70. Duruşma Günü – 19. Aralık 2013

0

Uwe Mundlos’un babası Prof. Siegfried Mundlos’un sorgulamasına devam edildi ve kayda değer yeni bilgilere ulaşılamadan sorgulama sonuçlandı. Bunu pek çok müdahil avukatın, sağcı camianın avukatı Thomas Jauch’un tanık olarak çağrılmasına ilişkin verdiği ayrıntılı bir dilekçe izledi.

Tanık:

  • Prof. Siegfried Mundlos:

Hakim Götzl, 5 Kasım 2011 yılında Mundlos’un telefonla arandığını söyler ve tanıktan bu durumu açıklamasını ister. Profesör Mundlos, telefona karısının baktığını, kendisinin ise o esnada başka nedenlerle dışarıda olduğunu belirtir. Arabanın lastiklerini değiştirip eve döndüğünde karısı ona „Beate“nin aradığını ve „Uwe’nin başına bir şeyler geldiğini“ söylemiştir. Burada söz konusu olan Eisenach’daki (04.11.11 tarihli) hadisedir ve ölü olanların „ikisi de Uwe“dir. Sonra karısıyla Jena’da polise gidip ifade vermek konusunda anlaşmıştır; Beate tarafından bilgilendirildiklerini, Eisenach’daki iki ölünün de „Uwe“ olduğunu söyleyeceklerdir. Tutanakta „iki Uwe“nin de bir evveliyatlarının olduğunu ve ikisinde de bomba üçlüsü adı verilen üçlüye dahil olduklarını belirtirler.

Ayrıca Erfurt Eyalet Kriminal Dairesi’ni (LKA) aramış ve cesetleri teşhis etme teklifinde bulunmuştur. Pazar günü Gotha Polis Müfettişliği’nden (PI) iki polis, kendisine, cuma günü oğlunun kimliğinin parmak izinden hareketle saptanmış olduğu bilgisini vermiştir. Fakat Uwe Böhnhardt’nın kimliği ise parmak izi olmadığı için henüz teşhis edilememiştir. Suçla mücadele başkomiseri Lutz, Uwe Mundlos’un parmak izinin merkezi veri tabanında bulunduğu, ancak Uwe Böhnhardt’ınkinin çoktan silinmiş olduğu açıklamasında bulunur. Tanık, 2007 yılına değin kesinleşmiş bir mahkumiyet nedeniyle tutuklanmak üzere aranan Uwe Böhnhardt’ın parmak izinin neden silindiğine şaşırmıştır. Götzl, tanığın Anayasayı Koruma Teşkilatı ile ne zaman diyaloğa geçtiğini bilmek ister. Meclis Araştırma Komisyonu’nun huzurunda (PUA) şu ifadede bulunmuştur: Sadece tek bir kez Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından aranılmış ve kendisinden oğluyla en son ne zaman görüştüğünü söylemesi rica edilmiştir. Fakat bunu, telefonu dinlendiği için, kamuya açık bir telefondan bildirmesi istenmiştir. Bunun üzerine karısıyla bir “ev kadını testi” yapmıştır: Karısını aramış ve Uwe Mundlos hakkında bir şeyler anlatmıştır; kısa bir süre sonra ise şaşırtıcı bir şekilde LKA’dan biri aramış ve sorular sormuştur. Götzl, tanığın dinlenildiği bilgisini nereden edindiğini öğrenmek ister. Gazeteciler onlara dinlemeye ilişkin tutanakları göstermiştir; bu mesele hakkında pek çok kez bilgilendirilmişlerdir. Karısının çalıştığı alışveriş merkezinin tamamı dinlenilmiştir. Fakat kesinlikle Bay Schäfer [Schäfer-Komisyonunun raporu] dediği gibi değildir; Anayasayı Koruma Teşkilatı elindeki dinleme tedbirlerine ilişkin bilgilerle polisin işine aykırı düşen bir iş yapmamıştır.

Götzl, tanık, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın çalışanının adını hatırlıyor mudur, bilmek ister. Maalesef hayır, der tanık, sadece kimliklerini göstermişlerdir, kısa bir görüşme yapılmıştır. İstedikleri, oğluyla diyaloğa geçtiğinde bundan haberdar olmaktır. Bu da çok doğal bir şeydir, der tanık.

Oğlu solak mıydı yoksa sağ elini mi kullanıyordu diye sorar Götzl. Tam olarak bilmiyordur: Onun fikrince iki elini de kullanabilmekteydi. Çocukken resim yaptığında bazen sol elini bazen de sağ elini kullanmıştır. Yazmayı öğrendiğinde ise onu sağ elini kullanmaya zorlamışlardır; böylece sağ eliyle iş gören biri olmuştur.

Hakim Götzl, tanığa, devlet dairelerinde verdiği ifadeyi hatırlatır: “Beate, Ilmenau’yu arar ve Uwe Mundlos’a geri dönmesi emrini verir; on yıllık zaman aşımına uğradığında dahi yedi yıllık hapis cezası tehlikesi vardır.” Oğluyla yaptıkları veda konuşmasında oğlu şöyle demiştir: “Seni seviyorum, ne olur bana kızma.” Ondan sonra oğlunu bir daha görmemiştir. Böyle bir şeyi tasavvur edememektedir; ortada arz edilmiş herhangi bir suç yoktur. Uwe Mundlos bir şokun etkisi altında gibidir, başına kötü şeyler gelmiş biri gibi bu şok rasyonel düşüncesini tümüyle elinden almıştır.
Götzl, bu konuya ilaveten Ralf Wohlleben’in eski kız arkadaşı Juliane Wa.’nın, Uwe Mundlos ve annesi Ilona Mundlos arasında aracılık etmiş midir, bilmek ister. Tanık, Juliane’nin Uwe Mundlos’un evinin anahtarını annesine verdiğini; ancak Uwe Mundlos’un annesinden aldığı kredi kartlarını vermek istemediğini söyler. Bayan Mundlos ise kartların kendisine geri verilmesini talep etmiştir. Karısı, bu aracı kişi sayesinde kaçışın Ralf Wohlleben’in arabasıyla gerçekleştiğini öğrenmiştir. Onun arabasını ise Wohlleben’in evinin önünde görmüş ve yedek anahtarla gidip arabayı almıştır; daha sonra araba satılasıya değin onda kalmıştır. Juliane Wa., onlara Wohlleben’in işine arabayla gidemediğini; çünkü arabasının kaçışta kullandıldığı bilgisini vermiştir. „J-AH-1“ plakalı araba bir müddet sonra tekrar Wohlleben’in evinin önünde durmaktadır; bu bilgiyi de araştırmayı yapan Wunderlich iletmiştir. Wunderlich’e polisin arabanın nerede olduğunu araştırıp araştırmadığını sormuşlardır. En azından kaçışın yapıldığı arabaya ilişkin bir arıza kaydı gündeme gelmiş, Thomas St. und Jan W. isimleri Wunderlich tarafından not düşülmüştür; böylece hiç olmazsa kaçanların Chemnitz’de yardım için başvurdukları ilk yer bilgisi elde edilmiştir.
Götzl tanığa, araştırma yapan kişiye, Uwe Böhnhardt’ın cep telefonunu her daim yanında taşıdığını ve onunla iletişime geçerek ailesine ve onlara “üçlü”nün durumunun iyi olduğunu bildirdiğini söylediğini hatırlatır. Götzl, ondan bu bilgiye nasıl ulaştığını bilmek ister. O genç adam der, tanık, telefonu her daim kulağında tutmuş gezinen ya da telefonunu her an cebinden çıkarmaya hazır olan biriydi. Uwe Böhnhardt’ın ailesiyle iletişim içinde olduğunu ise bizzat Böhnhardt’ın ailesi söylediği için bilmektedir.

Götzl, oğlu ona vedalaşırken bu birkaç cümle dışında başka bir şeyler söylemiş midir, diye sorar. Tanığın cevabı hayır olur; André K.’nın hemen yanıbaşında olduklarından ayrılırken başka bir şey konuşmamışlardır. Oğlu şunu söylemiştir: “Kavga ediyoruz diye gitmiyorum, seni seviyorum.” 26.01.1998 tarihinden üç gün sonradır.

Götzl, Beate Zschäpe’nin Uwe Mundlos’un askerliğini bitirmesinin ardından bir değişiklik geçirdiğini söyler. Diskoda vakit geçirmeyi seven, sevgilisinin paraşütçü çizmelerini ve sağcı giyim kuşamını kınayan kızın şimdi kendisi sağcı olmuştur. Evet, der tanık, Böhnhardt’ın ailesinin söylediklerinden bu anlaşılmaktadır. Kendisi bunu inanılmaz bulmuş, hatta imkansız addetmiştir. “Beate”ye bugün bile şöyle bir bakılsa, onu sağcı camiaya ait biri olarak tanımlamak kolay değildir.

Götz, Mundlos’un babasının PD Erfurt’ta yaptığı açıklamayı sorar ve suçla mücadele başkomiseri (KHK) Wolf’un ve KHK Langrock’un karşısında verdiği ifadede, Ralf Wohlleben ve Tino Brandt’ın, Uwe Mundlos’u etkileyen kişiler olduğunu söylediğini hatırlatır. Hayır der tanık, Wohlleben adını kesinlikle ağzına almamıştır; Brandt dışıdna illaki birinin adı geçmişse bu André K.’dır. Wohlleben’in adını anmadığından emindir. Götzl, alıntı yapmaya devam eder: “Thüringenli VS’nin THS üzerinde direkt bir etkisi olmasaydı böyle korkunç suçlar işlenmezdi.” Götzl, onu böyle bir ifade vermeye iten koşulların ne olduğunu öğrenmek ister. Tanık yanıt verir: “Suçsuz olduklarına dair bir varsayım.” Tanık, hiçbir zaman bu üçlünün bu suçları işlediklerine dair bir şey söylememiştir; onun fikrince bu suçlar ispatlanmamıştır. Lakin THS’nin rolü, VS’nin emriyle Brandt tarafından organize edilmiştir.
Böylesine bir gelişim, Anayasayı Koruma Teşkilatı olmadan asla mümkün olamazdı; konserler kısmen VS ve Brandt Bey tarafından organize edilmiştir; Heß-yürüyüşlerine yapılan yolculuklar da V-muhbirleri aracılık etmese gerçekleşmeyecekti. Adres listesindeki otuz isimden en az beşi çeşitli eyaletlerden olan V-muhbirlerine aittir: bunlar arasında Bavyera’dan Kai Dalek ve Thomas St. Finans ve organizasyon, Heilsberg’deki eğitim akşamları: bunların hiçbiri VS.’nin desteği olmadan yapılamazdı. Götzl, tanığa Aralık 2011’in başlarında hangi bilgilere sahip olduğunu tekrar sorar. Tanık, Brandt’ın V-muhbiri olduğunu ifşa ettiğini, rolünün ne kadar önemli olduğunu ve insanları hangi gösterilere götürdüğünü bildiğini söyler. Tanık, bu ekstrem yapı içerisinde, Anayasayı Koruma Teşkilatı’dan kendi başarısını arttırmak adına paraları sağcı camiaya aktarmak gibi bir şey beklemezdim, diyor. Bunu oğlundan duymuştur; oğlu Bavyera’ya gittiklerini ve benzeri şeyleri anlatmıştır ve her seferinde aracılık yapanın Brandt olduğunun ortaya çıktığını. Götzl, PI Erfurt’ta 2 Aralık 2011’de yapılan bir konuşmayı hatırlatır. Profesör Mundlos orada Thüringen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın eski şefi Roewer’in yaptığı bir konuşma hakkında bilgi vermiştir. Tanık, Zeiss’tayken birlikte çalıştıkları FDP’den eski bir iş arkadaşı olan Dr. L.’nin onunla görüştüğünü belirtir: Ona bilgi istediğini söylemiştir; ayrıca Roewer’in Hotel Esplanade’de konferans verdiğini ve ona direkt soru sorabileceğini de. Salonun ortasında oturan –üç adam- vardır ve ayrıca üç punk da orada rahatça görülmektedir. Sonra André K. on gençle birlikte içeri girer; bunlar siyah gömlekler içindeki „Jungvolk“’tur. Roewer, samimi bir biçimde selamlar; birtakım ön çalışmalar yaptırmak istediği kesindir. „Jungvolk“tan genç bir adam, toplantı esnasında Roewer’a ajanın verdiği bilgilerin doğru olup olmadığı sorar; ajan belki de sadece para istiyordur der. Evet yanıtını verir Roewer; ajanların dürüst olup olmadıklarını tahmin edebilmektedir; nihayetinde ajanlar verdikleri bilginin ederinin farkındadırlar. Tanık bu yanıtı oldukça yadırgamıştır. Roewer’a üçlünün hayatta olduklarına dair bir işaret var mıdır, diye sormuştur ve Roewer hayır yanıtını vermiştir. Faillerle görüşüp onlara para teklif etmesi şaşılası bir gösteri olmuştur. Götzl, tanığın Roewer’a, ajanlar için olan paranın organizasyona akmadığı teminat altına alınmış mıdır, diye bir soru yöneltip yöneltmediğini bilmek ister. Hayır der, Mundlos, bu soruyu soran o değil, aksine genç bir adamdır. Götzl, ortadan kaybolasıya değin Uwe Mundlos’un amacının ne olduğunu bilmek ister; mezuniyet imtihanını vermek istemiş midir ve bu fikir 1997 yılında değişmiş midir? İmtihanın kısa bir süre öncesinde baba Mundlos, oğlunu tamamıyla değişmiş bir halde bulur; oğlu artık okulu bitirmeyi istememektedir. Tanık, tam olarak da böyle değildi cevabını verir; oğlu 26 Ocak’tan önce Illmenau’ya gitmiş, giderken de kayak takımıyla birlikte ders kitaplarını da almıştır; ne olursa olsun mezuniyet imtihanını vermek istemiştir. Tanık, oğluna imtihana birlikte çalışma teklifinde bulunmuştur. Götzl, alıntıya devam eder: “İnsanda daha çok içe dönük bir etki yaratıyordu; diğer problemleri dışarıda bırakan bir etki.” Tanık, sorgulamada kesinlikle böyle bir şey söylemedim diye itiraz eder. Hatta tatili birlikte geçirmişlerdir; aslında oğlunun imtihana hazırlanma konusunda daha çok aktif olmasını istemiştir. Götzl, Dr. Mundlos’un oğlundaki bu kişilik değişimi için herhangi bir neden göremediğini, çünkü oğlunun ona bu konuda hiçbir açıklamada bulunmadığını söylediğini hatırlatır. Tam olarak böyleydi, diye doğrular Mundlos. Tanık tatildeyken, yakında bir hadisenin ortaya çıkacağı duygusuna kapıldığını ve bu hadiseyi mutlaka kavramak istediğini söyler.

Götzl, Mundlos çiftinin 20.02.2012 tarihinde Jena’da sorgulanmalarını hatırlatır; Bu sorgulamada mevzu bahis olan Uwe Mundlos’un Ilmenau’daki bilgisayarıdır. Tanık, oğlunun bilgisayarına ne olduğu, bilgisayarıyla çok çalışıp çalışmadığı ve mektuplar yazıp yazmadığının konu edildiğini beyan eder. Bilgisayarın ele geçirilme durumunda pek çok bilgiye ulaşılabileceğini ima etmiştir. Ancak Ilmenau’daki evi boşaltırken bilgisayara rastlamamışlardır. Onlar bilgisayara el konmuş mudur, bilmek istemişlerdir. Bu tema sorgulamada önemli bir ol oynamıştır, her koşulda bilgisayar kaybolmuştur. Götz, 20.02.12 tarihinde onlara video gösterilmiş midir, bilmek ister. Evet, der tanık, Köln’deki Keupstraße’ye ilişkin videoyu izlemiş ancak videoda ne oğlunu ne de Uwe Böhnhardt’ı görmemiştir. Bu arada video hem internette hem de televizyonda gösterilmiştir. Lakin onların olmadıklarını da kesin bir şekilde söyleyemez. Götzl, Ocak 1998 yılında oğlu annesiyle vedalaşırken konuşmanın içeriğini para oluşturmuş mudur, bilmek ister. Tanık, annesinin oğluna (Uwe’ye) para vermediğini söyler, para mevzu edilmemiştir.

Ara verildikten sonra soru sorma hakkı Federal Savcılığa geçer. BWA-Oturum başkanı Weingarten, profesör Mundlos’un bir gün önceki sorgulamasına değinir. Dün Stefan A. adlı beyle ilintili olarak (Zschäpe’nin kuzeninin 61. ve 62. duruşma günlerindeki sorgulamasının tutanaklarıyla karşılaştırınız.) polisin olası muhbiri olarak, oğlunun Bay He. ile birlikte adam yaralama suçuna değinmiştir; He.’nin ön ismini bilmekte midir? Tanık, hayır der. Weingarten, mezuniyet imtihanı bağlamında tanıktan, oğlunun kayıplara karışmadan önce okulu bırakıp bırakmadığını bilmek ister. Hayır der tanık, kesinlikle hayır, 25.01.98 tarihinde Thüringen-Kolejine Ilmenau’ya gitmesi için oğluna eşlik etmiştir. Weingarten, kolejin Uwe Mundlos’un bilinç kaybına ilişkin bir yazısından haberi olup olmadığını sorar. Buna da hayır der tanık.

Tanık, der Weingarten, Federal AImanya Silahlı Kuvvetleri Kumandanı’nın oğlu hakkındaki bir hükmünden söz etmiştir; bu değerlendirmeye ilişkin bilgiyi nereden elde etmiştir. Tanık, burada derin bir insan bilgisinin ve hayat deneyiminin söz konusu olduğu yanıtını verir; oğlunun Federal AImanya Silahlı Kuvvetleri’nden terhis edilmesine ilişkin yazıyı kendisi bizzat okumuştur. Evet, bu olabilir der tanık. Weingarten, tanığa, bu belgeyi mahkeme başkanı Götzl’e sunmuş mudur diye sorar. Hayır der tanık, belgenin birini Hettstedt’deki ordunun felaketlerden sorumlu birimine sunmuştur. Şimdi bu belge incelenir. Metinde şunlar yazmaktadır: “Tank bombacısı Uwe Mundlos, felaket bölgelerindeki üstün görevi için takdir edilmektedir.”

Baba Mundlos’un, oğlunun görev diplomasından değil de vazifenin sonlandırılmasına ilişkin bir komutanın yaptığı değerlendirmeden yola çıktığı anlaşılır. Tanık, bunu kendisine oğlunun gösterdiğini söyler.
Avukar Langer, tanığın, oğlunun köy diskosunda Bay He. ve Re. ile kavga dövüş birbirlerine girmelerinden başka bir şey bilip bilmediğini öğrenmek ister. Re. ile olan hadise der tanık, oğlunun bir köy diskosunda dokuz kişi tarafından soyulmak üzere bir saldırıya maruz kalmış olmasıdır; ve oğlu neredeyse öldürülesiye dövülmüştür. Re. orada yüz karası bir rol oynamaktadır; tanık, onu bizzat çağırmıştır. Oğlunun öfkesini dindirmeye çalışmış ve ondan adaleti kendisinin sağlamaya çalışmamasını, aksine polise gidip ihbarda bulunmasını istemiştir. Polisle olsun başkalarıyla olsun itişip kakışmalardan hep haberdar olunmuştur. Genç insanların birbirlerini itip kakmaları normaldir, der profesör Mundlos. Gösterilerde de bu türden itişip kakışmalar olmuştur; davaya katılanalar polisin tutanaklarında bunları okuyabilirler. Bu şekilde oğlu ve beraberinde iki üç genç erkek, aralarında André K.’da vardır, gecenin bir yarısı Jena’daki polis müfettişliğine sivil polis memurunun işaretini kaydetmek üzere getirilmişlerdir. Polis onları tutuklamıştır; bir itiş kakış ortamı olmuş ve oğlu kendini ‘güzelce savunmuştur’.

Avukat Stolle, tanığın, Bay Gr. ile olan tartışmadan, ki burada Gr. kurban olandır; He. ise faillerden biridir; ve yaşanan bu çarpışmada söz konusu olan şeyin ne olduğundan haberi var mıdır, bilmek ister. Tanık, onların restorandan geliyor olduklarını; gençler ve Bay He.’nin birinin cüzdanın çalınması gerektiği düşüncesinde olduklarını, böylece itişip kakıştıklarını; oğlunun buna katıldığını ve onun da suçlu olduğunu söyler. Bu iki genç insan için ‘fail ve kurban arasında temiz bir uzlaşma sağlanmış’, mesele zaman aşımına uğramış ve kapanmıştır; ancak para bulma biçimleri kuşkusuz adicedir. Avukat Stolle, tanıktan, oğlunun adeleti kendisinin sağlamasının önüne nasıl geçtiğini bilmek ister. Oğlu şoka girmiştir; insanın bir kez bunu muhayyilesinde canlandırmaya çalışması gerekir; kişiyi ölüm korkusu sarmıştır ve gururu, özgüveni zedelenmiştir – oğlu da bu rezaleti telafi etmek istemiştir. Fakat tanık, istenmeyen, kontrol edilemeyecek bir şey yaşanmadan önce polisi devreye sokmuştur; böylece oğlu, yaşadıklarının bir parça da olsa telafi edildiğini görecektir.
Avukat Stolle, Ocak 1998’de ve sonrasında, oğlunun arabasını duruyor gördüğünde bilerek mi oradan geçmiştir, diye sorar. Kısmen bilerek kısmen de tesadüfen yanıtını verir tanık; tekerlekli sandalyeye mahkum diğer oğluyla sürekli gezintiye çıkmakta, oradan da geçmektedir. Ancak Wohlleben’in adresini daha önceden biliyor mudur, hatırlamamaktadır.

Stolle, tanık, Wohlleben’e hiç gitmiş midir, bilmek ister. Evet, yanıtını verir tanık, araba geri iade edildikten sonra bir kez onun evine gitmiş ve orada Juliane Wa. ile karşılaşmıştır. Wa., ona Uwe Mundlos’un Ilmenau’daki dairesinin aranmadığını bildirmiştir. Wohlleben’in holünde sadece kısa bir süreliğine bulundum, der tanık. Onu [Wohlleben]’i bir buçuk hafta boyunca işe Rothenstein’a götürdüğü dönemde olmuştur. Stolle, tanığa Bay Wohlleben ile ne konuştuklarını sorar. “Aslında” pek az konuşmuşlardır ve tumturaklı olsun diye Fuchs ve Goetz’den “Hücre”yi okumuştur. Wohlleben’in bu meseleyle bir alakası olmadığı ve olmasını da istemediği kanısına varmıştır. Neden insan birini alakasının olmasını istemediği bir konuda sıkıştırsın ki! O sadece arkadaşlık gereği kaçmaları için arabasını vermiştir; ona zarar verecek bir durum oluşmayacağı gibi işini de kaybetmeyecektir. – bu nedenle de onu bir buçuk hafta boyunca işine götürmüştür.

Behnke, tanığın oğlunun kolay etki altına girip girmediğini bilmek ister. Şüphesiz öyledir der tanık, öyle olmasa bu camianın içine düşmezdi. Fakat André K. ve Brandt gibi bir lider kimliği yoktur. Çeşitli alanlara ilgi duyan, daha çok kendisiyle olmayı seven biridir; ama önderlik yapabilecek biri değildir. Behnke, başkalarının kendisini yönetmesine kolayca müsaade eder miydi diye soru sormaya devam eder. O da karakterine özgü dik kafalı biridir. Ordu, onlara katılmasını istemiştir. Askeri istihbarat birimi (MAD) de onunla çalışmak istemiştir; ancak o “ben yoldaşlarımı ispiyonlamam” diyerek reddetmiştir.

Avukat Dierbach, tanığın oğlunun katıldığı diğer olaylardan haberi olup olmadığını soruşturmak ister; bu durum savunma makamında ve başkanlarda memnuniyetsizlik yaratır. Örneğin tanık, Bayan Z.’nin THS için düzenlediği “Thüringenli Kimliğinin Korunması” adında bir gösteri ilan ettiğini, oğlunun 25.03.95 tarihinde Triptis’te Skinhead-Buluşmasına katıldığını, yine oğlunun 1995 yılında “Biz eğlenmiyoruz- JN” yazılı afiş astığını ve 21.06.95 ve 23.08.95 tarihinde Anti-Antifa Ostthüringen yani Thüringen’deki buluşmaya katıldığını biliyor mudur? Tanık Profesör Mundlos, oğlunun bu etkinliklerine dair bir bilgisi olmadığını söyler.
Götzl, bu sorularla neyin amaçlandığını bilmek ister ve savunma makamından avukat Stahl, dosyaya alınmış tek tek bilgilerin tanığın bilgisi dahilinde olmasının beklenemeyeceği eleştirisinde bulunur. Avukat Dierbach, moda olduğu gerekçesiyle savaş pilotu tarzı ceketlere ilgisi olan mükemmel bir oğlan tasvirinin, burada sorgulanan verilerle bir mutabakat içinde ele alınamayacağı karşılığını verir ve devam eder: Mundlos’a yasak olan Thüringen Gau-İşaretini taşımaktan dolayı 1995 yılında polis tarafından mekana girme yasağı verilmiştir. Savunma avukatı Sturm’un süreci hızlandırma teklifinde ısrar etmesi, bu türden tek tek olayların soruşturulmasına izin vermemektedir. BWA-Vekili Weingarten da eleştiriye katılır, çünkü tanık bir gün önce oğlunun politik etkinliklerine dair bir şey bilmediğini söylemiştir. Bunun üzerine avukat Diernbach, sorusuna devam eder: Nasıl olmuştur da Uwe Mundlos Rudolf Hess’e karşı bir zaaf geliştirmiştir? Bu onun için de anlaşılmaz bir şeydir yanıtını verir tanık. Bir keresinde Thüringen-Kollejindeki odasında bir resim görmüştür. Avukat Diernbach, tanığa oğlunun neden Hess’e hayran olduğunu ısrarla sorar. Bunu tanığın kendisi de anlamamıştır; bunun nedeni belki de Hess’in uzun yıllar hapisanede kalmış olması ve maceralı İngiltere uçuşudur. Ama bu tamamıyla bir tahmindir: “Ben gerçekliklere tanıklık etmek üzere buradayım.” Tanık resmi görmüş, oğluna bunun akıllıca bir şey olmadığını söylemiş; ancak yanıt alamamıştır.

Avukat Bliwier, Uwe Mundlos’sun sağcı etkinliklerine ilişkin daha fazla üstelik somut şeyler öğrenmek istemektedir; oğlu 09.11.96 tarihinde polis tarafından alıkonulmuş mudur? Tanık, yeniden hayır der. Bliwier, tanık acaba oğlunda push dagger bıçağından görmüş müdür, yakın dövüşlerde kullanılan iki tarafından da bileylenmiş bir bıçak diye sorar. Açılıp kapanan avcı bıçağı tarzında bir şey mi diye sorar tanık. Evet, kuşkusuz oğlunda bir çakı gördüğü olmuştur. Bliwier, diğer silah çeşitlerini sorar: bıçak, küçük baltalar, shurikenler (Ninja Yıldızı). Tanık bu türden şeyler görmemiştir; fakat eski zamanlarda oğlunun korkutma amaçlı bir silahı olmuştur. Bliwier, tanığın Uwe Mundlos’un Buchenwald Toplama Kampı’nı Anma Yeri’ndeki, SA üniforması giydiği gösterisinden haberi var mıdır diye sorar. O zamanlar buna ilişkin bir şey bilmiyordum der tanık. Daha sonra Spiegel dergisinin redaktörü onu bu konuda ayrıntılı bir şekilde bilgilendirmiş ve garajdaki isim listelerini göstermiştir. Oğlunun anma yerindeki misafir defterine yazdıklarında kınanacak bir şey yoktur; dış görünüşü ise bir provokasyondur.

Avukar Basay, tanığa Jena’daki camiaya ait evleri kontrol etmesi bağlamındaki etkinliklere ilişkin ifadeleri hatırlatır. Tanık, bu camiada alay konusu olmuştur. Tanık bunu reddeder: Bu tamamıyla saçma bir şeydir; orada tutulan kayıtlardan kaynaklanmaktadır; bu tümüyle gazetecilerin uydurmasıdır. Tanık, Wohlleben’in oturduğu sokaktan ara sıra geçmiş, oğlunun arabasını görünce de oradan almıştır. Tabii ki ona ya da şuna, kuşkusuz bir keresinde de K.’ya oğlunu sormuştur. Basay, tanık, Wohlleben’i Rothenstein’a götürdüğü yolculuklardan birinde oğlunu ona da sormuş mudur, diye bir soru yöneltir. Tanık, bu aslı olmayan uydurma bir hikayedir, diye ısrar eder.

BAW-Weingarten’ın itirazı gereği, avukat Basay, iddiasına kaynak göstermek zorundadır; bunun üzerine avukat “Anayasayı Koruma Daireleri”nden alıntı yapar. Tanık, “Evet, ama bunların hepsine inanmak zorunda değilsiniz.”, yorumunu yapar. Basay devam eder: “Uwe Mundlos’un babası bu camiada psikopat olarak görülmektedir; camiaya dahil olanların arabasını takip etmektedir.” Tanık, bu türden bir şey yaşanmadığı iddiasında bulunur; bunlar uydurmadır, amaç onu gülünç duruma düşürmektir.
Avukat Schön, tanığa oğluna ait, içinde “Ali Pis domuz. Senden nefret ediyoruz.” yazılı disketin olduğu bir sırt çantası bulup bulmadığını sorar; tanık hayır der. Avukat Schön, oğlunun ölümüne ilişkin koşullara dair bir soruyla devam eder; tanık bu konuda ne bilmektedir? Vurulduklarına dair zalimce teoriler var yanıtını verir tanık. Ancak onu gerçeklikler ilgilendiriyorsa şunları söyleyebilir: 5 Kasım’da PI Erfurt’ta KHK Lotz ile konuşmuştur. O bir kez olsun oğlunu görebilmek istemiştir; ancak sudan sebeplerle bu isteği geri çevrilmiştir. Böylece işlerini halledememiş bir şekilde eve dönmüştür. Yoldayken radyoda Federal Kriminal Dairesi’nin şefinin söylediklerini dinlemiştir: Oğlu, Uwe Böhnhardt’ı tabancayla vurmuş, ardından karavanı ateşe vermiş, en sonunda da kendini vurmuştur. Bunu Ziercke, Almanya Federal Meclisi’nin Araştırma Komisyonu’nda da yinelemiştir. Bu nedenle de cesedi mutlak surette bir daha görmek, sonra ne olduğunu bilmek istemiştir. Ancak sonrasında da cesete, iki hafta daha el konulmuştur. Oğlunun sırtında dövüldüğüne dair bir iz var mıdır diye inceleme yapılması unutulmuştur diye bir açıklama yapılmıştır. Daha sonra ise ceset ile birlikte Berlin’e gitmiş ve orada cesedi bir uzmana inceletmiştir. Uzman kişi, cesetteki yaranın bir tabanca mermisinden değil aksine kalibresi büyük bir silahtan olduğu saptamasında bulunmuştur. BKA-Şefi Ziercke’nin tasviri şu durumda doğru olamaz. Winchester silahlarında önce kovanın boşaltılıp ardından yeniden doldurulduğuna dair televizyonda bir haber yayınlanmıştır. Şu durumda Eisenach’a ilişkin soru, silahı yeniden dolduranın kim olduğudur. Avukat Schön, tanığa, oğlunun Uwe Böhnhardt’ı öldürmediğinden mi yola çıktığını sorar. Hakim Götzl, sorunun bu şekilde sorulmasına izin vermese de tanık, komplo teorileri yaydığına dair bir haberle basında tekrar yer almak istemediği açıklamasında bulunur.

Avukat Ilius tanığa, oğlunun belli bir olay için geri dönmeyi istediği 1997 yaz tatilini sorar. Oğlum der tanık, efendice davranmış, tekerlekli sandalyeye mahkum üyesi olan bir aileye yardım ettiği için pek çok övgü almıştır. Tatili uzatmayı istemişlerdir; ancak Uwe Mundlos bunu istememiştir. Arka planda vuku bulan bir olay onun için daha önemli olsa gerektir. Ilius, tanığa Roewer-Toplantısını ve André K.’yı özel bir biçimde selamlamış mıdır sorusunu sorar. K.’yı görmemek mümkün değildir; onun arkasındakiler cüce gibi kalmaktadır der tanık. Ilius tanığa, 02. 12. 2011 tarihindeki ifadesini hatırlatır: VS ile THS’nin birbirini tanıdığı apaçıktır; Roewer, K.’yı elini sıkarak selamlamıştır. Kesinlikle el sıkışmamışlardır, der tanık, en fazla başıyla selam vermiştir. El sıkışmasının imkanı yoktur O tam ortada, olan biteni iyi izleyebilecek bir yerde oturmuş ve her şeyi çok iyi idrak etmiştir.

Narin, Uwe Mundlos’un Alman Ordu’sundaki dönemine ilişkin bir soru sorar; Alman Ordu’sundaki sürecinden çok daha önce sağcı spektruma ait acemi askerlerle diyoluğu var mıdır? Tanık, sanmıyorum diye yanıt verir. Tanık, Alman Ordu’sundaki sürece ilişkin bir şeyler hatırlıyor mudur, örneğin kurşunlara el konulması gibi bir şey. Tanık, kurşunlara el konulma feshedilmiştir yanıtını verir. Oğlunun savaş pilotu ceketi ya da paraşütçü çizmeleri gibi dış görünüşü yüzünden azarlandığı olsa da, kumandan tarafından bu konuda geri adım atılmış, kumandan, gençler yasa dışı hareket etmediği sürece boş zamanlarında neler giydikleri kendi meseleleridir gibi şeyler söylemiştir. Narin, oğlunun üstlerinin milliyetçi bir dünya görüşüne sahip olup olmadıkları sorusunda ısrar eder. Oğlu sempatik bulunmuş, üstleri, oğlunu ait olduğu dünya görüşünden kurtarmak için sürekli çabalamışlardır. İnsani açıdan bakıldığında namuslu kişilerdir, siyasi açıdan ise bir şey söyleyemeyecektir. Tanığın karısı hastalandığında Uwe tekerlekli sandalye sürücüsüne yardım etmek zorunda kalmış, bölüğü de ona üç günlüğüne izin vermiştir. Avulat Erdal, tanığın Ralf Wohlleben’in NPD üyesi olduğunu bilip bilmediğini öğrenmek ister. Evet yanıtını verir tanık, bu bildiği bir şeydir, Winzerla mahalli müşavirlikte olduğu dönemde çok angaje olmuştur; kaçışından iki üç yıl sonra olabilir, belki de bir az daha öncesindedir, her koşulda 98’den sonra.

Bliwier, tanığa savunma makamından kimseyi tanıyor mu, diye sorar. Tanık hayır der, savunma makamından kimseyi tanımadığı gibi hiçbir zaman onlarla bir diyaloğu olmamıştır. Savunma avukatı Stahl, Mundlos’a yeniden Uwe Mundlos’un mezuniyet imtihanına girmek istemeyişine dair ipuçları görmemiş midir diye sorar. Böyleydi, diye kısaca yanıt verir tanık. Avulat Stahl, Uwe Mundlos’’un kişilik değişimine dair bir şeyler daha bilmek ister; çünkü tanık oğlunun bu değişimine bir mana veremediğini söylemiştir. O, tanık, oğlunun tatili uzatmaya yanaşmamasına şaşırmıştır. Stahl, kişilik değişiminin bu mezuniyet imtihanıyla bir ilgisi olmadığı konusunda bir netlik kazanmak ister. Tanık bunu herhangi bir şekilde anlamanın mümkün olmadığını, imtihane zaten birkaç ay kamış olduğunu söyler. Savunma avukatı Sturm, bir kez daha Zschäpe’nin yabancı düşmanlığını sorar. Tanık, dün, Rumen asıllı babası olan Beate Zschäpe’nin yabancı düşmanı olduğuna dair bir gözlemi olmadığını söylemiştir. Tanık, kuzeninin çocuklarına da bayan Zschäpe’nin bakmış olduğunu bildirir; ki bu çocuklaırn babası Bulgar’dır. Beate Zschäpe çocuklara düşkündür ve çocuklara tüm içtenliğiyle bakmıştır ve çocukların babasına karşı soğuk bir tavrı olduğuna dair dikkat çekici bir şey de olmamıştır, çocukların babasıyla gayet iyi anlaşmıştır. Ailesinin arka planı dikkate alındığında yabancı düşmanı olduğu düşüncesi absürttür.

Savunma avukatı Schneiders, Berlin’deki otopsiyi kimin yaptığını bilmek ister. Tanık, Prof. Bundschuh olduğu bilgisini paylaşır, Bundschuh ceseti görmüştür; fakat kelimenin tam manasıyla bir otopsiden söz edilemez. Ceset çoktan çürümeye başlamış durumdadır. Tanık, oğlunun mutlaka bir kez daha incelenmesi gerektiğini düşünmüştür; ancak tanık olarak dilekçeyle bunu talep etme yetkisi yoktur. Bu muayene fotoğraflarla belgelenmiştir; bunun araştırılması için bilirkişi ya da bir avukat görevlendirmesi gerekli midir diye düşünmektedir. Profesör ceseti incelemiş ve belgelemiştir; notlar düşmüştür fakat bilirkişi raporu hazırlamamıştır.

Avukat Scharmer, tanık, Zschäpe ile babası hakkında konuşmuş mudur, bilmek ister; tanık hayır der.
Sorgulamanın sonunda tanık gitmek üzereyken bir kez daha hakim Götzl’e döner ve şöyle der: “Bizim kişisel ilişkimiz basında asıl mevzu buymuşçasına yer aldığı için üzgünüm.”

Müdahil avukat Hoffmann, Clemm, Dr. Elberling, Fresenius, Hoffmann, Kuhn, Lex, Lunnebach, Scharmer ve Stolle adlı meslektaşlarına, kanunun 257. Maddesi, 2. Paragrafına göre Dr. Mundlos’un 18. ve 19.12 2013 tarihli esas duruşmalardaki açıklamasını sunar: [Metnin tamamı, www.nsu-nebenklage.de http://www.nsu-nebenklage.de/blog/2013/12/19/19-12-2013/ sayfasında belgelenmiştir]. Tanık Mundlos’un sorgulamasını belirleyen, tanığın oğlunu, NSU’nun işlediği suçlara dair her türlü sorumluluktan men etmeye çabalaması olmuştur. Son yıllarda olanlara ilişkin ‘tasavvurunda özel, kendince bir resim çizmiş’ ve oğlunu bu resme, ‘polis idaresinin kötü işlerinin bir kurbanı olarak yerleştirmiştir; ayrıca oğlu Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın gözetimindeki V-Muhbirler tarafından fenalığa ve kötülüğe kışkırtılmıştır. Oğlu sadece arkadaş oldukları gerekçesiyle Uwe Böhnhardt ve Beate Zschäpe’ye yeraltında eşlik etmiştir. Oğlunu eğitirken başarısız olduğu, yani onun Nazi ideolosijine uygun bir şekilde karşı çıkma konusundaki yetersizliği, oğlunun ne kadar tehlikeli olduğunun boyutlarını azımsaması, tanığın algılayabildiği bir şey değildir. Tanık, görülen odur ki gerçekliğe ilişkin tüm bağını koparmıştır ve vakıaları algılamaya reddetmektedir; çünkü NSU’nun toplam12 kurbanı olduğundan söz etmiştir ve oğlu ile Uwe Böhnhardt’ı da bu kurbanlara dahil etmiştir. Bu her iki manada da oğlunu kaybetmiş çaresiz bir babanın rızası olabilir, ancak yine de tanığın ifadesine dair kaçınılmaz bir etkisi olmalıdır. Aynı zamanda tanığın ifadesi önemsiz olarak değerlendirilmemelidir. Anayasayı Koruma Dairelerinin ve çalışanlarının işleyişlerine dair gözlemleri bu ceza davası açısından önemlidir. Maaşlı V-muhbirlerinin anlatıldığı gibi diğerleri üzerindeki etkileri, V-Muhbiri Brandt aracılığıyla “Thüringen Heimatschutz”un kurulmuş olması, V-Muhbiri St. Vasıtasıyla patlayıcı madde teslimatı ve ayrıca Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt’ın ortadan kaybolmasının ardından pek çok V-Muhbirinin bu alanda direkt destekleyenler olarak çalışmış olması, sanığın suçuna ilişkin hüküm aşamasında dikkate alınması gereken olgulardır.

Avukat Bliwier, Hoffmann’a katılmakla birlikte, babasına bu nedenle sorumluluk yüklemenin güçlüğünden hareketle bu düşünceye bir kısıtlama getirir. Oğlunun gelişim çizgisindeki esas şeyleri kaçırdığı aşikâr olan bir babaya, çocuğunu yetiştirirken hatalar yaptığı suçlaması aşırı sorunlu bir durumdur. Fakat ceza davasında tanığın itibarına yer yoktur.

Öğle arasından sonra savunma avukatı Sturm, Hoffmann’ın açıklamasına ilişkin görüş bildirir. Avukat Hoffmann’ın açıklaması ile sorgulamadaki açıklama arasında hiçbir alaka yoktur. Tanığın oğluna ilişkin herhangi bir bilgiyi kabul etmeyişinin hiçbir önemi yoktur. Tanık, az önce tanımlandığı gibi oğluna ilişkin sabit bir resim oluşturmaya da çalışmamıştır. Şu noktada kalınması gerekir: Tanık Mundlos, onun müvekkilini dostane, çocuk sevgisi olan biri olarak tanımıştır ki müvekkilini 1992 yılında daha çok sol spektruma dahil etmektedir. Bu gerçeklik kaybı değildir; çünkü tanık, Zschäpe’nin Casablanca adında solcuların sevdiği bir diskoya gittiği ve yabancılardan nefret etmediği gibi olgulardan hareket etmiştir. Davaya katılanlar da bizzat tanığın kendisinin de sağcı spektruma dahil olamayacağı etkisine kapılabilirler; öyle ki tanığın tahminleri şüpheye mahal vermez. Tanığı birebir sorgulamak önemlidir; söylediklerinin manasını değiştirerek algılamak değil.

Savunma avukatı Stahl, avukat Bliwier’in açıklamasına tepki gösterir: Bliwier, tanığın itibarına ilişkin suçlamasında haklıysa mahkeme aylardan beri yanlış yapmaktadır.

Bliwier ise, savunma avukatı Sturm’un Beate Zschäpe’ye dair çocuk sevgisi olan biri deyişine karşı çıkar. Toplama kampındaki bazı kumandanların da çocuk sevgisinin olduğunu lakin boş zamanlarında eğlenmek için toplama kamplarında kalanları balkondan aşağı düşecek şekilde vurarak öldürdükleri tarihten bilinmektedir der.

Bunu v.d. Behrens, Clemm, Dr. Elberling, Fresenius, Kuhn, Lex, Lunnebach, Scharmer, Stolle und Hoffman adlı pek çok müdahil avukatın delillere ilişkin dilekçesi izler; Hoffman dilekçeyi okur: LKA Sachsen’dan KHK Wolf’un ve BKA’dan KOK Langrock’un sorgulanmasına dair dilekçe sunulmuştur. 02.12.2011 tarihinde, polisçe yapılacak sorgulamanın ön görüşmesinde Dr. Mundlos iki tanığın karşısında Wohlleben ve Brandt’ın Uwe Mundlos’u etkilediklerini, onu yönlendirip radikalleştirdiklerini beyan etmiştir. Tanık şimdi buna itiraz etmekte; aksine sanık Ralf Wohlleben’in suç eylemlerinden uzaklaşıp etkinliklerini parlamentar düzeydeki çalışmalara yönlendirdiğini ifade etmektedir.

Delillerin toplanması, esas duruşmada tanığın ifadesinin sadece sanık Wohlleben’i daha iyi biri göstermeye hizmet etme sonucunu amaçlıyordu; oysa 02.12.2011 tarihindeki ifade oldukça açık ve verimli bir konuşmaydı. Sanık Wohlleben’in Uwe Mundlos ile olan siyasi ilişkisi, hem suçun ne olduğu sorusunun hem de cezanın tayinin öneminden hareketle değerlendirilmek zorundadır.

Delillere ilişkin bir diğer dilekçe avukat Clemm tarafından, Behrens, Basay, Bliwier, Clemm, Daimagüler, Dierbach, Dr. Elberling, Fresenius, Hoffmann, Ilius, Kienzle, Kolloge, Kuhn, Lex, Lunnebach, Parlayan, Scharmer, Stolle, Top adlı avukatlar adına okunur. Weißenfels’den avukat Thomas Jauch’un da tanık olarak sorgulamanmasına dair dilekçe verilir. 1998 yılında sanık Zschäpe ile birlikte Mundlos ve Böhnhardt Jauch’a başvurmuş ve onu, kendilerine karşı açılmış ceza davasının dosyalarına bakmak ile görevlendirmişlerdir. Bu buluşmada üçü de ona bu görevin Uwe Böhnhardt’ın ailesinin insiyatifiyle verildiğini izah etmişlerdir. Zschäpe tarafından ona içerik açısından görevin devamı bağlamında başka bir iş verilmemiştir ve Böhnhardt ailesi ilk ödemeyi yaptığı halde Jauch işe devam etmemiştir. Sanık Zschäpe, Böhnhardt’ın ailesinin gayretleri vesilesiyle bir avukata, yani tanık olarak sorgulanacak olan Jauch’a başvurmuştur ve üçü bu konuyla pek ilgilenmez görünmüşlerdir.

Ayrıca tanığın Nisan 2001 tarihinde sanık Holger G. tarafından bozdurulan çeke dair, çekin bozdurulduğu kişiler ve koşullar hakkında da sorgulanması gerekir. Burada, bu üçlüye finansal destek sağlanması bağlamında suçlanan Andre K. vesilesiyle sanık Holger G.’ye yapılan üstü örtülü bir geri ödeme söz konusu olabilir. Tanık ayrıca Thorsten Heise’den yeraltında kayıplara karışan bu üçlü için sanık Holger G. ve Ralf Wohlleben’in yaptığı yardımların biçimleri hakkında hangi bilgileri aldığı konusunda da sorgulanmalıdır. G. iki sorgulamada da Wohlleben ve Brandt’ın görevlendirmesiyle Heise ile yaptığı görüşmeler hakkında açıklama yapmıştır. “Thorsten Heise’nin tanık Jauch ile olan kişisel ve ideolojik
yakın ilişkisin”nden dolayı, tanığa bu konuda bilgi vermiş olabileceğinden ve belki de ona bir şeyler danışmış olabileceğinden yola çıkılabilir. Tanık, Thüringen’de olduğu gibi ülkenin tamamında 1990’lı yıllardan beri sağcı camiada etkindir. Örneğin “Alman-Rus Barış Hareketi”nin bir üyesidir. Lützen’deki arazisinde (Weißenfels ilçesi sınırlarında) düzenli olarak Aralık 2001’in ortalarından bu yana yerli ve yabancı Skinhead-Topluluklarının konserleri düzenlenlenmekte ve konserlere hem çevreden hem de kısmen yurt dışından pek çok kimse katılmaktadır; ayrıca burada kutlama başlığında bildirilmiş, aşırı sağcı camianın toplantıları yapılmıştır; bu da Sachsen-Anhalt Eyaleti Anayasa Koruma Teşkilatı’nın raporunda belirtilmiştir. Orada sıkça ceza hukukunun 86a paragrafı, “Sieg Heil!” haykırışları ve „Hitler selamı“ ile ihlal edilmiştir. Ayrıca Lützen’deki bu arsa, seslendirme teçhizatları ve CD’ler ile ilgili şeylerin depolandığı bir yer olmuştur. (Karşılaştırınız: http://www.inneres.sachsen-anhalt.de/min/r52/download/verfbe_02.pdf) Tanık 90’lı yılların ortasından bu yana, politik ve mesleki işlerinden dolayı Kameradschaft Jena’nın üyelerini ve THS’nin yönetimdeki üyelerini tanımaktadır; 1990’lı yıllarda ve kısmen bu güne değin onlarla yakın bir diyalog içerisindedir. Dilekçede 25.07.1998 tarihinde, Mario Br.’in tanığa müracaat etmesi (THS’nin eski idare kadrosundan biri) örnek olarak gösterilmiştir. Tanık André K., 21.11.2013 tarihindeki esas duruşmada, Ağustos 1998’de Mario Br. ile birlikte üç haftalığına Güney Afrika’ya gittiğini ve orada üçlü için saklanabilecekleri bir yer aradıklarını beyan etmiştir. Br.’nin hemen akabinde tanık Jauch’a yaptığı ziyaret, ikisinin üçlünün kaçışı ve Güney Afrika’ya gidişleri hakkında konuşmuş olabilecekleri düşüncesini beslemektedir. Ayrıca Br., Alexander Ra. ile birlikte 20.10.1997 tarihinde tanığa müracaat etmiştir; burada mevzu bahis olan „Gaststätte Heilsberg“’in yakında bitecek olan kira sözleşmesidir ki bu mekan THS’nin tanınmış bir buluşma noktası olduğu gibi 11.10.1997 tarihinde yapılan bir aramada burada pek çok şeyin yanısıra silah da bulunmuş ve bu herkes tarafından duyulmuştur. Jauch, 25.10.1997 tarihinde bu lokantada, Andre K.’nın idaresinde, Neonaziler için sağcı eğitim dersleri vermiştir. 09.09.2000 tarihinde Mario Br. ve André K., olası bir THS yasağı hakkında danışmak için tanık Jauch’a gitmişlerdir. Tanık Jauch, aynı zamanda Jena’daki „Braune Haus“ un hukuki danışmanıdır ki burada sanık Wohlleben ile Andre K. ve Patrick Wi. yaşamışlardır.

27 Mayıs 2006 tarihinde Jauch, Ilm-Çervesindeki Neonazilerin davet ettiği “Kuşakların Buluşması” toplantısına katılmıştır. Orada bulunanlar arasında eski Nazi ve şövalye haçı taşıyan Otto Riehs ve Neonazi şarkıları besteleyen Frank Rennicke de vardır. Tanık Lauch, üçlünün kayıplara karışmasının öncesinde ve sonrasında da pek çok sanığın avukatlığını yapmıştır: En azından Carsten S.’nin Ağustos 2000’de nezarete alınması ve Mart 2002’de avukat Jauch’a yapılacak taksit ödemeleri, aynı şekilde Ralf Wohlleben’in 2008-2010 yılları arasında avukat Jauch’a yapacağı ödemeler sayılabilir. Ayrıca avukat Jauch, bu davada GBA tarafından adlandırılmış ya da sorgulanmış tanıklarında hukuki danışmanlığını yapmıştır: Jürgen Lä. , Tino Brandt, Sven Kai Ro. ve Andreas Ra. Bu tanıkların hepsi, doğrudan doğruya üçlüye sağlanan yardımla ilişkilendirilmişlerdir. Hatta Lä. ve Ro. büyük olasılıkla silahların teminini sağlamışlardır; Lä. suçun işlendiği silah Ceska 83’ün temin edilmesiyle de ilişkilendirilmiştir. Tanık Ro.’nun bir adet Ceska 83’e sahip olduğu ve bu türden silahlara benzer başka silahlara da sahip olduğu düşünülmektedir ki bu silahlar, Frühlingsstraße’deki yangın enkazında yani karavanda bulunmuştur. Ayrıca tanık Ro.’nun İsviçre bağlantılarından hareketle silah sağlamış olması gerekir ki bu nedenle LKA, “RO.’yu üçlünün destekçisi ve silah kaynağı” olarak gördüğü tahmininde bulunmuştur. Avukat Jauch “tanık olarak ve başka nedenlerle sorgulanan Andre K.’nın “dosyaya bakma izni verildiği ölçüde” şu an için avukatlığını üstlenmemektedir; ancak geçmiş zamanlarda pek çok kez üstlenmiştir; örneğin 2000 yılında K.’nın nezarete alınmasına ilişkin bir davada ve 1999 ve 2000 yıllarına ait iki ceza davasında Jena AG’nin huzurunda avukatlığını üstlenmiş ve pek çok kez hukuki danışmanlığını yapmıştır. Tanık olarak ve başka nedenlerle sorgulanan, iddianamaye göre kayıplara karışmalarının ardından silahların temin edilmesi emrini vermiş olan Jan We.’nin şu dönemde avukatlığını yapmamakla birlikte, 2000 2002 yılları arasındaki Landser- Yasaklama davasında avukatlığını üstlenmiştir; yani We.’nin üçlü ile diyolağa geçtiği dönem ve sonrası söz konusudur. Aynı şekilde tanık, Landser davasında Thomas St.’nin avukatlığını üstlenmişti ve yine bu dönemde Thomas St. üçlü ile diyolog içindeydi; ayrıca onların mali durumları hakkında bilgisi vardı; yani yıl 2000’di. Tanık, üçlünün kayıplara karışmalarının öncesi ve sonrası dönemlerinde sanıkların bir kısmı ile ve bu üçlüye destek sağlayan ağa dahil olan pek çok kişi ve onların itimat ettikleri kişilerle diyolog içinde olmuştur.

„Focus“ dergisinde 11.12.2011 tarihinde yayınlanan bir makalede, avukat Jauch’un sanık Zschäpe tarafından, 1998 yılında yetkili kılınmasına ilişkin soruya atıfta bulunulur:

“Weißenfels’den savunma avukatı Thomas Jauch’un bu camianın avukatı olarak rolü, şaşkınlık yaratmaktadır. Jauch, FOCUS’a Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un 1998 yılının başında ona geldiklerini söylemiştir. 800 Mark tutarındaki ön ödeme karşılığında Zschäpe’nin savunmasını üstlenmiş, vekâletnamesini Jena polisine göndermiştir. Rivayet o ki yazıya, Zschäpe’nin kendisine yöneltilen suçlamalara, sadece dosya ve belgelerin incelenmesi kaydıyla cevap vermeye hazır olduğu notu düşülmüştür. (http://www.focus.de/politik/deutschland/nazi-terror/enge-kooperation-nazi-trio-hatte-kontakte-zur-npd-spitze_aid_692867.html) Böylece Brigitte Böhnhardt’ın söz ettiği avukat olan Jauch’a (19.11 ve 20.11. 2013 tarihli tutanaklar ile karşılaştırınız.) Böhnhardt ailesi, avukat Traut ile birlikte, Zschäpe ve Uwe Böhnhardt’ın teslim olma koşulları hakkında pazarlık etmeleri için 800 Euro havale etmiştir. Jauch, Focus’a müvekkiliyle olan ilişkisi ve içeriği hakkında bilgi vermiş olduğundan o bu noktada sorgulanabilir; sanık Zschäpe onu susma yükümlülüğünden muaf tutarsa ancak o zaman davranışı cezasız kalabilecektir. Dilekçenin ikinci noktasında sanık Holger G.’nin hesabında 24.04.2001 tarihinde 1600 Mark tutarında bir meblağın saptandığı ayrıntılarıyla ortaya konmuştur;
ödeme açıklaması kısmında ise “Tutar-geri ödeme Kapke ve diğerleri anlamında…/Busch 141/00” yer almaktadır. Avukat Jauch’un çeklerden birini bozdurması kaynaklıdır. Soruşturmalarda sanık G.’ye, K. ile “Bausch” arasında hukuki bir çatışma sebebiyle neden bir “geri ödeme” yapıldığı açıklık kazanmamıştır. Bu açından bakıldığından üçlü ile bağı olan K. ve G. arasındaki ödemelerin bu şekilde gizliliğinin sağlandığına ilişkin bir tahmin yürütülebilir.
Üçüncü noktada ise ortaya şu konmuştur: “Thorsten Heise, militan bir Neonazi, Freien Kameradschaftsszene’nin idari kadrosundan bir aktivist, NPD’nin Federal Yönetim Kurulu’nun bir üyesi ve Thüringen NPD’nin vekâleten eyalet başkanıdır. Bugüne değin tanık Jauch, Thorsten Heise ile birlikte politik anlamda Neonazi çevresinde aktif olmuştur ve ayrıca tanık Jauch’un üyesi, Thorsten Heise’nın ise kurucu üyesi olduğu “Alman-Rus Barış Hareketi”nde de aktiftirler. Bunun dışında da Jauch, Heise’nin itimat gösterdiği insanlar arasındadır. Uzun soluklu, politik anlamdaki işbirliği onları birleştirmiştir. Dava dosyasında sanık Wohlleben’in adres defterinin değerlendirilmesi kapsamında, tanık Jauch’un cep telefonunun da kaydedildiği ve tanık Jauch’un “bu davada Heise olan ilişkisinin ortaya çıktığı” yer almaktadır.

Avukat Schön, avukat Jauch’un bu davanın dışında tutulması gerekliliği konusunda uyarıda bulunur. İltimas ve mahkemeyi yanıltarak hüküm verilmesini engelleme şüphesi ihtimal dahilindedir. Bu türden sağcı güçlerin davada nüfuz kazanmalarından kaçınmak gerekir. Wohlleben’in savunma makamının aşırı sağcı Bay Nahrath’ın atanmasına dair verdiği dilekçe ile çoktan nüfuz kazanmaya çalışılmıştır. Bu türden şeylerin artmasına izin vermemek gerekir.

Duruşma saat 13:32’de sona erer.