Geçmiş canımı acıtıyor*

0

Özge Pınar Sarp

Bugün Enver Şimşek’i hatırlıyoruz. 9 Eylül 2000’de ırkçı terör grubu “Nasyonalsosyalist Yeraltı“ (NSU)’nun sekiz kurşunla ölüme sürüklediği Enver Şimşek. İki gün iki gece sonrasında, başına, yüzüne, gözüne isabet eden sekiz kurşun yarasıyla Nürnberg’de bir hastanede, 11 Eylül günü aramızdan ayrılan Enver Şimşek’i anıyoruz. Bundan tam 15 yıl önce başlayan, ırkçı saiklerle planlanmış ve işlenmiş bir seri cinayetin ilk kurbanı olan Enver Şimşek’i unutmuyoruz. O’nun ırkçı saiklerle vahşice katledilmesinin ve bir terör kurbanı olmasının ölümünden tam 11 yıl sonra, 2011 yılı Kasım ayında, kamuoyunca bilinmesini ve o zamana kadar katledilen on insandan biri olmasını da hiç unutmuyoruz!

An der Liegnitzer Straße in Nürnberg-Langwasser begann die Mordserie des NSU. Hier hatte Enver Şimşek (39 Jahre) seinen Blumenstand aufgebaut, als er niedergeschossen wurde. Er starb zwei Tage später im Krankenhaus. (Foto: Birgit Mair)

An der Liegnitzer Straße in Nürnberg-Langwasser begann die Mordserie des NSU. Hier hatte Enver Şimşek (39 Jahre) seinen Blumenstand aufgebaut, als er niedergeschossen wurde. Er starb zwei Tage später im Krankenhaus. (Foto: Birgit Mair)

 

Enver Şimşek’i hatırlıyoruz; çünkü adalet arayışı çok uzun bir yol. Adalet arayışının temelinde çünkü hatırlamak ve anmak yatıyor. Kurban aileleri ve saldırılara maruz kalan insanların yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri ve yaralarını sarabilmeleri için “meselenin“ toplumca sahiplenildiğini görmeye, duymaya ve bilmeye ihtiyaçları var; bilsinler ki onlar yalnız değiller; yalnız olmadıklarını bilsinler ki, bu acıyla birlikte ve/ya ondan sonra yaşamlarına devam edebilsinler.[1] Suçların aydınlanması ve suçluların açığa çıkarılması için, adalet için, yitirdiklerimiz için bugün Enver Şimşek’i hatırlıyoruz.

Bir Yaşam, İki Gece

9 Eylül 2000, günlerden Cumartesi. Yer Almanya’nın Bayern Eyaleti’ne bağlı Nürnberg şehri. Saat 12:45 ila 14:15 arası. Sekiz kurşun, çiçekler. Çiçek kokuları ve çiçek kokularına karışmış kan kokusu.

4 Aralık 1960, Şarkikaraağaç. [2] Türkiye’nin güneybatısında bulunan Isparta iline bağlı bir ilçe. Orada Salur köyünde doğan ve büyüyen Enver adında bir çocuk. Salur Köyü. Sonraları ailesiyle birlikte tatillerini geçireceği yer. Kızı Semiya’nın hikayesine de ait olacak bir köy. “Tatilde güzel bir gece. Babamın memleketi Türkiye’de köyünde geceleri balkona oturup dağlardan dönen koyunların çan seslerini duyduğumuzda hissederdim, ne kadar da mutlu görünüyordu babam.“ diye anımsanan geçmiş güzel günler.[3]

1986 yılı. Türkiye’den Alamanya’ya göç. Almanya’da gurbetçi, Türkiye’de Almancı olunan yıllar ve öyle tarif edilen göç insanları. Önceleri fabrika işçiliği, tıpkı daha niceleri gibi. Sonrasında çiçek gibi bir iş, hani öyle fabrikadaki gibi değil, misler gibi kokan. Hiç değilse uğraştığın şeyin misler gibi koktuğu bir iş. Çiçekçilik. Çiçek standları, çiçekçi dükkanı. Eşi ve iki çocuğuyla süren bir hayat. Hessen Eyaleti’ne başlı Schlüchtern kentinde.

Bir Pazar günü. 2000 yılı. 9 Eylül’ü 10 Eylül’e bağlayan gece. Saat sabaha karşı dört. Uykusundan uyandırılan 14 yaşında bir kız çocuğu. “Semiya, kalkman lazım“ der kaldığı yurdun görevlisi ve uyandırır onu. Semiya’nın kalkması gerekir, hem de gecenin bir yarısı. Eşyalarını hemen toplaması gerektiği söylenir, ha bir de pasaportunu unutmaması. Neden gecenin bir vakti kalkmalıydı, nereye gitmesi gerekiyordu? Semiya bir türlü anlam veremez. Binanın önünde kendisini bekleyen yakınları O’na “Baban hasta, hemen Nürnberg’e gidiyoruz, baban orda bir hastanede, annen bizi gönderdi.“ der. [4]

10 Eylül 2000, saat sabahın yedisi. Semiya hastaneye varır. Oraya varmadan kısa bir süre önce babasının hasta olmadığını, yaralandığı için hastanede olduğunu öğrenir. Erkek kardeşi ve annesinin biraz sonra geleceği söylenir. Semiya “yorgunluktan ölmek üzere“ ve ne olup bittiğini henüz bilmediği için “aynı zamanda da huzursuz“ bir şekilde bekler. Onun için “zaman kavramı kaybolur“ ve sadece beklemeye devam eder. Beklerken de dua eder: “Lütfen kötü bir şey olmasın, lütfen, lütfen“.[5]

Zaman akar… Ne kadar geçer üstünden? Kim bilir, belki çok uzun belki de o kadar da uzun değil. Düşündüğün kadar, hissettiğin kadar uzun değil belki de. Tıpkı herkes gibi, tıpkı hastanede bekleyen herkes gibi. “Bir zaman sonra önümde bir hemşire dikildi ve beni yoğun bakıma götürdü.  Beni orada bir polis bekliyordu: Sen Semiya Şimşek misin? Enver Şimşek senin baban mı? diye sordu. Babam silah taşıyor muydu bilmek istiyordu. Babamın evde sakladığı silahları var mıydı, düşmanlarımız var mıydı bilmek istiyordu. Hiçbir şey anlamıyordum, ben sadece babamın yanına gitmek istiyordum ve annemin bir an önce yanımızda olmasını diliyordum. Soruların cevaplarını bilmiyordum. Silahlar? Düşmanlar? [6] İşte böyle geçer zaman Semiya için.

Saat 9, Pazar günü, 10 Eylül. Ailenin yakınları hastaneye gelir. Semiya ile birlikte yoğun bakımın girişinde beklerler. O hemşire yine gelir ve Semiya’nın babasını görmesine nihayet izin verilir. Ancak annesi hala gelmez. “Babamın yattığı odada onunlaydım ve sadece ikimizdik. İlk bakışta sanki uyuyor gibiydi. Sadece her yerde kablolar ve hortumlar vardı. (…) Sonra kafasındaki şişkinlikleri gördüm. Cihazdan bip bip diye sesler geliyordu. (…) O’nun etrafından dolaşıp yatağın diğer tarafına geçtim. Gördüğüm şey anlamama yetmişti: Gözünü gördüğümde açıkça anlamıştım, babamın bu gözle bir daha görmesi asla mümkün olamazdı. Başının altındaki yastık tamamen kana bürünmüştü. Ve hala ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Ancak anlamıştım ki, gerçekten kötü bir şey olmuştu. Korkunç bir şey. (…) (Sonra) her şey etrafımda dönmeye başladı; oda, kablolar, yatak, Babam, kanlı yastık. Kötüydüm, sanırım ağlamaya ve bağırmaya başlamıştım. Sonra birisi gelip beni odadan dışarı çıkardı.“ [7]

Saat neredeyse öğlenin biri. Semiya’nın o zamanlar onüç yaşına basan erkek kardeşi hastaneye gelir. “Benim çocukluğum 13. doğumgünümden tam bir hafta sonra, yani 9 Eylül 2000’de sona erdi.“ diyerek anlatır o günleri. [8] Artık Semiya hastanede yalnız değil, erkek kardeşi, amcası, akrabaları,  pek çok yakını ve nihayetinde annesi de gelir. Semiya yoğun bakımda yatan babasını beklerken artık yalnız değildir, ancak o zamana kadar annesi neden gelmez, nerededir, bilmez.

“Annem bizi [Semiya ve erkek kardeşi] gördüğünde başladı ağlamaya. Tamamen bitkin görünüyordu“ diye anlatır Semiya annesini hastanede ilk gördüğü anı. [9] Annesi nerede olduğunu Semiya’ya sonraları anlatır. Kriminal Polis tarafından alındığını ve “polis ilk derecede kurbanın eşinden kıskançlık nedeniyle şüphelendiği“ için saatlerce sorguya çekildiğini sonraları anlatır anne Şimşek. [10]

Bir zaman sonra doktor gelir ve aileye odaya girip O’nu görebilecekleri söylenir. Artık O’nunla konuşabilirler; ancak boş umutlara kapılmamaları gerekir. Mümkün mü öyle bir anda umuda kapılmamak? Kim dua etmekten vazgeçer ki?

Ayrılık vakti… Tüm aile için veda vakti. “13 yaşındaki bir çocuk için bunun ne anlama geldiğini düşünebilir misiniz? Benim için babamın bir daha gelmeyecek olması düşünülemezdi. O’nun tekrar ayağa kalkacağına ve her şeyin iyi olacağına inandım. Tıpkı eskisi gibi. Sonra O’nunla yine balık tutmaya gidecek ya da mangal yaparken yardım edecektim.‘‚ diye anlatır oğul Şimşek, babasının yaşamla ölüm arasındaki anlarını. [11]

Ertesi gün… 11 Eylül 2000, Pazartesi. Semiya o anları, babasının hayatının kayıp gittiği anı şöyle tarif eder: “Doktorlar, babamın bağlı olduğu makinelerin fişini çekip çekmeyeceklerini konuştular. Annem bizimle ve akrabalarla hastanenin bahçesinde bekledi. Amcam Hüseyin yukarıda doktorlarla konuşuyordu. (…) Amcam bahçeye geldiğinde artık gözyaşlarını tutamıyordu. Amcamın o anki yüz halini hiç unutamam. Ne olduğunu anladım. Bugün hala amcamın o gün nasıl ağladığını hatırlıyorum, ve ağzından çıkan sözleri: Biraderimi kaybettim.“ [12]

Semiya, kardeşi, annesi, amcası, ve diğerleri. Orada olan herkes babasıyla, eşiyle, biraderiyle, akrabasıyla vedalaşır. Yatağının etrafında durup herkes O’nun için, ruhu için dua eder. Sonrasında Schlüchtern’e evlerine dönerler.

“Bugün, tüm bu olanları yazarken artık korkmuyorum. O korkunç günler, sonrasında gelen zorlu yıllar, ve daha öncesinde yaşadığımız tüm dertsiz tasasız yıllar… Hatırladığım şeyler acı veriyor, bazıları sınırlarımı zorluyor, ama geçmişe ait hatırladığım pek çok güzel şey var. Tüm bunları düşündüğümde ve kendime sorduğumda, söylenecek ne var diye, hemen yorgun düştüğümü hissettim. Fark ettim ki: Geçmiş canımı acıtıyor. (…) Benim babam iyi bir insandı. O’na olanları düşündüğümde ise, canım daha çok acıyor.“ diye anlatıyor Semiya yıllar sonra. [13]

 

 

*Semiya Şimşek ‚Acı Vatan‘ adlı kitabında en kötü gecesini anlatırken, hatıralarına dair hislerini şöyle dile getiriyor: Geçmiş canımı acıtıyor. (…) Benim babam iyi bir insandı. O’na olanları düşünmek canımı daha çok yakıyor. Semiya Şimşek [Peter Schwarz ile birlikte], Acı Vatan – Almanya ve babamın öldürülmesi (Schmerzliche Heimat:- Deutschland und der Mord an meinem Vater), Rowohlt Berlin Yayınevi, 2013.

 

……………………………………………………………………

Dipnot:

[1] bkz. NSU Davasında Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos aylarındaki gelişmeler.

https://www.nsu-watch.info/2015/08/nsu-davasinda-mayis-haziran-temmuz-agustos-aylarindaki-gelismeler/

[2] Enver Şimşek’in doğum tarihi “Acht Tuerken ein Grieche und eine Polizistin – Die Opfer der Rechtsterroristen“ adlı belgeselde yer alan görüntüler esas alınarak yazılmıştır.  (bkz. 10:01 dakikadan itibaren)

https://www.youtube.com/watch?v=E5iiT8Rwhlk

[3] 2012 yaz aylarında Semiya ile eşi birlikte eşinin de memleketi olan Şarkikaraağaç’ta bir ev aldılar. Önceleri tatillerini geçirdiği Salur’da babasının evini de onardılar.
[4] Semiya Şimşek [Peter Schwarz ile birlikte], Acı Vatan – Almanya ve babamın öldürülmesi (Schmerzliche Heimat:- Deutschland und der Mord an meinem Vater), Rowohlt Berlin Yayınevi, 2013, s.9.
[5]    Şimşek: En kötü gecem. Acı Vatan, s.10.
[6]    age.
[7]    Şimşek, s. 11.
[8]    Barbara John: Zaman Yaralarımızı Sarmaya Yetmez – Kurban ve yakınları için NSU Terörü ne anlama geliyor? (Unsere Wunden kann die Zeit nicht heilen. Was der NSU-Terror für die Opfer und Angehörigen bedeutet, Herder Verlag Freiburg im Bresisgau, 2014,), s.31.
[9]    Şimşek, s. 12.
[10]  John, s. 30.
[11]  John, S. 31.
[12]  Şimşek, s. 13
[13]  age.