100. Duruşma Tutanağı – Duruşma Tarihi: 1. Nisan 2014

0

Bugünkü duruşmanın ilk bölümünde Reiner Bode’ye sorular sorulur. Bode yıllarca Nazi Tino Brandt’ın muhbir yöneticisi olmuştur; Thüringen Vatanı Koruma Timi’nin öncülerinden biriyle yürütülen ortak çalışma hakkında bilgi verir. Sorgulamada ayrıca Thüringen Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın, kayıplara karışmış Jena’lı Nazilerin, Brandt aracılığıyla izini sürme çalışmalarının başarısızlığı da konu edilir. İlk sorgulamanın sonunda müdahil avukatlar delillerin değerlendirilmesine ilişkin pek çok dilekçe verirler. Duruşmanın ikinci bölümünde Thomas Ro. dinlenir. Ro. kayıplara karışan trioya, 1998 yılında, saklanabilmeleri için Chemnitz’deki dairesini haftalarca onların kullanımına açmıştır ve bu süre zarfında Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt ile dostane bir diyalog kurmuştur. Sert geçen sorgulamada Ro.’nun „Skinheads Chemnitz“ deki rolü ve aynı şekilde „Blood & Honour“ ile olan özel ilişkisi ele alınır.

Tanıklar:
Reiner Bode (Tino Brandt’ın Eski muhbir yöneticisi); 28.02.2013 tarihinde Alman Federal Meclisi Araştırma Komisyonu’nun önünde verilen ifadenin raporu ile karşılaştırınız.
Thomas Ro. (Trioya 1998 yılında Chemnitz’de saklanacakları bir yer sağlamıştır.)

Duruşma saat 9:50’de başlar. İlk tanık Thüringen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (TLfV) eski çalışanlarından Reiner Bode’dir. Bode, zaman zaman muhbir Tino Brandt’ın yönetimini üstlenmiştir. Bode, „kaynak kişi“ Tino Brandt’la ilgilenme işini yaklaşık olarak 1994 yılında „Araştırma ve Reklam“ bölümünden almıştır. Önce kademece onun üstü olan meslektaşı Fr. ile birlikte Brandt’a yol göstermişlerdir. Bode, Tino Brandt ile yüzde doksan kendisinin ilgilendiğini söyler. Brandt, „aşırı sağcılık“ alanındaki tek kaynaktır; aslında „aşırı solculuk“ alanında çalışmıştır. Bilgisi gereği elektronik posta kutusu sistemleriyle alakadar olmuştur; o zamanlar „Thule-Netz“ adıyla bilinen bir iletişim ağı söz konusudur. Brandt’a „Thule-Netz“e katılması talimatı verilmiştir. Bode, 1998 yılında bir zamana değin, en azından üçlünün Jena’da kaybolduğu döneme değin Brandt’ın idaresini üstlenmiştir. Üçlünün izleri Brandt’ın aracının kullanılması yoluyla kaydedilmeye çalışılmıştır. Araç, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın (BfV) iz kaydetme cihazı ile donatılmıştır. Kaynak kişiye, aracı André Kapke’nin kullanmasını sağlaması görevi verilmiştir; bu şekilde Kapke’nin onları üçlüye götürmesi umut edilmiştir. BfV’nin iz takip biriminden bir ekip ile TLfV’nin gözetleme biriminden bir ekip izleme işine eşlik etmiştir. Sonuç bilinmektedir: Kapke onları üçlüye götürmemiştir. Götzl, Bode’ye kurumun o zamanki yapılanmasını sorar. Bode kendisinin aslında 21. bölüme dahil olduğunu ve solcu kaynaklarının olduğunu söyler. O, yapılanma buna izin verdiği ölçüde, 1994’den bu yana Brandt’ın yanında „sürekli yardımcı kişi“ olarak çalışmıştır. Eskiden bunların pek ayrımına gidilmezdi. O zamanlar aşırı sağcılık alanında sorumlu kişi Fr.’di, Schr. ile Sch. de bu alanda çalışmaktaydı. Muhbir kişilerin idaresi işini Fr., Zw. ve sonra Wießner üstlenmiştir. Wießner aslında araştıma ve reklam bölümünden sorumludur, fakat bu bölüm daha sonra kaldırılmıştır. Bir soru üzerine Bode, Brandt’ı tahminen 1998 yılında teslim ettiğini, fakat dosyalara bakma fırsatının olmadığını söyler. 2000 ya da 2001 yılında bir kez daha kaynak kişi ile görevlendirilir; aslında bu kişinin işine son vermelidir. Bode, Brandt’ın işine son verilmesine ilişkin sadece spekülasyonlarda bulunabileceğini söyler. Roewer [TLfV’nin eski başkanı] böyle olsun istemiştir. Bode, Wießner ve Roewer arasındaki güven ilişkisinin hasar gördüğünü tahmin etmektedir. Roewer, meslektaşı Wießner’e güvenmediği imasında bulunmuştur; onun sadık biri olmadığını zannetmektedir. Roewer bu konuda herhangi bir açıklama yapmamıştır; fakat zaten meseleleri daha yakından izah etmek gibi bir üslubu yoktur. Brandt’tan vazgeçmiştir; çünkü kimi yapıların tasfiye edilmesi söz konusu olmuştur; kurumda daha köklü yapılanmalara gidilmiştir. „Aşırı eğilimler alanında“ iki kaynağın yönetilmesi illaki „faydalı“ bir şey değildir. Brandt’la genellikle haftanın bir günü görüşmüştür; fakat herhangi bir sebep ya da üstünde durulması gereken sorular gündeme gelirse o zaman daha sık görüştükleri olmuştur. Genelde perşembe akşamları buluşmuşlardır. Kaynak kişi, en başında olmasa bile tüm süre boyunca Coburg’da bulunmuştur. Aşırı sağcı bir yayınevinde çalışmıştır. Bu yüzden de Coburg’a yakın bir yerde buluşmak daha makul olmuştur. Farklı mekanlarda buluşulmuştur: Park yerleri, lokantalar, oteller. Bazen Brandt’ın arabasıyla Thüringen’in içine kadar girmesine izin vermiş ve yarı yolda buluşmuşlardır; sonuçta kaynak kişinin hareket imkanı vardır. Brandt ilk başlarda gerçekten çok gençtir, 20 yaş civarındadır. Politik fikirleri çoktan oluşmuş, yerleşmiştir; fakat kişiliğinin oturmuşluğundan söz edilemez . Brandt, ikna olmuş bir Neonazi, aşırı sağcı biridir. Bode, Brandt’ın ilk başlarda onlarla oynayabileceğini düşündüğünü söyler. Brandt „reklam aşamasında „kendini ifşa“ etmiştir; bu büyük bir talihsizliktir onun için; çünkü karşısındaki de diğer kaynak kişilerden biridir. Bu kişi „alarm verir“ ve diğerlerine anlatır. Sonra bunun üstesinden gelirler; fakat ilk zamanlar buluşmalar kendisi tehlike altında olmasın diye gözetleme grubunun yardımıyla olmuştur. Brandt bütün bir camiaya mı kendini ifşa etmiştir, neticede bunu bilmiyorlardır. Sonra sadece Brandt’ın o söz konusu kişiye kendini ifşa etmiş olduğu izlemine kapılırlar. O ve Fr. sürekli kuşku içinde olduklarından buluşmalarda dikkat edilebilecek her şeye dikkat etmişlerdir. Buluşmaların nerede olacağını hemen öncesinde söylemişlerdir ve onu izlemeye almışlardır, hatta bazen izleme ekipleri de buna katılmıştır. Bir soru üzerine Bode, Brandt’ın kendini nasıl ifşa ettiğini bilmediğini söyler; fakat söz konusu kaynak kişi bunu kendi muhbir yöneticisine iletmiştir; o kişi ise onlara şöyle demiştir:“Lakin kaynak kişi hakkında konuşma iznim yok.“ „Neonazi“ ile kastedilenin ne olduğu sorusuna Bode, Brandt’ın hayatı boyunca başka bir şey yapmadığı yanıtını verir. Ailesi dışında sadece aşırı sağcı çevre ile diyaloğu olmuştur; „yüksek derecede kişilerle“ tanışıklıklar da bu diyaloğa dahildir. Bu da „Nation & Europa“ (Ulus & Avrupa) için yapılan işi vurgulamaktadır. Bu işe öyle herkes alınmaz, sadece bu işe tümüyle bağlı olan biri alınır. Brandt’ın bütünüyle ikna olmuş bir Neonazi olduğundan şüphe yoktur. Brandt’ın onlarla oyun oynayabileceği düşüncesini net ifadelerle değiştirmişler, ona para teklif ederek onu „ayartmışlardır.“. Brandt, „hain ve aşağılık kompleksine“ sahiptir. Onu „beslemişlerdir“; fakat bilgi taşımaması durumunda „para çeşmesini“ kapatacaklarını da ona belirtmişlerdir; Brandt’ın elinde onlara ulaştıracağı bilgiler olduğundan hareket etmişlerdir. Böylece birlikte çalışmaları kolaylaşmıştır. Daha sonra kimi sorunlar yaşanmıştır; çünkü Brandt „ipleri bütünüyle elinde tutan“ kişi olmuştur. İlişkiler ağını iyi kurmuştur; muhtemelen onu parasal anlamda iyi donattıkları için camiada söz sahibi biri olmuştur. Bunu istemedikleri için camiada önemli buluşmalar olduğunda onlar da onunla buluşmalar kararlaştırmışlardır. Brandt görevinin elinden alınacağı tehditi karşısında çıkıp gelmiştir. Brandt, tüm gün boyunca bu camiada aktif görev almıştır; bu nedenle de „frene basmanın zor olduğu“ „çetrefilli bir yol“ söz konusu olmuştur. Kuşkusuz istedikleri başarıya ulaşamamışlardır. Brandt’ın bilgi sahibi olduğu izlenimini edindikleri konularda, diğer kuruluşlar da onlarla bilgi paylaşımına gitselerdi, o zaman onu „bir sandalyeye oturtup“ amaçlarına hizmet eden somut sorular sorabilirlerdi. Sonra Brandt, böyle bir şeyi düşünmemiş olduğunu söylemiştir. Brandt’ın bilerek mi bilgiyi kendine sakladığını ya da hatırlayıp hatırlamadığını çözememişlerdir. Biri yirmi dört saat aşırı sağcı camianın ilişkiler ağı içindeyse onunla haftada bir ya da iki gün yapılan görüşmelerde tüm bilgilerin „elde edilip kavranamayacağının“ anlaşılması gerekir. İlk başlarda kimi bilgileri kendine saklamaya çalıştığının farkına varmışlardır. Fakat ortak çalışmaları zamanla daha iyi bir hal almıştır; çünkü Brandt onların başka bilgilere sahip olduğunu da kavramıştır. Bir soru üzerine Bode, muhbirlerin „hain ve aşağılık kompleksine“ sahip olmasının gayet doğal bir şey olduğunu, buna genelde solcularda rastladıklarını, fakat sağcılarda da yaşandığını söyler. Temelde karşı oldukları devletle işbirliği içinde çalışmaya alışmaları gerekir. Bu bir tür şizofrenidir ve bunun acısını mali yardım dindirmektedir. Ne denli uzun süre bu işte çalışırlarsa bu kompleks o denli arka plana düşer. En sonunda Brandt’ta bu duygudan „sadece kalıntılar“ kalmıştır. Götzl, Bode’ye bunu nasıl temellendirdiğini sorar. Bode hiçbir zaman bu konu hakkında direkt konuşmadıklarını söyler; çünkü böyle bir durumda sadece dikkat çekmiş olurlar. Sonraları gayet basit bir şekilde Brandt’ın tümüyle çekincesiz camianın önemli kişileriyle telefon görüşmeleri yaptığı ve Bode duyabilsin diye telefonun sesini açtığı durumlar olmuştur. Brandt’a yapılan ödemeye ilişkin soruya Bode, ödenen meblağların ne olduğunu tam olarak söyleyemeyeceğini belirtir. Brandt diğerleriyle karşılaştırıldığında ödemenin en iyi yapıldığı kaynaktır. Belki bir kaynak kişiye daha benzer bir ödeme yapılmıştır. Brandt her koşulda „çok iyi kazanan“ biri olmuştur. Ayrıca ödenen masraflar dışında haftada 200 ila 400 DM arası para almıştır, bazen de „ekstra primler“ almıştır. Bode, diğer kaynak kişilerle karşılaştırıldığında oran doğrudur, der. Bode, ekstra primlere ilişkin örneğin Heß’i anma yürüyüşünde olduğu gibi kısa bir süre içinde bilgiye ulaşmak istediklerinde Brandt’ı „motive etmek için“ ona prim vaadinde bulunduklarını ki neticede Brandt’ın bu primi aldığı açıklamasında bulunur. Emniyet kuruluşlarını iyi bir şekilde bilgilendirebilmek için bu tür yürüyüşlerin peşinde olduklarını söyler. Söz konusu meblağnın boyutunu bilmemektedir. Brandt’a ödemesi hep buluşmalarla alakalı olarak yapılmıştır. Bir soru üzerine Bode, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe isimlerinin muhbirlerin yöneticileri tarafından uzun bir süredir bilindiğini söyler; çünkü kaynak kişi Brandt yönlendirilmesiyle Thüringen Vatanı Koruma Timi’nin (THS), her bölgeden „izlemeye değer bulunan“ kayda değer tüm öncüleri tanınmıştır. Brandt, Saalfeld-Rudolstadt’tandır ki burası Jena’dan biraz uzaktır. Brandt’ın Jena’da ağırlıklı olarak muhatap olduğu kişi André Kapke’dir, Gera’da ise Gordon Richter. Brandt’ın Saalfeld-Rudolstadt’ta aktif olması amaçlanmıştır. Brandt’ın eline THS’nin Gera ya da Jena, Stadtilm ya da Gotha Bölümlerine ilişkin bilgiler geçmiştir; fakat sadece Brandt aracılığıyla bu camianın „resmini çekme“ düşüncesinde olmamışlardır; aksine Gera ya da Jena bölgelerindeki diğer kaynak kişilerden de faydalanmayı umut etmişlerdir. Üçlünün kayıplara karışmasının ardından ise Jena bölgesine erişmeleri pek mümkün olmamıştır. Sonra kaynak kişi Brandt ile izleri kaydetmeye çabasına girişmişlerdir. Bunun illaki yolunda gitmesi gerekmiyordu ya da ihtimal dahilinde olması; çünkü Brandt’ın temelde Jena’yla hiçbir alakası yoktur; sadece söz konusu iyi diyalogları sayesinde Jena’yla bağlantıları vardır. En önemli kontak Kapke’dir; Kapke’nin onları araç sayesinde üçlüye götürmelerini umut etmişlerdir. Götzl, asıl bilgiler nelerdi, diye sorar. Bode, belli belirsiz hatırladığını söyler. Brandt, Kapke’nin başına söz konusu arabayı sarmayı başarmıştır. Yine de Kapke’nin gözetleyen ekip ortada olmadığı halde takip edildiğini hissettiğini ve „bunun onu sarstığını“ hatırlamaktadır. Bununla birlikte Kapke „rüzgâra maruz kaldığını“ ve gözetlendiğini bildirmiştir. Pek tabii ki bu camiadaki „ele başları“ gözetlendiklerinden yola çıkmış olabilirler. Hangi bağlamda Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe isimlerinin ortaya çıktığı sorusuna Bode, 1994 yılından itibaren THS’nin düzenli olarak buluşlamalar düzenlediğini ve bunların ağırlıklı olarak Saalfeld’in küçük bir yeri olan Gorndorf’ta „Am Weinberg“ adlı birahanede yapıldığını söyler. Orada camianın tamamı „biraraya gelmiştir: 70, 80, 90 kişi“. Ve yine bir gösteri bağlamında bu isimler gündeme gelmiştir. Bunlara Wohlleben ve Kapke isimlerini de dahil etmek gerekir. Bu camiayla uğraşan herkes pek çok kez bu isimleri duymuştur. Bode, Gera camiasına ilişkin isimleri hâlâ hatırlayabildiğini, fakat Gotha’ya ilişkin isimleri bilemediğini, bunun zamanın suçu olduğunu söyler. Götzl, Bode’ye tamamlanmamış kukla, stadyumdaki bomba ve bombalı mektuplar hakkında edinilen bilgileri sorar. Bode muhakkak ki diğer kaynak kişilere de sormuşlardır; fakat temelde sadece Brandt’tan söz edebilirler. Kuşkusuz ona bunu sormuştur; ama somut yanıtlar alamamıştır. Bunu normal karşılamıştır; çünkü olay Jena’da gerçekleşmiştir. Onun ne yaptığına dair herkesin bilgisi yoktur. Kimi tahminler mevcuttur; fakat fazlası değil. Brandt birini teslim ettiğinde bu kişinin şunu yapması olası, şunu yapması ondan beklenemez gibi şeyler söylemiştir: „Çünkü Jena’da somut bir bağlantısının olması gerekirdi.“ Götzl, başka kaynak kişiler edinmek üzere çabalamışlar mıdır, diye sorar. Bu türden çabalar hep oldu, der Bode, fakat „kurumda bir çatlak“ oluştuğundan beri „Araştırma ve Reklam“ bölümü dağıtıldı. Başkan çalışmadan memnun kalmamıştır. O ve Fr. sürekli şikayetçi olmuştur. Bir kaynak ancak ek bilgiler olduğunda kontrol edilebilmiştir; hiçbir zaman bütüyle emin olamamışlardır; hep bir şüphe kalmıştır. Götzl, Brandt’ın verdiği bilgilerin yazıya dökümünü sorar. Bode, yazılı rapor sunması konusunda Brandt’ı „eğitmeye çalıştıklarını“, fakat sonra bundan vazgeçmek zorunda kaldıklarını söyler. Brandt’ın aktardığı bilgiler pek de buna müsait değildir ve kaynağın kendisi için tehlike arz edebilir. Sonra diktafonu çalıştırmışlar ve dinlerken yazmışlardır; böylece ondan kimi meseleler hakkında bilgi almaya çalışmışlardır. Elektronik posta sistemleri hakkında pek az şey geçmiştir ellerine; bunun üzerine bundan vazgeçmişlerdir; çünkü diğer kuruluşlar bu konuda gayet iyidir; böylece „aynı işin iki kez“ yapılmasının önüne geçmişlerdir. Bu bilgiler daha sonra raporlar, ön raporlar halinde yazıya geçirilmiştir; işin çabuk yürümesi gerektiği durumlarda ise bilgilerin zaman zaman sözlü olarak aktarıldığı olmuştur. Buluşmalara kimi isimlerin yer aldığı bir listeyle gittiklerini iyi hatırlamaktadır. Brandt her seferinde yeni isimler getirmiştir; onlar da bu isimleri düzenlemeye ve söz konusu lakapların kime ait olduklarını belirlemeye çalışmışlardır. Sonra da Brandt, kimin kim olduğunu işaretlemiştir. Ya da ona resimler göstermişlerdir; o da kimin kim olduğunu açıklamıştır. Bir soru üzerine Bode, hatırladığı kadarıyla bir bölümde 211 işaretinin kullanıldığını, aslında bunun „aşırı solculuk“ bölümüne ait olduğunu söyler. Fakat aynı işareti Brandt’ta da kullanmıştır. 22 sayısı „aşırı sağcılık“ için, 21 „aşırı solculuk“ ve 23 ise „Araştırma ve Reklam“ için kullanılmıştır. Bode, Brandt’ın işinin nasıl kademelendirildiği artık bilmediğini, fakat zamanla kademesinin yükseltildiğini söyler. Muhtemelen oldukça yüksek bir kademedir. Çünkü rapor beklenene uygun bir şekilde hazırlanmıştır. Örneğin bir keresinde kaynak kişinin yalan söylediği başkan tarafından ele alınmıştır. Thüringen Eyaleti’nin emniyet durumuna ilişkin cuma günü bir malumat almışlardır; buna göre hafta sonu Gotha’da, bir benzin istasyonunda büyük olaylar meydana gelecektir ki Brandt bu konuda hiçbir uyarıda bulunmamıştır. Bunun üzerine Brandt’ı aramıştır; o da gülüp çarşamba akşamı kendilerini kötü kamufle eden sivil memurların orada olduğunu ve onların bu memurlarla „kelimenin tam manasıyla dalga geçtiklerini“ söylemiştir. Gerçekten de hafta sonu Gotha’da hiçbir şey olmamıştır ve daha sonra polislerin orada bulunduklarını öğrenmişlerdir. Kaynağın güvenilirliğinin denetimi, gözetleme tedbirleri ile diğer eyaletlerin ve BfV’nin raporlarının karşılaştırılmasıyla yapılmıştır. Ayrıca diğer eyaletlerden Brandt’la temas noktası olan muhbir yöneticileri ile de görüşülmüştür. Onlar THS‚de bir kaynak kişinin daha olmamasının eksikliğini duymuşlardır; bu nedenle her şeyi kaydedememe „riski“ olmuştur. Brandt’ın davranış biçimine ilişkin Bode, onu hep „biraz kurnaz“ bulduğunu söyler; yüzünde sürekli bir gülümseme vardır; fakat bu gülümseme ya güvensizlikten ya da güvensizlikle birlikte kendini daha „üstün“ gördüğündendir. Ayrıca Bode, Brandt’ın bu durumun keyfini fazlasıyla çıkardığı düşüncesindedir. Brandt kendisine öyle söylenmemiş de olsa onlar için önemli olduğunun farkındadır. Muhtemelen Brandt kendisine sorulan sorulardan hareketle kafasında onların hangi konuda iyi hangi konuda yeterince iyi olmadıklarına dair bir resim oluşturmuştur. Brandt’ı bir şahsiyet olarak betimlemek çok zordur; Bode zaman zaman onun bir „çocuk kafasına“ sahip olduğunu düşünmüştür. Brandt’ın „oyun oynama dürtüsü“ vardır; sürekli en son çıkan cep telefonunu edinmek istemiştir. Bode, onun yeterince olgun olmadığını düşünmüştür; aynı şekilde politik anlamda da bir olgunluk görememiştir: „Fakat bu camiada alışılmadık bir şey değildir bu.“ Bir soru üzerine Bode, Brandt’ın takma adının „Otto“ olduğunu ve numarasının da „VM 2045“ olduğunu söyler. Onun bildiği kadarıyla Brandt’ın görevinin sonlandırılmasının nedeni Brandt’ın NPD’de önemli bir görev alması ya da almak istemesiydi ve o noktada „Dr. Roewer’in sabrı tükendi“. Brandt’ın o zamanlar kuruma 6.000 DM borcu vardı: Wießner ona ödünç para vermişti. Bunun üzerine Bode, o parayı bir daha göremeyecekleri için buna görevini sonlandırma primi demiştir. Böylece Brandt’ın görevi sonlandırılmış, Bode için de bu mesele kapanmıştır. Brandt normal bir tepki vermekle birlikte biraz şok olmuştur. Nihayetinde Brandt bundan kurallara uymadığı ve bir muhbir olarak çalıştırılmak için kısaca gereğinden fazla ünlendiği anlamını çıkarabilir. Fakat Bode’nin kendisi artık bu konuda pek bir şey bilmiyordur. Bode, kendisi ya da Fr. müsait olmadığında Brandt ile sadece Zw.’nin buluştuğunu söyler. Bu yılda üç ya da dört kez gerçekleşmiştir. Bode, Fr. ile birlikte kaynak kişiyle genelde iki kişi olarak buluşmuşlardır; çünkü böylece verilen malumatları „idrak etmişlerdir“; kaynak kişi de „işini doğru yapmıştır.“ Bode, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin yakınları ile diyaloğa geçmiş olduğu iddiasını reddeder. Kurum tarafından kurulan diyalogları sadece basından öğrenmiştir; iş yerinde bunlardan bir haberi olmamıştır. Edinilen diğer iki kaynak kişiyi de o tanımamaktadır. Bir soru üzerine Bode, yazdığı raporların şube şefi aracılığıyla değerlendirme birimine gittiğini söyler. Şube şefi asbaşkandır; değerlendirmeyi yapan kişi ise bildiği kadarıyla meslektaşı El.’dir. Bode, onunla yalnız yaptığı görüşmelerin nadir olduğunu söyler, bu görüşmeler daha çok Fr. ile birlikte yapılmıştır. Götzl, „Pogromly“ oyununu sorar ve Bode, Brandt aracılığıyla bir ya da iki oyun temin edebildiğini sandığını söyler. Oyunu konu etmişlerdir; ancak ayrıntılara ilişkin artık hiçbir şey söyleyemeyecektir. Götzl, Brandt’la konuştuklarında pasaportun temin edilmesi için para gerekip gerekmediğinden söz edilmiş midir, diye sorar. Bode, bu onun yönetimindeyken mi olmuştur ya da gazeteden mi okumuştur bilmediğini, fakat böyle bir şeyi mümkün bulduğunu söyler. Brandt’ın 1998 yılında teslim edilmesinden dolayı pişmanlık duymadığını; „çünkü onunla çalışmanın insanıı sola ya da sağa götürecek bir spagat figürü gibi“ olduğunu söyler. Bode, Zw.’nin kod numarasını artık bilmediğini söyler; Fr.’ninki 221 olabilir; Zw. o dönemler 22. bölüme yerleştirilmiştir. Sonra saat 11:22’ye kadar ara verilir. Ardından Bode bir soru üzerine, raporun, izlenen obje ile ilgili olarak yapılan değerlendirmenin malumata dökülmeye hizmet ettiğini söyler ki burada THS‚de hazırlanmaktadır. Diğer bulgular sadece muhbirin dosyasında yer alır ve sadece muhbirlerle birebir diyaloğu olan kişiler bu dosyadan haberdar olabilir; çünkü bu şekilde muhbirin kimliği vücut bulmuş olur. Sonra Bode, bu raporların kimin tarafından hazırladığını söyleyebilmek için belgeleri inceler. Raporlardan birinin kendisine ait olduğunu söyler. Götzl az önce Bode’nin belgelere bakma fırsatı olmadığını söylediğini belirtir ve Bode’nin bakma izni mi yoktu ya da o ifadesiyle neyi kastettiğini sorar. Bode: „Açıkçası bu konuda çaba göstermedim.“ Götzl, Bode’den Brandt’tan aldığı son şeyi tasvir etmesi ricasında bulunur. Bode, sürekliliği olan bir iş olduğunu söyler; camianın „resmini“ çıkarmak mevzu bahistir; kimin bu camiaya dahil olduğunu kimin dahil olmadığını bilmek istemişlerdir. Ayrıca „Führer’in (Hitler) doğum günü“, „Heß’i anma yürüyüşü“, „Gündönümü kutlamaları“ gibi camia için çok önemli günler de olmuştur. Bu günlerde ne planladıklarından haberdar olmak üzere görevler verilmiştir. Bunun dışında sürekli değerlendirme biriminden belirli meseleler üzerinde yoğunlaşan sorular gelmiştir. Kişileri teşhis etmek ya da bağlantıları tasdik etmek üzere gözetlemede bulunanların çektiği fotoğraflar da kaynak kişiye tekrar tekrar gösterilmiştir. Artık bugün somut olarak hatırlamadığını söyler Bode. Götzl, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’ye pasaport temin etme meselesi konu edilmiş midir, diye sorar. Bode, çalıştığı dönemden aklında kalanlarla basında okudukları arasında bir ayrıma gitmenin onun için çok zor olduğunu söyler; fakat bunu konu edinmiş olmaları ihtimal dahilindedir. Bode, LKA’nın belirli kişilerin araştırılması birimi ile teması olduğu iddiasını reddeder; o dönemler polislerle de savcılarla da hiçbir şekilde diyaloğu olmamıştır. Götzl bu noktada Bode’nin sorgulanmasını böler ve buna başka bir zaman devam edileceğini söyler.

Götzl, bildirilen görüşleri ve delillere ilişkin dilekçeleri sorar. Başsavcı (OSta) Weingarten, savcılığın (BAW) avukat Basay’ın tanık Thomas Bi.’nin mahkemeye getirtilmesine olumlu yanıt vermedini söyler. Müdahil avukat Pınar, 1996 yılında Worms’daki Rudolf-Heß-Anma Yürüyüşü’nde çekilen fotoğrafların dosyaya eklenmesi ve tanık Brandt’a gösterilmesi başvurusunda bulunur. Brandt resimlerin en az birinde vardır ve Böhnhardt ile Mundlos’un da orada olduğunu tasdik edebilecektir. [Resimlere şu sayfadan ulaşabilirsiniz: http://www.nsu-watch.info/2012/02/fotos-der-nsu-in-worms-1996] Resimler, Zschäpe’nin daha 1997 yılından itibaren aşırı sağcı camiayla kaynaştığını ve onların ideolojileri için adam kazanmaya çalıştığını iyice netleştiriyor. Heß bu camiada Nasyonal sosyalizmin (NS) „iyi tarafı“ olarak görülmekte ve stratejik olarak NS’i zararsız gösterme söz konusu edilmektedir. Zschäpe, Heß yürüyüşlerinin ideolojik arka planının farkında biri olarak bu yürüyüşlere katılmasıyla söz konusu ideolojinin propagandasını yapmış olmaktadır. Fotoğraflar Zschäpe’nin özellikli bir rolü olduğunu kanıtlamaktadır; Zschäpe gösterilerde tek başına hareket etmiş ve kimi görevler üstlenmiştir. Bir resimde Zschäpe’nin bir grup Neonazi’nin yanından geçtiği görülmektedir; bu resim kuşkusuz bilirkişi için [Saß] ilginçtir. Bir başka fotoğrafta Zschäpe, Wohlleben, Mundlos ve bir başka kişiyle birlikte gösteriye katılanların yanında sıra halinde ve onlardan ayrı oldukları çok açık şekilde dururken görülmektedir. Ellerinde siyah-beyaz-kırmızı bayraklar vardır. Bir başka resimde sancağı taşıyan birininin elinde bayrak koşturması görülmektedir. Bayraktaki siyah-beyaz-kırmızı renkler „Dritten Reich“da (Nazi Almanyası) kullanılmış olan renklerdir ki bu renkler NS ile olan bağlantının açık bir ifadesidir. Zschäpe ile birlikte sancağı taşıyan diğer üç kişi gösteridekilerden ayrı durarak yarattıkları etkiyi iyice arttırmışlardır. Federal savcı Diemer, BAW’nin dilekçeye olumlu yanıt vermedini söyler. Zschäpe’nin savunma avukatı Sturm, fotoğrafların nereden edinildiğini sorar. Pınar dilekçenin ilk kısmında, Brandt’la fotoğraflar hakkında konuşmanın amaçladığını söyler. Avukat Reinecke, el konulan 2.12.436 (13) sayılı nesnenin (95. duruşma gününe bakınız.) kaydedildiğine dair belgenin incelenmesi ve ayrıca André E. adındaki kişinin Wolgograder Allee’deki dairenin sözleşmesinin feshedilmesine dair yazısının yüksek sesle okunmasına dair dilekçe sunar. Cümlelerin kuruşuşu ve ifade tarzı açısından Carsten Ri.’nin Altchemnitzer Straße’deki [13.12.1998 tarihli] dairesinin feshedilme yazısıyla bütünüyle örtüşmektedir. Son belge çoktan incelemeye alınmıştır. Kayıt belgesinden 22.12.1998 tarihinde gönderildiği bilgisi elde edilmektedir. Trio’nun ilk soygunculuğu 18.12.1998 tarihinde gerçekleşmiştir. Bütünüyle özdeş yapıdan, ifade tarzından ve yazı tipinin aynılığından bu yazının iki farklı kişi tarafından imzalandığı ancak sonunun getirilmediği ortaya çıkmaktadır. Çünkü Ri. sanık E.’yi tanımadığını beyan etmiştir. Bu yazı trio tarafından hazırlanmış ve sadece imzalanması istendiğinde gösterilmiştir. Böhnhardt ve Mundlos’un sanığın arkasından işler çevirip soygunu ve dairenin feshedilmesini ondan habersiz yapmaları imkansız görünmektedir. OStain Greger, BAW’nin dilekçeye olumlu yanıt vermedini söyler. Saat 13.05’e değin öğle arası verilir.

Sonra 44 yaşındaki Thomas Ro. dinlenilir. Ro., Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin kayıplara karışmalarının hemen ardından onlara Chemnitz’deki eski dairesinde kalmalarını sağlamıştır. Tanığın sorgulanması oldukça meşakkatli bir şekilde gerçekleşir. Ro. aşırı derecede Saksonya şivesi ile konuşmaktadır. Sürekli bu meseleler hakkında artık bir şey bilmediğini söylemiş, karşı sorularla yanıt vermiş ve cümlelerinin sonunu getirmemiştir. Mahkeme başkanının mesleğinin ne olduğu sorusuna Ro. önce „hiçbir şey“ yanıtını vermiştir. Sonra duvarcılığı öğrendiğini söyler. Götzl, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile olan diyaloğunu sorar; onlarla ne zaman tanışmıştır ve bu konuda neler söyleyebilir? Ro. onlarla bir ara tanıştığını, fakat zamanını artık bilmediğini söyler. Götzl, Ro.’nun kimi bağlantılarla ilişkilendirerek tasnif edebileceğini söyler. Ro.: „Bu konuda ne anlatayım?“ Götzl’ün üstelemesi üzerine Ro. şöyle der: „Günün birinde çıkıp bana geldiler; sonra da gittiler; hepsi bu kadar.“ 1998 ya da 1999 yılı olmalıdır; artık bilmiyordur. Friedrich-Viertel-Straße 85 numarada oturduğunu zannetmektedir. Silahlı Kuvvetlerden sonra ve 1996’dan itibaren orada ikamet etmeye başlamıştır. Götzl, Ro.’nun biraz gerilere gidip nerede yetiştiği gibi başlıca meseleleri ele almasını ister. Ro.: „Gayet normal yetiştim.“ Götzl: „Chemnitz’de mi?“ Ro.: „Karl-Marx-Stadt’ta.“ Götzl’ün bir sorusu üzerine Ro., Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’yi eskiden görüp görmediğini bilmediğini söyler. Onları ilk kez orada gördüğünden yola çıkmaktadır; fakat bundan da emin değildir. Neyi temel aldığı sorusuna ise Ro. eskidenle „onların da şurada ya da orada oldukları“ dönemi kastettim, der. Onları önceden de görmüş olabilir: „Yanlış bir şey söylemektense buna hayır diyelim.“ Götzl buna ilişkin sorular ortaya atılabilir, der; ayrıca Ro.’nun şivesi hakında da. Ro., hayır der. Götzl, Ro.’yu bir şeyleri saklamanın ve söylememenin de cezai yaptırımı olduğu konusunda uyardığını söyler; Ro. böyle davranan „ilk tanık olmadığı gibi son tanık da değildir“ ve gerekirse bu araştırılabilir. Ardından Götzl, Ro.’dan üçünün ona geldiklerindeki vaziyeti tasvir etmesini ister. Ro. kapının çaldığını, üç kişinin geceyi onda geçirmek istediğini ve kapıyı açtığını söyler. Hiç tanımadığı insanların gelip öylece onda nasıl kalabildikleri sorusu üzerine Ro., bu kişilerin onun kapısını çalıp geceyi onda geçiren ilk kişi olmadıklarını söyler; onun evinde hep böyledir. Götzl bu zaman aralığında başka kimlerin Ro.’nun evinde gecelediğini bilmek ister. Ro.: „Şimdi size anlatamam ya …“ Götzl, anlatmak zorunda olduğunu söyler. Ro. 1999 yılında onda kalmış olanların adını bilmediğini söyler; İtalya’dan, Macaristan’dan, İngiltere’den müzik gruplarıydı, bu yüzden isimlerini bilmiyorum, der. Bu kişileri tarif edemeyecektir: „Kapıyı çalmışlar, içeri girmişler ve sonra…“ Parti ve konserlerin olduğu her hafta sonunda birileri onda kalmıştır; hepsini tanımasına gerek yoktur. Götz, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe kapıyı çaldıktan sonra ne olduğunu sorar. Ro. kapıyı açtığını „ve sonra her zamanki gibi uyuduğunu“ söyler. Götzl şöyle der: „Kafamızda canlandırmak istersek, kapı çalıyor, kapı açılıyor sonra uyuluyor.“ Ro.: „Başka ne diyebilirim ki?“ Kapının çalınması ve açılması anlaşılabilir bir şey der, Götzl. Ro. daha ayrıntılı bir şekilde tarif edemeyeceğini, „misafir geldiğinde nasılsa öyle olduğunu“ söyler. İki ya da üç hafta kadar onda kalmışlardır. Götzl: „Ya sonra? Ro.: „Sonra gittiler.“. Nereye gittiklerini ise bilmemektedir. Daha sonra onlarla diyaloğunun devam ettiğini doğrular, 1999’dan sonra da devam etmiştir. Onlarla buluşmuştur ve bisikletle dolaşmışlardır; bilgisayar oyunları ve DVD değiş tokuşu yapmışlardır. Önce Chemnitz’de sonra da Zwickau’da görüşmüşlerdir. Chemnitz’de kent merkezinde buluşmuşlardır; kent parkında ya da bir alışveriş merkezinde, „işte nerede buluşulursa orada“. Zwickau’da ise bir dairede buluşmuşlardır; ama dairenin hangi daire olduğunu artık bilmiyordur; fakat en azından zemin katıdır. Dairenin üçlünün dairesi olduğunu düşünmektedir; ama kiralayan kimdir, bilmiyordur. 1999 ya da 2000 yılıdır. Götzl, nasıl olup da bu buluşmalar gerçekleşmiştir, diye sorar. Ro. DVD’leri ve bilgisayar oyunları olduğunu söyler; bunları değiş tokuş etmişlerdir. Götzl nasıl olup da düzenli bir şekilde değiş tokuş yaptıklarını sorar. Ro.: „Belki de iyi anlaştığımız için!“ Onda kalıp da sıkıntı yaratmayan kişilerle diyaloğunu sürdürebildiğini söyler; birkaç ortak ilgi alanlarının olması yeterlidir. Tekrar sorulması üzerine Ro., ortak ilgi alanlarının oyunlar, DVD’ler ve bisiklete binmek olduğunu söyler. Üçünü kastettiğini doğrular. Götzl, Mundlos’la aranız nasıldı, diye sorar. Ro.: „Sorunsuz.“ Tekrar sorulması üzerine „arkadaşça“ der. Bu üçlünün aralarında Ro. ile daha yakın ilişkisi olan var mıydı sorusuna Ro: „Biz üçüne de aynı şekilde davrandık.“ Götzl, üçlünün Ro.’ya nasıl davrandığını sorar. Ro.: „Gayet normal.“ Bununla neyi kastettiği sorusuna Ro., buluşmayı, birkaç ilgi alanını kastettiğini söyler ve „normal olmayanın“ ne olduğunu da bilmediğini söyler. Götzl, bisikletle yapılan gezintileri ve birlikte neler yapmış olduklarını sorar. Ro. Chemnitz’de bisiklet yolundan giderek bir bisiklet turu yaptıklarını söyler; kent parkında „herkesin gittiği bir güzergahtır.“ Yanında sadece „iki herif“ vardır. Bu gezintilere bazen ayda bir kez, bazen iki kez çıkmışlardır; bazen de bir ay boyunca hiç çıkmamışlardır. Bu buluşmaları da genellikle oyunların değiş tokuşu ile ilgili olmuştur. Burada söz konusu oyunlar genel bilgisayar oyunlarıdır: Strateji, macera oyunları ve filmler. Götzl, oyunların değiş tokuşunda üçü de orada mıdır, diye sorar. Ro., bisikletle dolaştıklarında Beate’nin yanlarında olmadığını, ancak Ro. onların dairesine gittiğinde üçünün birarada olduğunu söyler. Bisiklet turları bir saat kadar sürmüştür ya da „öyle bir şey.“ Zwickau’da üç dört kez bulunmuştur. Ziyaretleri arasındaki süre farklı farklıdır. Zwickau’da ilk kez ne zaman bulunmuştur; artık bilmiyordur. Tekrar sorulması üzerine onlarla düzenli olarak buluştuğunu; ancak Zwickau’da ne zaman buluşulduğunu, artık bilmediğini söyler. 1999/ 2000 yıllarıdır; artık tam olarak bilmiyordur. Bu buluşmaların nasıl gerçekleştiği sorusuna Ro., telefonlaştıkları yanıtını verir. Onda onların bir telefon numarası vardır. Götzl kimin aradığını sorar. Ro: „Mundlos, Böhnhardt ya da …“ Telefon numarasını hatırlamıyordur; o zamanlar numarayı bir yere yazmıştır . Üçlüye de kendi ev telefon numarasını vermiştir. Chemnitz’de üçlüyle bir kez daha bir dairede buluşmamıştır. Chemnitz’de nerede kaldıklarından haberi yoktur. Götzl’ün, Ro.’nun nerede oturduklarını bir daha sorup sormadığı sorusu üzerine, Ro. neden sormalıydım, yanıtını verir. Götzl: „Belki buluşmanız daha kolay olurdu.“ Ro. bir daireye mi gitmiş ya da kent parkında mı buluşmuşlar, onun için aynı şey olduğu yanıtını verir. Mutlaka onlara nasıl olduklarını sormuştur; fakat zaten kendi gözüyle görmüştür. Götzl: „Durumları nasıldı peki?“ Ro.:“Gayet normal.“ Götzl’ün üstelemesi üzerine Ro. hiçbirinin hasta olmadığını ve gayet normal olduklarını söyler: „Siz ve biz burada nasıl oturuyorsak öyle.“ Sürdükleri bisikletin ne tip bisikletler olduğu sorusuna Ro., bilmediği, bisikletlerden anlamadığı yanıtını verir. O kendisine 149 Marka Kaufland’dan ucuz yollu bir bisiklet almıştır. Bisiklet turlarında oyunlardan, DVD’lerden, havadan sudan ve bir daha ne zaman buluşacaklarından konuşmuşlardır. Götzl, onun dairesinde ne kadar kaldıklarını sorar. Ro.: „Bir, iki, üç hafta, ne kadar kaldıklarını artık tam olarak söyleyemem.“ Neden onda kalmak istediklerini sormamıştır. İki odalı bir dairedir; biri oturma odasıdır; diğeri de yatak odası. Misafirler öndeki oturma odasında kalmışlardır. Götzl: „Misafiler evinizin yarısını mı işgal ediyorlardı?“ Ro.: “ Çok doğru.“ Götzl, Ro.’nun onların durumu hakkında neler öğrendiğini bilmek ister; fakat Ro. yine onların kendisinde gecelemek istediklerini, bunun da onun için sorun olmadığı yanıtını verir. Götzl, birinin nereden geldiğini sormak normal bir şey, der. Ro.’nun yurt dışından gelenlerin onda kaldığını tasvir ettiğini, Chemnitz’de kalacak bir yer aradıklarını ve bunun normal bir şey olduğunu açıkladığını söyler ve üçlüde durum neydi, diye sorar. Ro. çok daha sonra onların Jena’dan olduklarını öğrendiğini söyler. Biri onu aramış ve televizyonunu açmasını söylemiştir. Tekrar sorulması üzerine Ro., söz konusu kişi Bay Starke’ydi der; Starke şöyle demiştir: „Sende kalanların kim olduğunu biliyorsundur herhalde!“ Sonra „Kripo Live“ adlı programda kayıplara karışan üç kişinin arandığından söz edilmiştir. Götzl’ün arananlar kimdi sorusu üzerine Ro.: „Kim olacak, o üçü.“ Tam olarak ne zaman olduğunu söyleyemeyecektir; üçlünün ona taşınmasından iki, üç ya da dört gün sonra olmalıdır. Götzl, üçlü de bu programı onunla birlikte izlemiş midir, diye sorar. Ro., dairede „iki ayrı televizyonun“ olduğundan yola çıkmaktadır. Bu konu hakkında başka bir şey konuşmamışlardır. Götzl, Ro.’nun üçlüye „üçünüz televizyona çıkmıştınız“ diye bir şey söyleyip söylemediğini sorar. Ro. kuşkusuz bir süre sonra herkes onların kayıplara karışan kişiler olduğunu öğrenmişti ve sonra daireden çıkmaları gerekti. Bu yüzden de öyle ayrıntılı sorular sormadım. Bir soru üzerine Ro., kuşkusuz alışılmış bir durum değildi: „İşte durum buydu ve öyle de kaldı.“ Götzl, Starke’nin üçlünün onda kaldığını bilip bilmediğini sorar. Ro.: „Onları bana getiren kişinin o olduğu tahmininden yola çıkıyorum.“ Ro. bir soru üzerine kapısı çalındığında Starke’nin ona herhangi bir açıklamada bulunmadığını söyler. Starke, bu üç kişi sende kalabilir mi, diye sormuştur; o da evet demiştir. Ro., Starke’nin önceden bu konu hakkında kendisiyle görüşmediğini söyler. Götzl: „O halde, kapınızı çalan Bay Starke’ydi?“ Ro. evet, der. Tanık, bu kişilerin neden onda kalması gerektiğine dair Starke’nin kendisine bir açıklama yapmadığını söyler; fakat Starke daha sonra onu aramış ve televizyonunu açmasını söylemiştir. Starke onun bir arkadaşıdır; onu daha DDR zamanlarındaki futbol döneminden tanımaktadır. Starke’nin bu zaman zarfında onunla bir diyaloğu olmuş mudur sorusuna, Ro., üçlü ile her seferinde yalnız olduğu yanıtını verir. Götzl, yemek işini kimin üstlendiğini sorar. Ro.: „Eh, alışverişe gitmek, yemek pişirmek.“ Götzl, pek de ayrıntılı bir tasvir olduğunu söylenemez, der. Ro. yapılan masrafları çoğunlukla kendisinin ödediğini düşündüğünü söyler; fakat onlar da zaman zaman onun cebine para atmış olabilirler. Böhnhardt ile bir iki kez alışverişe gitmiştir. Bu zaman zarfında bir işi var mıdır, sorusuna Ro. kış istirahatına çekilmiş olabileceğini söyler; fakat bunun ne zaman olduğundan tam emin değildir . Üçü çoğunlukla evdedir; o ise değildir; onun günlük bir yaşamı vardır. Bir soru üzerine Ro., o üçlünün yanındayken onların televizyon izlediklerini, yemek yaptıklarını söyler; başka neler yapmışlardır, bilmiyordur. Götzl, üçlünün Ro.’ya Zwickau’ya taşınacaklarını söyleyip söylemediklerini sorar. Ro., hayır yanıtını verir; günün birinde ona artık Chemnitz’e değil Zwickau’ya gelmesi söylenmiştir. Bunu ona Mundlos’un söylemiş olduğunu zannetmektedir; içlerinden birinin aramış olması gerekir. Adres onda yoktur; onu her seferinde ya Mundlos ya da Böhnhardt istasyondan almıştır. Hep aynı daireye gittiklerini doğrular. Götzl, Ro.’ya filmleri getiren hep o muydu diye sorar. Ro., karşılıklıydı der; o zamanlar video kasetler vardı. Daireye ilişkin bir soruya Ro., zemin katı olduğunu, sadece odayı, tuvaleyi ve mutfağı kullandığını söyler; dairede başka bir şey görmemiştir. Zwickau’yu da futboldan ve bu ziyaretlerden tanımaktadır. İstasyondan daireye kadar on beş dakika kadar sürmüştür; bir köprünün altından geçmiş olmaları gerekir; ama emin değildir. 2000 yılı olduğunu düşünüyordur; üç dört buluşmadan sonra diyalogları kopmuştur. Bunun nasıl olduğuna ilişkin bir şey söyleyemeyecektir. Son diyalogları 2000 ya da 2001 yılındadır. Götzl aralarında özel bir hadise geçmiş midir, diye sorar; Ro. hayır yanıtını verir. Montaj işleri için Berlin’e ve Dresden’e gitmiştir. Bir kez daha üçlüye ulaşmaya çalıştığı iddiasını kabul etmez. Daha sonra da onlarla herhangi bir şekilde diyaloğu olmamıştır. Acaba Ro. üçlünün neden arandığını biliyor mudur sorusuna Ro. bunun „Kripo Live“ adlı programda yayınlandığını söyler; bir yere bir bavul bırakmışlardır ve bir garaj bulunmuştur. Bir soru üzerine Ro., bu konu hakkında muhakkak bir kere kısaca konuşmuş olduklarını söyler. Götzl, bu suçlamalara ilişkin ne söylediklerini sorar. Ro.: „Önce bir daire aradılar sonra da günün birinde taşındılar.“ Onlara başka bir daire aramalarında yardımcı olmamıştır; yoksa sonra nerede oturduklarını biliyor olurdu. Götzl, ne zaman taşınacakları hakkında konuşulmamış mıdır, diye sorar. Bunun üzerine Ro., kapısının çalacağı ve misafirinin geleceğinin muhtemelen farkına vardıklarını söyler; bu nedenle yeni bir daire aramış olmalılar. Ro., üçü için uygun bir dairesi olsaydı onlara bu daireyi temin edebileceğini söyler; ancak onlara bu konuda yardımcı olamamıştır: „Günün birinde gideceklerini söylemişlerdir.“ Ro. üçlünün onda kaldığını kimseye söylemediğini, daha sonra da bu konu hakkında hiç konuşmadığını belirtir. Starke ile neredeyse hiç mi hiç diyaloğu kalmamıştır; onunla yılda bir iki kez görüşmüştür; ya da böyle bir şeydir. Götzl: „Üçlünün sizde kalmasını sağlamış olan Starke ile bu mesele daha sonra hiç ele alınmamış mıdır?“ Ro.: „Hayır.“ Götzl, Ro.’nun bu üçlüyü sempatik bulduğunu, ortak ilgi alanları olduğunu, birlikte aktivitelerde bulunduklarını söyler; peki Ro. nerede oturduklarını hiç bilmek istememiş midir? Ro. hayır yanıtını verir. Neden bilmek istemediği sorusuna onların arandığını bildiğini söyler: „Nerede oturduklarını neden bilmem gerekirdi ki!“ Ro. üçünün birbiriyle ilişkilerinin samimi, dostane olduğunu söyler. Birebir ilişkilerinde daha yakın olmaları gibi bir durum söz konusu muydu sorusuna Ro., „Bildiğim kadarıyla hayır.“ yanıtını verir. Birbirlerine eşit davrandıklarını doğrular. Starke’nin onlarla olan ilişkisini bilmiyordur; Starke ona onları nereden tanıdığını da söylememiştir. Sonra saat 14:36’ya kadar ara verilir.

Götzl, o zamanlar Ro.’nun evinde kalan kişilerin yanlarında giysi vb. şeyleri olup olmadığını sorar. Ro. artık bunu bilmediğini söyler. Bir soru üzerine onlara kendi kıyafetlerinden vermiş olabileceğini söyler; bir eşofman altı ya da benzeri bir şeyler vermiş olması mümkündür. Üçlünün yanlarında bilgisayarı olmadığını söyler; fakat evde onun bir bilgisayarı vardır. Götzl’ün üçlünün üzerlerinde silah var mıydı, sorusuna Ro. hayır yanıtını verir. Silahların konu edilip edilmediği sorusuna da hayır yanıtını verir. Götzl, polis onların izini bulursa neler olacağına dair konuşulmuş mudur, diye sorar. Ro.: „İşte, ihtiyatlı davrandılar.“ Herhalde üçü birlikte evden dışarı çıkıp Chemnitz’de dolaşmamışlardır. Götzl: „Birlikte alışverişe gittiğinizi düşünmüştüm.“ Ro. sadece biriyle alışverişe gittiğini, alışveriş merkezinin iki dakikalık uzaklıkta olduğunu söyler. Bazen Böhnhardt’la bazen Mundlos’la alışverişe gitmiştir; belki bazen de Zschäpe ile; artık bunu bilmiyordur. Götzl, aralarında polisin aramaları, Ro.’nun nasıl davranması gerektiği gibi konuşmalar geçmiş midir, diye sorar. Ro. kimseyle bu konu hakkında konuşmadığını, kendisinin öyle davrandığını söyler. Götzl: „Benim sorum bu değildi.“ Ro.: „Hayır.“ O zamanlar polise müracaat etmek gibi bir şeyi aklından geçirmediğini söyler. Götzl, Ro.’ya kimseyle konuşmaması gerektiği konusunda uyarılmış mıdır, diye sorar. Ro.: „Bilmiyorum, olabilir, ben kendiliğimden böyle davrandım.“ „Onu“ gördükten sonra mantıklı olan, boşboğazlık edip herkesle konuşmamaktı, der. Bir soru üzerine Ro. André E.’yi tanıdığını, fakat ne kadar süredir tanıdığını bilmediğini söyler. Onu organizasyonlardan ve partilerden tanımaktadır; normal bir tanışıklıkları vardır; çok iyi tanımamaktadır. Üçlü onda oturuken E.ile henüz tanışmamıştır. Götzl, Ro.’nun E. ile ne zaman tanıştığı konusunda üsteler ve Ro. 2003/2004 yıllarından söz eder. Götzl ne türden organizasyonlardı, diye sorar. Ro. spor organizasyonları, partiler ve konserlerdi, der E.’yi belki bir futbol turnuvasında, bir voleybol turnuvasında ya da buna benzer bir şeyde görmüştür. Götzl, Blood & Honour sözcüğünün ona ne ifade ettiğini sorar. Ro. yasa dışı bir örgüt, der. Götzl: „Nasıl bir örgüt?“ Ro.: „Ne söyleleyim ki, milliyetçi bir örgüt, herkes ne olduğunu gayet iyi biliyordur, değil mi?“ Götzl, Ro.’ya „88ern“ hakkında ne söyleyebileceğini sorar. Ro.: „Bir şeylerle ilişkilendirilen herhangi bir sayı.“ Götzl neyle ilişkilendirilen diye sorar. Ro.: „Bunu burada söylemem gerekmiyor, değil mi?“ Götzl, bu pek tabii ki beni ilgilendirir, der; Ro.’ya her şeyi tekrar tekrar sormalıdır, Ro. da soruları yanıtlamalıdır. Ro. susar. Götzl: „Bu sayılar neyi temsil ediyor? „Bir şeylerle“ ilişkilendiriliyor derken neyi kastediyorsunuz? Ro. uzun bir süre susar ve ardından, bilmiyorum, der. Götzls, 88er’lerin nasıl insanlar olduklarını sorar. Kısa bir aradan sonra Ro., gayet normal insanlar olduklarını söyler: „Konserler, partiler düzenledik.“ Tekrarlanan bir soru üzerine Ro., geçmiş zamanı göz önünde bulundurduğunu söyler; 1996, 1999, 2000 yıllarıdır, bilmiyordur. „88er“in „Blood & Honour“ ile bir alakası var mıydı sorusuna Ro., aslında hayır yanıtını verir. Kendisinin de „Blood & Honour“da „onlarla birlikte biraz bir şeyler yaptığını“ doğrular, konserler düzenlemiştir. Alman ve uluslararası olmak üzere farklı farklı gruplar Almanya’da sahne almıştır. Götzl, Ro.’nun görevlerinin ne olduğunu sorar. Ro. bazen salonun korunması işini yapmıştır, bazen de birilerini bir yerlerden almıştır. Götzl, Chemnitz’de başka kimler bu gruba dahildi, kim Ro. ile birlikteydi diye sorar. Ro. organizasyonlara gittiğini, onlarla birlikte biraz bir şeyler yaptığını ve hepsinin bu olduğunu söyler. Götzl: „Konserler mi organize ettiniz?“ Ro.: „Organizasyona katıldım, salon korumalığı ve benzeri şeyler.“ Götzl, böyle şeyler durduk yerde olmaz. Ro.: „Böyle bir şey söylemek istemedim.“ Götzl: „Ama hissiyatım bu.“ Götzl Ro.’nun diyalog kurulan kişilerin kim olduğunu söylemesi gerektiğini belirtir.“ Ro.: „Bu kişiler hakkında bir şey söylemek istemiyorum. “ Götzl, o zaman Ro.’nun cezai yaptırımları hesaba katması gerektiğini söyler. Ro.: „Evet.“ Götzl şimdi bir ara verileceğini, bu esnada Ro.’nun iyice düşünebileceğini, ifade vermeyi reddetmesi halinde para cezası ya da hapis cezası gibi yaptırımların dikkate alınacağını söyler.

Sonra saat 15:09’a kadar ara verilir. Götzl, Ro. ‚ya „Blood & Honour“ çerçevesinde hangi kişilerle diyaloğu olduğu sorusunu hatırlatır. Ro. bu konuda ifade vermek istemediği ya da veremeyeceği düşüncesinde olduğunu söyler. 2006 yılında bu nedenle evinde arama yapılmıştır ve ona açılan soruşturma davası bildiği kadarıyla sonlandırılmamıştır. Soruşturma StA Dresden’de sürmektedir. Ardından saat 15:33’e kadar ara verilir. Sonra Götzl, StA Dresden’in, 2010 yılında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun (StPO) 153. maddesi gereği soruşturmanın sonlandırıldığının kendisine bildirildiğini duyurur. Bir soru üzerine Ro., bundan haberi olmadığını söyler. Götzl, bu işin takip edileceğini ve Ro.’nun sorgulamasına ara verdiğini söyler.

Duruşma günü saat 15:37’da sona erer.

Müdahil-avukat Scharmer [http://www.dka-kanzlei.de/news-reader/tino-brandt-viel-geld-gegen-den-verraeterkomplex-doch-der-v-mann-spielte-mit-dem-verfassungsschutz-erstmals-im-verfahren-beugeha.html] muhbirle çalışan kişinin sorgulanmasına ilişkin şu açıklamada bulunur:

„Tersinin olması gerekirken Brandt’ın Anayasayı Koruma Teşkilatı’nı kontrolü altında aldığına dair oldukça açık bir görüntü çıkmıştır ortaya.“ […] Thüringen Anayasayı Koruma Teşkilatı, aşırı sağcı Neonazi yapıların,, aynı şekilde nihayetinde trionun ve onları destekleyenlerin de dahil olduğu Thüringen Vatanı Koruma Timi’nin inşasına aktif olarak katılmaktan sorumludur; böylece cinayetler ve bombalı saldırılardan da sorumludur. Sorgulama, Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın çıkardığı işin külliyen yapıcılıktan uzak olduğunu ve bir işe yaramadığını göstermektedir. Bu kuruluşun, en azından bu haliyle kuruluşun kapatılması yakışık olur.“