardından en küçük oğlunu anaokulundan almıştı. Parka doğru gitmişler ve sokakta polis memurlarını görmüşlerdi. Bunun birkaç dakika öncesinde bir komşuları arayıp Elif Kubaşık’ın dükkana gitmesi gerektiğini, orada çok sayıda polis memuru bulunduğunu söylemişti. Bir kaza olduğunu düşünmüştü. Her yere barikat kurulmuştu. Polisler dükkana girmesine izin vermemişlerdi. Daha sonra polisler getirttikleri bir ambülansa binmişlerdi. Kızı titreyip “babacığım, babacığım” demişti. Neler olduğunu sorup bağırmıştı. İtfaiye aracıyla ilgilenen kişi ona adamın başından vurulduğunu söylemişti. Bunu ona neden yaptıklarını sormuştu. Ardından bir süre hiçbir şey hatırlayamamıştı. Şoka girmişti. Onu eve götürmüşlerdi. Uyuyamıyordu, kendi kendine ayağa kalkabilecek durumda değildi. Evde pek çok kişi vardı, bir psikolog da onunla ilgilenmişti. Ertesi gün polisler gelmiş ve kendisiyle çocuklarının DNA ve parmak izlerini almışlardı. Sonra sorguya götürülmüşlerdi. Orada kocasına ne olduğunu, neden niçin vurulduğunu sorduğunu sormuşlardı. Kriminal polis evi aramak istemişti. Katil çabuk bulunsun diye buna izin verdiğini söylemişti. Kriminal polis eroin ya da benzeri bir madde ardıklarını söylememişti. Götzl, 4 Nisan 2006 tarihinde kocasını aramayı denedi mi diye sordu. Elif Kubaşık sık sık aradığını, ama ulaşamadığını söyledi. Belki de geciktiği için kendisine kızgındır diye düşünmüştü. Normalde kendisi dükkanı açıyordu. Ama kendi ya da çocuklardan biri hastalanırsa esas olarak kocası dükkanla ilgileniyordu. Kubaşık dükanı bırakmak istediklerini, kocasının ilgilenen bir kişiyle iletişimde olduğunu, aralarında anlaştıklarını ve kendisinin bu kişiyi iki kere görmüş olduğunu anlattı. Büfeyi yaklaşık iki yıldan bu yana işletiyorlardı. Elif Kubaşık Götzl’ün sorusu üzerine kocasını tarif etti. Ailesine çok düşkündü, insanlar tarafından çok sevilen biriydi. Çocuklarını, özellikle de kızını çok seviyordu. Mehmet ile birbirlerini sevmişler ve bunun üzerine evlenmişlerdi. Kubaşık: “Ölümüyle birlikte tüm hayallerimiz yıkıldı. Herkes gibi gayet normal, saygın bir yaşamımız vardı.” Cinayetten sonra onun için beyaz olan her şey yokolmuştu: “Her şey karardı.” Çocuklarının nasıl acı çektiğini unutamıyordu. Çocuklarıyla birlikte geride kalmış bir kadın olarak günler geçmek bilmiyordu. Ortaya çıkan fiziksel problemlerinden bahsetti. Cinayetin iki ay ardından katilin bulunması için bir gösteri düzenlemişti. Kubaşık anlatmaya devam etti: “Bize büyük haksızlık edildi. Mafyayla, uyuşturucularla ilgili olduğumuz, kadın hikayeleri ve benzer şeyler anlatıldı.” Benzer dedikodular onlarla ilgisi olmayan kişiler tarafından da yayılmıştı. Kendisi ve kızı uzun süre evden dışarı çıkamamışlardı. Parmakla işaret ediliyorlardı. Sırt çantalı ve kasketi herhangi bir bisikletli gördüğünde o kişi geçip gidene kadar bekliyordu. Evde bir gürültü duyduğunda çığlık atıyordu. İkinci bir kilit yaptırmışlardı. 2008’de pencerelerine büyük bir taş fırlarılmış ve ilk cam kırılmıştı. Polis bunu yapanların çocuklar olabileceğini söyleyip onu yatıştırmıştı. Gösteri günü Yozgat ailesini yemeğe çağırmıştı. Kubaşık çocuğunun sokakta diğer çocuklar tarafından kanayana kadar dövüldüğünü anlattı. Çocuğu babasının eroin ticareti yaptığını söyleyerek suçluyorlardı. Daha sonra okulda da olaylar çıkmıştı. Büyük oğlu babasının ölümünü kaldıramamıştı, 11 yaşındaydı: “Neden dışarı çıkmadığını sorduğumda diğer çocukların parmakla ona işaret ettiklerini söyledi.” Küçük oğlu sürekli babasının nerede olduğunu soruyordu, ona babasının öldürüldüğünü anlatamamıştı. Anaokulundaki öğretmenleri bunu ona anlatmıştı. İki oğlu da okulda bir sene kaybetmişlerdi. Elif Kubaşık bunun ardından: “Ne çektiğimi bir ben bir de Allah bilir.” dedi. Götzl’ün sorusu üzerine kendisinin de dedikodulara konu olduğunu söyledi. Tanıdıkları ona inanıyordu, ama tanımayanlar eğer doğru olmasa polisin arama köpekleriyle bodruma kadar girmeyeceğini söylüyorlardı. 2012’de küre giderken tramvayda Naziler gördüğünü ve onlardan çok korktuğunu anlattı. Kür yerine vardığında hemen geri dönmek istemiş, ama orada kalmıştı. Olayın hemen ardından cilt problemleri baş göstermişti. Şimdi mahkemeye çıkması gerekince yine hastalanmıştı.

Doktoru işi veya kocasıyla problemi var mı diye sormuş, bunların hastalığın nedeni olabileceğini söylemişti. Götzl neden bisikletli ve kasketli biri geçerken beklediğini sordu. Olayın iki üç ay ardından polis cinayeti işleyenlerin bisikletli ve kasketli iki kişi olduğunu söylemişti. Bu kişilerin Nazi oldukları ortaya çıktıktan sonra çocukları için endişelenmeye başlamıştı: “Kulağa tuhaf gelebilir, ama bir demokrasi ülkesinde böyle korkuları bırakmalıyız.”

Kubaşık ardından polisin İstanbul’dan polisleri çağırdığını, bir iki tanesinin onlara geldiğini söyledi. Aile içerisinde kimi intikam suçlarının işlendiğini, ama bu ailey tanımadıklarını söylemişlerdi. Polis sorgularında her seferinde kocasının iyi bir eş olduğunu belirtiyordu. Sorguda ona tuhaf gelen kimi anları hatırlıyordu. İlk sorguda kocasının çantasında üç banka kartı bulunduğu söylenmişti. Bu tuhaftı. Biri ortak biri de dükkan için olmak üzere iki kartları olduğunu söylemişti. Kocası kartını kaybetmiş ve yenisi için başvuruda bulunmuştu. Ardından anahtarlığında fazla bir anahtar bulunmuştu. Araç için engelli bir park yerleri vardı, anahtar orası içindi. Polis anahtarı denemişti, gerçekten orası içindi.
Olayın maddi etkileri sorulunca Elif Kubaşık, Bayan K.’nın İş ve İşçi Bulma Kurumu’na yapılan başvurulara yardım ettiğini söyledi. Kurum 2009 yılında ödemeleri durdurmuştu ve “Weiße Ring” (Beyaz Çember) yardım etmişti. Bakım İdaresi için gerekli bir bilirkişi raporu için iki kez Solingen’e gitmişi. Çok kötü günler geçirmişti. “Kocam böyle bir şeyi haketmedi” dedi. Polis kocasının bir kan gölünün ortasında yattığını söylemişti. Kubaşık bunun üzerine “Alman Devleti umarım katilleri cezalandırır” dedi. Avukat Ilius kocasının ailesinin durumunu sordu. Kocasının annesi cinayetin sonrasında kalp krizi geçirmişti. Şu anda Ankara’da tedavi görüyordu, felç geçirme tehlikesi vardı. Oğlunun öldürülmesini kaldıramamıştı. 15 yıl boyunca Türkiye’ye gitmemişlerdi. 2006’da gitmek istemişlerdi. Annesi oğlunu bu kadar zaman sonra tekrar görecekti, ama maalesef bu olay meydana geldi. Ilius memleketlerinde soruşturma yapıldı mı diye sordu. Kubaşık İsmail Yaşar’ın memleketi Urfa’da soruşturmalar gerçekleştiğini söyledi.  Polis bir tanışıklık tespit etmeye çalışmıştı.Poliste Yaşar’ın kardeşine rastlamıştı ve ona defalarca tanışıp tanışmadıklarını sormuştu ama Yaşar’ın kardeşi tanışmadıklarını söylemişti. Daha o zamandan aşırı sağcıların kocasını öldürmüş olduğu şüphesini dile getirmişti. Sekiz Türk ve bir Yunan uyruklu kişinin öldürülmesinin ardında aşırı sağcıların olması gerektiğin sıklıkla dile getirmişlerdi. Ama bu ifade dikkate alınmamıştı.

Bir keresinde polisler Gamze’ye ve ona “aileler arasında husumet” olsa ne olacağını sormuşlardı. Ilius polis, aramaların nasıl olabildiğince özenli ve göze çarpmadan yürütülebileceğine dair onlarla konuştu mu diye sordu. Kubaşık: “Hayır, sadece bir köpekle geleceklerini söylediler ve ben de bu eğer cinayetin aydınlatılmasına yarayacaksa karşı çıkmayacağımı söyledim.  Daha sonra komşuların ifadelerinden uyuşturucuyla işleri olmasa polisin köpeklerle arama yapmayacağının konuşulduğunu öğrenmişti. Komşuları da konuyla ilgili olarak sorgulanmışlardı. Biri Mehmet’in böyle işlerle hiç ilgisi olmadığını söylemişti. Ona hiçbir şey bilmediğini ve Mehmet’in bilakis böyle işlerle çok ilgili olduğunu söylemişlerdi. DNA örnekleri ve parmak izleri alınması için götürüldüklerinde bunun ne için olduğunu sormuştu. Polis izleri dükkandaki izlerle karşılaştırmak için olduğunu söylemişti. Ilius soruşturmalar nedeniyle hukuki destek alabileceği kendisine söylendi mi diye sordu. Avukat istediğini söylemişti, bunu Bayan K.’ya da belirtmişti. K. bir şüpheli olmadığını, avukat istediği mesele için herhangi bir kanıt olmadığını söylemişti.

11:58’de öğle arası verildi. Dortmund’dan tanık Dz. ile devam edildi. Dz. olayın gerçekleştiği sıralarda büfenin yüz metre ilerisindeki bir otelde çalışmakta olduğunu anlattı. 12:15’e doğru büfenin önünden geçerken iki adam ona doğru gelmişti. Biri bisikleti üzerindeydi diğeriyse onun yanında yürüyordu. Bisikleti üzerinde olan ona sinirli şekilde bakınca kafasını yana çevirmişti. Bunu çok rahatsız edici bulmuştu. Sonra eve gitmiş, yarım saat sonraysa tekrar dışarı çıkmıştı. Tam zamanı bilmiyordu. Sparkasse’ye ve şehre gitmek istemişti. İki adam büfenin orada duruyordu. Aslında büfeden sigara almak istiyordu ama iki adamı görünce hemen sokağın diğer tarafına geçmişti. Şehre gitmişti ve akşam eve geldiğinde her yere barikat kurulduğunu görmüştü. Annesi büfe sahibinin öldürüldüğünü söylemişti. Götzl adamları tarif etmesini istedi. Dz. ikinciyi artık hiç hatırlamadığını, ama bisikleti üzerinde olanı biraz anlatabileceğini söyledi. Her şeyi unutmaya çalışmıştı, cinayet sonrasında çok kötü olmuştu. Bisikletlinin bir kasketi, kepi vardı ve siyah bir ceket giyiyordu. Boyuyla ilgili bir şey söyleyemiyordu. Götzl saçlarının nasıl olduğunu soruca Dz. kasketinin sadece gözleri görünecek kadar aşağıda olduğunu söyledi. Alnını görmek mümkün değildi. Dz. tekrar sorulması üzerine (hatırladığı kadarıyla) kasket takanın hiç saçı olmaıdğını söyledi. Bisikleti ve ikinci kişiyi hiç hatırlamıyordu. İlk kaşrılaşma büfe ve evi arasındaydı, ikincisinde adamları büfenin önünde dururken görmüştü. Caddenin diğer tarafına geçmişti, çünkü onlara bir daha rastlamak istemiyordu, çünkü ona kötü kötü bakmışlardı. Götzl 7 Nisan 2006 tarihli sorgudan ifadeleri okumaya başladı. Zamanlama ile ilgili olarak 12:30’da tanığın mesaisinin bittiğini, Malinckrodtstraße’den yukarı çıktığını, evini 12:50’ye doğru tekrar terkettiğini söyledi. Dz. öyle olabileceğini söyledi, tam zamanı artık hatırlamıyordu. Götzl, adamların tahminen 25 ila 30 yaşları arasında, kısa, koyu sarı saçlı olduklarını ve ona Alman gibi geldiklerini söylemiş olduğunu hatırlattı. Götzl bu fikre nasıl kapıldığını sordu. Dz. bunu ilk bakışta düşündüğünü, bir tahmin olduğunu söyledi. “Uyuşturucu bağımlıları veya Naziler gibi, ifadem buydu.” Adamlar gözüne çok temiz gözükmemişlerdi, bunu daha iyi anlatamazdı, izlenimi buydu. Götzl “Uyuşturucu bağımlıları” ve “Naziler” tanımlarını bir şeylerle bağlantılandırıyor olması gerektiğini söyledi. Dz. böyle hissettiğini, nasıl olduğunu söyleyemeyeceğini söyledi. Götzl Dz.’nin bir sorguda adamların bağımlılarda rastlandığı gibi “rahatsız” ve daha çok “kontrolsüz” davrandıklarını söylemiş olduğunu hatırlattı. Öyle olabilirdi. Nazilerin nasıl göründüğü sorulunca kıyafetleri ve görünüşleri itibariyle adamların Naziler gibi olduğunu söyledi. Götzl fotoğrafları sordu. Dz. kendisine 2000’in üzerinde  fotoğraf gösterildiğini ama içlerinden kimseyi tanımadığını söyledi. Ardından Dz.’nin bir sorgu sırasında çizdiği bir taslak incelendi. Bunun kendi yazısı olduğunu, ama taslağı hatırlayamadığını söyledi. Sonra taslak üzerinde iki adamı ilk ve ikinci kez nerelerde gördüğünü açıkladı. Bir banka ATM’sinin gözetleme kamerasından alınan resimleri hatırlamıyordu. Müdahil dava avukatı Schön, Köln olay kompleksinden resimler veya videolar da gösterildi mi diye sordu. Kendisine çok sayıda resim gösterilmişti, ama nereden olduklarını hatırlamıyordu. Bir keresinde bisiklet üzerinde kasketli birinin resminin gösterilmiş olduğunu doğruladı. Benzerlikler var mıydı hatırlamıyordu. Avukat Scharmer’in sorusu üzerine annesi ona bunu anlatırken “kim olduğunu biliyorum” dediğini söyledi. Akşam eve dönüş yolunda binadaki bir internet kafeye girmiş ve bunu anlatmıştı. Onlar da polise iletmişti. Scharmer polis dosyalarından alıntı yaptı; Bayan Dz. isminde birinin aşırı sağcılar gibi görünen iki Alman adamla ilgili başka bilgiler vermiş olduğu biliniyordu. Scharmer bunun 6 Nisan’da olduğunu söyledi ve Dz.’nin önceden polisle konuşmuş olup olmadığını sordu. Tanık konuşmamış olduğunu söyledi. Scharmer polis sorgusunda artık Nazilerle ilgili bir ifade olmadığını söyledi ve nedenini sordu. Dz. hatırlamıyordu, polisin bu konuda bir şey sorup sormadığını da hatırlamıyordu. Avukat Kaniuka iki adamı konuşurlarken duydu mu diye sordu: Aralarında konuşmuşlardı, ama Dz. bir şey duymamıştı. Bir müdahil dava avukatı, tanığın bir daha sorgulandığında adamların kesinlikle aşırı sağcı izlenimi vermedikleri ve bunu yanlış anlamış olduğu ifadesini vermiş olduğunu hatırlattı. Dz. bunu kesinlikle hatırlamadığını söyledi . Sonra Dz.’ye kendisine gösterilen fotoğrafların tarif ettiği tipe uyup uymadığı soruldu. Dz. uymadıklarını söyledi. Tekrar sorulması üzerine söylediği gibi 2000 adet fotoğraf gösterildiğini belirtti. Avukat Erdal tanığa Köln’den bisikletlilerin olduğu bilindik video sekanslarının gösterilmesini istedi. Bir aranın ardından 13:50’de fotoğraflar gösterildi. Dz. böyle bir videoyu hatırlamıyordu; kendisine hiç video gösterildi mi onu da bilmiyordu. Müdahil davacıların sorusu üzerine videoda tanıdığı bir şey olmadığını söyledi. Avukat von der Behrens’in sorusu üzerine ne sıklıkla sorgulandığını artık hatırlamadığını söyledi. Von der Behrens 6 Nisan’dan bir polis kaydına göre Dz.’nin aşırı sağcılar oldukları ifadesinin yanlış anlaşılmış olduğunu söyledi. Bunu söylediğini hatırlamıyordu. Von der Behrens’in söylediğine göre başka bir sorgudaki ifadesinde bisikletli ve asker görünümlü kepli adamı hatırladığını, ama bir asker pantolonu veya ceketi giyip giymediğini hatırlamadığını söylemişti. Tip itibariyle bir bağımlı veya Nazi idi. Dz.: “Olabilir. Bağımlı veya Nazi. Bunu hatırlıyorum.”  Dz. yine hafızasının bunları bastırmaya çalışmış olduğunu söyledi. Von der Behrens Ekim 2006’da bağımlı veya Nazi’nin çok keskin bir bakışı olduğunu söylemiş olduğunu hatırlattı. Von der Behrens bunu o gün söylemiş olması mümkün mü diye sordu. Tanık mümkün olduğunu söyledi. Klemke soruya itiraz etti. Von der Behrens Dz.’nin neden korktuğunu sordu. Dz. 2000’in üzerinde suçlunun resmine bakması gerektiğini söyledi. Komşu binada bir cinayet olmuştu, apartman kapısının yanıbaşında olmuştu, korkmuştu. Klemke bir kez daha Dz.’nin kendiliğinden polisle bağlantıya geçip geçmediğini sorunca Dz. geçmediğini söyledi. Klemke, bir telefon kaydı olduğunu, buna göre 5 Nisan 2006’da 20:15’e doğru polisi aramış olduğunu söyledi. Müdahil davacılar buna itiraz ettiler. Götzl kayıtta sadece “bir kadın” yazdığını söyledi. Klemke, orada Dz.’nin ismini söyleyen yabancı aksanlı bir kadının aramış olduğunun yazdığını söyledi. Klemke’nin anlattığına göre kadın bir spor otelinden Malinckrodtstraße’deki evine gitmiş olduğu bilgisini vermişti.

Dz. bunu hatırlamadığını söyledi. Klemke bu telefon kaydında çok başka bilgilerin bulunduğunu söyledi: 3 Nisan’da saat 00:30. Klemke: “Karşılaşmanın gece saatlerinde gerçeklemiş olabilmesine dair bir şeyler hatrınıza geliyor mu?” Dz. gelmediğini söyledi. Bunun ardından Klemke telefon kaydında sarhoş bağımlıların sözünün geçtiğini söyledi. Böyle bir şey söylemiş olduğunu hatırlamıyordu, benzeri gözlemlerde de bulunmamıştı. Klemke, von der Behrens’in hatırlattığı ve adamların kesinlikle aşırı sağcı bir izlenim vermediklerinin yazılı olduğu kaydın tarihinin de 3 Nisan olduğunu söyledi. Dz. gördüklerinin 4 Nisan’da olduğu, bunu hatırladığını söyledi: “Yani beni aptal yerine koymanıza gerek yok. Bunun nerede ve ne zaman olduğunu hatırlıyorum.” Hakim Götzl 16 Haziran 2006 tarihli sorgudan tanığın bir kez daha gördüklerinin tarihiyle ilgili sorgulanmış olduğunu okudu.  Akşam 20:15’te polise haber vermiş olduğu ifadesini vermişti. Hep salı gününden yani 4 Nisan’dan bahsettiği de orada yazılıydı. Eğer polisle ilk temasa geçtiğinde başka bir tarihin lafı geçtiyse, bunun sebebi o değildi. Götzl ardından Dz.’ye bir bisikletin resminin gösterildiğini söyleyip bisikleti hatırlamıyor mu diye sordu. Dz. öyle olduğunu söyledi ve sorgu sona erdi.

Ardından sıra tanık Hei.’ye geldi. Hei,, 4 Nisan 2006’da, sandığı kadarıyla öğleden önce ya de öğlenin erken saatlerinde işe giderken yol için bir gazete ve su almak için büfeye gitmek istediğini anlattı. Zili çalmıştı, ama kimse gelmemişti. Bunun üzerine kapıdan içeri girmiş ve birinin tezgahın arkasında yerde yattığını görmüştü. Hemen dışarı çıkmış ve bir adama orada yerde birinin yattığını ve ona ne olduğunu bilmediğini söylemişti. Polis ve acil doktoru gelene kadar beklemişti, ama bir daha dükkana girmemişti. Götzl, mağdurun nasıl yatıyor olduğunu sordu. Öyle miydi tam hatırlamıyordu ama yüzükoyun yatıyor olabilirdi. Hei., kurbanı büfenin sahibi olarak tanımış olduğunu doğruladı. Sakin ve kibar biriydi. Götzl, Hei.’nin salı günü 13:27’de iş yerine giden S-Bahn’a binmek istediğini ifadesinde söylemiş olduğunu hatırlattı. Hei. bunu aşağı yukarı hatırladığını söyledi. Götzl sorgudan okumaya devam ederek Hei.’nin Schützenstraße’deki eczaneye gitmiş olduğunu söyledi. Hemen ardından, 13’e doğru büfeye gitmişti. Hei. bunun doğru olduğunu düşündüğünü söyledi. Adamı sağda aşağıda, gövdesi rafa doğru, yüzü biraz aşağıda ama kendisinin önünde durduğu cam yönünde yatarken gördüğünü söylemişti.  Hei. bunların hafızasında bulanık olduğunu söyledi. Kan da görmüştü. Götzl dükkana girmediğini, onun yerine oradan geçen ilk yayaya koştuğunu söylemiş olduğunu hatırlattı. Tanık bunun ardından dışarı koştuğunu kesinkes hatırlıyordu. Konuştuğu adam ki az önce dışarıda onunla konuşmuştu, içeri girmişti. Götzl Hei.’nin ona adam hala yaşıyor mu diye sorduğunu, onun da adamın hala sıcak olduğunu söylediğini okudu. Hei.: “Üzgünüm, hafızam bunu bastırmış.” Müdahil dava avukatı Stolle sorgu tutanağındaki farklı tarihlerle ilgili soru sordu. Biri 5 Nisan diğeriyse 16 Ekim’di. Hei. tarihi hatırlamadığını söyledi. Götzl tanığın “Salı günü” iş yerine gitmek istediğinin sözünün geçtiğini, altı ayın ardından bunun alışılmadık bir ifade olduğunu söyledi.

Tanık Me. ile devam edildi. Me. olay yerinden 50 metre uzakta bir loto bayiinin sahibi olduğunu anlattı. Az önce burada olan genç kadın ona Bay Kubaşık’ın tuhaf şekilde yerde yattığını haber vermişti. İçeri girmişti,  yaşayıp yaşamadığını anlamak için iki kez şah damarını kontrol etmişti ve ardından polise haber vermişlerdi. Kubaşık çaprazlamasına rafların orada yatıyordu, ardından kurşunun isabet ettiği yeri ve akan kanı görmüştü. Kubaşık’ı üstünkörü tanıyordu. Normal, iyi bir insandı, olumsuz bir şey söyleyemezdi. Kapı kilitli değildi, ama içeri girdiğinde açık da durmuyordu. Büfenin arka tarafta da bir çıkışı vardı. Götzl orada kim vardı diye sordu. Me., büfeden kimse olmadığını, genç kadın ona haber verdikten sonra kendisinin içeri girdiğini söyledi. Götzl Me.’nin bir sorguda Bay Ga. isimli biriyle kadının bakkalın önünde durduğunu söylemiş olduğunu hatırlattı. Ga. bir müşterisiydi, o sadece kaldırımın orada duruyordu. Götzl’ün söylediğine göre tutanakta Me.’nin bulundukları yeri tarif ettiği ve oranın fotoğrafının çekildiği yazıyordu. Me. bunu doğruladı. Kubaşık’ın başı rafa dayalıydı ve yüzünün sol yarısından yere kan damlıyordu. Me. bunu da doğruladı. Sorguda verilen ifadeye göre kasa kapalıydı, anahtar takılıydı. Me. buna pek dikkat etmemiş olduğunu söyledi. Avukat Ilius, Dortmund’da polisin Me.’ye bisikletli iki adamı sormuş olduğunu söyledi. Me. bunu hatırlayamıyordu, ama az önce burada olan diğer tanık böyle bir şey söylemişti. Kendisine bisikletli suçlularla ilgili br şey sorulduğunu hatırlamıyordu. Götzl   başka kişiler de dikkatini çekti mi diye sorunca Me. çekmediğini söyledi. Ancak diğer tanığın kendisine haber vermesinin ardından oraya koşmuştu, büfede daha önce olanlardan haberi yoktu. Şüpheli kişilerden de haberi yoktu.

Bir aranın ardından 14:52’de Köln Adli Tıp Enstitüsü’nden bilirkişi Dr. Rothschild ile devam edildi. Rotschild Mehmet Kubaşık’ın cinayetiyle ilgili kan izi örneklerini incelemişti. Raporu bir olay yeri incelemesine, giysi parçalarına, otopsi tutanağına ve tanık Me.’nin kurbanın bulunduğu yerin sonradan gösterildiği bir fotoğrafına dayanıyordu. Kubaşık’ın başına iki kurşunun isabet ettiği, birinin başı delip geçtiği diğerininse saplanıp kaldığı biliniyordu. Sağ göze giren ve baş bölgesinin sol arkasında bulunan mermi kurbanı mutlak şekilde hareket edemez hale getirmişti. Olay yerinde üç adet 7,65 Browning kalibre mermi ve yazar kasanın üstünde kalibreye uygun bir kovan bulunmuştu. Kan bir raf tahtasının önündeki ve Me.’ye göre kurbanın başının üzerinde uzandığı bölgede yoğunlaşmıştı. Prizlerden birinde hasar tespit edilmişti. Raf tahtasında da kurşun deliği vardı. Daha yukarıda, baş hizasında bir mermi izi bulunmuştu. Toplamda dört kez ateş edilmişti. Sıralama şöyle olabilirdi: İkinci kurşun başa saplanan kurşundu ve mutlaka ani bir çöküşe yol açmıştı. İzlerin gösterdiğine göre diz çökmüş veya öne eğilmiş Kubaşık’a iki kez daha ateş edilmişti. Biri isabet etmemişti. Sorgu 14:57’de sona erdi.

Nordhessen Emniyet Müdürlüğü’nden tanık Br. ile devam edildi. Br. üzerinde elle yazılmış notlar bulunan ve kopyasını BAO (Özel Yapı Organizasyonu) Trio’dan aldığı bir not kağıdını değerlendirmiş olduğunu anlattı. Sayfalardan birinde bir sayı sütunu vardı. Google’da araması sonucunda internette emniyet alanındaki radyo frekanslarının olduğu bir veri bankası bulmuştu. Kağıtta telsizler için “2-metrelik” iki kanal yazılıydı, özellikle de Kassel ve kurtarma görevlileri için olanlar. Bunun dışında Yozgat cinayetinin olay yeri olduğu sonucuna vardığı bir kısaltma vardı:  “Hollä. Straße 82″. Diğer sayfada Kassel’de olmayan iki sokak ismiyle, Kassel’deki olay yerini gösteren bir taslak vardı. Detaylar tam olarak doğru olmasa da telefon kulübeleri çapraz olarak sıralanmıştı ve arkasında Halil Yozgat’ın duruyor olduğu tezgah da çiziliydi. Avukat Narin, 168.040 frekansını sordu. Br.’nin söylediğine göre bu frekans soruşturulmuştu, ama onların görevi sadece Kassel ve yakın çevresini araştırmaktı.

Hakim Götzl, tanık Ta.’nın (bkz. 41. ve 47. duruşma günü tutanakları) gelmediğini ve bu sefer özrü olmadığını söyledi. Bunun mevzuat hükümlerine uygun olup olmadığı sorusu gündeme geliyordu.

Avukat Heer, Zschäpe’nin savunmasının tanık E.’nin hafızasınının ve sorgulanmaya müsaitliğinin kontrolü için bir psikolog çağrılmasını istediğini, ama mahkemenin çağırdığı bilirkişinin bir psikiayatr olduğunu söyledi. Ardından Götzl ve Heer arasında sorgulanmaya uygunluğun değerlendirilmesine uygun disiplinin psikoloji mi yoksa psikiyatri mi olduğu konusunda bir tartışma başladı. Tartışmanın sonunda Götzl bilirkişinin yarın dinleneceğşni söyledi. Federal Savcılık, tanık Ta.’nın mahkeme karşısına çıkması ve tanığa hafif para cezası verilmesi için dilekçe verdi.
Duruşma 15:11’de sona erdi.

Müdahil dava avukatı Scharmer, Kubaşık vakasının iki tanığının ifadeleriyle ilgili olarak şu açıklamada bulundu:
“Absürd olan tüm yaklaşımlar da (…) takip edildi. Ailelerin aşırı sağcı bir motifin de söz konusu olabileceğine işaret etmeleri görmezden gelindi. Aile böylece ikinci kez kurban durumuna sokuldu. O zamanlar soruşturma yapan polis memurları bugüne kadar hiçbir mesleki yaptırımla karşılaşmadılar. Gamze Kubaşık için önemli olan, ifadesi aracılığıyla ne kadar acı çektiğini anlatmak ve babasına itibarını alenen geri kazandırmaktı.”

Müdahil dava avukatı Stolle, Scharmer’in sözlerini tamamladı:
“Elif Kubaşık, davanın devamında cinayetlerin ve arka planlarının nihayet tamamen aydınlığa kavuşturulması için merkezi önem taşıyor.”