124. Duruşma Tutanağı – Duruşma Tarihi: 8 Temmuz 2014

0

Bugünkü duruşmada öğleden önce ilkin Heilbronn’daki olaydan birkaç gün önce kiralanan karavana ilişkin iki tanık sorgulanır. Ardından Eisenach’tan bir tanık, Eisenach’ta yanan karavanı nasıl gördüğünü ve karavanın içindeki Beate Zschäpe’yi teşhis edişini anlatır. Öğleyin bu camianın avukatı Thomas Jauch dinlenir. Jauch, Thüringen ve Sachsen’dan pek çok Neonazi’yi tanıdığını, ancak bu kişilerle olan ilişkisinin müvekkil düzeyinde olduğunu ve bu kişiler hakkında bilgi verme izninin olmadığını belirtir. Bu durum Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt ile olan diyaloğu için de geçerlidir.

Tanıklar:

  • Thomas Gö. (Nisan 2007 tarihinde karavanın kiralanması)
  • Peter Ec. (Nisan 2007 tarihinde karavanın kiralanması.)
  • Carmen Bu. (4. ve 5.11.2011 tarihlerinde Eisenach’ta gözlemlerde bulunmuştur.)
  • Thomas Jauch (Avukat, belirli kişilerle muhtemel diyalogları vardır, bu kişiler arasında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe de yer almaktadır.)

Duruşma saat 09:49’da başlar. Wohlleben’in savunma avukatı Klemke orada tekrar hazır bulunmaktadır.

Götzl, tanık Bu. henüz orada olmadığı için tanık Gö. ile başlanacağını bildirir. Götzl, Gö.’den karavanın Nisan 2007 tarihinde firma H.’den (54. ve 88. Duruşma günleri) kiralanışı hakkında bilgi vermesini rica eder. Gö., karavanı kiraladıklarını söyler. Kiravanı kiralayan ve ödemesini yapan onun kayınpederidir. Karavanı cuma sabahı saat dokuzda almaları gerekmiştir. Söz konusu bu saatte araç oradadır. Orada çalışan birinin verdiği bilgiye göre araç saat 22’ye doğru getirildiği için henüz temizlenmemiştir. Ardından temizlenmiştir. Önce aracın dışı incelenmiştir, temizlikten sonra da içine bakılmıştır. Gö.: „Aslında önemli olan şey bundan ibarettir.“ Götzl tarihi sorar. Tanık bakması gerektiğini söyler; bu tarih kızının ilk koşusuna denk gelmektedir. Bu tarihi BKA‚ya (Federal Kriminal Dairesi) bildirmiştir; onlara karavana ait resimler de vermiştir.

Bir soru üzerine Gö., aracın Fiat Ducato tabanlı bir karavan olduğunu, iki kişilik yatağının ve küçük bir tuvaletinin bulunduğunu söyler; kısaca küçük bir karavandır. Araç cuma gününden pazartesi sabahına değin onlarda kalmıştır. Bir buçuk iki saat kadar orada beklemek zorunda kalmışlar ve on biri çeyrek geçe oradan çıkmışlar ve nihayet aracı yükleme işini bitirdikten sonra Avusturya’ya doğru yola çıkmışlardır. Götzl, oradaki personelin karavanının saat 22’ye doğru teslim edildiğini söylemiş olduğunu doğru mu anlamıştır, diye sorar. Gö. bunu doğrular; aslında temizliğin bir akşam öncesinde yapılmış olması gerekirdi ki onlar karavanı tam vaktinde teslim alabilsinlerdi. Bir soru üzerine Gö., kayınpederinin de orada olduğunu, söz konusu kirayı ödediğini, oradaki personelle birlikte büroda da bulunduğunu söyler. Şahsen o, sadece aracı ona teslim etmekten sorumlu olan çalışanı ve aracı içinden temizleyen kişiyi görmüştür. Rezervasyonu kayınpederi yapmıştır. Rezervasyonun ne zaman yapıldığını bilmiyordur; bir hafta ya da on dört gün öncesinde yapılmış olabilir; oraya gitme kararı kısa bir süre öncesinde alınmış bir karardır. Götzl göze çarpan bir şey olup olmadığını sorar. Gö. gözüne çarpan bir şey olmadığını söyler; araç temizdir ve bu dava için önem arz edebilecek herhangi bir şey olmamıştır. Aracın kilometre durumuna dikkat etmemiştir. Araçla ilgili herhangi bir sorun da yaşanmamıştır.

Gö.’nün 09.12.2011 tarihli sorgulamasından bir hatırlatma: Gö. cuma günü ayın 27’si ve bir sonraki iş günü pazartesi günü için iş yerinden izin almıştır; karısı onu ve kayınpederini Firma H.’ye götürmüştür; saat 10’a doğru karavanı oradan almak istemişlerdir. Gö. o zaman saat 10 olmalıdır, der. Burada asıl mesele, araç geç teslim edildiği için aracın onlara vaktinde teslim edilecek durumda olmamasıdır. Araç avlunun orta yerinde duruyordur, büroya girilen kısmın hemen önünde, aracın arka kısmı ise garaja bakmaktadır. Götzl, Gö.’nün sorgulamasından hatırlatmada bulunur: Onlar geldiklerini bildirmişlerdir; ardından oradakiler hemen işe girişmişlerdir, bir stajer aracı dışından yıkamıştır; temizlikçi olarak adlandırdığı biri de aracın içini temizlemiştir. Gö. onlara aracın geç teslim edilmesinden dolayı kiralanmaya hazır durumda olmadığının ve bu nedenle beklemeleri gerektiğinin söylendiğini belirtir. Hatırlatma: Gö., aracın geceleyin ya da bir gün önce gecikmeli olarak teslim edildiğini ve o saatten sonra temizlenemediğini, kendisine aracın hazır olmadığını ve ne zaman teslim edileceğine dair de tam bir saat verilemeyeceğinin söylendiğini düşünmektedir. Götzl, fakat Gö.’nün bugün saat 22’den söz ettiğini söyler. Gö.: „Bildiğiniz gibi yıl 2007’ydi.“ Kesin olan aracın temizlenmesi için geç bir saat olduğudur ve bunun sonucu olarak aracın teslimi sözleşmeye uygun olarak yapılmamıştır. Bunun Firma H.’ye sorulması gerekir.

Bir soru üzerin Gö., öğleden önce orada olduklarından emin olduğunu söyler. Kızının saat 12’ye değin okulda olması gerekmiştir; sonra eşyalarını toplayıp yola çıkmışlardır. Kayınpederinin öğleden sonra geç saatlerde oraya gittiklerini, sonra eve döndüklerini ve ancak cumartesi sabahı Avusturya’ya doğru yola çıktıklarını söylediğinin hatırlatılması üzerine tanık bunun nedeninin kayınpederinin bu tür şeyleri hatırlayamaması olduğunu söyler. Gö., o zamanlar ilk kez karavan kiralamış olduğunu söyler. Üzerinde zaman damgası olan fotoğraflar vardır elinde. Oraya cuma günü gitmişlerdir ve öğle saatinden kısa bir süre önce avluya park etmişlerdir. Resimler incelenir. C-PW 87 plakalı bir karavanın önden çekilmiş resmi görülmektedir; bir diğer resimde ise aracın önünde bir pavyon vardır. Gö. bu fotoğraf hakkında bir şey bilmediğini söyler; fotoğrafı kimin çektiğini de bilmiyordur. O garajın önündeyken fotoğraf çekmiştir. Araç budur, plakası uymaktadır. İkinci resim yarışın yapıldığı yerde, Viyana civarlarında bir yerdir ve „ne tuhaftır ki“ resimdeki odur.

Ardından tanık Peter Ec. ile devam edilir; işinin ne olduğu sorusuna „doğu emeklisi“ yanıtını verir. Götzl, Nisan 2007 tarihinde kiralanan karavanın söz konusu olduğunu söyler. Ec., 2011 senesinde bu konuda ifade vermiş olduğunu söyler ve o zaman gördüklerini şimdi yeniden bir bütün halinde hatırlayabilecek midir, bilmiyordur. A’dan B’ye gitmek üzere bir karavanın söz konusu olduğunu söyler. Biraz büyük bir karavan dışında bir şeye ihtiyaçları olmadığını söyler. Araç teslim alınırken o da oradadır. Aracı Avusturya’ya gitmek üzere cuma günü almışlardır. Sonra yarış yapılmıştır. Her şey yolunda gittiği için dikkat edilecek bir şey olmamıştır. Aracın ne kadar süreyle gecikmeli olarak teslim alındığına ilişkin Ec., bu konuda konuştuklarını ve farklı görüşlerde olduklarını söyler. Damadı öğleden önce olduğunu söylemektedir; o ise öğleden sonra olduğunu düşünmüştür. Karavanı ne için kullandıkları sorusuna Ec., torununun o zamanlar dokuz yaşında olduğunu ve motorsiklet yarışlarına başladığını söyler ve gerçekte bu gidilen ilk yarıştır. Ondan sonra akşamleyin, geceleyin ya da akşamın geç saatlerinde Viyana yakınlarında bir yere doğru yola çıkmışlardır. Cuma günü evden çıkmış, cumartesi ise yarışa gitmişlerdir.

Bir soru üzerine tanık, aracı teslim alırken beklemek zorunda olduklarını hatırladığını söyler. Ayrıca aracın yıkandığını düşünmektedir; fakat bunu da yüzde yüz söyleyemeyecektir. Damadını beklemiştir, sonra da damadı gelmiştir zaten. Her durumda beklemiştir. Şu an tarihlere ilişkin bir şey söyleyemeyecektir. Götzl paranın 03.04.2007 tarihinde çekildiğine değinir; Ec. bir karavan bulmanın güçlüğünden söz etmiştir. Götzl teslim alış tarihini ve yola çıkış için planlanan 27.04.2007 tarihlerini hatırlatır. Ec. günlerden cuma olması gerekir, der. Hatırlatma: Aracı öğleden sonra geç saatlerde teslim aldıklarını sanmaktadır. Ec. kendisi için böyle olduğunu, fakat damadının öğleden önce olduğunu söylediğini belirtir. Cumartesi günü Viyana’ya doğru yola çıktıklarının hatırlatılması üzerine Ec., gece yola çıktıklarını, öğleden öncede vardıklarını söyler. Götzl, Ec.’ye karavanın içinde dikkatini çeken objeler olup olmadığını sorar. Hayır yanıtını verir Ec., eğer bir şey görmüş olsaydı mal sahibine bunu kesinlikle bildirirdi. Götzl, Ec.’nin bilgisayarında buna ilişkin fotoğraflar olduğunu ve isterse BKA’nın bunları alabaileceğini söylediğini hatırlatır. Gö.’nün gösterdiği resimler incelenir. Ec., bu resimleri muhtemelen damadının çektiğini söyler. Götzl: „Belki resimlerde damadınızı da bulursunuz!“ Ec., buradaki o olabilir, der. Götzl, Gö.’nün kendisinin o kişi olduğunu söylediğini belirtir. Ec. bunu doğrular. Ec. fotoğraf çeken biri değildir; muhtemelen ikinci resmi de damadı çekmiştir.

Ardından diğer tanık Carmen Bu. dinlenilir. Bu., Eisenach-Stregda’da, karavanın yandığı yere yakın bir yerde oturmaktadır. Götzl, Kasım 2011 senesine ilişkin gözlemlerin söz konusu olduğunu söyler. Bu. ifadesinde karavanın yanmasının ardından Stregda’da Zschäpe’yi gördüğünü söylediğini belirtir. Öğleden sonra dışarı çıkmışlardır. Sokakta çevresine hiç bakınmadan koşan bir kadın vardır. Bu. o zaman bir kadının arandığından haberi olmadığını söyler. Kadının bakışları donuktur, koşarak onun ve arkadaşının yanından geçmiştir. Erkek arkadışıyla bu kadın hakkında konuşmak istemiştir, ama arkadaşı ona bakmamış ve nereden bileyim demiştir. Götzl, söz konusu yeri sorar. Bu. kadının karavanın bulunduğu yönden gelip caddeye yöneldiğini (bu esnada tanık bir şeyler gösterir) sonra da caddeyi koşarak geçtiğini söyler. Kadın onlara doğru koşmuştur ve çevresine karşı tümüyle kayıtsızdır; ne sağına ne de soluna bakmıştır. Götzl, haftanın hangi günüydü diye sorar. Günlerden pazar olması gerekir, der Bu.; yürüyüşe çıkmışlardır, bu yüzden pazar olduğunu düşünmektedir. Kadının kıyafetine ilişkin sadece, üzerinde kot bir pantalon ve koyu renk bir ceket olduğunu hatırlamaktadır. Görünüşüne ilişkin söyleyebileceği başka bir şey var mı diye sorulduğunda tanık, bu kadının resmini daha sonra polisin arama ilanında gördüğünü söyler. Pazartesi ve salı günü bir kez daha komşularına gidilmiş ve sorular sorulmuştur. Annesi ona bir kadının aranıldığını söylemiştir. Ona beş altı adet fotoğraf gösterilmiştir; o da bu kadını hemen tanımıştır. Götzl, kadının saçının biçimine ya da boyuna ilişkin bir şeyler söyleyip söyleyemeyeceğini sorar; Bu. hayır yanıtını verir. Kadının yanında herhangi bir çanta ya da nesne var mıydı sorusuna da tanık hayır yanıtını verir. Aralarındaki mesafeye ilişkin dört metre kadardı, der, birbirlerinin oldukça yakınından geçtikleri söylenebilir.

Götzl tanığın karavana değindiğini söyler ve tanığa daha önce karavanın farkında olup olmadığını sorar. Karavanı ilk kez cuma günü işe giderken gördüğünü söyler Bu. Saat „on bire yirmi kala“ karavan orada durmaktadır. Götzl: „Nerede?“ Bu., karavanın yandığı yerde durduğunu söyler. Götzl, orada dikkatini çeken bir şeyin olup olmadığını sorar. Bu., hiçbir şey görmediğini söyler. Karavana bir şey olup olmadığına bakmak için arkaya doğru koşmuştur; çünkü bir tanıdığı arabasını oraya park etmiştir. Lakin herhangi bir şey ya da arabada hasar yoktur. Götzl, karavanın plakasını sorar. Bu., V.’yi anımsadığını söyler; olur da arabaya bir şey olmuşsa diye karavanın plakasını not etmiştir. Götzl tanığa polisle ilk kez ne zaman diyaloğa geçtiğini sorar. Tanık önce kriminal soruşturma birimini aramıştır; onlar aracın Kyffhäuser plakası olduğu için orada durduğu tahmininde bulunmuşlardır. Günlerden cumadır. Götzl, karavanın durduğu sokağın ismini sorar. Bu., „Am Schafrain“ der.

Götzl kadının boyunu posunu sorar. Bu. kadının zayıf bir yapısı olduğunu ve çok uzun olmadığını söyler. Kadın saçını at kuyruğu yapmış mıdır ya da yapmamış mıdır, bilmemektedir; gerçekten bir şey söyleyemeyecektir. Götzl kadının saçlarını sorar ve Bu., kadının saçlarının koyu renk ve omuzlarında olduğunu söyler. Kadının yaşına ilişkin bir şey söyleyemeyecektir. Götzl aracın tam olarak nerede durduğunu sorar; acaba araç karavanın hemen yanında mıdır? Bu.: „Arkasında.“ Söz konusu araç bir arkadaşına aittir; montaja gideceklerdir ve o hafta aracını orada bırakmıştır. Götzl, Bu.’nun sorgulamasından hatırlatmada bulunur: Bu. saat 10:45’e doğru işe gitmiştir; orada V plakalı beyaz bir karavan durmaktadır, hemen arkasında da bir iş arkadaşının arabası duruyordur. Bu.: „Doğru.“ Götzl, bu arabanın bakır renkli ve KYF plakalı bir Chrysler olduğunun hatırlatır. Bu. bunu da doğrular. Götzl, Bu.’nun kadını pazar günü görmüş olduğunu zannetiğini, yani bunun bir sonraki gün olduğunu söyler; ancak sorgulamada cumartesi yazıyordur. İlkin öyle düşündüğünü söyler Bu., ancak öyle değildir. Götzl ne zaman olduğunu sorar. Bu. saat üç buçuk dört buçuk arasıydı, der. Kadının daha önce görmüş olduğunu kabul etmez. Hatırlatma: Kadın donuk bakışlarla amaçsızca koşturup durduğu için dikkatlerini çekmiştir. Ayrıca tanık, kadının çevresine kayıtsız olduğunu söyler, acaba araba geliyor mu diye ne sağına ne de soluna bakmıştır.

Götzl, kadının tam olarak hangi yöne gittiğini sorar. Karavanın durduğu yerden caddeye doğru koşturmuştur; oradan aşağıya doğru inmiştir; ondan sonra Bu. onu görmemiştir. Hatırlatma: Kadın şoka girmiş olabilir. Buna ilişkin de Bu. bugün kadının çevresindekilere kayıtsız olduğunu söyler. Çevresinde olan biten hiçbir şeyin farkına varmamıştır. Hatırlatma: Kadın 40 yaşlarında olmalıdır, siyah, omuzlarına uzanan, arkaya doğru dalgalı saçları vardır, 160 boylarındadır, Bu.’dan biraz daha kısadır, Bu.’nun boyu167 cm.’dir. Bu hatırlatmayı Bu. doğrular; kadın ondan biraz daha kısa olmakla birlikte aşağı yukarı aynı boylardadır. Hatırlatma: Kadının üzerinde mavi bir kot ve siyah renk ceket vardır. Bu., hatırlatmayı doğrular; fakat ceketin muhtemelen deri olduğuna ilişkin hatırlatmayı kabul etmez. Götzl sorgulamada kadının Bu.’nun iki metre uzağından ona doğru geldiğinin yazılı olduğunu söyler.

Ardından Götzl, Bu.’nun başta Zschäpe’ye değindiğini söyler ve kendisine gösterilen resimlere ilişkin durumu sorar, Bu.’nun emin olup olmadığını bilmek ister. Bu., evet, der, resimleri gördüğünden emindir. Burada der Götzl, Bu.’nun ifadesinde 1 numaralı resimdeki kişiyi tanıdığından yüzde 90 oranında emin olduğunu beyan ettiği yazılı. Bu. hiçbir zaman yüzde yüz denemeyeceğini, yüzde yüz diyebilmek için kişinin kimliğine bakmak gerektiğini söyler. Erkek arkadaşının haberinin olduğunu kabul etmez. O erkek arkadaşına kadını gördün mü, ne tuhaftı diye sormuştur, o da „yoo“ diye yanıt vermiştir: „İşte erkekler böyle.“ Hatırlatma: Bu.’nun yanında erkek arkadaşı vardır ve ona nasıl bir kadın bu, daha önce hiç görmedim demiştir ve ona da sormuştur; fakat erkek arkadaşı hatırlayamamaktadır. Götzl, bunun dışında herhangi bir araç ya da kişi gözüne çarpmış mıdır, diye sorar. Tanık hayır, der, fakat direkt sokağın karşısında oturmuyorlardır, bu nedenle de sürekli bakma durumu yoktur. Hatırlatma: Leite sokağının kesiştiği noktada gümüş rengi Opel marka bir araba durmaktadır. Bu. aracın komşularından birine ait olduğunu sandığını söyler, fakat karavanla araç arasında bir otomobilin daha girebileceği denli boşluk vardır. Götzl ona gösterilen resimleri sorar; kimlerin resimleri gösterilmiştir ve kaç resim gösterilmiştir, diye sorar. Bu. beş,altı kişi olsa gerek, der; tam olarak bilmiyordur.

Ardından Zschäpe’nin savunma avukatı Stahl soru sorar. Stahl, kadında Bu.’nun dikkatini çeken şey neydi bilmek ister. Öncelikle kadını daha önce hiç görmemiş olduğunu söyler Bu., ayrıca kadın onlara doğru çevresine karşı kayıtsız bir şekilde gelmiştir. İşte kadın bir şekilde onun dikkatini çekmiştir. Kadın ne sağına ne de soluna bakmıştır. Yürüyüşe çıkan biri sağına soluna bakar. Caddede trafiğin yoğun olmadığını söyler. Stahl, Bu.’nun o esnada nerede bulunduğunu sorar. Bu. onun evi boyunca, karavanın durduğu sokağa doğru bir patikanın uzandığını, söyler, o patikadan yürümüştür. Ve o kadın orada karşısına çıkmıştır. Bu., kısaca bir kez daha çevresine bakınmış ve yoluna devam etmiştir. Bir soru üzerine Bu., kendisine gösterilen resimlerde beş altı kadının olduğunu söyler. Stahl: „Nasıl görünüyorlardı?“ Bu.: „O zamanlar olan şeyi bugün 2014 senesinde nasıl tam olarak bilebilirim!“ Stahl, Bu.’nun kadınların birbirine benzeyip benzemediğini hatırlamadığını, ancak teşhis ettiği kadını hatırladığını belirtir ve Bu.’ya, teşhis ettiği bu kadını basındaki resimlerden dolayı hatırlamasının mümkün olup olmadığını sorar. Bu. o zamana değin herhangi bir resim görmemiş olduğunu söyler. Stahl, Bu.’ya caddeyi geçen kadına ilişkin gözünde bir resim canlandırıp canlandıramadığını sorar. Bu. evet, der. Fakat söz konusu o beş resme kısaca baktığı için kadınların nasıl göründüklerini artık bilmediğini söyler. Stahl, Bu.’ya resimlere dikkatlice bakıp bakmadığını sorar. Bu.: „Tabii ki baktım!.“ Stahl, resimlerin gösterilmesini rica eder. Götzl, resimlerin sorgulamaya eklenmediğini söyler.

Saat 11:20’ye değin ara verildikten sonra tanığa üzerinde dört kadın resmi olan ki resimlerden ikisi Zschäpe’ye aittir, bir nüsha gösterilir. Götzl, Stahl’ın Bu.’ya bu resimleri daha önce görüp görmediğini sormak istediğini tahmin ettiğini söyler. Stahl: „Gerçekten de!“ Bu.’ya resimlerin ona bu formatta gösterilip gösterilmediğini sorar. Bu, sanırım hayır, der; resimler enine dizilmiştir ve üzerinde daha çok resim olduğunu zannetmektedir. Üzerinde bir kadının resimlerinin olduğu başka bir sayfa gösterilir. Ardından Stahl, Bu.’nun enine formatta basılı iki resimden söz ettiğini doğru anlayıp anlamadığını sorar. Bu. beş ya da altı resim miydi, artık bilemediğini söyler. Stahl, Bu.’ya ona gösterilerin bunlar olmadığını söyleyip söyleyemeyeceğini sorar. Bu. bunlar olmadığını düşünmektedir; ancak yüzde yüz emin değildir. Stahl, Bu.’nun teşhis ettiği kişinin resminin de orada olup olmadığını sorar. Evet der Bu., saçları salınık olan kadın o kadındır. [Zschäpe]. Stahl, Bu.’ya bunu daha önce görüp görmediğini sorar. Bu. hayır, der; polisin orada olduğu güne değin görmemiştir. Stahl kadının 40 yaşlarında olduğuna dair yapılan yaş tahminini sorar. Bu., tahminde bulunmada iyi olmadığını söyler. Bir soru üzerine Bu. fotoğraftaki kadının yaşını otuzların ortasında diye tahmin ettiğini söyler.

Götzl burada 5 Kasım, Cumartesi yazılı der ve Bu.’nun bugün duruşmada pazar gününden söz ettiğini söyler; sorgulama 7 Kasım tarihinde yapılmıştır ve bu hesaba göre günlerden pazartesi olması gerekir. Bu. bunu doğrular. Günün pazar günü olduğundan yola çıkmıştır; çünkü genelde pazar günleri yürüyüş yapmaktadırlar. Götzl, 6. Kasım’ın bir önceki gün olduğunu ve burada 5 Kasım Cumartesi’nden söz edilmesinin onu şaşırtığını söyler; şu halde ortada bir yanlışlık olması gerekir. Götzl tutanakta yürüyüşe ilişkin herhangi bir ibarenin olmadığını söyler. Çünkü o günün aslında cumartesi olamayacağı sonradan aklıma geldi der Bu.. Wohlleben’in savunma avukatı Klemke, Bu.’ya 1. resimdeki kadını nesinden tanıdığının sorulup sorulmadığını bilmek ister. Bu. hayır yanıtını verir. Klemke, kadını neyinden tanıdığını sorar. Bu. bunu reddeder, sadece öyle söylemiştir. „Bu kadın o.“ Klemke, o zaman Bu.’nun teşhisini neye dayandırdığını kendiliğinden açıklamadığını söyler. Bu.: „Hayır.“ Müdahil avukat Matt, binanın önünde birinin daha olduğu ve bu kişinin arabadan alışveriş torbaları çıkarttığı hatırlatmasında bulunur. Bu. sadece komşusunun arabanın bagajında bir şeyler aradığını gördüğünü, bunun alışveriş torbası olup olmadığını bilmediğini söyler. Sorgulama saat 11:28’de sona erer.

Sorgulamanın ardından avukat Stahl bir açıklamada bulunur. Bu.’nun teşhis ettiği kişinin söz konusu kişinin Zschäpe olduğu bilgisiyle neye ulaşılacağı sorusundan bağımsız olarak gösterilen resim kataloğunun tam anlamıyla uygunsuz olduğu sonucuna varılmaktadır, der Stahl. Ya dosyadaki kişi o değildir ya da yanlışlıkla bu teşhise gidilmiştir; çünkü söz konusu sayfada Zschäpe’nin iki resmi yer almaktadır. Aslında bu işlem böyle uygulanmaz.

Ardından OStAin (başsavcı) Greger, Lunnebach ve Clemm adlı avukatların (123. Duruşma günü sunduğu dilekçelere ilişki görüş bildirir.). LfV NRW’nin (Anayasayı Koruma Eyalet Dairesi) müdürünün mahkemeye çağrılmasına ilişkin dilekçe reddedilmek zorundadır. Johann H.’nin robot resim ile benzerliğine ilişkin Greger, üçüncü bir kişinin tanıdığı bir kişiyle robot resim arasında bir benzerlik görmesi soruşturma için bir başlangıç oluşturabilir, ancak suçu hafifletici ya da ağırlaştırıcı unsrulara sebebiyet oluşturmaz; görgü tanığının teşhis etmesi asıl olandır, der. Bir kişinin robot resimle olan benzerliği değil, failin resminin benzerliğidir önemli olan. Görgü tanıklarına H.’nin iki resmi gösterilmiştir. Görgü tanıkları her iki resimde de H.’yi söz konusu fail olarak teşhis etmemişlerdir. Baba, H.’yi boyu ve cüssesi dolayısıyla konu dışı bırakmıştır. Her iki tanık da faili 180 cm boylarında tarif etmiştir ki bu tarif H.’ye uymamaktadır; H.’nin boyu 174 cm’dir. Aynı şey Vo.’nun sorgulaması içinde geçerlidir; bu kişinin H. bağlamında kendine ait bir algısı olmamıştır. Köln kentinin silah hakları kurumundan H.’ye ilişkin dosyalarının talep edilmesi kanıtların soruşturulmasına ait bir dilekçedir ve bu dosyanın göz önünde tutulmasına gerek yoktur. Daire müdürü Mittler’in ve Lothar Sch. ile diğer tanıkların sorgulanmasına ilişkin dilekçe, yakın tarihli bilgilerin devleti koruma birine kimin aracılığıyla ulaştırıldığı ve Sch.’nin VS.’nin yakın tarihte bilgilendirilmiş olduğunu öğrenmiş olması dava için bir önem taşımadığı gerekçesiyle reddedilmektedir. Bu sadece PP Köln’ün o zaman ki soruşturmalarının sürecini ve dokümantasyonlarını kapsar ki soruşturmalar da fail olma olasığı olan kişiler kovuşturulmamıştır. O zamanlar ki soruşturmaların işleyişi buradaki ceza davası açından hiçbir koşulda bir anlam taşımamaktadır. Bu nedenle de devleti koruma biriminin ve VS’nin (Anayasayı Koruma Kurumu) dosyalarının ele alınması da bir önem taşımamaktadır. Avukat Hoffmann’ın sunduğu, TLKA‚da (Thüringen Eyalet Suçla Mücadele Dairesi) bulunan Thomas Gerlach’a (124. Duruşma günü) ilişkin „gizli“ olarak sınıflandırılmış verilerin incelenmesi dilekçesine ilişkin Greger, söz konusu olanın delillerin soruşturulması dilekçesi olduğunu söyler. Bunun yapılıp yapılmayacağına mahkemenin genel açıklığa kavuşturma prensibi karar verecektir. Bu incelemeye izin verilmeyecektir. Dilekçe belirsiz, genel geçer bir talep içermektedir; burada söz konusu belgelerin tek tek isimleri yahut tanımları gereklidir. Avukat Lunnebach, Greger’in H.’nin boyuna ilişkin bilgileri nereden edindiğini sorar; çünkü bu bilgi dosyalarda yer almamaktadır. Greger bu bilginin dosyalarda yer almadığını doğrular.

Öğle arasından sonra saat 13:06’da avukat olan tanık Thomas Jauch ile devam edilir. Götzl burada Jauch’un sanıkla, Böhnhardt’la ve Mundlos’la 1998 yılı öncesi ve sonrasında diyaloğu olup olmadığının mevzu bahis olduğunu söyler. Jauch, söz konusu kişilerle müvekkil ilişkisi çerçevesinde mesleki bir diyaloğunun olduğunu söyler ve yasanın § 53. paragrafından hareketle susma hakkından faydalandığını söyler. Avukat Stahl tanığın sorgulanmasının devam edilmesine itiraz eder. Mahkeme susma yükümlülüğünün kaldırılmasına ilişkin pozitif bir bilgiye sahip olmadığı sürece susma yükümlülüğünün ihlal edilip edilmemesi meselesi söz konusu olacaktır. Götzl, Jauch’un şüphesiz ki § 53 sayılı paragrafı bildiğini söyler. Ancak Götzl, tanığın söz konusu kişilerle müvekkil ilişkisi dışında diyaloğu olmuş mudur, bilmek ister. Jauch: „Hayır.“ Götzl: „Kesinlikle mi hayır?“ Jauch: „Kesinlikle hayır.“

Götzl hukuki mesleki eğitim seminerlerini sorar. Jauch, bu mesleki eğitim seminerlerine katıldığını ancak söz konusu üç sanığın da orada olup olmadığını bilmediğini söyler. Götzl: „Kimi kastediyorsunuz?“ Jauch ölen iki kişiyi ve Zschäpe’yi kasettiğini söyler. Götzl, Eminger, Wohlleben, Gerlach ve Schultze söz konusu olduğunda durum nedir diye sorar. Tanık, temaslarının tamamının mesleki olduğunu ve bu kişilerle de aynı şekilde özel bir diyaloğu olmadığını söyler. Götzl’ün bir sorusu üzerine Holger Gerlach ve Carsten Schultze, Jauch’un susma zorunluluğundan muaf olmasını sağlar; Zschäpe, Wohlleben ve Eminger ise bu konuda herhangi bir açıklama yapmamaktadır. Götzl, Jauch’un Schultze ve Gerlach tarafından muaf tutulduğunu söyler ve kanıtlara ilişkin tema hakkında neler söyleyebileceğini sorar. Jauch: „Kanıtlar konusunda bir şeyler bildiğimi nereden çıkarıyorsunuz?“ Götzl, Gerlach ve Schultze ile olan diyaloğunun ne suretle olduğunu sorar. Jauch bilgisayarında araştırma yaptığını, bu şekilde aralarında bir diyalog geliştiğini ve bunun 2000 senesinden önce olduğunu söyler. İçerik anlamında katkıda bulunabileceği başka bir şey yoktur. Bu ikisi için de geçerlidir.

Götzl, Jauch’un Gerlach’ı ne zamandan beri tanıdığını sorar. Jauch, buna ilişkin bir şey söyleyemeyeceğini belirtir; o kişinin ne zaman müvekkili olduğunu bile söyleyemeyecektir; çünkü on yıldan eski belgeler yok edilmektedir. Ne kadar çok olduğuna ilişkin de bir şey söyleyemeyecektir. Somut sebepleri ve müvekkilliğin konusunu nelerin oluşurduğunu da bugün artık hatırlayamamaktadır; o belgeler elinde bulunmadığı için idrak etmesi mümkün değildir. Doğru düzgün hatırladığı bir şey de yoktur. Gerlach ile bir şekilde diyaloglarının olduğunu bilmektedir; ancak içeriğine ilişkin bir şey söyleyemeyecektir. Söyleyebileceği her şey bütünüyle spekülasyondan ibarettir. Schultze’yi ise hiçbir şekilde hatırlamamaktadır. O noktada mesleki bir diyalog var mıydı bunu bile şu an ne kabul edebilir ne de yadsıyabilir. Götzl, Jauch’un Gerlach’a bir keresinde çek verip vermediğini sorar. Jauch olabilir, der Ödenen tutar fazla ise iadesi yapılmış olabilir, der. Bunu internette okuduğu bir yazıda da görmüştür ve araştırmaya çalışmıştır, lakin bu çek artık mevcut değildir; çünkü muhasebesi de on yıldan fazla bir süre önce tutulmuştur. Götzl böyle bir tahminde bulunulmasının nedeni ne olabilir, diye sorar. Jauch, burada bir geri iade söz konusu olabilir, der ya da aktarması gerektiği ikinci elden herhangi bir para da olabilir. Artık bilmiyordur.

Tanığa çekin bir kopyası gösterilir. Jauch, çekteki imzanın kendisine ait olabileceğini doğrular. Burada ‚Kapke ve ayrıca B. meselelerinde ücret iadesi‘ yazılıdır. Medeni usûl hukukuna ait bir davanın ücretlerinin geri ödemesi olsa gerek der. Eğer burada Holger Gerlach’ın adresi yazılıysa o zaman bu adrese gönderilmiştir. Orada yazılı olanın dışında bir şey söyleyemeyecektir. Götzl burada meblağ 1.600 DM olarak gösterilmiştir der ve bu tutarın Jauch’a bir şeyler hatırlatıp hatırlatmadığını sorar. Jauch, bir medeni usûl hukuk davasının ön ödemeleri olsa gerek diye yanıt verir. Götzl, Gerlach ‚ın ‚Kapke ve ayrıca B. meselesi‘ ve ücretin geri iade edilmesi ile ne ilgisi olduğunu sorar. Jauch bir spekülasyonda bulunayım, bu Kapke’nin istediği bir şeydir ve ona göre de yapılmıştır, der. Buna ilişkin bir şey hatırlamıyordur; ayrıca paranın çekildiği tarih 24.04.2001 de onun hatırlamasına yardımcı olmamaktadır. Fakat Kapke’nin ara sıra maddi sıkıntıları olmuştur ve o zaman diğerleri ona yardım etmiştir. Bir spekülasyon olmakla birlikte bu parayı Kapke başkasına geri ödemek üzere ona havale etmiş de olabilir. Götzl, Jauch’un Gerlach ile Zschäpe, Mundlos ve Böhnhardt hakkında hiç konuşup konuşmadığına dair hatırladığı bir şey var mıdır, diye sorar. Jauch buna çok net biçimde hayır diyebileceğini, çünkü sanığın ve ölen iki kişinin sadece bir kez ona geldiğini ve o zamandan sonra bir daha onlarla diyaloğu olmadığını söyler.

Avukat Stahl, mikrofonda sorun olduğunu belirtir. Mikrofondaki sanık giderildikten sonra Stahl, tanığın bu şekilde cezaya maruz kalacağını söyler ve ondan buna izin vermemesi ricasında bulunur. Götzl, tanığın ne zaman cezaya maruz kalacağını bildiği karşılığını verir. Jauch, müvekkilleri ile olan diyaloğu hakkında herhangi bir şey söylemediğini düşündüğünü belirtir. Götzl, Jauch’un Gerlach ile 1998 yılından sonra destekleme amaçlı yapılan şeyler hakkında konuşup konuşmadıklarını sorar. Jauch böyle bir şey hatırlamıyorum, der. Götzl, Jauch’a, Gerlach’ın Thorsten Heise ile Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin desteklenmesi bağlamında diyaloğu olduğundan haberi var mıdır, diye sorar. Tanık böyle bir şey hatırlamadığını, bu konuda bir şey söyleyemeyeceğini belirtir. Götzl, Jauch’a Kasım 2011 tarihinden önce hiç „NSU“ diye bir kavram duyup duymadığını sorar. Jauch: „Evet, fakat bir araba markası bağlamında; yoksa gerçekten böyle bir şey duymadım.“ Götzl, „Focus“ ile herhangi bir diyaloğun olup olmadığını sorar. Jauch evet, der; „Focus“, „Spiegel“ olmak üzere farklı gazeteler tarafından aranılmıştır. Fakat bu konuda sonradan yazılanlar hakkında herhangi bir yorumda bulunmak istememektedir. Kesinlikle basında yer aldığı şekilde bir şeyler söylememiştir.

OStA Weingarten, Schultze ile 2000 senesinden önce muhtemel bir müvekkil ilişkisinin oluştuğunu doğru anlayıp anlamadığını sorar. Jauch somut bir şekilde hatırlamadığını söyler; onun fikrince 2000 senesinden önce olması gerekir. Bunun da çok basit bir nedeni vardır; 2000 yılı itibarıyla yeni bir avukatlık programı uygulamaya girmiştir ve bu programda söz konusu isim yer almamaktadır. Weingarten davanın konusunu sorar. Jauch hatırlayamadığı yanıtını verir. Weingarten, BKA’nın bir değerlendirme notunu gösterir; bu, Schultze’nin banka hesabının bir değerlendirmesidir. Burada Şubat ve Mart [sesçil yazım] 2002 aylarında avukat Thomas Jauch’a dosya numarası sıfır olarak belirtilmiş ödemelerin yapıldığı görülmektedir. Jauch, buna ilişkin bir şey hatırlamadığını söyler. Weingarten tanığa, eğer “Js” dosya numarası başlığında ödeme yapıldığını söylerse de mi bir şey hatırlamadığını sorar. Jauch, hatırlamadığını söyler; dosyalar artık elinde yoktur. Sadece herhangi bir suç olayının söz konusu olduğunu bilmektedir. Buna ilişkin hatırladığı başka bir şey yoktur.

Müdahil avukat Scharmer, Jauch’a „Focus“a neler söylediğini sorar. Tanık bunu şu an söyleyemeyeceğini, bunları bir kenara yazmadığını söyler. Scharmer, „Focus“un 11.12.11 tarihinde şunu yayınladığını hatırlatır: „Jauch, Focus’a, Zschäpe, Böhnhardt ve Mundlos’un 1998’in başlarında ona gittiklerini söyledi.“ 800 D-Mark tutarında avansın ödenmesi karşılığında Zschäpe’nin savunmasını üstlenmiştir. Avukatlık yapacağına dair belgeyi Jena’daki polise gönderdiğini iddia eder. Söz konusu yazıda Zschäpe’nin suçlamalara yanıt vermeye hazır olduğunu, ancak buna dosyalara bakıldıktan sonra yapacağı yer almaktadır.“ Jauch, bu noktada yasasının 53. maddesinden yararlanmak istediğini söyler. Scharme, Jauch’a „Focus“a karşı herhangi bir işlem başlatmış mıdır, diye sorar. Jauch hayır yanıtını verir; gazetelerin her yazıdığına inanmadığını, inanması gerekmediğini söyler. Scharmer, „Focus“un haberine göre Jauch’un müvekkili ile olan ilişkisini ifşa ettiğini söyler; fakat Jauch bu suçlamaları kabul etmemiştir. Jauch, „Focus“un onu belirli şeylerle suçladığını, onun da bu suçlamalara herhangi bir yanıt vemeyeceğini söylediğini belirtir. Scharmer, Jauch’un başkana bu buluşma bağlamında, bir müvekkil ilişkisinin olduğundan haberi olmadığını söylediğini belirtir. Scharmer, şimdi bu müvekkil ilişkisi dahilinde bir şey miydi ya da değil miydi, diye sorar. Avukat Stahl soruya itiraz eder. Müvekkil ilişkisinin olup olmadığı zaten susma yükümlülüğü dahilindedir. Ayrıca bir diğer noktada eğer doğruyu anlamışşsa tanığın zaten Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile hiçbir şekilde şahsi bir diyaloğunun olmadığıdır. Scharmer, tanığın avukat olduğu yanıtını verir, kendisi de çelişkili bir malumatı sorgulamaktadır. Avukat Stahl soruya izin verilmemesini talep eder; koruma amaçlı yükümlülükler vekile hizmet etmektedir ve mahkemenin bu soruların sorulmasına izin vermemesi gerekir.

Götzl, tanığın kendi mesuliyeti dahilinde bu yasadan yararlanıp yararlanmayacığına kendisinin karar vermesi gerektiğini söyler. Stahl bu sorunun yasanın § 53. paragrafına karşı çıkmaya yöneltici bir soru olduğunu söyler. Scharmer ise söz konusu §53 sayılı yasanın tanığa sadece müvekkil ilişkisi dahilinde reddetme hakkı verdiğini belirtir. Scharmer, neyin müvekkil ilişkisi dahilinde neyin tanığın özel yaşamı dahilinde olduğunu bilmediği için bu soruyu yönelttiğini söyler. Götzl, Stahl’a hakların öğretilmesi kuralının bile uygulanmamış olduğunu söyler. Stahl bunun tanığın cevap vermeyi reddetme hakkı olduğunu anlamına geldiğini belirtir. Bir diğerinin normatif bir yükümlülük olduğunu söyler; tanığın bunu yapma izni yoktur; yapması durumunda ise suç işleme alanında hareket etmiş olacağını söyler. Götzl, Stahl’ın bu konuda bir yargıda bulunamayacağını söyler. Stahl: „Sayın Başkan, bir kez olsun bir yargıda bulunabileceğim düşüncesinden hareket edin.“ Götzl, soruyu uygun bulduğunu söyler. Bunun üzerine Stahl meselenin bir karara bağlanması ricasında bulunur. Federal savcı Diemer görüşünü bildirir; mesele çok açıktır, soru da yerinde bir sorudur. Müdahil avukat Lunnebach, burada tanığın gerçeğe uygun verdiği beyanların söz konusu olduğunu belirtir ve tanığın Zschäpe’nin sadece bir kez onun yanında olduğunu söylediğini ekler. Ayrıca tanık müvekkil ilişkisi hakkında herhangi bir şey söylememiştir. Scharmer’ın nedenini araştırdığı şey budur. Eğer Zschäpe müvekkil ilişkisi dahilinde orada bulunmamışsa, tanığın bu soruyu yanıtlaması gerekmektedir. Stahl, tanığın bu kişilerle şahsi bir ilişkisi olmadığını belirttiğini, şu durumda tanığın söz konusu kişilerle mesleki diyaloglarının söz konusu olduğunu söyler. Scharmer, tanığın kendisiyle çeliştiğini bu nedenle de bir kez daha sorduğunu söyler. Sonra saat 13:54’e kadar ara verilir.

Ardından Götzl, soruya izin verme hükmüne ilişkin kararın onaylandığını söyler. Avukat Scharmer gazetecilerle yapılan konuşmaları ve bu konuşmalarda Jauch’a hatırlatılan şeyleri sorar. Jauch müdahil avukatların sorularına yanıt vermek için bir neden görmediğini, ona göre müdahil makamın soru sorma hakkının bulunmadığını söyler. Jauch’un müdahil avukatların sorusunu yanıtlamak zorunda olup olmadığına dair kısa bir kavga yaşanır. Scharmer, Jauch’un yasaları ilginç bir şekilde yorumladığını söyler. Götzl, Jauch’tan soruyu yanıtlamasını talep eder. Jauch, kanunun § 53 sayılı yasasını temel aldığını söyler. Scharmer, Jauch’a Lützen’de Weißenfels civarındaki arsanın sahibi olup olmadığını sorar. Jauch bu soruya evet yanıtını verebileceğini söyler. Scharmer bu arsa hâlâ Jauch’a ait midir diye sorar. Jauch: „Hayır.“ Scharmer, Jauch’a arsasını 1998 ila 2003 yılları arasında kiralamış mıdır, diye sorar. Jauch bunun davanın konusuyla bir ilgisi olmadığını söyler. Scharmer, Jauch’un az önce kendisinin meseleyi bilmediğini söylediğini belirtir. Jauch davanın konusunu NSU’nun işlediği suçların oluşturduğunu, bununla arsanın bir ilgisi olmadığını söyler. Götzl bu mesele pek tabii ki sanıklarla ilişkilendirilmektedir, der. Scharmer bunu açıklayabileceğini söyler, fakat tanığın salondan çıkmasını rica eder.

Jauch salondan çıkar. Scharmer, burada Jauch’un özel mülkiyetinin sorgulanması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söyler. Fakat dosyaya göre orada bağış amaçlı konserler düzenlenmiş olabilir ki bu bağışlarda toplanan paralar NSU‚ya verilmek üzere aktarılmış olabilir. Federal savcı Diemer öyleyse Scharmer sorusunu sormalıdır, der. Scharmer tanığın pek çok konuda ifade vermeyi reddetme hakkında sığındını ve bu nedenle gerekirse tekrar ve aşama aşama soracağını söyler. Burada konserleri kimin düzenlediği söz konusudur. Jauch tekrar salona girer. Scharmer sorusunu tekrar eder. Jauch söz konusu yerin kiralandığını, ancak kiralayan kişinin adını bilmediğini söyler. Scharmer: „Gayri menkulünüzü kiraya veriyorsunuz ve kiracınızın adını bilmiyorsunuz bile?“ Jauch unuttuğunu söyler. Scharmer, bu yerde aşırı sağcı camia, konserler ya da gösteriler düzenlemiş midir, diye sorar. Jauch, bazılarının bu tür şeyler iddia ettiğini, fakat onun orada bulunmadığını söyler. TLfV‚in bir kaydından hatırlatma: 26.01.02 [sesçil yazım] tarihinde daha başlangıcında polis tarafından dağıtılan aşırı sağcı bir müzik gösterisinde ve 09.03.2002 tarihinde yapılan bir Skinheadpartisinde çıkartmalar bulunmuştur ki söz konusu bu parti, camianın avukatı olan Dr. Jauch’un Lützen’deki arsasında yapılmıştır. Scharmer tanığa buna ne diyeceksiniz, diye sorar. Jauch: „Üzgünüm ama ben Dr. Jauch değilim.“ Dr. Jauch adında biri hakkında bilgi veremeyecektir. Arsanın sahibi olduğunu kabul eder; fakat o Dr. Jauch değildir. Götzl, Jauch’a dönerek burada başka bir mesele söz konusu, soru gayet net bir biçimde sorulmuştur. Jauch, Thüringen VS’nin raporunun içeriğini bilmediğini söyler. Ve bu nedenle sadece daha önce söylediklerini tekrar edecektir: Orada bu türden organizasyonların yapıldığını iddia eden kişiler vardır. Fakat o bu organizasyonlara katılmamıştır, kiraya veren kişi olarak katılması da gerekmiyordur.

Scharmer, Jauch’un bu gösterilerle ilgili olarak 2003 senesinde Halle’de bir dava yürütüp yürütmediğini sorar. Jauch: „Mümkündür.“ Scharme, NJW’de [Yeni Haftalık Hukuk dergisi] yayınlanmış bir karardan hatırlatmada bulunmak istediğini söyler. Jauch bundan haberi olmadığını söyler. Hatırlatma: Dilekçeyi veren dava edilen arsanın kiracısıdır; hafta sonları arsada Skinhead konserleri düzenlenmiştir ve o, SMS ya da e-mail aracılığıyla bu konserlere davet edilmiştir; ayrıca ona gönderilen mesajlarda ya da maillerde nasyonal sosyalist içerikli suç unsuru oluşturabilecek öğeler ve buna uygun CD’ler yer almıştır. Scharmer söz konusu karar bu muydu, diye sorar. Olabilir, der Jauch, fakat Scharmer’in şu an yüksek sesle okuduklarından haberi yoktur. Scharmer, elde edilen gelirin camia organizasyonlarına aktarılmasını Jauch’un bizzat kendisinin mi bildirdiğini sorar. Jauch buna ilişkin bir şey hatırlamadığını söyler. Scharmer, NJW’den alıntı yapar: Mahkeme, gelirin az ya da çok olmasının ya da söz konusu paraların camianın organizasyonlarına bağışlanıp bağışlanmasının önemsiz olduğunu belirtmektedir. Scharmer: „Bu alıntı size bir şeyler hatırlattı mı?“ Jauch: „Hayır.“ Scharmer, Steffen R. ile 08.04.2013 [sesçil yazım] tarihinde yapılan görüşme hakkında LKA Kiel’in düştüğü kayıttan bir hatırlatmada bulunur: R., NSU‚ya ilişkin burada „bomba koyucuların hikayesi“ söz konusu demiş olmalıdır; avukat Jauch aracılığıyla diyaloglar kurulmuştur [anlaşılmamıştır: belki de kurulmuş olması gerekir denmiştir]. R., Jauch’un şahsi arsasında üç konserin verildiğini hatırlamaktadır; bunlardan biri „Trommelfabrik“de ve Zeitz’da iptal edilen konserlerin telafisi için düzenlenmiştir. Scharmer, Jauch’un bu konu hakkında bilgisi olup olmadığını sorar. Jauch, kiracının arsada düzenlediği o konserlere katılmadığını söyler. Scharmer, R.’nin kiracı hakkında hiçbir şey demediğini söyler ve hatırlatmanın doğru olup olmadığını sorar. Jauch, kim ne iddia etmiş, hiçbir şey anlamadım, der. Scharmer hatırlatmayı tekrarlar. Jauch ne kadar isterse istesin bu türden şeyler hatırlamadığını söyler.

Bir soru üzerine Jauch, Thorsten Heise’yi ismen tanıdığını söyler. Scharmer, Jauch’un Heise’yi müvekkil ilişkileri dışında kişisel olarak ve politik anlamda tanıyıp tanımadığını sorar. Jauch, Heise’yi sadece müvekkil ilişkisi bağlamında tanıdığını, kişisel olarak tanımadığını söyler. Heise’nin de dahil olduğu bir derneğe dahil olduğunu kabul eder; fakat bu nedenle Heise’yi kişisel olarak tanıması gerekmiyordur. Jauch, şimdiye değin derneğin herhangi bir organizasyonuna katılmamıştır. Scharmer, Jauch’un Heise’nin de katıldığı bir hukuki eğitim semineri verip vermediğini sorar. Jauch böyle bir şey hatırlamadığını, fakat bunun mümkün olduğunu söyler; böyle bir şey ihtimal dışı değildir; ancak hatırlamıyordur. Kirchheim’de hukuki bir eğitim semineri vermiş olduğunu kabul eder. Orada StPO’nun (Ceza Muhakemesi Kanunu) hükümlerinin ve yapılan aramalarda somut olarak uygulanışının söz konusu olduğunu söyler. Scharmer, katılımcıların nerelerden geldiklerini sorar. Jauch, bu eğitimi organize edenin kim olduğunu bildiğini, fakat katılımcıların kimler olduğunu bilmediğini söyler. Scharmer, bu eğitimi organize eden kişiyi sorar. Şimdi de Wohlleben’in savunma avukatı Klemke araya girer. Tanık bir kez daha salondan çıkar. Scharmer, Jauch’un muhtemelen THS’nin yasaklanmasında etkin olduğunu, bu nedenle de soru sorduğunu söyler. Tanık hatırlamadığını söylemektedir, bu nedenle de tabii ki zor bir durumdur. Klemke, hukuki bir eğitim semineri ile bir yasaklama davası arasında nasıl bir bağlantı kurulduğunu anlamadığını söyler. Scharmer, Heilsberg’deki bir pansiyonda iki kez hukuki eğitim semineri verildiğini, bu pansiyonun THS’nin (Thüringen Vatanı Koruma Timi) buluşma yeri olduğunu söyler. Götzl: „Öyleyese sorunuz.“

Jauch tekrar içeri girer. Scharmer, Jauch’a „Thüringer Heimatschutz“u (Thüringen Vatanı Koruma Timi) bilip bilmediğini sorar. Jauch, „Thüringer Heimatschutz“u bilmediğini, sadece böyle bir organizasyon yürüttükleri iddia edilen kişiler tanıdığını söyler. Tino Brandt ve Sven Rosemann isimlerini verir. Bu konuda başka bir şey söyleyemeyecektir; bu bilgiye de müvekkilleriyle olan diyaloğundan sahiptir. Scharmer o zaman Rosemann ve Brandt hakkında sorular soramayacağım, der. Jauch, Scharmer ne isterse sorabilir, der. Bu kişileri müvekkil ilişkisi dışında tanıyıp tanımadığına hayır yanıtını verir Jauch. Andreas Rachhausen’i hem müvekkili olarak hem de şahsi olarak tanımaktadır. Scharmer, Jauch’un müvekkili olarak değil de şahsi kişi olarak Rachhausen’in politik görüşüne ilişkin neler diyebileceğini sorar. Jauch, Ra.’yı müvekkil ilişkisi dahilinde, ağırlıklı olarak da parasal sorunlar bağlamında tanıdığını söyler. Rachhausen işletme sahibidir. Şahsi diyalogları bağlamında, Rachhausen’ın şirketiyle ilgili finansal sorularına ilişkin söylediklerini bilmektedir. Scharmer, Ra.’nın Almanya’da yaşayan yabancılar hakkındaki görüşünü sorar. Jauch, Rachhausen’in iş yerinde bu türden kişiler çalıştırdığını, bu nedenle onun yaklaşımının pozitif olması gerektiğinden yola çıktığını söyler ki bu çıkarım cüretkar bir yaklaşımdır.

Scharmer, Mario Brehme’yi sorar. Jauch onu sadece müvekkil ilişkisinden tanıdığını söyler. Scharmer, TLfV’nin edindiği bilgilerden hatırlatmada bulunur: TLfV’nin kaynakları, Br.’nin Noel’den önce Jauch’da Weißenfels’de ve Mecklenburg-Vorpommern’de Eisenecker’de [bu camianın avukatıdır, bir süre önce vefaat etmiştir]kaldığını saptamıştır. Ayrıca Brehme Jauch’un yanında staj yapmıştır. Scharmer, Brehme’nin Jauch’un yanında staj yapıp yapmadığını sorar. Avukat Klemke itiraz eder, bu soru bu meseleye ait değildir. Jauch, en başından beri böyle, der. Jauch salondan çıkarılır. Scharmer açıklamada bulunur; dosyalardan varılan sonuç Jauch’un THS’nin yasaklanması bağlamında koruyucu bir işlev üstlendiğidir. Scharmer bunu daha önceden sormaktadır ki Jauch, eğer staj kapsamında kimi şeyler öğrenmişse bu konuda bilgi verebilsin. Tanık tekrar içeri girer ve Scharmer sorusunu yineler. Jauch, Brehme’nin o zamanlar hukuk okumaya başladığını ve onun yanında iki haftalık bir staj yaptığını söyler. Scharmer, staj kapsamında THS hakkında konuşulup konuşulmadığını sorar. Jauch, THS’nin o zamanlar bildiği bir kavram olmadığını, dolayısıyla da bu konu hakkında konuşulmadığını söyler. TLfV’nin bir kaydından hatırlatma: THS için mülk edinimi, Jauch, Brehme ve Kapke’nin onu Weißenfels’deki bürosunda ziyaret ettiklerinde onlara bir oturma projesi için Orlamünde civarında eski bir FDGB-Heim (Alman Demokratik Cumhuriyeti’ndeki dinlenme tesisleri) satın alma niyetinde olduğunu söylemiştir; burada söz konusu olan bağımsız bir hayattır; bir komandit şirket planlanmıştır ve THS üyeleri 5.000 DM karşılığı alım yapabilirler; örneğin Kapke katalog üzerinden satış yapmayı planlamaktadır. Jauch bundan haberi olduğunu söyler, fakat bu konuda bir şey söylemeyecektir; çünkü az önce Scharmer’in ismini okuduğu kişilerden biri onu avukat olarak tutmuştur.

Bir soru üzerine Jauch, Thomas Starke’yi sadece müvekkil ilişkisi bağlamında tanıdığını sorar. Scharmer, Jan Werner’i sorar. Jauch onun için de aynı şey söz konusu der. Scharmer, Jauch’un THS’nin bir gösterisine konuşmacı olarak katılıp katılmadığını hatırlıyor mudur, diye sorar. Jauch böyle bir şey hatırlamadığını hatta bunun imkansız olduğunu söyleyebileceğini belirtir. Scharmer, Jauch’un böyle bir hizmette bulunup bulunmadığının söz konusu olduğunu söyler. Jauch hayır der. THS‚yi ilk kez 2006 ya da 2007 senesinde duymuştur. Kim olduğunu bilmediği biri ona böyle bir organizasyon olduğunu söylemiştir Konuşmanın devamını dinlememiştir, orada duyduğu bir slogandır. Scharmer, Jauch’a „Braunes Haus“(Kahverengi bina) için çalışıp çalışmadığını sorar. Jauch, „Braunes Haus“ için kati süretle çalışmadığını sadece gerçek kişiler ya da tüzel kişiler için çalıştığını söyler. Scharmer, „Braunen Haus“ bağlamında ismi geçen kişileri sorar. Jauch, neden söz edildiğini anlamadığını söyler; burada kastedilen kahverengine boyanmış bir bina mıdır? . Scharmer, geçmişte Jenaischen Straße’de olan Jenalı Neonazi ev projesinden söz eder. Jauch: „Gördünüz mü, oluyormuş demek ki!“ Ardından bu konuyla vaktiyle meşgul olduğunu hâlâ da ilgilendiğini söyler.

Götzl, Jauch’a neden sinirlendiğini sorar. Jauch, bu davaya ait bir mesele değil, der. Götzl, Jauch’un şimdiye değin davada bulunmadığını, Jauch’un elinde dosyalar olup olmadığını bilmediğini, Jauch’un davaya ilişkin bir bilgisi varsa, ona soracak sorularının olduğunu belirtir. Şimdi de avukat Klemke şikayetçi olur. Jauch, müvekkilleriyle ilgili şeylerin söz konusu olduğunu ve bu nedenle açıklamada bulunmayacağını söyler. Scharmer, Schultze’nin onu susma yükümlülüğünden muaf tuttuğunu ve Jauch’un da 2000 senesinde avukatlık programını değiştirdiğini söylediğini belirtir. Scharmer kendisi için şu an Schultze ile bağlantılı bir vekaletin ve Ağustos 2000 tarihindeki Rudof-Heß-Anma gününün söz konusu olduğunu söyler ve Jauch’a bunu hatırlayıp hatırlamadığını sorar. Jauch, Rudof-Heß-Anma günü bağlamında pek çok vekaletin olduğunu hatırladığını, fakat bunları sıralayamayacağını söyler. „Bir koruma tedbiri olarak tutuklama“ya ilişkin Jauch, bazı emniyet müdürlüklerinin ve savcıların, polis hukukuna dayanarak insanlarının katılımını engellemek için ciddi ciddi çabaladıklarını hatırladığını söyler. TLfV’nin kaydında yer alan hatırlatmada olduğu gibi S. ile olan herhangi bir bağlantıyı hatırlamıyordur: Polisin Rudof-Heß-Anma günü öncesinde ve kutlama esnasındaki sert müdahalesi nedeniyle 26.08.2000 tarihinde „Polis ve devlet keyfiyetine karşı çıkar birliği“ adlı bir gösteri düzenlenmiştir; Schultze’nin on günlük koruma tedbirli tutuklanması, Kapke’nin evinde yapılan aramalar da bunda bir rol oynamıştır; ayrıca Jauch’a danışılarak IGPS başlığı altında bir gösterinin yapılacağı bildirilmiştir. Herhangi bir yasaklamanın önüne geçmek için THS– ya da NPD-Aktivistleri koruma görevlisi ya da gösteriyi bildiren kişi olarak vazife üstlenemezler, ayrıca internet aracılığıyla insanları çağırmak, harekete geçirmek gibi şeylere de izin verilmemelidir; Jauch konuşmacı olarak katılabileceğini belirtmiştir. Jauch böyle bir şey hatırlamadığını belirtir.

Scharmer, Jauch’a Jürgen Länger’i tanıyor mudur, diye sorar. Onu müvekkil ilişkisi çerçevesinde tanıyordur, ayrıca güncel olarak bu davadan. [Jauch, Jürgen Länger’in tanık danışmanıdır]. Scharmer, Jauch’un bir VS-kurumunun ya da MAD’nin (Askeri İstihbarat Birimi) taahhüt mektubunu imzalayıp imzalamadığını sorar. Avukat Klemke soruya itiraz eder. Tanık dışarı gönderilir. Scharmer, tanığın bu davayla ilgili pek çok kişinin temel bilgilerine sahip olduğunu söyler. Bu yüzden VS’nin çabalamalarının olup olmadığının onu ilgilendirdiğini söyler; çünkü böyle bir durumda dosyaların ortaya konması gerekmektedir. Scharmer, az önce değinilen ve aralarında Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin de olduğu birkaç kişinin ismini sayar. Ondan söz konusu kişilerin konuyla ilişkilendirmesinin istenmesini anlamıyordur. Burada, adı geçen kişileri içeren dosyaya ait şeyler söz konusudur ki bunlar muhtemelen takdim edilmiştir. Federal savcı Diemer, bu noktada herhangi bir bağlantı göremediğini söyler. Fakat şimdi der Götzl, Diemer bunu izah etmek zorundadır. Diemer burada sadece bu kişileri destekleyen başka kişilerin olup olmadığının söz konusu olabileceğini ve bu meselenin ana davanın değil soruşturma sürecinin bir parçası olduğunu söyler. Sorunun sanığın suçu ya da cezasıyla ilgili bir soru olduğuna dair bir şey göremiyordur. Scharmer bu davada tartışılan temel şeyin bu olduğunu söyler. Pek tabii ki başka soruşturmalarda vardır; lakin sanıkla diyaloğu olduğu bilinen başka kişiler varsa bu kişiler bu dava için tanık olarak önemlidir; bu dava temelde delillere dayanmaktadır. Avukat Klemke buna ilişkin bir kararın çıkarılmasını talep eder ve soruya müsade edilmesi durumunda Jauch’un StPO’nun (Ceza Muhakemesi Kanunu) § 55. paragrafı gereği bilgilendirilmesi gerektiğini söyler; çünkü iznin kabulü durumunda şahsi sırların ihlali söz konusu olabilir. Scharmer buna bir itirazı olmadığını söyler.

Aradan sonra Götzl, soruya izin verme yetkisi olduğunu açıklar. Klemke dosyada bir kaynağın avukat olarak kimi şeyleri başkalarına ilettiğine dair bir kayıt olmadığını söyler. Scharmer, kendisi için söz konusu olanın hiçbir şekilde müvekkil ilişkileri olmadığını söyler. Tekrar ara verildikten sonra Götzl saat 15:15’te mahkeminin onun tasarrufunu onayladığını söyler. Bir soru üzerine Jauch, üzgün olduğunu fakat bu soruya sadece hayır yanıtını verebileceğini söyler; muhtemelen bunun için gerekli karakteristik koşulları taşımıyordur. Jauch, „ne kadar gerekli olsa da kurnazlık ve yalan dolan“ bilmediğini söyler. VS için herhangi bir şey imzalamamıştır. Elbette Federal Almanya Silahlı Kuvvetleri’nde, MAD‚de „kötü düşmana“ bilgi sızdırmayacağına dair bir taahüt mektubu imzalamıştır. Burada bir yoldaşa ihanet etmek gibi bir şey söz konusu olmamıştır.

Müdahil avukat Kaplan, Jauch’a masanın üstündeki dosyanın ne türden bir dosya olduğunu sorar. Jauch „çok kıymetli ve gizli tutulması gereken belgelerin“ olduğunu söyler; yani bugünkü randevu için gelen celpname. Avukat Hoffmann, Jauch’un „Focus“-muhabirine ilişkin yapılan hatırlatmalara dair soruları yasanın § 53. paragrafına dayanarak cevapsız bıraktığını söyler. Soruyu tekrar sormak istiyordur; çünkü o bu sorunun söz konusu yasa dahilinde ele alınamayacağı düşüncesindedir. Jauch görüşünü değiştirmeyeceğini, yanıt vermek zorunda olmadığını söyler. Hoffmann inzibati mahiyette hafif para cezası uygulanması için başvuruda bulunacağını söyler. Bunun üzerine tanık bilgi vermeyi reddedebilir mi diye bir tartışma başlar. Diemer ve Stahl, Hoffmann’la aynı görüşte değildir. Müdahil avukat Kuhn, Hoffmann’ın görüşünü paylaştığını söyler; buradaki somut soru, gazetecilerin Jauch’a neleri hatırlattığıdır. Burada müvekkil ilişkileri söz konusudur ve dışarıdan gelen sorular aracılığıyla bu ilişki sorgulanamaz. Avukat Klemke itiraz eder; burada avukatın müvekkil ilişkisi çerçevesinde öğrendiği şeylerin tamamının söz konusu olduğunu ve „Focus“un yönelttiği soruların müvekkil ilişkisi dışında tutulamayacağını söyler. Stahl da Klemke’ya katılır. Hoffmann ya „Focus“un sorularının gizli tutulması yükümlülüğüne dahil olmadığını, bunların üçüncü kişinin görüşleri olduğunu söyler. Klemke, Jauch’un yasanın § 55. maddesine dayanarak yanıt vermeyi reddedebileceğini söyler; çünkü Jauch yanıt verme durumunda cezai suç işlemiş olabilir. Götzl, Jauch’a yasanın § 55. maddesinden yararlanıp yararlanmayacağını sorar. Jauch her ihtimale karşı yasanın 55. maddesinden yararlanacağını söyler. Hoffmann bunu anlayamadığını belirtir. Jauch’a ithamlarda bulunulmuştur, o da bunlara yanıt vermemiştir deneceğinin farkındadır. Jauch bilerek „her ihtimale karşı“ ifadesini kullandığını söyler. Bir ara verilir ve aradan sonra Götzl, tanığın inzibati mahiyette hafif para cezasına çarptırılarak uyarılmasına gerek olmadığını düşündüğünü bildirir.

Ardından avukat Narin, Jauch’un Mario Brehme’nin THS‚de hangi görevi üstlendiğini bilip bilmediğini sorar. Jauch bilmiyorum der. Güney Afrika seyahati ve mültecilerin yerleştirilmesi hakkındaki konuşmaların sorulması üzerine de hayır yanıtını verir. Avukat Kuhn, Kapke’nin ona Brehme ile yaptığı Güney Afrika seyahati hakkında şahsi olarak bir şeyler anlatıp anlatmadığını sorar. Jauch olabilir, der; fakat böyle bir şey hatırlamıyordur. Jauch, Kuhn’un kendisine Ağustos 1998 yılından söz etmesinin ardından da buna ilişkin bir şeyler hatırlamadığını söyler. OStA Weingarten, Jauch’un Scharmer’in sorusu üzerine THS kavramını ilk kez 2006 senesinde duyduğunu söylediğini belirtir. Tanık hatırladığı kadarıyla bunun böyle olduğunu söyler. Weingarten, TLfV’nin bir kaydını hatırlatır; buna göre Br. ve Kapke 09.09.2000 tarihinde[sesçil yazım] Weißenfels’de Jauch’un yanında bulunmuşlardır ve THS’nin yasaklanma olasılığı hakkında konuşmuşlardır. Buna ilişkin Jauch bir kez daha yasanın § 53. maddesinden yararlandığını söyler. Weingarten ya 2006 senesi doğrudur ya da doğru değildir, der. Jauch’un burada gerçek dışı şeyler söyleme hakkının olmadığını söyler. Jauch sürekli 2006 ya da 2007 senesiydi diye söyledim, der. Artık elinde 2000 senesine ait evraklar yoktur ve bu konuşmayı hatırlayamamaktadır. Kimin bu konuda malumat verdiğini hiçbir şekilde bilmemektedir. Weingarten, THS’nin bir kaçınma manevrası olarak o bölgede bir NPD birliği kurmayı düşünüp düşünmediklerini sorar. Burada sadece bu söylenenin Jauch’a bir şeyler hatırlatıp hatırlatmadığı söz konusudur. Jauch esas itibariyle böyle bir şeyi olasılık dışı bırakmak istemiyordur; fakat herhangi bir şey hatırlamıyordur.

Müdahil avukat Langer, Jauch’a 90’lı ya da 2000’li yıllarda, söz konusu Mundlos, Böhnhardt ve buradaki beş sanığın hazır bulunduğu sözlü yargılamada bulunup bulunmadığını sorar. Sorunun uygun olup olmadığına ilişkin uzun bir tartışma başlar; ayrıca Jauch bu yargılamada sadece „orada mı bulunmuştur“ ya da „yargılamaya mı katılmıştır“ tartışılır. Bir kez daha ara verildikten sonra Götzl, sorunun uygun bulunduğunu bildirir. Ardından Jauch, eğer soruyu doğru anlıyorsam der, 20 yıllık bir süreç söz konusu; bu süreçte çok sayıda davaya katılmıştır; bazen o davanın avukatı olmamakla birlikte sadece izlemek üzere davaya gittiği de olmuştur; fakat böyle bir hadiseyi hatırlayamamaktadır. Eğer doğru değerlendiriyorsa ölenleri ve Zschäpe’yi 1997 senesinden önce tanımamaktadır.

Sorgulamanın ardından avukat Kuhn, Enrico Theile’nin (122. Duruşma günü) sorgulamasına ilişkin açıklamayı yüksek sesle okur. Tanık Theile’nin ifade verme biçimi neredeyse ifade vermeyi reddeder bir hal aldı diye tanımlanabilir ki nihayetinde tanık pek çok kez yanlış beyanda bulunmaya kadar gitmiştir. Theile daha önceki sorgulamasından yada sorunun içeriğinden bilmiyorum yalanına başvurduğu ortada olsa bile, kendisine yöneltilen sorulara ağırlıklı olarak „böyle bir şey hatırlamıyorum“ diye yanıt vermiştir. Theile ile birlikte sanıkların kişisel ya da ideolojik arkadaş çevresinden yalan söyleyen bir dizi tanık sayısı doruk noktasına ulaşmıştır. Bununla birlikte Theile yine de oldukça önemli bir noktada kendini ifşa etmiştir. Theile 28.04.2014 tarihindeki asıl duruşmada sadece bir kez Hans-Ulrich Müller ile Ceska yüzünden yapılan soruşturmalar hakkında konuştuğunu beyan etmiştir; bunun onun yani Theile’nin evinde yapılan aramadan sonra olduğunu sanmaktadır. Theile, kendisini ilgilendiren arama kararını bu vesileyle Müller’e okuması için verdiğini açıklamıştır. Bu da bu konuşmanın evinin aranmasından sonra gerçekleşmiş olmasını gerektirir. Th.’nin kendi ifadesine göre, en erken, aramanın yapıldığı tarihte Müller’in muhtemelen silah temin etmiş olması nedeniyle açılan soruşturmadan haberdar olduğunu ve sonra polis tarafından yapılan sorgulamada o zaman diliminde ilk kez tanık Länger’in silah temin etme işine karıştığını duyduğunu söylediğinde bu durum, silahı temin etme sürecini biliyor olması gereği tutuklanma tehlikesi karşısında onun daha önce başvurduğu maddi tedbirleri açıklamaktadır ki bu tedbirlere kendi katılımıyla ulaşmıştır. 09.08.2012 tarihinde savcılığın gerçekleştirdiği sorgulamada Theile dairesinde 2.600 Euro tutarında nakit para bulundurduğunu beyan etmiştir; çünkü ‚bu Nazi meselesi‘ çığrından çıkmıştır; kuşkusuz Müller’le olan meselede ve silah meselesinin tamamında ondan şüphelenileceğinin farkındadır ve tutuklanabileceğini de hesaba katmıştır. Hapishane için nakit parası olsun istemiştir. Gerçekten de tanık Theile 28.11.2011 tarihinde ve NSU’nun ortaya çıkmasının hemen ardından hesabından 2.500 Euro tutarında bir para çekmiştir. Theile’nin Müller’in serbest bırakılmasına şaşırmış olması ve bunu dinlenilen bir telefon görüşmesinde defalarca dile getirmiş olması ve „şaşırmış“ olduğunu söylemesi, Theile’nin Ceska silahının temin edilmesinden haberi olduğunu kanıtlamaktadır.

Bunun üzerine Götzl, TLKA’nın Thomas Gerlach hakkında „VS gizli“ (122. Duruşma günü) olarak sınıflandırılmış bilgilerin ele alınmasına ilişkin dilekçeye yer verilmeyeceğini bildirir.

Duruşma günü saat 16:37’de sona erer.

Sebastian Scharmer ve Peer Stolle adlı avukatlar Jauch’un sorgulanmasına ilişkin açıklamada bulunurlar:
„Müdahillerin sorularına, özellikle de tanığın Lützen’deki arsasının sağcı rock müziği konserlerinde kullanılmasına ve bu şekilde sağcı organizasyonlar için para toplanmış olmasına ilişkin sorularda tanık öncelikle müdahil avukatların sorularını yanıtlamayacağını, çünkü müdahillerin direkt soru sorma haklarının olmadığını, ayrıca söz konusu soruların meseleyle bir ilgisi olmadığını düşündüğünü belirtmiştir. Mahkeme başkanının onun tanık olarak yükümlülüklerine dikkat çekmesi üzerine tanık soruları yanıtlamıştır; fakat sürekli ya tam olarak hatırlamadığını söylemiştir ya da bilmediğini. Sözümona arsasını kimin kullandığını bilmiyordur.
Müdahillerin sorgulaması esnasında savunma makamı ve Wohlleben, ya sorulara itiraz ederek ya da tanığın susma hakkı olduğunu iddia ederek tanığa sürekli olarak destek çıkmışlardır. Bu durum özellikle de tanığın istihbarat için bir taahhüt mektubu imzalayıp imzalamadığı sorusu sorulduğunda yaşanmıştır.“
http://www.dka-kanzlei.de/news-reader/szeneanwalt-thomas-jauch-musste-heute-vor-dem-olg-aussagen.html