135. Duruşma Tutanağı – Duruşma Tarihi: 6 Ağustos 2014

0

Günün iki tanığı Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü’nde Halit Yozgat cinayetinin soruşturmalarında görev almışlar, olay yerindeki şahitleri sorgulamışlar ve Andreas Temme’ye karşı soruşturma yürütmüşlerdi. Polis, Temme’nin verdiği bilgileri doğrulamak amacıyla muhbirlerini de sorgulamak istemişti, ama Hessen İçişleri Bakanlığı bunu engellemişti.

Tanıklar:

  • W. (Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü Kriminal Başkomiseri, Halit Yozgat cinayeti soruşturmaları, Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi ile görüşmeler)
  • Jörg Tei. (Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü Kriminal Başkomiseri, Andreas Temme soruşturmaları, Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi ile görüşmeler)

Bugünkü duruşma 9:47’de başladı. Yoklamanın ardından müdahil dava avukatı Elberling tanık Länger’in kendisi de izleyici locasında oturan bir adamın eşliğinde geldiğini açıkladı. Fotoğraflara göre söz konusu kişi Sven Rosemann olabilirdi. Hakim Götzl bu bilgi için teşekkür etti.

Ardından Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü’nde kriminal polis olan W.’nin sorgusuna başlandı. Hakim Götzl konunun tanık Hamadi S.’nin bir sorgusu ve Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi ile gerçekleşen bir görüşme olduğunu söyledi. W.’nin Hamadi S. ile olan bir konuşmasına dair 24.07.2006 tarihli bir kayıt bulunuyordu. Halim Götzl’ün temas kurma nedeninin ve konuşmanın içeriğinin ne olduğu soruları üzerine tanık, Hamadi S.’yi birçok kez sorgulamış olduğunu ve verdiği bilgilerin doğru olup olmadığını bir kez daha kontrol etmek istemiş olduğunu söyledi. Hamadi S. sürekli gördüğü her şeyi anlattığını temin ediyordu. Bunun öncesinde sık sık Hamadi S.’nin verdiği bilgilere güvenilmemesi gerektiğini, çünkü Hamadi S.’nin bir hafta önce kafede bulunduğunu iddia eden İsmail Yozgat ile gerçekleşmiş olan konuşmalar vardı. Hamadi S. ise sadece olay günü iki kez kafede bulunduğunu, bir hafta önce bulunmadığını söylemişti. Oysa ki W. ona yabancı hakları ile ilgili dezavantajlardan korksa da bildiği her şeyi söylemesi gerektiğini belirtmişti. Ardından sonbaharda bir de kendisi ve Hamadi S. arasında bir konuşma gerçekleşmişti. W. ona ödüllendirmeden bahsetmiş ve hangi tanık koruma programlarının mevcut olduğunu açıklamıştı. Ancak Hamadi S. sürekli bir şey görmediğini ve gerçeği söylemenin kendisi için kurbanın ailesine karşı ahlaki sorumluluğu olduğunu söylüyordu. Hamadi S. olayın kısa süre öncesinde Hollanda’daki bir tanıdığıyla konuşmuştu, bir binek aracın satışı hakkında konuşuyorlardı. Bu Hamadi S. için oldukça karmaşık bir telefon görüşmesi olmuştu. Polis için bu bağlamda zamansal akış önemliydi.

Hamadi S. önce, ilk sesleri kartın numarasını girdiği esnada duyduğunu söylemişti. Ama daha sonra sanki polisin bunu çok kesin şekilde bilmesi gerekmiyormuş gibi göreceleştirerek seslerin sıralamasını yapamadığını söylemişti. Hakim Götzl’ün W.’nin neye dayanarak bunu söylediğini sorması üzerine W. Hamadi S.’in bunu kendisine teyit ettiğini söyledi. Onun iş arkadaşlarına ne anlattığını bilmiyordu, ama kendisine artık emin olmadığını ve zamansal bir sıralama yapamayacağını söylemişti.

Hakim Götzl 24.07’de görüşülmüş olan başka konuları sordu. W. soyadı hakında belirsizlikler olduğunu ve Hamadi S.’in soyadlarının anavatanında bambaşka bir rolü olduğunu ve Almanya’ya ilk geldiğinde tam isminin eksiksiz yazılmamış olduğunu anlatmış olduğunu söyledi. Konuşulan en önemli konular bunlar olmuştu. Hakim Götzl’ün Hollanda ile olan bağlantılar konusunu sorması üzerine W., baba İsmail Yozgat’ın bir arabacıdan Hamadi S.’in daha önce Hollanda’da çalışmış olduğunu duymuştu. Ama Hamadi S. sorması üzerine bunu yalanlamıştı. Polis bunun doğruluğunu istinade talepnamesi ile kontrol etmeye çalışmıştı, ama tüm bunlar sonuç vermemişti. Hamadi S. W.’ye Hollanda’da sadece akraba ziyaretinde bulunduğunu söylemişti. Hakim Götzl tanığa, Hamadi S. internet kafeden nasıl haberi olduğu ile ilgili bir şey söylemiş miydi diye sordu.W. söylemiş olduğunu, Hamadi S.’in araç servis firmasının şefi tarafından oraya yollanmış olduğunu anlattı. Ve ayrıca sadece olay günü orada bulunduğunu temin etmişti. Hakim Götzl bir kayıttan ilk seferin saat 13’ten önce olduğunu, saar 12 ile 13 arasında olduğunu tahmin ettiğini okudu. O sırada kız arkadaşını arayıp daha sonra eve geleceğini söylediğini anlattı. W. bu numarayı telefon bağlantısı bilgileri arasında da bulduklarını söyledi. Götzl sormaya devam etti, ikinci telefon görüşmesinde Hamadi S. bir tanıdığıyla bir araba satın alma hakkında konuşmuştu ve o gün iş aramak üzere yoldaydı. W. bunu doğruladı ve bir çeşit deneme sürecinin planlanmış olduğunu, ama Hamadi S.’nin tamamen işe alınmış olduğunu, S.’nin bunu beklemiyor olduğunu anlattı. Hakim Götzl hatırlatmaya devam ederek Hamadi S.’nin Hollanda’da akrabaları olmadığını, sadece Rotterdam yakınında tanıdıklarının olduğunu söyledi. W. bunu da doğruladı ve kendisi için Hamadi S.’nin Hollanda’da yaşayıp yaşamamış olduğunun önemli olduğunu, ama Hamadi S.’nin sürekli bunun olmadığını kendisine temin ettiğini açıkladı. Ve Hollanda’daki soruşturnalar da bunun aksini ortaya çıkarmamıştı. Hakim Götzl kendi verdiği bilgilere göre doğru ismin ne olduğunu sordu. W. bunu artık hatırlamadığını söyledi. Yabancıların ülkeye ilk girişlerinde verdikleri ismin bazen sınır memurları tarafından yanlış yazıldığını ve bunun insanın kabullenmesi gereken bir tuhaflık olduğunu da ekledi.

Götzl bunun ardından Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi ile olan görüşmeyi sordu. W. 2006 yılı Haziran ayının sonunda bir görüşme gerçekleştiğini anlattı. Henüz bunun öncesinde Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi (EAKD) ile çeşitli görüşmeler olmuştu, ama bunlara şahsen katılmamıştı. İlki Bay Temme’nin tutujlanmasının kısa süre sonrasında gerçekleşmişti ve bunu takiben EAKD’nin desteğiyle kapsamlı soruşturmalar yürütülmüştü. Temme’nin muhbirleri de Anayasayı Koruma Dairesi (AKD) çalışanları tarafından sorgulanmışlardı ve sonuçlar onlara iletilmişti. Kesin bir sonuca varmamışlardı ve kendisine ve Başsavcılığa muhbirlerle kendilerinin konuşmaları gerekli gibi gelmişti. Özellikle de olayın hemen ardından yapılmış olan bir telefon görüşmesi dikkatlerini çekmişti. Sorular ve cevaplar kendilerine kısa geldiğinden bu kişilerle kendilerinin konuşmasını gerekli görmüşlerdi. Haziran sonundaki görüşme neden muhbirlerle konuşmak istemiş olduklarını anlatmaya yaramıştı. A. Temme’nin suç işlediğine yönelik hala şüpheleri olduğu için ve nelerin mümkün olduğunu iyice soruşturmak amacıylaydı. Bunun için gizlilik derecesi verilmesinden sorumlu birden fazla kişi oraya gelmişti, kısaca görüş bildirmişler ve polisin orada soruşturma yapmasına gerek görmemişlerdi. Karar verme yetkilerinin olmadığını da söylemişlerdi. W. ifadesine devam ederek Wiesbaden’daki bakanlıkta bir karar verilmesinin planlandığını, Federal Başsavcılık ve Anayasayı Koruma arasında görüşmeler gerçekleştiğini, bunlara İçişleri Bakanlığının da katıldığını anlattı. Ardından sonbaharda İçişleri Bakanlığı’nda polis tarafından sorgulama gerçekleştirilmesinin reddedildiği kararı gelmişti. Polis bunun üzerine Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi çalışanlarının sorgulanması için bir soru kataloğu hazırlamıştı. Hakim Götzl sorgunun EAKD yetkilileri tarafından mı gerçekleştirildiğini sordu. W. bunu doğruladı. Götzl bunun üzerine polis katılımı oldu mu diye sorunca W. olmadığını söyledi. Katılmaları teklif edilmiş, ama sadece örneğin Eyalet Dairesi çalışanı şeklinde kimlikleri gizlenerek. Polisin ağır hukuki şüpheleri vardı ve bunun söz konusu olmadığı konusunda Federal Savcılık ile görüş birliği içerisindeydiler. Hepsi bir kez kimliği gizli bir şekilde yapılırsa böylesi bir sorgunun nelere bedel olcağını biliyorlardı. Buna kalkışamazlardı.

Götzl W.’ye farklı pozisyonlar hakkında ne hatırladığını sordu. W. tüm bir cinayet serisini kafasında canlandırmakla başladığını söyledi. Cinayet komisyonundaki temsilcisi olan Bay B., cinayeti ve A. Temme’ye yönelik cinayet şüphesini anlatmıştı. Federal Savcılık’tan Bay Dr. W. neden takiben sorgulama gerçekleştirilmesi gerektiğini anlatmıştı. AKD yetkilileri A. Temme’nin aslında kaç muhbirin başında olduğunu bilmediklerini ve polisin kimliği gizli şekilde aralarında olabileceğini söylemişti. Bir ara polis her şeyi bir araya toplasa bile Anayasayı Koruma’nın bundan rahatsız olmayacağı söylenmişti. Anlaşılan Anayasayı Koruma Dairesi şüpheleri polis kadar ciddiye almamıştı. Böylesi ifadelere „bir cesedi bir muhbir yöneticisinin yanında saklayarak Anayasayı Koruma’yı ortadan kaldırmak kolay“ şeklinde yaklaşılamazdı. Ama bunlar karar verici değillerdi. W., Götzl’ün bunun Eyalet Dairesi’nden kim olduğu sorusu üzerine W., gizlilik derecelendirmesiyle görevli H.,P. ve ismini bilmediği üçüncü bir kişi olduğunu söyledi. Götzl bunun üzerine Bliwier’in delil tespiti dilekçesiyle ilgili ekten hatırlatmada bulundu: Bayan Sch., Bay H., Bay We. W. bunun doğru olduğunu, Bayan P.’nin başka bir görevinin olduğunu söyledi. Bay Ho. ve Bay Kr. amirleriydi, Bay Ho. kriminal polis yöneticisi ve Özel Yapı Organizasyonu BAO’nun üyesi, Bay K. başmüfettiş, diğerleri de cinayet komisyonunun üyeleriydi. Hakim Götzl, kayıtlarda Bay W. ve Bay B.’nin cinayet serisini ve Yozgar cinayetini anlattıklarının ve A. Temme’ye yönelik şüphenin yer aldığını hatırlattı. Ama Bay H. bundan önce yönetimin A. Temme’nin o zaman görevinden alınması için herhangi bir neden görmediğini de söylemişti. W. bunun doğru olduğunu, hatta Bay H.’nin Bay A. Temme’nin Anayasayı Koruma Dairesi için bir daha çalışmaması için bir sebep görmediğini de söylemişti. W. bunu tuhaf bulmuştu. Ama kendisi Devlet Güvenliği’nden değildi ve bu konular hakkında bilgisi yoktu.

Hakim Götzl müdahil dava avukatı Hoffmann’ın A. Temme’nin faaliyetiyle ilgili ilginç görünen noktalara işaret ettiğini söyledi. W., Bay Hoffmann’ın A. Temme’nin gizli servis açısından neleri yanlış yaptığını saymıştı. Temme örneğim telefon numaralarını bir araya getirmiş, özel posta kutularını işle ilgili olanlardan ayırmamıştı. Ama bu polis soruşturmalarından ziyade A. Temmenin Anayasayı Koruma Dairesi’denki çalışmasıyla ilgiliydi.

Götzl, önceki notun kime ait olduğunu sordu. W. Anayasayı Koruma Dairesi’nin bir çalışanına ait olduğunu söyledi. Hakim Götzl Bay H.’nin ismini söyledi. W. bunu doğruladı ve gerçekleri anlatmayı denediklerini, ana onu pek etkilememiş olduklarını söyledi. Götzl bunların hangi gerçekler olduğunu sordu. W. polisin önce zahmetli bir şekilde Bay Temme’yi soruşturmuş olduğunu ve Temme’nin tanıklık yapmadığını söyledi. Temme onlara orada ne yaptığını anlatmış ve bir video rekonstrüksiyonu yapmıştı. Bu mahkemede zaten konu olmuştu. Bilgisayar sistemindeki sabit zamanlara bakılırsa onu anlattığı versiyon hiç güvenilir değildi. Buna göre 40 saniye kalmış, kurban geri dönmüş, zanlı kafeye gitmiş, ateş etmiş ve dışarı çıkmıştu. Eğer internette sörf yapılan son an göz önüne alınır ve videonun süresi çıkarılırsa 40 saniye kalıyordu. Bu polise o kadar olanaksız gelmişti ki bu versiyonu sorgulamak durumunda kalmışlardı. Ya Temme cinayeti farketmişti ve bir nedenden dolayı gördüklerini saklıyordu, ya da cinayetle bir ilgisi vardı ve bunu kasten saklıyordu. Ama cinayeti farketmediği versiyonu W. için olanaksızdı.

Hakim Götzl resmi bir açıklama var mı diye sordu. W. bunu Savcı Dr. W.’nin istediğini, Temme’nin resmi açıklamayı işvereni için yazdığını söyledi. Bu gönderilmişti. Savcı W. güvenlik dosyalarını da istemişti, polisin elinde de kopyalar vardı, ama AKD bunları bir kez daha çıkarıp vermek istememişti. Bu kısıtlı bilgiler polisin beklediğiyle uyuşmuyordu.

Hakim Götzl bu soruşturmaların kaynakların artık dinlenmemesine yol açtığını söyledi. W. bu konuda bir yargıda bulunamayacağını, ama H.’nin ona kaynaklar polis tarafından sorgulanır sorgulanmaz AKD tarafından ilişkilerinin kesildiğini anlatmıştı. Hakim Götzl dosyalardan alıntı yaptı: „bu polis için büyük bir açıklama ihtiyacına neden oldu.“ W. bunu doğruladı ve Götzl H.’nin bunu daha ayrıntılı şekilde anlatıp anlatmamış olduğunu sordu. W. bildiği kadarıyla anlatmamış olduğunu söyledi. Götzl bir kez daha dosyalardan okudu: „Bay W. bunun üzerine muhbirlerin öncelikle bu şekilde sorgulanabilecekleri cevabını verdi. Bir dava söz konusu olursa da ifadeleri alınabilirdi.“ W. polisin böylesi bir sorgunun kalitesinden şüphe ettiğini söyledi. Polis bunun üzerine herkesi sorgulamak istediklerini açıklamıştı. Anayasayı Koruma çalışanları onlara başından itibaren karar yetkileri olmadığını söylemişlerdi. Götzl dosyalardan alıntı yaparak AKD çalışanlarının sorgulanmasına dair bir kararın sadece İçişleri Bakanlığı tarafından verilebileceğini okudu. W. zaten bunu gerçekleşmiş olduğunu söyledi. Götzl yeniden dosyadan okuyarak konuşmanın devamında Bay H.’nin kaynakların sorgulanmasının Eyalet Dairesi için olabilecek en büyük facia olduğunu anlattığını okudu. W. bunu zaten söylemiş olduğunu belirtti. Hakim Götzl başka bir konu olup olmadığını sordu. W. olmadığını, başlıca içeriklerin bunlar olduğunu söyledi.

Müdahil dava avukatı Bliwier 1.09.2006 tarihli başka bir kayıtla, Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü ve Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi arasında geçen bir görüşmeyele ilgili bir sorusu olduğunu söyledi. Hakim Götzl, şimdi 15 dakikalık bir ara vereceğini söyledi. Davaya 10:47’de devam edildi.

Avukat Bliwier tanık W.’ye 1.09.2006’da Kuzey Hessen Eminyet Müdürlüğü’nde geçen bir konuşmayı sordu. Konu polis ve Eyalet Dairesi arasındaki bir tartışmaydı. Tanığa bu konuda bir şey hatırlayıp hatırlamadığını sordu. W. duruşmaya hazırlandığı sırda bu kaydı da okumuş olduğunu söyledi. Olay şöyle gelişmişti: Polis, AKD ile bir araya gelmiş ve yeniden olay hakkında konuşmuştu. Anayasayı Koruma, polisi ve Federal Savcılığı AKD’nin polisin bilgileri fazla açık şekilde kullandığını düşündüğü konusunda duyarlı hale getirmek istiyordu. Polis muhtemelen AKD’nin talimatlarını birebir yerine getirmemişti. Aynı zamanda Anayasayı Koruma soruşturmalar konusunda hem polise hem de kendilerine uygun küçük ve ortak bir payda bulma çabasındaydı. Ama bu başarısızlığa uğramıştı çünkü polis eğer bir sorgu gerçekleşirse bunun kendisi tarafından ve „düşüncelerini açıkça söyleyerek“ gerçekleşeceğini söylemişti. Polis için esas önemli olan olayın kısa süre sonrasında A. Temme ile telefonlaşmış olan muhbirdi. Bu kişi çok önemli bir tanıkı. Hakim Götzl dosyadan, Federal Savcılık binasında dosyalar incelendiği sırada Eyalet AKD çalışanlarının isimlerinin dosyalarda bulunmasının Bay. H.’nin dikkatini çekmiş olduğunu okudu. Götzl W.’ye Eyalet Dairesi’nin dosyalara erişimi olup olmadığını sordu. W. bunu bilmediğini söyledi. Bunu sadece ilgili savcı bilebilirdi. Savcı Bay H.’ye bir şey anlatmış ve bu dosyada yer almış da olabilirdi.

Hakim Götzl bir kez daha dosyalarda „dosyaların incelenmesi sırasında“ yazdığını, H.’nin hangi dosyalarda çalışanların adının yer aldığını sormuş olması gerektiğini söyledi. Tanığa bunun hafızasındakilerle örtüşüp örtüşmediğini sordu. W. örtüştüğünü söyledi. Götzl devam ederek A. Temme hakkındaki dosyalara ve gizli klasöre erişimin Savcılık tarafından reddedilmiş olduğunu söyledi. Tanık Bay H.’nin dosyaları incelemek istediğini, kastedilenin bu olduğunu söyledi. Polis olarak ona dosyayı inceleme yetkisi vermeye izinleri olmadığını söylemişlerdi. Bu yetki Savcılığa mahsustu. Hakim Götzl tanığa H.’nin kendisinden polisin A. Temme ile ilgili olarak hangi hipotezleri takip ettiğini olduğunu sordu. W. bunu artık bilmediğini söyledi. Ama Haziran ayı sonunda bu hipotezlerle ilgili sunum gerçekleşmişti. Hakim Götzl, W.’nin bir tutanakta Bay H.’nin polisten daha sonra ısrarla A. Temme’nin zanlı olarak görüldüğü, yoksa Anayasayı Koruma çalışanlarının suçlu olduğu tezine mi inandıklarını öğrenmek istediğini belirtmiş olduğunu hatırlattı. Görev arkadaşı B. bunu reddetmişti. W. eğer öyle yazılıysa konuşmanın bu şekilde geçmiş olabileceğini söyledi. Hala da böyle düşünüyordu. Hakim Götzl tanıpa Eyalet Dairesi ve polis arasındaki ilişlkiyi sordu.Polis içerisinde anlaşmazlıklar var mıydı, ya da Savcılık Eyalet Dairesi’nin soruşturma niyetini A. Temme’ye iletebileceği konusunda endişeli olup olmadığını sordu. W. bunu hatırlamadığını söyledi. Götzl, A.’nın telefonu dinleniyor muydu diye sordu. W. dinlendiğini söyledi. Hakim Götzl bu bantlar hala bulunuyor mu diye sordu. W. bulunduğunu ve Kassel’de olduklarını söyledi. Ama bant değil elektronik kayıt şeklindeydiler.

Müdahil dava avukatı Dierbach tanığa A. Temme ile yapılan bilişsel röportajı sordu. Bu kendi fikri miydi ve öyleyse bu denemeyi yapmaktaki amacı neydi? W. bunun bir deneme olduğunu söyledi. A. Temme bir çok kez hipnoz altında ifade verme önerisinde bulunmuştu. Savcı bunu reddetmişti çünkü hipnoz Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu’nda yasak bir sorgu metodu olarak geçiyordu. Ama halen A. Temme’nin ne gördüğü ve bunu neden sakladığıyla ilgili bir açıklamanın peşindeydi. Hipotezlerinden biri bu kadar ekstrem bir durumu yaşayan birinin bunu ileride kendisinin bile bir şey görmediğini iddia edecek derecede bastırmasının mümkün olup olmadığıydı. Psikologlar bunun mümkün olmadığını düşünüyorlardı. Ame belki de bu bastırılmış bilgileri dışarı çıkarmak için bir imkan olabilirdi. Bu yüzden bunu savcı ile görüşmüştü ve ardından A. Temme ile merkezi psikoloji servislerine gitmişlerdi. Ve bu psikolog bu görüşmeyi gerçekleştirmiş ama bunun sonucunda da hiçbir şey ortaya çıkmamıştı.

Müdahil dava avukatı Dierbach W. orada mıydı diye sordu. W. orada olduğunu, ama konuşmayı psikoloğun gerçekleştirdiğini söyledi. Dierbach’ın psikologun ne dediğini sorması üzerine W., A. Temme’nin sadece görünüşte konuşmaya dahil olduğu, tamamen kendini vermediği izlenimi edindiğini söylemişti. Psikoloğun tahminine göre bu bir çeşit görünüşte adapte olmaktı, A. Temme’nin tüm gücüyle konuşmaya katıldığı izlenimini edinmemişti. Temme sürekli kontrolü elden bırakmamaya çalışmıştı.

Müdahil dava avukatı Dierbach W.’ye bunun sonrasında kendisi de Temme ile konuştu mu diye sormuştu. W. hatırlamaya değer bir şey olmadığını söyledi. Dierbach konuşma atmosferinin Temme için bir rol oynayıp oynamadığını sordu. W. Temme’nin hayal kırıklığa uğramış olduğunu belirtmiş olduğunu söyledi. Kızıl ışıklı kamera onu rahatsız etmişti ve koridordaki sesler ve gerginlik de. Avukat Dierbach dosyadan W.’nin bir notunu okudu, notta Temme’nin daha fazlasını beklediği ve uygunsuz bir konuşma atmosferi olduğu yazılıydı. Oda çok itici ve çok aydınlıktı. W. Temme’nin ne beklediğini bilmediğini söyledi. Gayet normal, gün ışıyla aydınlatılan bir odaydı. Bilişsel röportajlar standart bir yöntem değillerdi, psikologlar için de standart değilldi. Dierbach W.’nin bununle ne kastettiğini sordu. W., merkezi psikolojik servisin böylesi konuşmalar için özel odaları olmadığını ve bunun her hafta gerçekleşmediğini söyledi. Bu psikolog için de istisnai bir durumdu. Dierbach psikolog Sch.’nin W.’nin bildiklerini bastırmasıyla ilili endişesine dair bir şey söylediğini belirtti. W. psikoloğun A. Temme için bunun mümkün olabileceğini söylemiş olduğunu, ama psikologla önceden konuştuğunu ve onun bu vakada buna inanmadığını söyledi. Post travmatik stres bozuklukları vardı, ama böyle bir şey yaşayan bir tanıkta bunu olası görmüyordu. Dierbach dosyalardan alıntı yaparak Bay Sch.’nin tek tek algılarını bastırılmasını mümkün görmediğini okudu.

Müdahil dava avukatı Kienzle tanığa sürecin devamında kendisine AKD’nin muhbirlerinin beyanlarının yollanıp yollanmadığını, yollandıysa bunun ne zaman olduğunu sordu. W. bunun Mayıs veya Haziranda olduğunu söyledi. Nisan ayında Anayasayı Koruma ile olan konuşma gerçekleşmişti. Haziran sonunda polisin sorguları kendilerinin yapmasında ısrar ettiği konuşma gerçekleşmişti. Avukat Kienzle sormaya devam ederek gizlenen dosyalar ve başka bilgiler olduğunu, bunun kendisi için önemli olan zaman aralığında olduğunu söyledi. W. Ekim ve Kasım aylarında red aldıklarını, ama bunun ardından soru kataloglarını yolladıklarını söyledi. O halde bunun 2007 yılı olması gerektiğini düşünüyordu. Avukat Kienzle 9 Ocak 2007’den bir belge olduğunu söyledi. W. bunun doğru olmasının mümkün olduğunu söyledi. Kienzle, orada da muhbir GP 389’un bilgileri yer alıyor mu diye sordu. W., en azından bu muhbirlere yönelik soruları formüle ettiklerin ve öyle olduğunu varsaydığını söyledi. Kienzle, Holländische Strasse’deki internet kafeyi hatırlattı. W. bunun üzerine soru kataloğundaki sorulardan birinin her zaman „olay yerini, internet kafeyi bilip bilmiyor oldukları“ olduğunu söyledi. Bu muhbir internet kafenin kendisine A. Temme tarafından tavsiye edildiğini söylemişti. Başka birisi kendisine bu kafeyi bir Türkün işlettiğini ve dekorasyonunun kötü olduğunu söylemişti. Kienzle dosyalardan GP’nin kafeyi reddettiğini, çünkü sahibinin Tük olduğunu ve bir akrabasından odalarının kirli olduğunu bildiğini okudu. Tanığa kendisi de telekomünikasyon takibi yapmış mıydı diye sordu. W. yapmamış olduğunu söyledi. Kienzle’nin konuşmaların tutanağını tuttu mu sorusu üzerine tutmadığını söyledi ve en fazla bir tane olduğunu, ama bunun için zamanı olmadığını söyledi. Kienzle, tutanaklarda genelde W.’nin adı kayıtlı olduğundan buna şaşırdığını söyledi ve tutanakları tutan kişilerin isimlerinin doğru olup olmadığını sordu. W. istisnai durumlarda kendisinin tutanak tuttuğunu söyledi. Şimdi bunu hatırlamaya çalıştığında isminin orada görünüp görünmediğini bilmiyordu. Kienzle dosyalardan bunarın elle yazılmış notlar olduğunu, bir Spiegel makalesinden bahsedildiğini söyledi ve W.’ye bunu hatırlıyor mu diye sordu. W. hatırlamadığını söyledi. Kienzle yeniden dosyalardan okuyarak belgenin 17.06.2006 tarihinden ve A. Temme ve Bay H. arasında geçen bir görüşme hakkında olduğunu söyledi. H., A. Temme’ye Spiegel’deki bu makaleyi görmüş müydü diye sorunca Temme görmüş olduğunu söylemişti. H. tabii ki daha fazlasını bildiklerini, ama makaleden memnuniyet duyulabileceğini söylemişti. Tanık bunun nasıl meydana geldiğini daha ayrıntılı şekilde incelemesi gerektiğini söyledi.

Ardından Kienzle W.’ye soruşturmaları kapsamında Eyalet Dairesi’nden kendisine verilen belgeler oldu mu ve bu konuda bir şey söyleyebilir mi diye sordu. A. Temme ile ilgili bu tuhaf durumun farkına varmalarının ardından sadece Temme ile ilgilenen bir çalışma grubu kurmuşlardı. Bu gruba yapı soruşturmacıları alınmıştı. Bu kişiler esas olarak elde etmek istedikleri şeyler için AKD ile pazarlık etmişlerdi. Sekiz vakadaki tek tek saldırı saatlerini açığa çıkarmak istiyorlardı. Olanları bir araya getirmek, olası alibileri ortaya çıkarmak istiyorlardı ve neyin yardımı dokunur diye düşünmüşlerdi. Örneğin iş araçlarının yolculuk defterleri. A. Temme’nin şahsi dosyaları gibi belgeler gerekliydi, olay zamanlarında nerede olduğunun bilinmesi gerekiyordu. Bu arada Temme’nin AKD’nin okulunda staj yaptığı ortaya çıkmıştı. Tanık sorguları aracılığıyla gerçekten de orada mıydı bulmaya çalışmışlardı. Bunu da AKD’den almışlardı, ya ellerine iletilmişti, ya da orada kopyasını alabilmişlerdi. Muhbirlerin sorguları söz konusu olmadan önce bu da mümkün olmuştu. Kienzle Temme ile ilgili evrakları alabildiler mi diye sorunca W. alabildiklerini söyledi. Temme suçun işlendiği bir şehirde bulundu mu görmek istiyorlardı. Savcı Dr. W. Temme’nin suçluluğu konusunda şüphe olduğunu ama bunun çok önemli olmadığını açıklamıştı. Polis de Temme bir cinayet yerinin yakınında bulundu mu veya alibilerini ortaya çıkarmak mümkün mü diye bulmaya çalışmıştı. Avukat Kienzle Eyalet AKD’nin dosyaları polise daha sonra tekrar verildi mi diye sordu. W. bunu artık hatırlamadığını, bunun grubu ve EAKD arasında geçtiğini, kendisi üzerinden yürümediğini söyledi. Bay Tei. Oradaydı. Kienzle sordu: Bay Irrgang davada, EAKD’de Temme ve aşırı sağcı spektrumla ilgili analizlerin bulunduğunu söylemişti, W.’nin eline de böyle bir şey teslim edilmiş miydi? W. hayır cevabını verdi. Kienzle 3.09 tarihli ve W.’nin tutanak katibi olarak geçtiği ve Eyalet Kriminal Dairesi ile EAKD arasındaki atmosfer hakkında konuşulan bir telefon görüşmesini sordu. W. Temme’nin Danny Ha. Ile gerçekleştirdiği bir telefon görüşmesini hatırlıyor muydu? W. Eyalet Kriminal Dairesi ile EAKD arasında bir atmosfer olmadığını, çünkü Eyalet Kriminal Dairesi’nin buna dahil olmadığını söyledi. Kienzle özür diledi, Emniyet Müdürlüğünü kastetmişti. W. telefon dinlemeleri ile kendisinin bildiğinden daha çok şeyin araştırılmış olduğunu sötledi. Bunları artık bilmiyordu. Ha. Bir iş arkadaşıydı. Kienzle gözlem birliğinin yöneticisi olduğunu ekledi ve W. ‚ye „aynasız göt“ kelimesini söylediğinde bunun hakkında bir şey diyebilir mi diye sordu. W. bu konuda bir şey bilmediğini söyledi. Kienzle dosyadan bir kez daha alıntı yaparak Temme ve Ha. Arasında geçen telefon görüşmesinde A. Temme’nin o halde muhtemelen böyle bir „aynasız götün“ Eyalet Dairesi’ne geleceğini söylemiş olduğunu okudu. W. bunun ona bir şey ifade etmediğini söyledi.

Davaya 11:15’te yine Kassel’deki Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğünde kriminal polis olan tanık Tei. Ile devam edildi.
Hakim Götzl mahkeme için bir yandan EAKD ile olan bir konuşmanın diğer yandan da Bayan E. ile Bay Temme arasında geçen bir konuşmanın önemli olduğunu açıkladı. Hakim Götzl tanığın görev yerinin Hessen AKD ile 30.06.2006 tarihinde gerçekleştirmiş olduğu bir konuşma ile başlamak istedi.

Bay Tei. Görüşmenin Savcı Dr. W.’nin daveti üzerine Emniyet Müdürlüğü’nde gerçekleşmiş olduğu cevabını verdi. Orada bulunanlar Emniyet Müdürlüğü yöneticisi Ho., cinayet komisyonunun başı W., Bay B., Gerd F. ve kendisiydi. AKD tarafından gizli servis tetkilisi H., onun çalışanı olan We. ve bir hukukçu vardı. Konuşmada W. ve B. cinayet serisini tanıtmışlardı. W. birden sekize kadar olan vakaları, B. ise Kassel vakasını anlatmıştı. Sunum en önemli noktalarla sınırlıydı: Olay zamanı, yeri, kurbanların ismi, iki Ceska tabanca. Kassel’deki olay yerinden havadan çekilen fotoğraflar ve internet kafenin içi gösterilmişti. Polisin Kassel’deki internet kafede bulunduğu zaman aralığı da konu olmuştu. Polis tarafından gelen talep Bay Temme’nin güvenlik dosyalarının verilmesiydi. Bu Bay H. tarafından önce reddedilmişti. Ama nihayetinde dosyaların kopyalarını en azından kısmen edinmişlerdi. İş arkadaşının da dosyalara bakma imkanı olmuştu. İkinci noktaysa resmi açıklama idi, bu da takiben iletilmişti. Polis İslamcılık alanındaki kaynakları ve sağcı bir kaynağı sorgulamak istiyordu. Bu AKD, özellikle de Bay H. tarafından reddedilmişti. Gerekçesi bunun kaynakların işine son verilmesine yol açma ihtimaliydi. H., EAKD’nin sorgularının kimliği gizli bir polisin varlığında gerçekleştirilmesini önermişti. Savcılık bunu reddetmişti, çünkü bunun sonradan değerlendirilmesi mümkün değildi. Bu şekilde kaynakların sorgulanıp sorgulanmamasına sadece İçişleri Bakanlığı’nın karar verebilecek olması konusunda uzlaşmışlardı. Savcılık İçişleri Bakanlığı’na kaynakların sorgulanması için dilekçe vermişti. Polis, kaynakların polisin yönetimindeki muhbirlere denk şekilde Savcılık tarafından gizlilik teminatı verilmesiyle sorgulanmalarını önermişti.

Götzl, bir mi yoksa iki kaynak mı söz konusu diye sordu. Tei. Temme’nin hepsinin kimlikleri polis tarafından tespit edilen altı ve hatta bir dönem yedi kaynağının olduğunu hemen anlamış oldukları cevabını verdi. Temme’nin ajandasına girdiği bilgiler, cep telefon defteri kayıtları ve arama bilgileri aracılığıyla bu muhbirlerin kesişim noktaları ortaya çıkmıştı. Beş kaynak polis için çeşitli olay günlerinde önemliydi, onların hepsini sorgulamak istiyorlardı.

Hakim Götzl, Savcılık tarafından gizlilik teminatı verildiğini tekrarlayarak sürecin devamını sordu. Tanık, sadece İçişleri Bakanlığı’nın buna karar verebildiğini söyledi. Savcılık İçişleri Bakanlığına dilekçe vermişti. Statükoya göre polis kaynakları ilk olarak sorgulayamıyordu, kesin karar ise Ekim tarihinde açıklanmıştu.

Hakim Götzl, 30.06.’daki görüşmedeki konuşmalar sırasındaki atmosferi sordu. Polisin ve EAKD’nin kaynakların sorgulanması konusunda tamamen farklı görüşlere sahip oldukları açıktı. Soruşturmacı görüş açısından kaynakların sorgulanmaması mümkün değildi, olay öncesi ve sonrasında telefon görüşmeleri gerçekleşmişti. Anayasayı Koruma uzlaşmayacaklarını biliyordu. „Kaynakların yöneticisinin önüne bir ceset koymak yeter, bu bütün Anayasayı Koruma’yı felç eder“ diye konuşuluyordu. Uzlaşma yoktu.

Hakim Götzl başka bir konuya geçerek, Bayan E.’nin sorgusuyla ilgili soru sormaya başladı. O zaman hangi konuların konuşulmuş olduğunu sordu. Tanık, bu sorgunun Nisan ayı sonunda A. Temme’nin tutuklanmasının hemen ardından gerçekleştiğini önceden söylemek istediğini belirtti. Anayasayı Koruma Dairesi’nde Ho., iş arkadaşı F., Wiesbaden’den amir Bayan Dr. P., dış şube yöneticisi F. ve kendisinin bulunduğu bir ilk görüşme gerçekleşmişti. Kendilerinin de eline geçen belgelerin kabaca incelenmesi konu olmuştu. Bu görüşmede kendisini ilgilendiren amirlerinin Bay Temme ile cinayet serisi hakkında konuşup konuşmadıklarıydı. Dış şube yöneticisi F. bildiği kadarıyla Bayan E. ile konuşmaları gerektiğini söylemişti. 2.05. tarihinde iş arkadaşı F. ile birlikte Bayan E.’ye Temme ile bu konu hakkında konuşuldu mu diye sormuşlardı. Temme’ye kurbanın ismini bilip bilmediğini ve Anayasayı Koruma’da bir rol oynayıp oynamadığını sormuştu. Temme kurbanı tanımadığını ve internet kafede bulunmadığını söylemişti. Bölgesel bir bağlantı yoktu, silah ülke çapında görülmüştü Bayan E. Temme’ye tekrar ZK (Merkezi Komiserlik) 10 Devlet Güvenliği hakkında soru sormuştu, meslektaşı Mü.’ye sorması gerekiyordu. Polis o zaman Devlet Güvenliği’ne sormuştu ve Temme’nin pazartesi günü Devlet Güvenliği Komiserliği’nde olduğu, ama Mü. değil Me. ile konuşmuş olduğu ortaya çıkmıştı. A. Temme’nin ZK 10’a uğraması prensipte alışıldık bir durumdu. Mengel kimin kimi aramış olduğunu artık bilmiyordu. A. Temme’nin akşamüstü, 10-15 dakikalığına orada olması gerekiyordu. Mengel A. Temme’den Kassel’deki İslamcılıkla ilgili bir gösteriyle ilgili bir şeyler öğrenmek istemişti. Fotoğraflar vardı ve Mengel A. Temme’ye bununla ilgili bir şey biliyor mu diye sormuştu. A. Temme’nin söyleyebileceği bir şey yoktu. Kayıtlardan anlaşılan sadece gösteri hakkında konuşulduğuydu. Internet kafe konusundan en azından A. Temme bahsetmemişti.

Hakim Götzl dosyadan Bay Fehling’in Bayan E.’den A. Temme ile internet kafedeki cinayet ile ilgili olarak konuşmasını rica ettiğini okudu. Bayan E. bunun üzerine pazartesi günü A. Temme ile kurbanın adını biliyor mu ve Anayasayı Koruma ile resmi bir bağlantı var mı diye sormuştu. Götzl tanığa bu şekilde mi açıkladı diye sordu. Kriminal polis Teichert bunu doğruladı. Olay yerinde önce müsvette bir kağıda yazmak normaldi, bu daha sonra bu şekilde aktarılıyordu.

Götzl Anayasayı Koruma ile resmi bir bağlantıya dair soruyu dosyalardan okudu ve tanığa Bayan E.’nin bunun ne kadar kesin şekilde kastetildiğini açıkladı mı diye sordu. Tei. açıklamamış olduğunu söyledi. Hakim Götzl yeniden dosyadan alıntı yaparak A. Temme’nin kurbanı tanımadığını ve internet kafeye gitmeyeceğini söylemiş olduğunu okudu. Tei. O zaman öyle denmiş olduğunu söyledi. Hakim Götzl dosyadan Bayan E.’nin A. Temme’den kurbanın ismini ZK 10’da Bay Müller ile açıklığa kavuşturmasını rica etmiş olduğunu tekrarladı. Tanık A. Temme’nin bunu açık şekilde yapmamış olduğunu anlattı. Mengel’in yanına gitmişti, ama bu konu hakkında konuşmamışlardı.

Hakim Götzl dosyadan A. Temme’nin cinayetin bölgesel bir bağlantısı olmadığı, çünkü silahın çeşitli cinayetlerde tüm Almanya çapında kullanılmış olduğunu söylediğini okudu. Tanığa bu Bayan E.’nin verdiği bilgiler mi diye sordu. Polis memuru Teichert öyle olduğunu söyledi.

Hakim Götzl tanığa Bayan E. A. Temme ile gerçekleşmiş hiç bir konuşmadan bahsetti mi diye sordu. Tanık bahsetmiş olduğunu söyledi. Onun düşündüğüne göre bu konu hakkında sadece bir kez konuşulmuş, bir daha da lafı açılmamıştı.

Hakim Götzl Bayan E. eline geçen diğer bilgiler hakkında bir şey söylemiş miydi diye sordu. Tanık belli ki A. Temme ile pazartesi sabahı konuşulanlar dışında bir bilgi almamış olduğunu söyledi. Götzl sormaya devam ederek ZK 10 konusunda da geri bildirim almış olduğunu söyledi. Tei. polisin bunun olmadığını varsaydığını söyledi. ZK 10’daki konuşma kesinlikle konu olmamıştı.Götzl, A. Temme ve Mengel arasında geçen konuşmayı, tanığın bu soruşturmaları ne zaman yürüttüğünü sordu. Tanık, bununla ilgili yakın zamanda soruşturulduğunu, çünkü F.’nin Devlet Güvenliği’nden olduğunu ve bunu hemen ortaya çıkarmış olduğunu söyledi. Götzl, A. Temme’nin sabah saatlerinde orada olduğu bilgisi bir çıkarım mı yoksa bu bilgiyi kendileri mi edindi diye sordu. Polis memuru Teichert A. Temme’nin sabah veya akşamüstü 10-15 dakikalığına orada bulunmuş olması gerektiğini, bunun E.’nin notlarında yazdığını söyledi. Götzl kayıtlardan Bayan E.’nin kurbanın adını pazartesi günü gazeteden öğrenmiş olduğunu okudu. Olay onun için bu şekilde hallolmuştu. Tanık Bayan E. için olayın bu şekilde az çok bitmiş olduğunu, bunun polisin vardığı sonuç olduğunu söyledi. Götzl, Bayan E.’nin kendisi de olay onun için bu şekilde halloldu diye söyledi mi diye sordu. Tanık, kayıtlarda yazılı olduğu gibi olduğunu söyledi. Götzl A. Temme’nin ZK 10’da bulunup bulunmadığına dair bilgisi olduğu hakkında bir şey söylemiş miydi diye sordu. Tanık, kayıtta bir şey yazmıyorsa konu da edilmemiştir cevabını verdi.

Hakim Götzl, Bayan E.’nin dava sırasında tanık olarak da dinlemiş olduğunu (bkz. 91. duruşma günü tutanağı) açıkladı. Bayan E., Bay Fe.’nin kendisine Bay Temme’yi orada ne olduğunu öğrenmek için Devlet Güvenliği’ne yollama görevini vermiş olduğunu söyledi. Kurbanın kim olduğunu ve cinayeti işleyen kişiye veya İslamcı bir arka plana yönelik bir işaret var mı diye de öğrenmesini istiyordu. Tanığa bu konu hakkında konuşuldu mu diye sordu. Tei. konuşulmadığını sötledi. Bayan E. onların yanındayken Anayasayı Koruma ile bir bağlantı var mı diye formüle etmişti, İslamcılık’tan somut şekilde bahsedilmemişti. Götzl Bayan E.’ye sorgusu sırasında bahsi geçen kaydı hatırlatmış olduğunu söyledi. „Bay Fe. Bayan E.’den Andreas’ı internet kafe cinayeti hakkında sorgulamasını istedi“ ifadesiyle ilgili olarak konunun sorgulama değil de onu ZK 10’a yollamak olduğunu söylemişti. Tanık, sadece kendi notlarına işaret edebileceğini söyledi. Hakim Götzl, Bayan E.’nin Temme’nin oraya gidip bir bilgi var mı diye sorması gerektiğini anlatmış olduğunu söyledi. Kurbanı tanımadığını bu şekilde söylememişti. Tei. doğrudan not aldıklarını o yüzden bu şekilde cevap verilmiş olduğunu varsaydığını söyledi. İki kişilerdi, görev arkadaşı Fe. bunu imzalamamıitı, ama bir kez daha üzerinden geçilmişti. Götzl Fa.’nın üzerinden geçmiş olduğunu ilave etti.

Hakim Götzl tanığa Bayan E. ile olan konuşmada bir kafeye gidilmesi hakkında konuşuldu mu diye sordu. Tanık bunu doğruladı, A. Temme’nin bu internet kafede ve Anayasayı Koruma’nın dış şubesinin hedefinde bulunan internet kafede kesinlikle hiçbir işi olmadığı neredeyse oybirliği ile cevaplanmıştı. Özellikle de internet araştırmasının Wiesbaden’da yapılmış olması gerektiği cevabı verilmişti. Sadece Bayan Pi., A. Temme’nin internet kafelere gittiğini bildiğini söylemişti. Wiesbaden’da olduğunu biliyordu, ama bu iki kafenin tabu olduğunu da söylemişti. Götzl, „tabu“ tabirini Bayan E. mi kullandı diye sordu. Tei. öyle olmadığını söyledi, belki Bayan Pi. Kullanmıştı, ama kimin ne demiş olduğunu artık hatırlamıyordu. Götzl dosyadan alıntıladı: „Ayrıca Wolfshagerstrasse’deki internet kafe de Andreas için kesinlikle tabuydu. Bayan E. internet kafeleri seçmemiş, Wiesbaden hakkında internet incelemesini yaptırmıştı. Andreas’ın internet kafelere gittiğini biliyordu. „ Tanık, bunun mümkün olduğunu, bunu Bayan Pi.’den bildiğini söyledi. Uzlaşma bu iki kafenin mümkün olmadığını üzerineydi.

12:50’ye kadar öğle arası verdil. Dava 12:58’de devam etti. Götzl tanığa 2.05.2006’da dış şubeye gittiği ve Bayan E.’yi sorguladığı sıradaki durumu sordu. Tei, dış şubenin sadece dört çalışan ve memurlardan oluştuğunu anlattı. O gün bir memur onları içeri almıştı, memurlar yarı zamanlı çalışıyorlardı. Memura A. Temme’nin 6 Nisanda nasıl giyinmiş olduğunu biliyorlar mu diye sordu, ama o gün izindeydi, bu yüzden Bayan E.’ye sormuşlardı.

Götzl, Bayan E., A. Temme’nin resmi ve şahsi bağlantıları hakkında sorgulandı mı diye sordu. Tanık bunun esasen konuşulduğunu söyledi. En önemli sonuç A. Temme’nin işle ilgili şahsi konulara dair hiçbir şey söylememesiydi. Düğün fotoğrafları gösterilmesi gerekmişti, yoksa A. Temme özel olarak hiçbir şey bilmiyordu. Hakim Götzl Bayan E. resmi alanla ilgili bir şey söyledi mi diye sordu. Tanık onu ne zamandan beir tanıdığını söylemiş olduğunu belirtti. A. Temme daha önce Offenbach’taki gözlem birliğindeydi, orada onunla daha yakın teması olan bir iş arkadaşı vardı, onu da sorgulamışlardı. Bunun dışında bağlantıda olduğu kişiler yoktu. Olay yerleriyle ilgili resmi bağlantılar var mı sorusu hep mevcuttu. Bu soruya olumsuz cevap verilmişti. Götzl A. Temme’nin politik görüşü konu edildi mi diye sordu. Tei. bunun standart bir soru olduğunu söyledi. Herkes onu tutucu olarak tanımlıyordu, sağcı olduğu yönünde bir dayanak yoktu.

Götzl, A. Temme’nin bir silahı olup olmadığı Bayan E. ile konuşuldu mu diye sordu. Tanık konuşulmuş olduğunu söyledi. Bildiği kadarıyla görev yerindeki arama sırasında bir silah bulunmuştu. AKD’de silahların olağan olmadığı hakkında konuşulmuştu. Bu nedenle bilinen bir şey yoktu. Ama A. Temme bir atıcılık derneğindeydi. Götzl, Temme’nin görevlerinin ve fonksiyonunun ne olduğu konuşuldu mu diye sordu. Tanık Fe.’nin yönetici, Go.’nun soruşturmacı ve Temme ile Bayan E.’nin kaynak yöneticileri olduğunu söyledi. Temem İslamcılık ve sağ bir kaynakla ilgileniyordu, Bayan E. sol/sağ alanıyla. Bayan E. 10 yıldan fazladır orada çalışıyordu. Temme ise ancak eğitiminin ardından dış şubeye gelmişti.
Hakim Götzl notlardan Bayan K.’ye denk gelindiğini okudu. Tanık memurun o olduğunu söyledi. Götzl, Bayan E. Temme’nin görev arkadaşlarıyla bağlantıları hakkında bir şey dedi mi diye sordu. Tanık Offenbach’tan H.’nin isminin geçtiğini, onun anlaşılan o ki yakın olan tek kişi olduğunu söyledi. Götzl notlardan bir bölüm okudu. Temme soruşturmacı olarak Kassel Emniyet Müdürlüğü’nün veri istasyonunu sık sık aramış olmalıydı. Tanık bunu doğruladı, Temme muhakkak veri istasyonunda bulunmuş olmalıydı. Atıcılık derneğinin başkanı bir polis memuru olan Bay R. idi. Temme’nin orada da sorgu yürüttüğü ortaya çıkmıştı. Götzl, Bayan E. ile olan konuşma uygun şekilde teslim edildi mi diye sordu. Tanık edildiğini söyledi. Hakim tanık Bayan E.’ye Temme’ye neden kurbanın adını sordu diye sordu. Konuşmalara böyle başlanması olağan değildi. Tanık öyle olmadığını söyledi. İsim zaten gazetedeydi ve Bayan E. aynı gün içerisinde kendisinin de ismi okuduğunu ve meselenin kendisi için bu şekilde hallolmuş olduğunu söylemişti.

Götzl, Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’nden kimin Temme ile Kassel’deki olay hakkında konuştuğu soruşturuldu mu diye sordu. Tei. sadece ilk görüşmede sormuş olduklarını söyledi. Sadece Fe. Bir şey söylemiş ve Bayan E.’nin bunu yaptığını varsaydığını söylemişti. Götzl, Bayan E.’yi tanık olarak sorgulamak düşünülmüş müydü diye sordu. Tanık düşünülmediğini, çünkü tanıkları tüm sorgularının ifade verme izniyle gerçekleştiğini söyledi. Bu onlar için ilk etapta yeterliydi. Hakim Götzl o noktada ısrarla sormaya devam etti. Eğer Bay Fe. Bayan E.’nin Temme ile konuştuğunu söylemiş idiyse ki Temme tutukluydu, neden Bayan E.’yi sorgulamayı düşünmemişlerdi. Tanık bu çok daha temiz olurdu diye itiraf etti. Ama içerik açısından belki çok az şey değişirdi.

Hakim Götzl tanığın nasıl olup bu tahmine vardığını sordu. Tei., çünkü sorulan soruların kayıt formunda belgelenmiş olduğunu söyledi. Ama ifadesinin alınması daha iyi olurdu. Götzl, Temme’nin ZK 10’da başka kişilerle de konuşup konuşmadığı açığa çıkarıldı mı diye sordu. Tanık, bunu Devlet Güvenliği’nden arkadaşı Fa.’nın yapmış olduğunu ve başka bir konuşma olmadığını söyledi. Götzl, Bay Mü.’ye soruldu mu diye sordu. Tanık arkadaşını bunu yapmış olduğunu varsaydığını söyledi. Halkim Götzl, tanığın hangi koşullar altında bunu varsaydığını sordu. Tanık, Faist’in deneyimli bir soruşturmacı olduğunu söyledi. Hakim Götzl bunun nihayetinde bir tahmin olduğunu söyledi. Tanık kendisinin orada olmadığını söyledi. Bunu yüzde yüz söyleyemezdi. Sorgu 13:15’e doğru sona erdi, diğer dava katılımcıları tarafından tanığa yöneltilen bir soru olmadı.

Müdahil dava avukatı Bliwier günün iki tanığıyla ilgili açıklama yaptı: Tanıklar, polisin soruşturmalarının EAKD tarafından büyük ölçüde engellendiğini doğruladı. Bunun dışında Temme’nin cinayet silahı akşamüstünün erken saatlerinde açıklandığı halde henüz ZK 10’a gitmeden önce sabah saatlerinde cinayet silahı hakkında bilgisinin olduğu kanıtlanmıştı. Bu yüzden Kuzey Hessen Emniyet Müdürlüğü’nün Temme’nin ifadesinin gerçek olmadığı, ya suçlu olarak olaya karıştığı ya da anlatmadığı şeyler gördüğü yönündeki hipotezine katılıyorlardı.
Jürgen Länger’in (134. Duruşma Günü) ifadesiyle ilgili olarak müdahil dava avukatı Hoffmann Ceza Kanunu’nun 257. maddesine göre bir açıklamada bulundu. Daha önce Liebau ve Thele’nin yapmış oldukları gibi Länger de cinayet silahı ile ilgili olarak susmaya ve bir çok noktada yalan söylemeye çalışmıştı. Ama Carsten Schultze’nin ifadesi yalanlanmamıştı, silah Andreas Schulz’dan Carsten Schultze ve Wohlleben’e iletilmişti.

Wohlleben’in avukatı Nicole Schneiders açıklamasında, Andreas Schulz’un ifadesine çok eleştirel şekilde bakılması gerektiğini, Carsten Schultze ve Jürgen Länger’in ifadelerinden büyük ölçüde ayrıldığını söyledi. Schulz silah tedarik ettiğini önce reddetmişti, ardından önce „Boban“ diye birine suç atıp anca onun sonrasında Länger’in ismini vermişti. Silah tedarik edilmesi ile ilgili olarak buna dahil olmadığını söylemişti. Suçu zaman aşımına uğradığından ve ceza takibi beklenmediğinden tanığın burada neden gerçeği söylemediği anlaşılır değil.

Götzl bunun ardından sayısız belgenin dava kapsamında okunabileceğni bildirdi. Götzl kira sözleşmelerini ve kiralama faturalarını, André Eminger ve Ralf Wohlleben’in şahsi belgeleri ile Federal Kriminal Dairesi’nin ev kira sözleşmeleriyle ilgili notlarını belirtti. Bunun dışında Federal Kriminal Dairesi’nin Turner günlükleriyle ilgili bir notu da vardı.

Müdahil dava avukatı Scharmer açıkladı:
„Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi cinayet serisindeki soruşturmaları saldırgan şekilde engelledi, o zamanlarki CDU İçişleri Bakanı Bouffier’in şahsi talimatı ile koruma altındaydı. Hukuk dışı soruşturma yöntemleri önerildi, kendi çalışanları korundu. Gizliliğe dair varsayılan çıkarlar o zamana kadar dokuz kurbanı olan bir cinayet serisinin aydınlatılmasının önüne kondu, cinayet serisinin diğer kurbanları yetkililer tarafından göze alındı.“