„Hata sistemdedir“ – Müdahil avukatların basın açıklaması

2

NSU davasındaki müdahil avukatları, Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu’nun sonuç raporunu tutarsız olarak nitelediler.

www.hummel-kaleck.org/mitteilung39.html adresinde yayınlanmıştır.

[deutsch]      [english]

Die NebenklagevertreterInnen (von links nach rechts) Carsten Ilius, Sebastian Scharmer, Dr. Mehmet Daimagüler, Angelika Lex (c) nsu-watch

Müdahil avukatlar (soldan saga) Carsten Ilius, Sebastian Scharmer, Dr. Mehmet Daimagüler, Angelika Lex (c) nsu-watch

Emekli üst düzey kriminal polis memuru Wilfling, 11.07.2013 tarihinde Beate Zschäpe ve diğer sanıklara ilişkin davada Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi nezdinde verdiği ifadede, “Olayları günümüz bakış açısıyla değerlendirmek gibi bir hata yapmamalısınız. O zamanlar, olaylarda yabancı düşmanı bir arka plan bulunduğuna dair emare yoktu” diyor ve ekliyor “Şimdi sanki hiç Türk uyuşturucu mafyası yokmuş gibi davranmayın”.

Münih’te cinayet soruşturmaları alanında uzun yılların tecrübesine sahip olan Wilfling, işi hakkında kitaplar yayımlamıştır. Kendisini asla ırkçı olarak tanımlamayacak bir kişidir. Diğer taraftan Wilfling’in ifadesi problemi açıkça ortaya koymaktadır: Soruşturma makamlarının NSU tarafından işlenen suçların aydınlatılmasında gösterdiği büyük başarısızlık bireylerin işlediği hataların bir toplamı değildir. Hata sistemdedir. Önyargılar sorgulanmamaktadır. “Yabancıların”, ancak “yabancılar” tarafından öldürülmüş olması gerekmektedir. Olayların arkasındaki nedenler tabiatıyla organize suçlar alanında aranması gerekmektedir.

Soruşturma makamları tabiatıyla yeterli angajmanı göstermemekle suçlanamazlar. Bazıları Türkiye’de olmak üzere yüzlerce şahit sorgulanmış, narkotik köpekler kullanılmış, göstermelik döner büfeleri açılmış, gizli soruşturmacılar gazeteci olarak çalıştırılmış, sigara paketleri üzerindeki vergi bandrolleri incelenmiş, hatta bir falcıya dahi başvurulmuştur. Yüzlerce soruşturmacı 11 yıl boyunca yanlış yönde araştırma yapmıştır. Saldırıların ırkçı motifli olduğuna işaret eden tüm şahitler, analizler ve deliller ısrarla gözardı edilmiştir.

Bugün Federal Meclis NSU Araştırma Komisyonu’nun raporu açıklanacaktır. Ancak esas sorun raporda yer almamaktadır:

Kurumsal Irkçılık.

Soruşturma makamları, münferit memurların zihniyetleri ve kişisel niyetlerinden bağımsız olarak, kendi kurumsal mantıklarını, normlarını ve değerlerini takip etmektedirler. Bunların ırkçı sonuçları NSU’nun cinayet ve saldırılarına ilişkin soruşturmalarda da görülmektedir.
Araştırma Komisyonu’ndaki grup yöneticilerinin partiler üstü angajmanı takdir edilmekle birlikte, Komisyon, seçim yarışı döneminde problemi karşımıza çıktığı şekliyle adlandırmayı başaramamıştır. Bizler, Münih Yüksek Eyalet Mahkemesi nezdinde görülen ve “NSU davası” olarak adlandırılan davanın müdahil avukatlarıyız. Dosyaları okuduk. Şahitleri dinledik. Ancak her şeyden önce müvekillerimizden, eylemlerin ardından uzun yıllar boyunca nasıl bizzat soruşturmaların odağında kalmak zorunda olduklarını öğrendik.

Bunun anlamı aşağıdadır:

1. Kurban yakınları ve yaralılar, soruşturma makamlarının sistematik başarısızlığının kurumsal ırkçılığa dayandığı hususunun siyaset tarafından da tanınmasının talep etmektedirler. Sorun açıklıkla ifade edilmelidir. Bunun dışında herşey gözboyama olacaktır. Cinayetler önlenebilirdi.

2. Araştırma Komisyonu’nun önümüzdeki yasama döneminde yeniden teşkil edilmesini talep ediyoruz. NSU’nun eylemleri ile soruşturma makamlarının ve Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın olaylarla olası bağlantıları henüz eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmamıştır.

3. Gelecekte her şiddet suçunda, şayet soruşturma makamları olayda ırkçı ya da Neonazi zihniyetli bir motif bulunmadığı görüşüne varmışlarsa, bu husus zamanlıca ve tutarlı bir şekilde kayda geçirilmeli ve gerekçelendirilmelidir.

4. Tüm polis memurlarının, kurumsal ve bireysel ırkçılığa karşı koyucu bir eğitim almasını ve bu bağlamda mesleki yeterliklerinin sürekli olarak geliştirilmesini talep ediyoruz. Ayrıca eyalet polis teşkilatlarında, belirli çevrelere ilişkin bilgi sahibi olan (özellikle sağcı şiddetle ilgilenen ve “devlet düzeninin korunması ile ilgili suçlar”a ilişkin genel bölümlerin yerine geçen) uzman bölümlerin yeniden yapılandırılmasını ve bu bölümlerde personel değişikliğine gidilmesini talep ediyoruz. Bu soruşturma grupları gelecekte, sağcı arka planının ihtimal dışı tutulamadığı olaylarda zorunlu olarak soruşturmalara müdahil edilmelidirler.

5. Savcılıklarda, sağcı şiddet olayları bağlamında eğitilmiş ve bilhassa bu olaylardan sorumlu yeni bölümler oluşturulmalıdır. Genel anlamda “siyasi motifli” suçlardan ya da polis memurlarının işlediği veya polis memurlarına karşı işlenen suçlardan sorumlu bölümler kesinlikle yeterli değildir.

6. Göçmen kökenli memurların yönetici pozisyonlarına da getirilebilmeleri için daha fazla çaba gösterilmelidir. Şimdiye kadar, görüldüğü üzere, bu durumun gerçekleşmemesi nedeniyle uygulama bağlamında öncelikle bağlayıcı bir kota oluşturulmalıdır. Soruşturma makamları içindeki ırkçı eğilimlere karşı tutarlılıkla, gerektiği takdirde disiplin süreçleri çerçevesinde de, mücadele edilmelidir.

7. Anayasayı Koruma Teşkilatlarının muhbir sistemi başarısız olmuştur. Aşırı sağcı gelişmeleri engellemekten ziyade teşvik eden bu sistem feshedilmelidir. Anayasayı Koruma Teşkilatı bilhassa NSU bağlamında, malum, yetersiz ya da bilinçli bir şekilde yanlış bilgiler aktaran muhbirler için muazzam bir kaynak harcadığını göstermiştir.  Muhbirlerin paraları kısmen Neonazi yapılarının tesisine akmıştır. NPD’ye yönelik bir kapatma davası da, muhbirlerin üst düzey yönetici kadrolarına kadar parti içinde entegre olmaları nedeniyle başarısızlığa uğramıştır. Bu bağlamda, Neonazi faaliyetlerinin yalnızca polis makamları tarafından aydınlatılmasının hangi derecede mümkün olduğu hususu tartışılmalıdır.

8. 1990 yılından bu yana sağcı şiddet kurbanı olanlar, Amadeu Antonio Vakfı ile “Zeit” ve “Tagesspiegel” gazetelerinin listelerine göre eksiksiz olarak “sağcı şiddet kurbanları” olarak tanınmalıdırlar.

9. Sağcı şiddet kurbanlarına danışmanlık hizmeti sunan kurumlar muhafaza edilmeli, Almanya geneline yayılmalı ve teşvik edilmelidirler.

10. Soruşturma makamları tarafından kurumsal ya da bireysel ırkçlılığa maruz bırakılmış kişiler ya da “whistleblower”lar için federal düzeyde ve eyaletler düzeyinde bağımsız muhatap niteliğinde kontrol heyetleri oluşturulmalıdır. Bu heyetler Meclis tarafından görevlendirilmeli ve bunlara etkin kontrol yetkileri verilmelidir.

Avukatlar
Antonia von der Behrens,
Dr. Mehmet Daimagüler,
Dr. Björn Elberling
Berthold Fresenius,
Alexander Hoffmann,
Carsten Ilius,
Detlef Kolloge,
Stephan Kuhn,
Angelika Lex,
Stephan Lucas,
Ogün Parlayan,
Jens Rabe,
Eberhard Reinecke,
Aziz Sariyar,
Sebastian Scharmer,
Reinhard Schön,
Peer Stolle.