98. Duruşma Günü – 26 Mart 2014

0

Bu duruşma gününde tek tanık, sanık Ralf Wohlleben’in eski kız arkadaşı Juliane Wa.‘ydı. Tanık hem Wohlleben ve onun kontakları hem de Mundlos, Böhnhardt ve Zschäpe’nin yeraltına indiği gün ve kendisinin bu konudaki rolü hakkında sorgulandı. Erfurt’a Wohlleben’i uyarmaya gitmişti ve Zschäpe ve Mundlos’un evinden eşyalar almaya çalışmıştı.

Tanık: Juliane Wa. (Ralf Wohlleben’in eski kız arkadaşı)

Duruşma günü saat 9.48’de başladı. Sanık Ralf Wohlleben’in eski kız arkadaşı Juliane Wa., 32, dinlendi. Götzl ondan Mundlos, Böhnhardts ve Zschäpe’yi, sanıklarla ilişkilerini ve 1997-99 yılları arasındaki olayları anlatmasını talep etti. Wa.“Somut sorular sorabilirseniz benim için daha iyi olurdu.“ dedi. Götzl o halde onun Böhnhardt, Mundlos, Zschäpe ve Wohlleben ile başlayabileceğini ve bu kişileri nasıl tanıdığını anlatabileceğini söyledi. Wa. anlatmaya başladı ama Götzl’ün tekrar tekrar ayrıntıları sorması gerekti. Wa. her defasında yüzde yüz hatırlamadığını ya da sadece „parçalar“ hatırladığını söyledi. Ralf’i on beş yaşında tanımıştı, bir zaman beraberliklerine başlamışlardı ve daha sonra aynı eve taşınmışlardı. Ralf ile nerede tanıştığını hatırlamıyordu. Ralf’in Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt ile ilişkisi olduğu için kendisi de onlarla tanışmıştı, 1997 ya da 1996 yılı ve olmalıydı, yer gençlik kulübü „Impuls“tu. Soru üzerine Wa., Ralf ile ilişkilerinin 1999’a kadar sürdüğünü söyledi. Görüşmelerin sıklığı ile ilgili olarak bunu ayırt etmesinin zor olduğunu söyledi:“Çok uzak bir tarih ve benim için belirleyici bir olay değil, bu yüzden size kesin bir bilgi veremem.“ dedi.

Götzl son görüşmeyi sordu. Wa. bunun ortadan kayboldukları gün Böhnhardt ile yapıldığını söyledi. „Onlar“ aksi takdirde Ralf’in hapse girmesi endişesinin söz konusu olduğunu söyleyerek kendisini Überbetrieblichen Ausbildungsgesellschaft’tan (ÜAG) arabayla almışlardı. İnsan genç olunca kolayca kabulleniyordu, sonuçta bağlılık duyduğu kişi söz konusuydu. Bunu düşünme imkanı olmamıştı. O gün her şey çok hızlı gelişmişti. O gün sadece Ralf’i ve Böhnhardt’ı görmüştü, diğerlerini görmemişti. Soru üzerine Wa. okulda ayrıca Volker He.‘nin de bulunduğunu söyledi. Arabanın Mundlos’a ait olduğunu sanıyordu. Ralf’i haberdar etmek için Erfurt’a gitmişlerdi. Wa. her şeyin çok hızlı bir tempoda gelişmiş olduğunu, sonradan doğru olmadığı ortaya çıkacak bir şey uydurmak istemediğini söyledi. Sonra Ralf’ten ayrı olarak, He. ile Jena‘ya geri dönmüştü. Hatırladığı kadarıyla, polisin hazır bulunduğu Mundlos’un evine gitmişti. Aslında evden eşyalar almak istemişti, ama tabii ki hiçbir şey almamıştı. Kendi polis sorgulamasında televizyon seyredilmesi gibi ayrıntılar vardı, o bunları kesinlikle hatırlamıyordu, ama o tarihte polise böyle anlatmıştı. Soru üzerine Wa.“Ardından eşyalar almak için Beate’nin evine gitmem gerektiği de söylenmişti.“dedi. Sonra eve gitmişti. O gün somut sorular sorulmadan cevaplayabileceği başka bir şey yapmamıştı. Onların yaptıklarının sadece bir kısmını, sorgulamalardan biliyordu. Götzl hangi sorgulama olduğunu sordu. Wa. benimki dedi. 2011 yılındaki son sorgulamayı kastediyordu. Kendisine, Bayan Mundlos’un, „Mutti“ nin (*„Annecik“), dükkanda bulunduğu ve bir EC kartı sorduğu da söylenmişti. Bunu hatırlayamıyordu. Götzl, Wa.‘nın, Beate’nin evinden eşyalar almasının gerektiğinin söylendiği şeklindeki ifadesini tekrarladı. Tanık böyle olduğunu, eşyaların Mundlos’un kırmızı arabasına konulmuş olduğunu söyledi, ama gerçekten nasıl olduğunu yüzde yüz söylemiyordu. Götzl “Beate’nin evinde bulundunuz mu?“ diye sordu. Öyle olduğunu sanıyordu ama emin değildi, bunlar polisin ona söylediği şeylerdi. Götzl ona yükümlülüklerini hatırlattı. Wa. sadece polisteki ifadelerine dayanabileceğini söyledi. Götzl sinirli bir tepki vererek kendisini ilgilendirenin, Wa.‘nın içinde bulundukları anda ve eksiksiz olarak söyledikleri olduğunu ifade etti. Wa. içinde eşyaların bulunduğu iki mavi torba hatırladığını söyledi. Bunlar arabadan alınmışlardı. Soru üzerine, bunun Beate’nin Winzerla’daki evinde gerçekleştiğini söyledi, oradan giysiler alması gerekiyordu, özel bir şey yoktu. Evin nerede olduğunu bilip bilmediğinin sorulması üzerine, daha önce bir kez Beate’yi ziyaret etmiş olduğunu söyledi. Kendisine bir anahtar verildiğini tahmin ediyordu, herhalükarda eve zorla girmemişti, anahtarı kimden aldığını artık hatırlamıyordu. Hatırladığı kadarıyla ev sade bir şekilde döşenmişti, “Dolap, kanepe, televizyon, direk olarak göze çarpan bir şey yoktu.“ diye ekledi. Soru üzerine Wa., giysilerin kırmızı arabayla görürülmüş olduklarını söyledi. Bu araba kapının önünde duruyordu. O tarihte ehliyeti yoktu, yani arabayı o sürmemişti. He. o gün kendisiyle beraber çok yere gitmişti. Böhnhardt ÜAG’ye gelmemişti. Götzl, bunun eşyaları He.‘ye verdiği anlamına mı geldiğini sordu. Wa.“Evet ona vermiştim.“dedi. Sonra eve nasıl gittiğine dair soruya Wa., yürüdüğü şeklinde cevap verdi, Winzerla’dan Göschwitz’e mesafe uzak değildi. Belki tramvayla iki üç durak gitmiş olabilirdi. Götzl, anahtarı ne yaptığını sordu. Wa.“Hatırlamıyorum.“dedi. Wa. ardından, uzun zaman geçtiğini, somut bir şey hatırlamadığını ve bir şeyler uydurmak istemediğini söyledi.

Soru üzerine, ÜAG’den saat 7.30 civarında ayrıldıklarını, Böhnhardt’ın kendisini „aslında“ dersten almış olduğunu söyledi. Ralf o gün kendisinden daha önce yola çıkmıştı, küçük beyaz bir arabayla Erfurt’a gitmişti, bildiği kadarıyla bir Peugeot’ydu, modelini hatırlamıyordu,“Kadın olarak insan genellikle böyle şeylere dikkat etmiyor.“dedi. Böhnhardt’ın ne zaman geldiğinin sorulması üzerine Wa., dokuz, dokuz buçuk gibi olduğunu söyledi, derse biraz katılabilmişti. Götzl onun biraz önce „onlar“ın kendisini okuldan almış olduklarını söylediğini ifade etti. Wa., He. ve Böhnhardt’ı kastettiğini söyledi. Kapı çalınıp dışarı gelmesi istenmişti. Bunun öğretmenle mi yoksa okul yöneticisiyle mi konuşulduğunu hatırlamıyordu ama, herhalükarda onlarla kapı önünde konuşmuştu. Ardından içeri girip kendisini iyi hissetmediğini söylemişti ve eşyalarını toplayıp onlarla gitmişti. Böhnhardt artık orada değildi, He. kendisini beklemişti. Böhnhardt’ın veda edip etmediğinin sorulması üzerine Wa., hiç kimsenin kendisine veda etmediğini, hiç kimsenin ona bir daha görüşmeyeceklerini söylemediğini ifade etti. Konuşma kısa ve özdü, Ralf’i haberdar etmesi istenmişti. Götzl haberin, Ralf’in hapse girme olasılığı olduğunu söyledi. Wa. o zaman bunu anlayamadığını çünkü bazı eylemler hakkında hiç bir şey bilmediğini, garajın arandığını da basından öğrendiğini söyledi. Götzl, Wohlleben’e ne söylemesi gerektiğini, Wohlleben’in bunu nasıl anlaması gerektiğini sordu. Wa.“Bay He. de oradaydı.“ dedi. Ralf’i haberdar etmişlerdi, Ralf’e bunu onun mu ilettiğini, hangi bilgilere sahip olduğunu hatırlayamadığını söyledi. Götzl “Bu inandırıcı değil.“ dedi. Wa.“Ne yapabilirim?“ diye sordu. O zamanlar çok gençti ve erkek arkadaşı için korkmuştu. O sırada nelerin söz konusu olduğundan kesinlikle haberi yoktu.

Götzl, Wa.‘nın kendi fikrine göre ne amaçla Erfurt’a gitmiş olduğunu sordu. Wa.“Duygusal nedenlerden dolayı.“dedi. Neler olduğunu bilmediği için endişelenmişti. Arabada Volker He. ile ne konuşmuş olduğunu hatırlamıyordu. Erfurt’ta Ralf’in ayrı olarak geri döndüğünü hatırlıyordu, kendisi Volker ile dönmüştü. Konuşmanın içeriğine dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Götzl, yani onun heyecanla Erfurt‘a gittiğini, endişelenmiş olduğunu ve konuşmanın içeriği ile ilgili hiçbir şey hatırlamadığını söyledi. Tanık suskun kaldı. He.‘nin Mundlos’un arabasını nasıl aldığının sorulması üzerine Wa., bunun He.‘nin kendisine sorulması gerektiğini söyledi. Götzl, Wa.‘nın bunun Mundlos’un arabası olduğunu nereden bildiğini sordu, Wa. “Daha önce görmüş olduğum için.“ diye cevap verdi. Gençlik kulübünün „Impuls“un önünde bir vesileyle onu görmüştü, tam olarak ne zaman olduğunu hatırlamıyordu. Götzl konunun üzerine giderek, ona Mundlos ve kırmızı arabayı bir arada düşünmesine neden olan şeyin ne olduğunu sordu. Wa. bunu sık sık basında yeraldığını ve polisin de kendisine bundan bahsetmiş olduğunu söyledi. Götzl yani onun bu bilgiyi sadece basından ve polisten almış olduğunu söyledi. Wa. polisin ona kendisinin hatırlayamadığı pek çok olgudan bahsetmiş olduğunu söyledi. Götzl onu ayrıntı vermesi için teşvik etti. Poliste, kendisinin Mundlos’un evine gidip gitmediği konuşulmuştu. Polis kendisinin o tarihte bu mekanda bulunduğunu hatırlatmıştı. Kendisi bunu hatırlayamamıştı. Sonra hiçbir eşya almamış ve oradan ayrılmıştı. Onun nasıl hatırladığının sorulması üzerine Wa., sadece eşyaları almak istediğini hatırladığını söyledi. Televizyon konusunu hatırlamıyordu. Volker He. ile Ralf’ten önce arkadaş olmuştu, onu da gençlik kulübünde tanımıştı, 1995/96 olabilirdi.

Götzl:“Sonuç olarak Mundlos’un dairesindeki durum neydi?“ diye sordu. Wa:“Bugün beni çok zorluyorsunuz.“dedi. Götzl, Wa.‘nın da kendisini zorladığını söyleyerek karşılık verdi. Tanık, sadece daireden eşyalar alması gerektiğini hatırlıyordu. Polis ona, kendisinin de orada bulunduğunu söylemeseydi kendisi bunu asla hatırlayamazdı. Wa. “Bu açıdan hiçbir şekilde gerçekten o dairede bulunmadım.“ dedi. Eşyalarla ne yapılması gerektiğinin sorulması üzerine Wa., sadece onları alması gerektiğini, o tarihte birilerinin kaçmaya hazırlandığını hiç düşünmediğini söyledi. Götzl Wa.‘nın ilk elde Mundlos’un evine gitme fikrine nasıl vardığını sordu. Wa. kendisinin Volker ile beraber oraya gittiğini söyledi. Götzl, onun bütün bu gidişatı hatırladığını ama bunun hakkında hiçbir şey düşünmediğini söyleyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Wa. o sırada bir şey düşünmediğini, bunun sonradan gerçekleştiğini söyledi,“Bu yüzden burada oturacağımı dair hayal bile etmedim.“ diye ekledi. Götzl bu anda Mundlos isminin oyuna dahil olduğunu söyledi. Wa. bunu kendisine birinin söylemiş olması gerektiğini, ama kim olduğunu hatırlayamadığını söyledi. O gün Ralf, He. ve Böhnhardt ile görüşmüştü. Götzl, o halde bunun aynı şekilde gözden geçirilmesi ve Böhnhardt ile başlanması gerektiğini söyledi. Onun kendisine Mundlos‘un ve Zschäpe’nin evlerine gitmesi gerektiğini söylemiş olmasının çok münkün olduğunu, ancak hatırlamadığını söyledi. Wa. o gün başka biriyle görüşüp görüşmediğinin sorulması üzerine bunu hatırlamadığını söyledi.

Götzl Kapke’yi sordu. Wa. o gün onunla görüşüp görüşmediğini tam olarak hatırlamadığını söyledi.“Sizin de farkettiğiniz gibi anlatmakta zorlanıyorum, bunun için soru sorulmasını talep etmiştim.“diye ekledi. Götzl sinirli bir şekilde başından beri soru sormakta olduğunu söyleyerek tepki verdi. Zschäpe’nin Avukatı Stahl araya girerek Götzl’ün bir defa da, sogulamasını hatırlayamayan bir BKA memuruna aynı şekilde soru sormasını dilediğini söyledi. Götzl tanığı dışarı çıkardı ve Götzl’ün soruları üzerine bir tartışma başladı. Stahl, Götzl’ün böyle „sert“ davranmasının kendisini şaşırttığını, kendisinin polis memurları ile hiç böyle bir deneyim yaşamadığını söyledi. Bu tavrın Götzl’ü sadece belirli bir yönde gerildiğine dair bir izlenim oluşmasına yolaçabileceğini ifade etti. Federal Savcı Diemer, dava düzenini ihlal eden bir davranış görülmediğini söyledi. Müdahil Avukat Lunnebach, haftada belki on sorgulama yapan bir memur ile erkek arkadaşının hapse girme olasılığı bulunan ve belki sadece bir defa böyle bir deneyim yaşayan genç bir bayan arasında bir fark bulunduğunu söyledi. Avukat Lex, bu suçlamaların anlamsız olduklarını, bunu, gelen her tanığın bir şey hatırlamadığını söylemesinin izleyebileceğini ifade etti. Sorgulamanın sert olmadığını, tam tersine, daha önce çok daha sert bir sorgulamayı hakeden tanıkların gelmiş olduğunu söyledi. Wohlleben’in Avukatı Klemke, Lex’in ifadeleri hakkında “Tanık avlama sezonu açıldı.“ yorumunu yaptı. Polis memurlarının hazırlanma imkanının olduğunu, tanığın ise hafızasına dayandığını söyledi. Tanığın artık bir çocuğu ve başka bir partneri vardı, o zamanlar kendisini duygusal olarak etkilemiş olan bir şeyleri unutması normaldi. Bir Müdahil Avukat, onun mavi torbaları dahi hatırlamasının ama olası bir hapis cezası hakkındaki konuşmayı hatırlayamamasının inandırıcı olmadığını söyledi. Tanık tekrar salona çağrıldı.

Wa. soru üzerine, Mundlos’un evine giderken He.‘nin yanında olduğunu, kendisinin yolda biriyle telefonda konuşup konuşmadığını hatırlamadığını söyledi. Erfurt’a gittiklerinde Wohlleben’in ulaşılabilir olup olmadığının sorulması üzerine Wa., hatırladığına göre direk olarak oraya gittiklerini söyledi. Götzl, Wohlleben’in durumunu sordu, sonuçta Wa. onun tutuklanabileceğini öğrenmişti. Wa., ama kendisinin ne olup bittiğinden habersiz olduğunu söyledi. O sadece Ralf erkek arkadaşı olduğu için oraya gitmişti. Sonrasında elbette sorular sormuştu ama bununla ilgili bir cevap alıp almadığını hatırlamıyordu. Bu kendisi için radikal bir deneyim değildi, sadece dahil olduğu bir durumdu. Götzl, Wa.‘nın endişelendiğinden ve olaya duygusal olarak dahil olmasından bahsetmiş olduğunu ve ardından bunun radikal bir deneyim olmadığını söylediğini ifade etti. Wa.“Güzel şeyleri hatırladığım için, ama bunun benim için gerçekten bir önemi yoktu.“ dedi. Radikal olan, Ralf’in hapse girecek olmasıydı, ama ardında yatanı o da sadece basından öğrenmişti. Ralf Erfurt’ta depo operatörü eğitimi yapmıştı, gittikleri yer bir meslek okulu olmalıydı. Kendisinin mi He.‘nin mi içeri girdiğini hatırlamıyordu. Ralf de hapiste değildi, bunun için bu konuyu daha fazla düşünmemiş, durumu sorgulamamıştı. Soru üzerine, sonrasında Ralf’in kendi arabasıyla gittiğini söyledi, Jena’ya gittiğini sanıyordu, o böyle söylemişti, ama hatırlamıyordu. Götzl bir soru sormak istedi ama tanık lafını kesti ve aynı iz üzerinde ısrar edilebileceğini söyledi, ama yüzde yüz hatırladığı bir şey yoktu, Götzl bunu öğrenmek istiyordu, bunu anlayabilirdi ama bilmiyordu. Götzl konunun üstüne gitmeye devam etti. Soru üzerine Wa., Ralf’in bir gösteri nedeniyle tutuklanabilecek olduğunu anladığını söyledi. Garajın açtırıldığını kimse kendisine söylememişti. Kendisi Mundlos’un evin gittiğinde He.‘nin nerede olduğunun sorulması üzerine Wa., He.‘nin köşede beklediğini söyledi. Neden beraber gelmediğini söylememişti.Wa.‘ya içeri girmesi gerektiği söylenmişti:“Saftım, daireye dalıverdim.“ dedi. He.‘nin onun evde yalnız olması gerektiğini söylediğini tahmin ediyordu. Tam olarak hatırlamıyordu ama Mundlos’un dairesinin anahtarını polise verdiğini sanıyordu, herhalükarda sonrasında anahtar artık kendisinde değildi. Sonrasında evde tek kaldığını hatırlıyordu, Ralf’in ne zaman geldiğini tam olarak söylemiyordu.

Götzl Wohlleben ile o günkü konuşmasından neler hatırladığını sordu. Wa. hiçbir konuşma hatırlamadığını söyledi. Ralf ile neler olduğunu konuştuğunu sanıyordu. Götzl “Tutuklanma olasılığı konusu hiç geçti mi?“ diye sordu. Wa.“Hayır, çünkü sonuçta tutuklanmamıştı. Konu benim için kapanmıştı.“dedi. Soru üzerine Wa., polisin evde bulunmalarının nedenini ev araması olarak açıkladığını söyledi. Kendisinin orada ne yaptığını sormuşlardı ve o, televizyon seyrettiğini söylemişti. Orada bir televizyon yoktu. Kendisi bunu sadece polis dosyalarından biliyordu. Kapıyı açmak istediği sırada polis onu farketmişti. Ama bunu böyle anlatabiliyordu çünkü polis kendisine böyle söylemişti. Wa., daha önce dairede bulunduğunu hatırlamıyordu. Götzl, onun şaşırıp şaşırmadığını sordu. Wa., o ana kadar zaten sarsılmış durumda olduğunu söyledi. O ana kadar polis ile sadece „geciçi“ bir deneyimi olmuştu. Soru üzerine, Saalfeld’teki bir yaz dönümü kutlamasını anlattı, orada polis kendisini durdurup kimliğini kontrol etmişti. 1996/97 olmalıydı, herhalükarda önceden olmuştu. Ralf, Kapke ve onun kardeşi ayrıca He. oradaydı. Götzl, daireden çıkmasının ardından He.‘ye ne söylediğini sordu. Wa.,“Dairede polisin bulunduğunu ve hiçbir şey alamadığımı. Ardından oradan ayrıldık.“ dedi. Oradan sonra ne yapıldığını sordu. Kendisine göre sonrasında Beate’nin evine gitmişlerdi. Götzl, bunun nereden çıktığını, daha önceden belli olup olmadığını sordu. Bunu hatırlamıyordu. Götzl, Mundlos’un evinde yaşanandan sonra Zschäpe’nin evini ziyaret etmek konusunda çekincesi olup olmadığını öğrenmek istedi. Wa. böyle olduğunu tahmin ediyordu,“Ama, bilmiyorum, her nedense bunu yaptım.“ diye ekledi. Götzl, Bay He. ile polisin nasıl olup orada olabildiği hakkında bir tartışma yaşanıp yaşanmadığını sordu. Wa. hatırlamadığını söyledi, bu kendisi için de hafızasındaki karanlık bir noktaydı:“Size kesin olarak söyleyemem.“ Götzl o halde kesin olmayan bir şekilde anlatmasını söyleyerek karşılık verdi. Wa., hangi konuşmanın hangisiyle bağlantılı olduğunu hiçbir şekilde söyleyemeyeceğini ifade etti. Konunun konuşma değil olayın seyri olduğunu söyledi. Bunu tam olarak söyleyemiyordu çünkü son tanık sorgulamasında polis ona, daire mühürlenmiş olduğu için anahtarı teslim almak amacıyla vekaletname ile orada bulunduğunu söylemişti. Ancak bunu da hatırlayamıyordu. Bunun için olayın zamansal seyrinin de uyuşup uyuşmadığını söyleyemiyordu: “Benim hafızamda Beate’nin evine gittiğim fikri var ama bunun nasıl olduğunu hatırlamıyorum.“ Polise göre o tarihte kendisi, Kapke’nin ona vekaletname ile polise gitmesini söylediğini anlatmıştı. Ama bunu kafasında tekrar canlandıramıyordu. Gerçekten „o gün“ olup olmadığını da hatırlamıyordu.“Aklımda kalan bu.“dedi. Ama doğru olamazdı, polise göre, bir kaç gün sonra anahtar ile ilgili olarak vekaletname ile gelmişti. Aklında torbalarla evden çıktığı şeklinde kalmıştı. Götzl, neden iki olayın çakışması gerektiğini sordu. Wa.“Bağlantıyı ben de anlayamıyorum.“dedi. Eve gittiğini sanıyordu ama üçlünün kaçmaya başladığı o gün mü yoksa daha sonra mı olduğunu hatırlamıyordu. Bunu saat 11.53’e kadar verilen ara izledi.

Götzl, o akşam Wohlleben’in arabasına ne olduğunu sordu. Hatırladığı kadarıyla o artık orada değildi. Kendisi de sormuştu ve bozuk olduğu söylenmişti. Bir süre sonra tekrar oradaydı. Bir veya iki hafta geçip geçmediğini tam hatırlamıyordu. Hatırladığına göre, Wohlleben onu kullanmış olabilirdi. Wohlleben her gün arabasıyla Erfurt’a gidiyordu, artık araba orada olmadığında ne yaptığını hatırlamıyordu. Götzl, onun Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile olan ilişkisini sordu. Wa. normal bir ilişkileri olduğunu, çok yakın olmadığını ama ara sıra buluşulduğunu, her zaman nazik davrandıklarını, hiç problem yaşanmadığını söyledi. Aklında kalan garip bir şey yoktu. Onlar Ralf’in arkadaşlarıydı ve bu yüzden kendi arkadaşlarıydı. Götzl Wohlleben’in diğer üçüyle ilişkisini sordu. O onları kendisinden daha önceden tanıyordu. Arkadaşça bir ilişki söz konusuydu, özel bir şey değildi:“İnsanın yolda birbirleriyle hoş sohbet eden iki arkadaş gördüğünde olduğu gibi, o şekilde arkadaştılar.“. Kendisinin Wohlleben ile iki Uwe ve Zschäpe hakkında konuşup konuşmadığını sordu, Wa. onların gittiklerini öğrendiğini söyledi. Elbette Ralf’in onların nerede olduklarını bilip bilmediğini sormuştu ama o her defasında olumsuz cevap vermişti. Onların nerede kaldıklarını hiç öğrenmemişti. Ralf ile onların neden kaybolduğu hakkında konuşup konuşmadığının sorulması üzerine, Wa. bunu da basından öğrenebildiğini söyledi. Ralf’e bununla ilgili bir şey bilip bilmediğini sormuştu ama buna da olumsuz cevap vermişti. Ona suçlamalarla bir ilgisinin bulunup bulunmadığı sorup sormadığını hatırlamıyordu, ama mutlaka sormuş olmalıydı. Onun tutuklanabileceği konusunda hiç endişesi olmamıştı. Götzl, ama bu bilgiyi de Mundlos’tan almış olduğunu söyledi. Ama orada bunun gösterilerle ilgili olabileceğini düşünmüştü. Kendisine hiçbir şey söylenmemişti, kendisi de sormamıştı. Ralf’i insanlarla duygusal olarak da çok ilgilenen bir kişi, genç hoş bir adam olarak tanıdığını söyledi. Onu kendisinden bir şey saklayacak biri olarak tanımadığını ifade etti. İlişki sonuna yaklaşmıştı ve 1998’in sonu 1999’un başında ayrılmışlardı. Wa. ayrılma nedenini şimdilik söylemek istemediğini ifade etti. Ardından Ralf’in ondan ayrıldığını, çünkü hamile olduğunu sandığını ve sonradan da öyle olmadığını ögrendiğini ve bunu ondan sakladığını söyledi. Başka bir ilişki yoktu,onu hayal kırıklığına uğradığı için kendisinden ayrılmıştı. Belli bir süre, üç-dört yıl onunla hiç ilişkisi olmamıştı. Sonra bir defasında kahve içmek için buluşmuşlardı, normal, nesnel bir sohbetti.

Götzl, birlikte oldukları süre içinde üçünün kaldıkları yerin konuşma konusu olup olmadığını sordu. Wa. bunu iki kere daha sorduğunu sanıyordu. Ayrıldıktan sonra bir daha sormamıştı. Soru üzerine, bildiği kadarıyla arama sırasında Mundlos’un evinde kalmadığını söyledi. Polis oradan ayrıldığını söylemişti. Dairede bir şey imzalayıp imzalamadığını hatılramadığını ifade etti. Götzl dairenin ne durumda olduğunu sordu: ne yapılmıştı, kaç memur vardı. Orada kaç memur olduğunu hatırlamıyordu. Sadece 2011’deki son sorgulamada kendisine polisin orada olduğunun söylendiğini biliyordu. Arama tanığı olarak belirlendiğini hatırlamıyordu. Götzl bir notu aktardı, buna göre, Juliane Wa., Zschäpe’nin yetki verdiği resmi olmayan bir vekaletname ile Zschäpe’nin tatilde olması sebebiyle daire anahtarını almak için KDD’ye gitmişti. Dosyalarda öyle yazıyorsa doğru olmalıydı. Götzl, Wa.‘nın Zschäpe’yi uzun zamandır görmediğini ve vekaletnameyi daire kapısının önünde bulduğunu; anahtarın teslimi reddedildiğinde Kapke‘nin ortaya çıktığını ve anahtarın verilmesini avukatı yoluyla zorlayacağını söylediğini aktardı. Wa. şu ana kadar kendisinin de bundan habersiz olduğunu söyledi. Kapke’yle durumunun ne olduğunun sorulması üzerine, Wohlleben ve Kapke’nin arkadaş oldukları, onun kahve ya da bira içmek için sık evlerine geldiği şeklinde cevap verdi. Onunla kişisel bir ilişkisi yoktu çünkü o kendisiyle alay etmişti. Çok iyi arkadaş olmamışlardı. Kapke onun Ralf’le olmasından hoşlanmamıştı. Sadece onun „taciz edici bir şekilde alay ettiği“ni hatırlıyordu. Kapke’le Wohlleben’in ahbap ilişkisi vardı, haftada iki üç kez görüşüyorlardı. Kapke’nin Uwe’ler ve Zschäpe ile ilişkisi hakkında söyleyecek çok şeyi yoktu. Bildiği kadarıyla, onların birbirleriyle iyi bir ilişkileri vardı. Uwe’ler ve Zschäpe arsındaki ilişki de hoş, dostaneydi.

Götzl, Wa.‘nın üç kişinin davranışlarını ve kişisel özelliklerini tarif etmesini talep etti. „Beate çok insani, arkadaş canlısı bir kişiydi, onunla sohbet edilebilirdi.“ Mundlos her zaman başı dik, kendinden emin dolaşıyordu. Böhnhardt’la ilgili hafızasında sadece etrafta Mundlos gibi, üniformayla dolaştığına dair bir resim vardı. Ama özel bir şey hatırlamıyordu. Onun siyah pantolon ve beyaz gömlek ve bazen de kahverengi pantolon ve beyaz gömlek giydiğini sanıyordu: „Jilet gibi ütülü ve düzenli.“ Semboller farketmemişti. Pliot ceketi ve postalı o tarihte herkes giyiyordu. Mundlos’un ebeveynleriyle olan ilişki hakkında Wa., Baba Mundlos‘un bir defasında kapının önüne geldiğini, oğlunu arayıp „tiyatro yaptığı“nı anlattı. Ayrıca kendisini ve arkadaşını izlemişti, kılık değiştirmişti, oğlunun nerede olduğunu sormuştu. Polis kendisine, Bayan Mundlos’a gittiğini ve ona kredi kartı alabileceği bir hesap açtırıp açtıramayacağını söylemişti:“Dosyalardan öğrenilebilir.“ Götzl “Öyle mi, orada var mıydı?“ diye sordu. Wa. orada öyle yeraldığını sandığını söyledi. Bunu da hatırlamıyordu. Polis bunun onların ortadan kaybolmalarından sonra olduğunu söylemişti. Sorgulamadan sonra çok düşünmüştü, ayrıca aklına bir şey gelirse aramasını söylemişlerdi. Ama hatırlamıyordu. Götzl, Wohlleben’in Mundlos babasıyla kontağı olup olmadığını sordu. Sadece onun evin önünde durduğu bir anı hatırlıyordu. Götzl, Baba Mundlos’un Wohlleben’i arabayla bir yere götürdüğü bir durum olup olmadığını sordu. Wa. biraz durakladıktan sonra hatırlamadığını söyledi. Götzl konunun üstüne gitti, bununWohlleben‘in arabası olmadığı zaman sürecinde gerçekleşmiş olup olmadığını sordu. Wa. tam olarak hatırlamadığını, bir iki defa olduğunu, böyle duyduğunu söyledi. Götzl “Kimden?“ diye sordu. Wa. polisin kendisine böyle anlattığını söyledi. Bunu saat 13.40’a kadar verilen ara izledi.

Götzl Wa.“nın VS daireleriyle (Anayasayı Koruma Dairesi) hiç iletişime geçmediğini sordu, tanık olumlu cevap verdi. Dükkana gelmişlerdi ve onlarla gitmesini talep etmişlerdi. Onların sivil polis olduklarını düşünmüştü. Arabayla giderken üçünün nerede olduğunu bilip bilmediğini sormuşlardı. Buna olumsuz cevap vermişti, onlar kendisine yüz mark vermişlerdi. Daha sonra Saalebrücke’deki evine giderken yolda tekrar karşılaşmışlardı. Üçünün nerede kaldığını tekrar sormuşlardı. Bilmediğini söylemişti. Kendisine tekrar yüz mark verilmişti. Parayı eğitiminde kullanmıştı. 1998’de eğitimine başlamıştı, Eylül sonu Ekim başında mutlaka üçüncü buluşma gerçekleşmiş olmalıydı, iki hafta kadar sonra da diğeri gerçekleşmişti. İki adam gelmişti, iki seferinde aynı kişiler olduğunu kastediyordu. Üçünün nerede olduğu sorulmuştu, her zaman aynı soruydu, Ralf’in bunu bilip bilmediğini sormuşlardı, onun için bir şey söyleyemeceğini ifade etmişti. Götzl, bir şey öğrenirse bunu VS’e bildirmesi gerekip gerekmediğini sordu. Wa. üstünde telefon numarası olan bir kart aldığını sanmadığını söyledi. Adamların kendilerini nasıl tanıttıklarının sorulması üzerine Wa., adamların dükkanda VS’den geldiklerini söylemedikleri şeklinde cevap verdi. Dükkana gelmişlerdi ve kısa bir süre şefiyle konuşmuşlardı, sonra birlikte arabaya gitmişlerdi. Sonra kendilerini memur olarak tanıtmışlardı. Onların VS olduklarını farketmemişti, bunu ilk defa kendisine para verdikleri zaman anlamıştı. Neden para verildiğini sormuştu ve „Bilgi için.“ denilmişti. Bunun üzerine, ama hiçbir bilgi vermediğini söylemişti. VS olayını poliste ifade verirken de anlatmıştı, onlar da bu konuda bir şey bilmiyorlardı.“ „Basında yeralan olaylar böyle basladı.“dedi. Götzl neden 100 markı aldığını sordu. Wa. eğitim görmekte olan bir kuaför olarak çok az para kazandığını söyledi. Onun hiçbir şeyin farkına varmaması gerektiğini söylendiği için, Wohlleben’e haber vermemişti. Götzl, bununla ilgili olarak birinin kendisine soru sorup sormadığını öğrenmek istedi. Wa., Ralf’in çevresinden kimsenin soru sormadığını, Kapke’nin sorup sormadığını hatırlamadığını söyledi. Götzl, kendisinin VS ile çalıştığından şüphelenildiğine dair şeyin kulağın çalınıp çalınmadığını öğrenmek istedi. Bu ilk defa basında çıkmıştı. Ama basının yazdığı gibi 10-15 buluşma söz konusu değildi, sadece iki defaydı. Götzl ilişkinin sonlanmasının nedeninin bu mu olduğunu sordu. Wa.“Kesinlikle hayır.“dedi.

Götzl, onun VS’de kullanılan bir ismi olup olmadığını sordu. Wa. sadece takma ismi olan „Jule“yi kullandıklarını okuduğunu söyledi. Niçin para verildiğinin kendisine açıklanıp açıklanmadığının sorulması üzerine Wa. ona göre, artık ne yapmaları gerektiğini bilmedikleri için bunu yapmış olduklarını söyledi. Üçünün nerede olduklarını Ralf’e sormaları gerekirdi, ama yapmamışlardı. Takma isminin VS tarafından nereden bilindiğinin sorulması üzerine, bunu hemen herkesin bildiğini söyledi. Götzl onun açıklama bulmaya çalışıp çalışmadığını sordu. Wa. şu anda da açıklama bulmaya çalıştığını, ama bulamadığını söyledi. Başka şeyler çıktığı için, kendisi de bazen polise gitmişti. Ayrıca resmi kendisinden izinsiz kullanılmıştı: “Kimse ilgilenmediği icin, kendimle de mücadele ettim.“dedi. İnsanın böyle her tarafınan çökertilmesi olacak şey değildi, marjinal bir durumdu. Sonra polis tarafından kendisine “Bayan Wa., kendinize dikkat edin.“denmişti. İşleme son verilmişti. Götzl’ün sorusu üzerine Wa., Wohlleben’i haberdar etme düşüncesinin aklından geçtiğini, ama bunu Wohlleben’e bunu söylememesi gerektiğini bildirmişlerdi ve prensip olarak bunun için kendisine para da vermişlerdi. İlk buluşma „ani“ gerçekleşmişti. İlk anda onların VS olduklarını bilmiyordu, bunu zamanla anlamıştı. Parayı kendisi için almıştı. Nasıl devam ettiğinin sorulması üzerine Wa., sadece kontağın kesildiğini hatırladığını söyledi. Götzl, verdiği bilgilerden elverişli olanları sordu. Wa. „Hatırlamıyorum“ dedi. Soru üzerine, Jana Ap. isminin ve Kapke için hazırlanan bir doğum günü gazetesinin kendisi için bir şey ifade etmediğini söyledi.

Götzl, ortadan kaybolmalarından sonra üçünden biri ile telefonda konuşup konuşmadığını sordu. Wa. böyle bir şey hatırlamadığını söyledi. Nerede olduklarını da bilmiyordu. Götzl, Wohlleben veya bir başkasının üçü için para topladığına dair bir bilgisi var mıydı? Wa.“Eğer öyle bir şey olduysa beni tamamen dışarıda tuttuklarını sanıyorum.“dedi. Üçlüyle ilgili konserler hakkında da hiçbir şey bilmiyordu. Bu Wohlleben’in kişisel alanına giriyordu. Wa., Wohlleben’in bir „aile insanı“ olduğunu söyledi, ailesi ve kızkardeşleri ile onun arasında uyumlu ilişki vardı. Çocukluğu hakkında olumsuz hiçbir şey duymamıştı, daha genç olan kız kardeşiyle beraber çok zaman geçirmişti. Wohlleben’in eğitimi ile ilgili olarak, olgunluk sınavına (Mittlere Reife) girdiğini ve bir eğitim yaptığını sandığını söyledi. Erfurt’taki eğitim 1997/98 yıllarında gerçekleşmiş olmalıydı. Wohlleben’in eğitimini aldığı işte çalışıp çalışmadığınından emin olmadığını söyledi. „Sconto“ da çalışmış olduğunu biliyordu, ama önce mi sonra mı olduğunu hatırlamıyordu. Onun şimdiki eşini tanıyordu ama kontağı yoktu, Wohlleben’in iki çocuğu vardı. Ardından Götzl aşırı sağ camiayı sordu. Wa. „Söylemeliyim ki, ben kesinlikle sadece bir sempatizandım.“ dedi. Elbette bazen etiketleme yapmıştı ama hiç tamamen dahil olmamıştı, gösterinin nerede olacağını bildiğinde hiç bununla ilgili bir hazırlığa katılmamıştı. Götzl, „Bay Wohlleben?“ diye sordu. Wa. “Gösterileri mi kastediyorsunuz? Evde şunu bunu yapacağımız hakkında fazla konuşulmuyordu.“dedi. Kendi evlerinde sonraki gün ne olacağına dair bir „konferans“ verilmiyordu. Zschäpe’nin durumuyla igili olarak, onun gösterilerde hazır bulunduğunu söyleyebilirdi ama düzenleme işleriyle meşgul olup olmadığını bilmiyordu. Böhnhardt ve Mundlos için aynı durum geçerliydi. Wa. soru üzerine, kendisinin bir veya iki defa gösterilere katıldığını söyledi.

Götzl THS kelimesinin kendisine bir şey ifade edip etmediğini sordu. Wa.“Elbette tanıdığım bir kelime. Ben bunu bir arkadaş grubu için bir genel terim olduğunu düşünmüştüm.“dedi. Götzl „Ne için bir genel terim?“ diye sordu. Wa.“İşte, grup için“dedi. Grubun içinde kimler olduğu sorulunca, André Kapke, Christian Ka., Holger, Volker He., Wohlleben isimlerini telaffuz etti. Tino Brandt’ı da rastlantı eseri bir defa görmüştü. Ama sürekli olarak bir „birbirlerine bağlı“ değillerdi. Tino Brandt ile ilgili olarak, onun koca bir ağzı olduğunu, her zaman her şeyi bilmek istediğini, her şeye burnunu soktuğunu söyledi,“Kısa, tıknaz bir adam.“ diye ekledi. Gösterilerde her zaman önde yeralıyordu. Bu insanları bazen görüyordu ama yakın arkadaş çevresine dahil değillerdi. Götzl, Wa.‘nın onların belli politik sorular hakkında nasıl bir tutum aldıklarını anlayıp anlamadığını sordu. Wa., çok şey duyulduğunu „Yabancılar defolun“nun ve „Almanlara iş“in bunlar arasında öne çıkanlar olduklarını söyledi. Ardından hepsinin „aşıra sağa yakın“ olduklarını söyledi. Götzl aşırı sağa yakın ve aşırı sağ arasında ne fark olduğunu sordu. Wa. bu konuda düşünmediğini, onlarla beraber hareket ettiğini ve şu anda artık yapmayacağı şeyler yaptığını söyledi. Orada ne yaptığını bilmiyordu. Elbette dağıtmaları için çıkartmaları diğerlerine verenler ne yaptıklarını biliyorlardı. Kendisi gibi bazıları da, bunları cehaletten yapmışlardı. Şiddet tartışmalarına katılmamıştı, şiddet uygulanmasına da aynı şekilde. Onlarla beraber dolaşırken hiç silah görmemişti. Bunun dışında da, Zschäpe’nin evinde de bir silah görmemişti.

Ardından Zschäpe’nin Schomerusstraße’deki evinin tanındık polaroid fotoğrafları gösterildi. Wa., resmi böyle gördüğünde, o anda, bu şekilde göründüğünü hatırladığını söyledi. Götzl, Wa.‘nın Erfurt’taki durumdan sonra neden erkek arkadaşı Wohlleben ile Jena’ya geri dönmediğini sordu, bu daha akla yakın olurdu. Tanık buna tam olarak cevap veremiyordu. Götzl konunun üstüne gitti ve Wa., kendisine bu şekilde anlatıldığını tahmin ettiğini söyledi. Ardından Götzl Wa.‘nın sorgulamasından aktarmalar yapmaya başladı. Orada: “Üçünün kaybolduğu o gün, saat 10’a doğru Uwe Böhnhardt ÜAG’ye (*bir tür meslek okulu) geldi, o gün okul dersim vardı, benden yardım için onunla gitmemi istemişti. Wa., polise, Ralf için kendisiyle gelmesini Uwe’nin istediğini söylemiş olduğunu ifade etti. Ama metni kendisi yazmamıştı, göz gerdirmişti. Wa.“Söylediğim gibi, eğer böyle söylemişsem, o zaman bu ifadeye dayanabiliriz.“ dedi. Götzl aktarmaya devam etti, Böhnhardt, Ralf’in o gün tutuklanmaması için Wa.‘nın kendisiyle yardıma gelmesi gerektiği anlamında bir şey söylemişti. Ardından Götzl, okuldan çıktıklarında, Bay He.‘nin okulun önünde bekliyor olduğunu, onunla beraber kırmızı bir arabayla Erfurt’a gittiklerini, yüksek sesle okudu. Wa. o süreci tekrar düşündüğünü ve Bay He.‘nin onlarla birlikte okulda olduğu fikrinde olduğunu söyledi. Götzl, orada, arabanın kime ait olduğunu artık hatırlamadığının yazdığını, salonda Mundlos’tan bahsettiğini söyledi. Wa. o tarihte kendisine plakayı söylediklerini ifade etti: J-AH. Sonra yüzde defa, özellikle bu aracı sormuşlardı, ama yüzde yüz söyleyebilecek durumda değildi. „Ama insan köşeye sıkıstırıldığında.“dedi. Götzl bunun ne anlama geldiğini sordu. Wa. orada karşılıklı fikir alışverişinin bulunmadığını, sadece tanık ifadelerinin yeraldığını söyledi. Götzl aktarmaya devam etti; tutanağa göre He. Erfurt’taki meslek okulunun önünde arabadan inmişti. Wa. salonda Wohlleben ile kendisinin tek buluştuğunu söylemişti. Wa.“Beyin, birbirleriyle uyuşmayan şeyleri de biraraya getiriyor.“ dedi. Kendisinin somut sorular sorulmasını tercih ettiğini söyledi. O anda kendini „köşeye sıkışmış“ hissediyordu, bir şey anlatması gerekiyordu ama hafızasında gerçekten bir şey yoktu.

Götzl tanığın orada, kısa bir süre sonra He.‘nin geldiğini ve Ralf ile karşılaşmadığını söylediğinin yeraldığını ifade etti. Wa. kendisinin dosyalara önceden göz gezdiremediğini ve onları inceleyemediğini söyledi. Orada oturmak ve kelime seçimini doğru hatırlamak zorunda olmak, „çok büyük bir baskıydı. Orada Wa.‘nın salonda söylediğinden farklı bir şey yazıyordu. Biraz gidip geldikten sonra Wa., 2011’de poliste verdiği ifadeleri temel almak istediğini söyledi. Götzl bunun nedenini sordu. Wa.“Çünkü şimdi beni tereddüte düşürdüler.“dedi. Ralf ile konuşup konuşmadığını hatırlamıyordu. O günün „sadece filmden bir kırıntı“ olduğunu, üstünden çok zaman geçtiğini söyledi. Poliste daha rahat bir ortam vardı, insan buradaki gibi köşeye sıkıştırılmıyordu, orada „kafası daha açık“tı, bu tekrarlansa hoş olurdu. Wa. bir yudum su içmeyi talep etti. Bunu saat 14.50’ye kadar verilen bir ara izledi.

Soru üzerine Wa., şu anda söylemenin zor olduğunu, kendisinin Erfurt’a gittikleri fikrinde olduğunu ama Ralf ile konuşup konuşmadığını tam olarak hatırlamadığını ifade etti. Götzl, Wa.‘nın tekrar ne zaman dairesine gittiğini sordu. Wa. „İlk olarak akşam.“dedi. Wohlleben gelene kadar ne kadar süre geçtiğini hatırlamıyordu. Götzl, orada arabayla Jena’ya döndüklerinin ve Ralf’in ve kendisinin evlerine gittiklerinin yazdığını söyledi. Wa. bunu hatırlayamadığını söyledi. Erfurt’a ve Mundlos’un evine gitmişti, ama arada ne olduğunu hatırlamıyordu. Götzl, insanın kendine salondaki ve polisteki farklı ifadelerin sebebini sorduğunu söyledi. Wa. hatırlama problemi olduğunu ifade etti. Burdaki şartların polistekinden farklı olduğunu söyledi. İlk olarak Mundlos’a mı, daireye mi gittiğini tam olarak söyleyemiyordu. Götzl o tarihte niçin böyle söylemiş olduğunu sordu. Wa.“Çünkü belki o tarihte emindim.“dedi. Götzl şimdi, eve ilk olarak akşam gittiği ifadesi ile ne yapılması gerektiğini sordu. Wa., neler olduğunu bilse söyleyecek olduğunu ifade etti ve “Yapamadığımı siz de görüyorsunuz.“dedi. Sonrasında bununla hiç ilgisi olmamıştı, üstünden uzun yıllar geçmişti. Götzl tutanakta, Ralf’in arabasının evin önünde olduğunu farkettiğinin, evde de Ralf’i bulduğunun yazdığını söyledi. Wa.“Polisle konuyu bu şekilde çalıştığımızı sanıyorum.“ dedi. Belki onlar kendisine daha somut sorular sormuşlardı. Götzl, konunun onun gerçeğe uygun ifade vermesi gerektiği olduğunu söyledi. Wa., Götzl’ün bunun tamamen farklı bir durum olduğunu anlamadığını ya da anlamak istemediğini söyledi. Poliste de bunu tam olarak hatırlamadığını söylemişti. Tanık ifadeleri özet haline getirilmiş, bilgisayarda yazılmış ve hazır hale getirilmişlerdi. Kısa formda yazılmıştı. Ancak bu yüzden ne bu tanık ifadeleri yalan söylüyordu ne de diğerleri.

Götzl, o gün her hangi bir vakitte arabanın evin önünde durup durmadığını sordu. Wa. tam olarak hatırlamadığını söyledi. Götzl aktarmaya devam etti, Ralf ile buluşmuşlardı, o kalmamıştı ve halledecek bir kaç şeyi daha olduğunu söylemişti. Daha sonra akşamın geç saatlerinde eve geldiğinde, ona bu hareketliliğin nedenini sormuştu. Üçünün kaçmak zorunda kaldıklarını, onlar hakkında endişelenmemesini söylemişti. Wa.“Böyle olmuş olabilir ama şu anda kesin olarak hatırlayamıyorum.“dedi. Wa., Götzl’ün onun bu durumunu zaten erken saatlerde öğrendiğini, soruları onun için daha kolay olacak şekilde formüle edebilecek olduğunu söyledi. Götzl „Ne için daha kolay?“diye sordu. Wa.“Benim hatırlamam için.“dedi. Tanık o anda lafı dolandırıyordu ve sonrasında ise polisteki ifadelere dayanması gerekiyordu, „o zaman her şey tamam“ oluyordu. Götzl ona, bunun bu şekilde yürüyebileceğini nasıl düşündüğünü sordu, onun ögrenmek istediği Wa.’nin hatırladıklarıydı. Wa., Götzl’in laf arasında ima ettiği gibi yalan söylemediğini ifade etti. Götzl, neden kendisinin onun polisteki ifadelerine dayanması gerektiğini sordu. Wa.“Tamam, şimdi benim mi oraya oturmam gerekiyor, sıra buna mı geldi?“ diye sordu. [sanık sırası kastediliyor]. Götzl “Şimdi orada biraz durun, ben bunu aydınlatmak zorundayım ve sizi benimle bu tonda konuşmaktan men ediyorum.“dedi. Wa.‘nın bununla ne demek istediğini sordu. Wa. polisin ona endişelenmemesini, 1998 ile ilgili olarak bir daha ona gelmeyeceklerini söylemiş olduğunu ifade etti. Polis memurları önceden onun tanık ifadesine göz gezdirebilirdi, normal tanıklar değil. Onların hafızalarını tazeleme şansları vardı, kendisinin değil. Götzl güldü ve “Bunlar Bay Stahl’dan gelen suçlamalar.“dedi.

Stahl tanığın dışarı çıkarılmasını talep etti, bir aktarımın ele alınması ile ilgili şikayetini bildirmek istiyordu. Stahl, tanığın aktarmada yeralanlar anlamına gelen şeyler söylediğini ifade etti: „o bana üçünün kaçması gerektiği, benim endişelenmem gerektiği anlamına gelen şeyler söyledi.“demişti. Götzl aktarmanın yanlış olmadığı şeklinde karşılık verdi. Başsavcı Diemer bunun, o dönemde bu şekilde kullanılmış ve bugün aynı şekilde kullanılmayan bir ifade ile ilgili tamamen yasal bir aktarım olduğunu söyledi. Wohlleben’in Savunma Avukatı Schneiders, Stahl’ın yardımına koştu. Müdahil Avukat Lunnebach, tanığın bu sabah “üçünün ortadan kaybolmaları gerekiyordu.“ deyip demediğini sordu. Avukat Link bir kez daha, Wa.‘nın, polisteyken emin olduğu yoksa bu sekilde ifade vermeyecek olduğu şeklindeki ifadesine işaret etmek istediğini söyledi. Tanık tekrar salona geldi. Götzl, tutanaktaki cümleyi sordu. Tanık, poliste sakince konuşabileceği daha rahat bir ortam olduğunu tahmin ettiğini söyledi. Götzl tutanağın sonunda şunu bulduğunu ifade etti: “Ralf de benim bu konuda daha fazla konuşmamı istemedi.“.Wa., bunun çok mümkün olduğunu, bu konuda konuşmadıklarını söylemesinin „sembolik olarak“ bu anlama geldiğini söyledi. Götzl, Wa.‘nın iki dairenin anahtarını da attığını, yapması gerekenin de bu olduğunu hatırladığını sandığını, aktardı. Wa. yüzde yüz bir şey hatırlamadığını söyledi. Götzl tutanakta, onun diğerlerinin nerede kadıklarını söylemesi için VS’den çok defa para aldığının yazdığını söyledi. Wa. kendisinin iki defa olarak hatırladığı cevabını verdi. Parayı almıştı ama onları bulmaya çalışmamıştı. Götzl, „kart“ konusunun VS’de konuşulup konuşulmadığını sordu, Wa. olumsuz cevap verdi. Götzl, bunun Mundlos’un babası ile bağlantılı olarak konuşulup konuşulmadığını sordu. Wa. onun Thüringen UA’daki (Thüringen Araştırma Komisyonu) sorgulamada konuştuğunu ve onların Wa.‘ya, kendisine, sormaları gerektiğini söylemiş olduğunu ifade etti. Orada bir çok şey Bay Mundlos tarafından işin içine sokulmuştu.

Holger G. ile ilgili olarak Wa., onu tanıdığını, bir defasında onu Hannover’de ziyaret ettiğini söyledi. O daha önce Jena da yaşıyordu ve bazen evlerine geliyordu. Sakin bir insandı. O, Wohlleben’in ve ayrıca Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin de arkadaşıydı. Götzl, Wohlleben’in en yakın arkadaşlarını sordu. Bunu söylemek zordu, çok geniş bir çevresi vardı, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin kesin olarak onun en yakın arkadaşları olduğunu söyleyemiyordu. Başka arkadaşları da vardı, aşırı sağ olmayan normal kişiler: “Her zaman karışık“tı. Götzl, Wa.‘nın onun kız arkadaşı olduğu dönemde, en yakın arkadaş olarak kimlerin sayıldığını sordu. Sürekli bir değişim söz konusuydu; Anke He. evlerine gelmişti, Sindy He., Conny Ko., bunlar gayet normal arkadaşlardı. Elbette Kapke de arkadaş çevresindeydi. „Pogromly“ oyununun kendisine bir şey ifade edip etmediğinin sorulması üzerine Wa., bunu basından bildiğini söyledi. Bodrum’da üç-dört oyunları vardı. Soru üzerine, bir defa oynadıklarını, orada kendisi, Beate, iki Uwe ve Ralf’in bulunduğunu söyledi. André’nin orada olup olmadığını hatırlamıyordu. 1997/98 yılları olduğunu sanıyordu. Kendisi onlarlayken oyunun satılması hakkında konuşulmamıştı. Oyunu yaratanın sorulması üzerine Wa., bir anda ortaya çıktığını, kendisinin de kimin yaptığını sormadığını söyledi. Götzl, polis sorgulamasında Wa.‘nın oyunu sadece medyadan tanıdığını söylediğini ifade etti. Wa. düşünmek için biraz zamanı olduğunu söyledi, oyunu bir defa oynamış oldukları kesindi. Götzl, üçünün kaçışına yardımcı olunduğu suçlamasının, daha sonra tanıdık ve arkadaş çevresinde konuşma konusu haline geldiğinin doğru olup olmadığını sordu. Kendi çevresinde bununla ilgili konuşulmamıştı. Federal Savcı Diemer’in sorusu üzerine Wa., kendisinin üçüyle Ralf kadar yoğun bir ilişkisi olmadığını doğruladı. Ralf akşamları onlarla lokantalara da gidiyordu.

Yüksek Başsavcı Weingarten, tanığa bir şey göstermeyi talep etti. Thüringen Anayasayı Koruma Dairesinin bir notu vardı, üstünde „kaynak koruma“ yazan kırmızı bir damga vardı ve „VS gizli“ ve „üçlü vaka“ kayıtları vardı. Bu belgede el yazısıyla düşülen notlar görülüyordu. Wa. bununla ilgili olarak, kendi yazısı olabileceğini söyledi. Weingarten, bir muhbir ile buluşulduğunun ve onun söz konusu notu teslim ettiğinin yazdığını, söyledi. Wa. bu beye VS tarafından bir not verildiğini hatırlamadığını ifade etti. Weingarten, notta özellikle Jürgen He. ile ilgili bilgilerin yeraldığını söyledi ve Wa.‘nın buna dair ne söyleyebileceğini sordu. Wa. „bu bizim normal arkadaş çevremizdi.“dedi. O her zaman eşi ve kızkardeşiyle beraberdi, bu kişiler sahip oldukları normal arkadaşlardı. Conny Ko.‘nun ve Jürgen He.‘nin evlerine geldiğini hatırlıyordu. Weingarten notta, not yazılı kağıdı verenin Wohlleben’in Peugeout’yu çocuk yuvasında beraber zaman geçirdiği He. [Jürgen] isimli bir arkadaşından ödünç aldığını söylediğinin yazdığını aktardı. Wa. bunun kendisini afallattığını söyledi, bir şey hatırlamıyordu. Weingarten, nota göre muhbirin daha 1998 Ağustosunda VS ile buluşmuş olduğunu söyledi. Wa. orada ilk buluşma tarihi olarak Eylül’ü vermişti. Wa. eğer bundan önce bir buluşma gerçekleştiyse bunu hatırlamadığını söyledi. Weingarten, dosyalarda yazdığına göre, Kapke’nin lider rolünün Wohlleben tarafından kayıtsız şartsız kabul edilmiş olduğunu söyledi. Wa. bu konuda bir şey hatırlamadığını söyledi. Ardından bir VS notu hakkında konuşulmaya başlandı, buna göre, ö ismi verilmeyen bir kişi Pazar günü Wohlleben’e gittiğini, onun hala uyuyor olduğunu, aslında kendisinin oyunu teslim alması gerektiğini söylemişti. Bunun üzerine bu kişi, Jule ile önce Katharinenstraße 12’ye gitmişti. Wa. bunun Jürgen He.‘nin dairesi olması gerektiğini söyledi. Weingarten sonra Fuchssteinweg 18’ye gittiklerini aktardı. Weingarten,“bilinmeyen yazar“ın, bu kişinin ve Jule’nin, evinde oyunların depolandığı Jürgen He. diye birini almaya gittiklerinin yazmış olduğunu söyledi. Wa. bir şey hatırlamıyordu. Wa. kendisinin Ralf ile Jürgen’de gittiklerini hatırlıyordu, bunun dışında oraya kiminle gitmiş olması gerektiğini hatırlamıyordu. Bunu saat 16.10’a kadar verilen bir ara izledi.

Sonrasında Weingarten, Wa.‘nın polis memurlarının tanık ifadeleri ile önceden hazırladıklarını nereden bildiğini sordu. Bunu basından öğrenmişti. Müdahil Avukat Lex, tanığın bugünkü sorgulamaya nasıl hazırlandığını sordu. Wa. çok heyecanlı olduğunu, sağlıklı düşünemediğini söyledi. İnternette devamlı güncel durumun nasıl olduğunu okumuştu, ama hiç bir ifadeye göz gezdirmemişti. Lex biraz önce hakkında konuştuğu polis sorgulamasının kendisine sunulup sunulmadığını sordu. Wa. onu yazılı olarak görmediğini, ama poliste uzun süre kaldığını ve bu yüzden hatırladığını söyledi. Araştırma Komisyonu nedeniyle de internette çok şey okumuştu, orada sık sık Bay Mundlos’un onun ismini telaffuz ettiği görülüyordu. Bir avukata danışmamıştı. Savunmadan biri iletişim kurduğunu da reddetti. Soru üzerine Wa., bir defasında sosyal ağlar üzerinden Kapke ile yazıştığını çünkü, kendisiyle ilgili ne olduğunu öğrenmek istediğini söyledi. Bu, polis sorgulamasından önce gerçekleşmişti. Wohlleben’in 1998’de kredi aldığını hatırlamıyordu. O dönemde mali durumları çok iyi değildi, ama kredi almak hakkında konuşmamışlardı. Lex bir nottan alıntı yaptı, Thüringen VS’un verdiği ipucu, Kapke’nin, Wohlleben ve iki yoldaşının üçlüyü desteklemek için kredi aldığını söylüyordu. Wa. bu konuda bir şey bildiğini reddetti. Lex, dosyalarda Wa.‘nın hesaplarının dökümünün olduğunu söyledi. Özellikle 2008’den sonra farklı banklarda çok sayıda hesabı bulunuyordu, bunun nedeni neydi? Wa. cevap vermek istemedi, bu kişiye özel bir şeydi. Lex, cevap almak istediğini, konunun VS ile kurulan iletişim ile ilgili olduğunu söyledi. Ne kadar süre devam ettiği ve Wohlleben’in ödemelerinin de dahil olup olmadığı açık değildi. Klemke soruya itiraz etti ama Götzl Lex’in sorusunu somutlaştırmasına izin verdi. Wa. VS’dan para almadığını söyledi ve Wohlleben’e yapılan para transferi de söz konusu değildi.

Araba yolculukları ve „Pogromly“ oyunu ile ilgili olarak Lex, Wa.‘nın Tino Brandt ile beraber yapılan bir araba yolculuğu hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Wa. buna olumsuz cevap verdi. Lex’in“Fuchssteinweg“ adresini „Fuchsturmweg“ olarak düzeltmesinin ardından da, Wa. Brandt araba yolculuğu yaptığını hatırlamadığını söyledi. Lex, Conny Ko.‘nun hiç araba tamir edip etmediğini sordu. Onun özel hayatında araba, ya da Wohlleben’in arabasını, tamir edip etmediğini bilemezdi ve bilmiyordu. Lex, dosyalarda Wa.‘nın söz konusu kişiler Kapke, Wohlleben ve Ko. ile çesitli defalar görüştüğünün tespit edildiğini aktardı. Bu tutum, onların izlenmekten kurtulmaya çalıştıklarını sonucuna varılmasına neden oluyordu. Wa. bunu hatırlayamadığını söyledi. İzleniyor olma hakkında konuşulduğunu da reddetti. Lex Schäfer Raporundan aktarma yaptı, 2.6.1998 tarihinde Wohlleben ve Wa.‘nın beraber yaşadıkları ev aranmıştı, ikisi de üçünün kaldığı yer hakkında bir şey söylememişti ve camia hakkında hiçbir bilgi vermemişti. Wa. böyle bir ziyaret hatırlayıp hatırlamadığı yönündeki soruya olumsuz cevap verdi. Lex Wa.‘dan biraz çabalamasını talep etti. Wa.“On beş dakika kendi içime de dönsem, size yine aynı cevabı vermek zorunda kalırım. Maalesef bununla yetinmeniz gerekiyor.“dedi. Ardından Lex, LKA çalışanı Wunderlich’in Thüringen Araştırma Komisyonunda, Wa.‘nın onun polis olduğunu bilmediği „kılık değiştirilmiş“ halde gerçekleştirilen bir görüşmeden bahsettiğini aktardı. Görüşme Jena’da gerçekleşmişti. Brifing sırasında Wunderlich ona polis olduğunu söylemişti. Wunderlich’in yanında Thüringen VS’u temsil eden bir kişi vardı. Wa. bir brifing hatırlayamadığını söyledi, sadece iki buluşmayı hatırlıyordu. Lex, Wa.‘nın anlattığına göre, VS ile buluşmaların 30 saniye içinde sona erdiğini söyledi. WA.‘yı kimin konuştuğunu, adamlardan birinin konuşmayı yönetme işini üstlenip üstlenmediğini söylemeye teşvik etti. Wa. sadece görüşmeyi hatırlamadığını tekrar edebileceğini söyledi. Lex, Wa.‘ya bir aktarımda bulunmak istedigini söyledi Wa.“Benimle ilgili aktarımda bulunmanizi istemiyorum.“dedi. Götzl Wa.‘ya, „aktarım yapma“nin teknik bir terim olduğunu, suçlamak ile bir ilgisi olmadığını açıkladı. Lex, Wunderlich’in 200 mark ödendiğinden bahsettiğini aktardı. Wa. 100 mark konusunda ısrarlı olduğunu söyledi. Lex, Wa. için miktarin ilgisiz olup olmadığını sordu. Wa. „Söylediğim şeyi kısaca okursanız sevinirim, çok fazla para kazanmıyordum, o zaman sahip olunan her mark insanı mutlu ediyordu.“ dedi. Wa. soru üzerine, Wunderlich ismini hiç kimse ile bağlantıramadığını söyledi. Lex, „Ama iki kişi vardı, değil mi?“ diye sordu. Wa. „Evet, ama her defasında aynı kişiler olup olmadıklarını hatırlamıyorum.“dedi. Ardından Lex, Thüringen Araştırma Komisyonunda Norbert Wießner‘in sorgulamasından aktarma yaptı, Wa. ile beş- altı defa buluştuğunu söylüyordu. Wa., iki buluşma da ısrarlı olduğunu, diğerlerini hatırlayamadığını söyledi.

Avukat Prosotowitz, Wa.‘nın ona eşlik ederek Ralf‘e yardım edip etmediğini sordu. Wa. sadece daire konusunda yardım edebilecek olduğunu, bunun dışında gerçekten bir yardımın söz konusu olmadığını söyledi. Prosotowitz, onun üçünün ortadan kaybolmaları gerektiğini ilk olarak akşam öğrendiğini söyledi ve o halde ne olduğunu bilmeden önce niçin giysi almak üzere Zschäpe’ye gittiğini sordu. Wa. o tarihte bunu yapmış oldugunu söyledi. Prosotowitz, sorgulama tutanağında, tanığın daha sonra Wohlleben ile onların durumunun nasıl olduğunu konuştuğunun yazdığını söyledi. Wa. bunun VS ile bir ilgisi olmadığını, sadece sormuş olduğunu söyledi. 2007‘de onların tekrar Jena’ya dönebileceklerine dair bir bilgi de gelmişti. Soru üzerine Wa., bu bilgiyi basından aldığını söyledi. Prosotowitz, Wa.‘nın bunu nerede okuduğunu hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Wa. internette çok şey okuduğunu ama hangi sayfada olduğunu hatırlamadığını söyledi. Prosotowitz, Wa.‘nın bugün, Bayan Mundlos ile görüşmesi hakkında bir şey hatırlamadığından bahsettiğini söyledi, Wa. bunu doğruladı. Prosotowitz, ancak poliste görüşmeyi hiç yapmadığını söylemiş olduğunu, bu durumda hangisinin doğru olduğunu sordu. Wa. “Kusura bakmayın ama, cümleleri ihtiyacınıza göre sıralıyorsunuz.“dedi. Prosotowitz soruyu tekrarladı. Wa.“Ne söylemeliyim?“ diye sordu. Prosotowitz “Gerçeğin ne olduğunu.“dedi. Klemke soruya itiraz ettiği için tanığın salondan çıkması gerekti, Götzl yine de sorunun sorulmasına izin verdi ve tanık tekrar salona döndü. Wa. hatırlayamadığında ısrarlı olduğunu söyledi. Prosotowitz,Wa.‘nın poliste Wohlleben’den ayrılmış olduğunu söylediğini aktardı. Wa.“Bugün Ralf’in benden ayrıldığını söyledim ve böyle söylemeye devam ediyorum.“dedi. Prosotowitz, o halde Wa.‘nın polise yanlış ifade mi verdiğini sordu. Wa.“Bunların konuyla ilgili olmayan şeyler olduklarını düşünüyorum.“dedi. Götzl, bunların konuyla ilgili olup olmadıklarını değerlendirmenin Wa.‘ya düşmediğini söyledi.

Avukat Wierig, Wa.‘nın orada yüzünü sakladığını gözlediğini ve biraz önce, polisin ona kendisine dikkat etmesini söylediğinden bahsettiğini ifade etti. Wa. Jena’da teşhir edildiğini, şehrin orta yerinde resimlerinin asıldığını söyledi. Polise gitmişti ve ne yapılabileceğini sormuştu, yardımcı olunamayacağı söylenmişti. Yüzünü göstermemeye dikkat ediyordu çünkü bir ailesi vardı. Wierig, ilginin mi canını sıktığını yoksa bir nedenle misillemeden mi korktuğunu sordu. Wa. basından korkması için bir nedeni olmadığını, konunun kendisi ve ailesi olduğunu söyledi. Wierig, burada ifade verdiğinde eski arkadaş çevresinden birini kızdırabileceği yönünde endişeleri bulunup bulunmadığını sordu. Wa. bu yönde fazla endişesi olmadığını söyledi, endişelendiği daha çok „diğer taraf“tı, “Jena’da yaşayan çok sayıda solcu“ydu. Eski arkadaş çevresinden korkacak bir şeyi olduğunu düşünmüyordu. Wierig, yani Wa.‘nın hakkında hiçbir şey bilmediği ve endişeye kapılmış olduğu, 30-40 dakikalık Erfurt yolculuğu konusunu sorgulamadığını söyledi. Wa. suskun kaldı ve sonra o güne dair başka bir şey hatırlamadığını, gelecek diğer soruların „işte buldum!“ dedirtecek bir sonuç vermeyeceğini söyledi.Wierig, Wa.‘nın kısa süre önce Zschäpe’nin evinde bir defa bulunduğunu söylediğini ve ardından Mahkeme Başkanı ona dairenin bir fotoğrafını gösterdiğinde daireyi tanıdığını, ifade etti. Wa.“Hemen değil, bazı eşyalar tanıdık geldi.“dedi. Hakim ona silahları sorduğunda, resim olmadan hatırlayamamıştı. Resimler ile daha iyi çalışabiliyordu. Wa. üç hafta önceki olayları bile hatırlamadığını ve söz konusu tarihin 1998 olduğunu söylemesi üzerine Wierig, kendisinin Wa.‘dan daha yaşlı olduğunu ve onunla hemen hemen aynı yaşlardayken bir defasında bir arkadaşının araba kazası geçirdiğini söyleyen bir telefon geldiğini ve her ayrıntıyı hatırladığını ifade etti. Wa.,“Bu bir yorum meselesi ve bence bu ifadeler dahilinde bunu işe karıştırmamalıyız.“ dedi. Wierig, buna Mahkeme Başkanının karar vereceğini söyledi. Ardından, Wa.‘nın bazı şeyleri doğru hatırladığını bazı şeyleri ise hiç hatırlamadığını, bunun birbiriyle uyuşmadığını söyledi. Kendisi, Wierig, bu durumu korku ile açıklamaya çalışmıştı ama Wa.‘nın bir korkusu da yoktu. Wierig, „Sonuçta bunun böyle bırakılıp bırakılmayacağı başka bir mesele, ama buna karar verecek olan ben değilim.“dedi.

Müdahil davacılar tarafından Wa.‘ya, daireye gitmesini gerektiren nedenler hakkında bilgisinin olup olmadığı soruldu, Wa. buna olumsuz cevap verdi. Avukat Scharmer, 1997-99 yıllarında arkadaş çevresinde kontrol, gözetleme ve izleme konularının konuşulup konuşulmadığını sordu. Wa. buna dair bir şey duymadığını söyledi. Gün dönümü şenliğindeki kontrollerde polisin hazır bulunduğunu ama kişisel olarak kendisini izleniyormuş gibi hissetmediğini, bu yüzden bunun konuşulmadığını söyledi. Böylesi kontrollerin kendisi için gündelik bir olay olduğunu reddetti. Scharmer “Sonrasında da tek kelime konuşulmadı mı?“diye sordu. Wa.“Eğer kontroller konusuna takılıp kalmak istiyorsanız, buyrun. Ben burada bir şeyleri çözmeye çalıştığımız bir davada olduğumuzu sanıyorum, soruları siz soruyorsunuz.“dedi. Scharmer, tanığın orada hatırladıklarını anlatması gerektiğini söyledi. Wa., polisin kötü olduğunu mu söylemesi gerektiğini sordu. Scharmer, konunun onun hatırladıkları olduğunu tekrarladı. Wa., tam olarak neden bahsedildiğini bilmediğini söyledi. Götzl Wa.‘yı, soru soranla tartışmasının değil soruya cevap vermesinin daha iyi olacağı yönünde uyardı. Wa., Scharmer’ın VS konusunun genel olarak konuşulup konuşulmadığı yönündeki sorusuna olumsuz cevap verdi, bu yüzden VS görevlilerini de ayırt edemiyordu. Scharmer „Pogromly“ oyununun içeriğini sordu. Wa., bunun Monopoly oyununun bir versiyonu olduğunu, dört tren istasyonunun adlarının Auschwitz, Buchenwald, „bilmem ne“ olduğunu ve ayrıca „yahudinin hapse girmesi“ gerektiğini anlattı. Scharmer, Wa.‘nın Auschwitz’i hapis ile bir düşünüp düşünmediğini sordu. Wa. “Yani, toplama kampı.“dedi. Wa. arada bir fark olduğunu doğruladı. Scharmer, bunun hakkında konuşulup konuşulmadığını sordu. Scharmer, Wa.‘nın tren istasyonlarının toplama kamplarının adını taşıdığı bir oyun oynadığını ve sonra bu konuda hiç konuşulmadığını söyledi. Wa. „memnuniyetle tekrar“ ediyor olduğunu; o sırada genç olduğunu, buna dahil olup soru sormadığını ifade etti ve „böylece sorunuzun cevaplandığını sanıyorum“ diye ekledi. Scharmer, insanın sorgulamadan da, bir konu hakkında konuşabileceğini söyledi. Wa. tam olarak ne konuşulmuş olduğuna dair şey söyleyemeyecegini ifade etti. Scharmer, Wa.‘nın biraz önce bu konuda bir şey konuşulmamış olduğunu söylediğini ifade etti. Wa.“Bilmiyorum.“dedi. Tanık dışarı çıktı. Ardından Götzl, sorulmayı bekleyen kaç soru bulunduğunu sordu. Bunu saat 17.27’ye kadar verilen bir ara izledi. Sonrasında Götzl tanığın salonda kalacağını ve ertesi gün devam edilebileceğini söyledi. Tanık ağladı ve bitkin olduğunu ve böyle yapılmasının kendisi için daha iyi olacağını söyledi.

Duruşma saat 17.35’te sonra erdi.

NSU Müdahil Davacıları bloğunun yorumu:
„Sorgulama aşırı sağ camiadan tanıkların çoğunun sorgulanmasından daha sert geçti. Tanık esas olarak hiçbir şey hatırlamadığını söyledi. Mahkeme Başkanı Götzl, bilhassa Walther iki yıl önce poliste geniş kapsamlı ifadeler vermiş olduğu için, kendisinin bu hafıza boşluklarını inandırıcı bulmadığını açıkça belli etti. … Mahkemenin Jena aşırı sağ camiasından tanıkların „hafıza boşluklarını“ artık inandıcı bulmuyor olması, Müdahil Davacılar tarafından memnuniyetle karşılandı.“