42. Duruşma Günü Tutanağı– 2. Ekim 2013

0

[deutsch]

Tanıklar:

  • Ulf Et., Halit Yozgat’a ilk müdahalede bulunan Kasselli ilk yardım görevlisi
  • Michael St., Wiesbaden, Federal Kriminal Dairesi’nde görevli, Andreas T.’ye karşı soruşturmaları yürütmesinin yanında Česká cinayet serisinin ipuçlarını da araştıran memur
  • Prof. Dr. Saternus, uzman, cinayet kurbanı Halit Yozgat’ın otopsisini yapan Göttingenli emekli adli tıpçı
  • Prof. Brück, uzman, nöropatalog
  • Dr. Kijewski, uzman
  • Bay Ca., Wiesbadenlı polis memuru, Zwickau Frühlingstraße’deki silahlarla ilgili olarak ifadesi alındı
  • Dr. Hö., NSU-üçlüsünün Dortmund’daki bir arazideki olası kalışlarının tanığı
  • Bay Gr., Federal Kriminal Dairesi memuru, yangın enkazındaki gazete kupürleri ve notlar hakkında ifadesi alındı

Bu duruşma gününün konusu Halit Yozgat’ın Kassel’de gerçekleşen cinayetiydi. Tanıklar olay yeri ve kurbanın bulunması ile ilgili ifade verdiler. Kurbanın annesi Ayşe Yozgat yaptığı kişisel açıklamayı sırasında doğrudan sanık Zschäpe’ye de hitap ederek onu ifade vermeye davet etti. En büyük zamanı Federal Kriminal Dairesi’nden Michael St.’nin sorgusu aldı. St. hem hakim  hem de birden çok müdahil dava avukatı tarafından Anayasayı Koruma Dairesi çalışanı Andreas T.’ye dair yürüttüğü soruşturmalarla ilgili olarak sorgulandı. T. cinayetin gerçekleştiği sırada Kassel’deki olay yerindeydi ve uzun bir süre şüpheli olduğu düşünülmüştü. Tanığın ifadeleri Federal Kriminal Dairesi’nin olayların akışıyla ilgili önceden bilgisinin olduğunu kısmen detaylı şekilde ortaya çıkardı.

Duruşma gününün ikinci yarısının merkezinde Dortmund’dan bir tanığın sorgusu vardı. Tanık Veronika von A.’nın (bkz. 40. Duruşma günü) kocasının komşu araziye dair yaptığı gözlemleriyle ilgili bilgi verdi. Duruşmanın devamında Federal Kriminal Dairesi’nde Zwickau Frühlingstraße’deki ipuçlarını değerlendirmekle yükümlü iki polis memuru sorgulandı. Yangın enkazında bulunan silahlarla birlikte gazete kupürleri ve notlar da konuşuldu.

Duruşma gününün başlamasından kısa süre önce Federal Başsavcı Harald ziyaretçi tribününde bakındı. Ardından duruşma ziyaretçisi olarak galeride yerini aldı. Duruşma 09:46’da başladı. Zschäpe’nin avukatı Stahl salonda mevcut değildi, Wohlleben’in avukatı Schneiders yeniden oradaydı. 6 Nisan 2006’da öldürülen Halit Yozgat’ın birçok yakını oradaydı. Müdahil dava avukatı Top, müvekkili Ayşe Yozgat’ın Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu’nun 257. maddesine göre bir açıklama yapmak istediğini duyurdu.
Ancak ilk olarak tanık Ulf Et. sorgulandı. Et. Kasselli bir ilk yardım asistanıydı ve Halil Yozgat’ın cinayet yerinde bulunmuştu. Şahsın tezgahın arkasında yerde yattığını, onu ayaklarından tutup odanın ortasına sürüklediğini anlattı. Orada hayata döndürme müdahalesini yapmıştı. Hastanın öldüğü açıktı, ancak kurşun yaralanmasından değil geniş bir baş yaralanmasından olduğunu düşünmüştü. Kafası kanlar içindeydi. Onu hayata döndürmeye çalışmışlardı, bir kaç dakika sonra bir doktor da gelmişti ama ölümün gerçekleştiğine dair kesin işaretler olduğundan müdahaleye kısa süre sonra son verilmişti. Bununla birlikte kendi işi sona ermişti. Kurbanın nerede yatıyor olduğunu emin olarak söyleyemiyordu. Ama hatırladığı kadarıyla Yozgat tezgahın arkasında duruyordu ve öncelikle kendine alan açmak için onu odanın ortasına sürüklemişti. Odadaki bir ya da iki kişiyle ilgili silik anıları vardı. Babanın odada olduğunu artık hatırlamıyordu. Et. poliste sorguya çekilmişti. Poliste bir DNA testinin yapıldığını ve bu sırada kısaca memurlarla konuştuğunu, bunun ona sorgu gibi gelmediğini söyledi. Götzl tutanaktan hayata döndürme çabası sırasında Kassel’deki klinikten ilk yardım doktorunun geldiğini ve Yozgat’a kanül sokulduğunu ve ona adrenalin verdiğini, ancak müdahalenin 30 dakika sonra sonlandırıldığını alıntıladı. Sorgu 9:56’da sona erdi.
Ardından Ayşe Yozgat çevirmen tarafından tercüme edilen açıklamasını yaptı: Yozgat öncelikle hakimleri, federal savcıları
Avukatları, müdahil davacıları ve dinleyicileri selamladı. Ardından şöyle dedi: “Benim adım Ayşe Yozgat, Halit Yozgat’ın annesiyim. Çağrım Bayan Zschäpe’ye. Siz de bir bayansınız. Bir anne olarak, zarar görmüş biri olarak, Halit Yozgat’ın annesi olarak konuşuyorum. Sizden ricam tüm bu olayları aydınlığa kavuşturmanız. Bir kadın olduğunuz için kadınların birbirlerini anlayacağını düşünüyorum.” Yedi yıldan bu yana günde sadece 2 saat uyuduğunu söyledi Yozgat ve devam etti: “Sürekli bunun neden olduğunu düşündüm. Herkes suç işleyebilir ama olayların aydınlatılmasını rica ediyorum. Kendimi çok olumsuz şekilde etkilenmiş hissediyorum, lütfen beni bu hislerden kurtarın. Teşekkür ederim. Yastığa başınızı koyduğunuzda beni düşünün. Uyuyamadığımı düşünün. Hepinize teşekkür ediyorum.” (Ayşe Yozgat’ın şahsi açıklamasının tutanağı NSUwatch sitesinde.)
Sırada Wiesbaden Federal Kriminal Dairesi’nde görevli tanık Michael St. vardı. St. farklı olay komplekslerinden bahsetti. Götzl tanık Andreas T.’nin konusuyla başlamak istedi. St. Bay T.’ye yönelik bir cinayet şüphesi bulunmuş olduğunu anlattı. T., Halil Yozgat’ın cinayet yerinde bulunmuştu ve tanık olarak polise başvurmamıştı. Nordhessen Polis Başkanlığı kapsamlı soruşturmalar yapmıştı ve kendisinin görevi de bununla ilgili dosyaları değerlendirmekti. Andreas T. kaynak başı olarak görev yapıyordu ve 2003 yılından bu yana aralarında  “sağ çevreden” Benjamin G.’nin de olduğu pek çok kaynağı yönetmişti. T.’nin iletişim bilgilerini kendileri değerlendirmişlerdi ama NSU ya da çevresiyle herhangi bir bağlantı tespit edilmemişti. T.’nin özel çevresi hobilerinden oluşuyordu, gönüllü itfaiyedeydi, atış kulübündeydi ve 2000’lerin başından bu yana Trendelburg’daki bir motor kulübündeydi. Özel çevresinden “politik motivasyonlu sağ suçlar” alanında bilgisi olan kimse yoktu. Götzl T.’nin 1994 yılında Hessen Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’ne geçiş yaptığını, orada 1998 yılına kadar Südhessen/Offenbach bölgesinde gözlemci olarak çalıştığını, daha sonra Kassel şubesine geçtiğini ve sonra da 2003 yılına kadar genel yönetimde yüksek işler için eğitim aldığını okudu. St., T.’nin tutuklanmasının ardından açığa alındığını doğruladı. St., T.’nin politik görüşüyle ilgili olarak T.’nin ailesinin orada bir arama sırasında “Üçüncü Reich” ile ilgili dokümentasyonların kopyaları ve imzalarla damgaların bulunduğunu söyledi. Bunlar gençlik zamanlarındandı. Bir tanık T.’ye o zamanlar “Küçük Adolf” dendiğini söyledi. T.’nin Offenbach zamanlarından bir meslektaşı T.’nin politik duruşunu “daha çok merkez-sol” olarak tanımlamıştı. St., T.’nin Vellmar atış derneğinin üyesi olduğunu ve bir silah taşıma kartı olduğunu anlattı. Bir 22’lik, bir 45’lik, bir 9mm’lik silahı ve bir de tüfeği  vardı. T. silahları daha sonra Kassel’deki bir silah firmasına satmıştı, 2006’da artık silah talimine gitmiyordu. Götzl T.’nin neredeyse istisnasız şekilde Kassel ve çevresinde bağlantıları olduğuna dair bir dosya kaydını sordu. St.’nin söylediğine göre karısı T.’nin diğer eyaletlerde bağlantısı olmadığını, bağlantılarının büyük çoğunluğunun Nordhessen’da olduğunu söylemişti. T. toplamda altı muhbiri yönetiyordu, beşi İslamcılık alanındandı ve diğeri de Benjamin G. idi. T.’nin iş takvimindeki bilgileri cep telefonunun bağlantı verileriyle karşılaştırmışlardı. Bunun sonucunda T.’nin sağcı kaynakla ayda bir kez önce telefonla iletişime geçtiği, ardından ayın sonunda buluştukları ortaya çıkmıştı. Anayasayı Koruma Dairesi bu görüşmelerle ilgili iş raporlarını onlara sunmamıştı. Takvimdeki her görüşmeyle ilgili bir rapor yoktu. T. sadece kaynaktan yeni bilgiler geldiğinde rapor yazdığı bilgisini vermişti. 2006 yılında hiç rapor yazılmamıştı. Görüşmeler 6 Nisan 2006’da, cinayet gününde, 10 Nisan’da ve 8 ve 9 Martta gerçekleşmişti. Götzl dosyalardan görüşmeler ve görüşme raporlarına dair bilgileri okudu. Buna göre 6 Şubat 2006’dan bir rapor vardı, bu 2005 yılının raporuydu. 7 Şubat, 8 Mart ve 10 Nisan 2006’daki görüşmelerin raporu yoktu. St. Götzl’ün sorusu üzerine Benjamin G.’nin Kassel’deki yerel camiayı anlattığını neredeyse istisnasız üç gruplaşma olduğunu söyledi: Kassel Yoldaşlığı, ayrıntısı bilinmeyen bir grup ve “Sturm 18”. St. bilginin içeriğini kolayca değerlendiremiyordu, ama her ihtimalde açık bir suç işlendiğine dair bir bilgi yoktu. G.artık sağ camianın doğrudan bir parçası değildi, onun yerine camiadakilerle rastgele buluşmalarından bilgi ediniyordu. Götzl’ün alıntıladığına göre 2003 yılında Markus E. etrafındaki bir gruptan bahsedilmişti, daha sonra Kassel Yoldaşlığı (eskiden Nasyonalist Cephe idi) ve “Sturm 18”’den. Grup lideri G.’nin üvey kardeşi olan Christian We. idi.
Ardından Götzl T., Bay Fr. ve G.’nin yeniden sorgulandıklarını söyledi. St. T.’nin bir kez daha tanık olarak sorgulandığını, o esnada da cinayeti kesinlikle farketmediği konusundaki iddialarını sürdürdüğünü söyledi. Silahlara aşina olduğundan hiçbir koku almamış olması onu şaşırtmıştı ve kokuyu alması gerektiğini düşünüyordu. NSU’dan kişileri tanımadığını ve G.’den Yozgat cinayetiyle ilgili bilgi almadığını iddia etmişti. “Sturm 18”le bağlantılı olarak Bay Fr.’yi sorgulamışlardı, orada iki organizasyon vardı, biri Bernd Tödter diğeri de Stanley Rö.’nün çevresindeydi. G.’nin Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’ne verdiği bilgilerini karşılaştırmışlardı.  Ardından G. bir kez daha sorgulanmıştı. Müdahil dava avukatı Bliwier o noktada araya girdi, tanık G.’yi çağırma talebinde bulunmuşlardı ve daha şimdiden onun sorgu memurunun sorgulanması talihsiz bir durumdu. Götzl meselenin T. ve G. arasında Yozgat’ın öldürülmesinin konusunun geçip geçmemesi bilgisi olduğunu söyledi. St. G.’nin bir görüşme daha olduğunu söylediğini, ardından rekonstrüksyiın yaptıklarını ve görüşmenin 10 Nisan 2006’da olması gerektiğini söyledi. G., T. ile cinayet konusunu konuşmuş ve T. gergin tepki vermişti. G. orada ne olduğunu merak etmişti. Götzl şahısların suçun işlendiği anda suç yerinde olup olmadıklarına dair yapılan kontrolleri sordu. St. Köln’deki bombalı saldırılardan sonra tekrar baktıklarını ama takvimde göze çarpan bir şey olmadığını, T.’nin daha eğitimde olduğunu ve takvimde sadece belli saatlerde yaptıklarının yazılı olduğunu söyledi.
Ardından Česká cinayet serisi kompleksindeki ipuçlarına yönelik diğer soruşturmalar konuşuldu. St. Česká  cinayet serisiyle bağlantıları var mı diye soruşturma sonuçlarını karşılaştırma görevine sahipti. İki husus vardı: Yangın enkazında bulunan 7,65 kalibrelik Česká 83, dokuz cinayette kullanılan silah, ve Şimşek ve Taşköprü’de kulanılan ve yine Zwickau’da bulunan  6:35 kalibrelik ikinci silah. Bu ateşli bir silaha dönüştürülebilen kurusıkı Bruni 315’di. Aynı şekilde dokuz cinayetle bağlantısı olan “Pembe Panter” DVD’si de bulunmuştu.DVD’de doğrudan cinayetlerin sonrasında ve sadece katiller tarafından çekilmesi mümkün olan resimler vardı. Çünkü Şimşek iz arama ekibi oraya geldiğinde çoktan hastane yolundaydı. Taşköprü’nün durumu da benzerdi, video onu kasanın arkasındayken gösteriyordu. Oysa ki ilk yardım ekibi kurbanı polisin gelmesinden önce odaya getirmişlerdi. Özüdoğru’da da resim yine çok daha önce çekilmişti. Diğer cinayetlerle ilgili olarak resim değil basında çıkan yazıları kullanmışlardı.

Adli emanete alınan eşyalardan bir video daha vardı, orada ilk dört cinayet görülüyordu ve resimler kullanılmıştı. Sadece Habil Kılıç vakasında yalnızca basında çıkan yazılar vardı ve resim yoktu. Özüdoğru ve Taşköprü olaylarıyla ilgili olarak aklına gelen ve işlerin yarayacak başka bir bilgii yoktu. Turgut cinatetinde silah ve videonun yanında yangın enkazında bir de fatura bulunmuştu. “Caravanvertrieb (Karavan işletmesi) H.”ye ait olan fatura 23 Şubat 2004 tarihindendi ve de Holger G. (sanık) adına kesilmişti. Araç kiralama merkezinin sahibi Bay H. sorgusunda Uwe Böhnhardt’ın Holger G. adıyla tanıdığı müşteri olduğunu söylemişti. Kiralamalar hep cinayet gününün kısa süre öncesinde, aracı teslim etmeleri ise cinayet gününde veya bir gün sonra gerçekleşmişti.

İsmail Yaşar’la ilgili olarak Česká ve videolarda isminin geçmesinin yanısıra iki de kağıt bulmuşlardı.Nürnberg’den bir karton parçasının üzerinde X7 olarak işaretlenmiş bir çarpı vardı ve X7 ile ilgili olarak “Scharrerstraße, postanenin yanı, büfe” notı düşülmüştü. Bu cinayet yerine uyuyordu: Velburger Straße adresi, büfenin Edeka’nın Verlburger Straße’deki park yerine ait olmasındadı, ama büfe resmi olarak Scharrerstraße’deydi. Yaşar cinayetiyle ilgili olarak bunun dışında tanık K.’nin (bkz. 34. duruşma günü) bisikletçi giysili iki adam gördüğünü, birinin diğerinin sırt çantasına uzunca bir nesneyi tıkıştırdığını söylediği ifadesi vardı. K., bu iki kişiden birinin ya Uwe Mundlos ya da Uwe Böhnhardt olduğuna emindi. Olay zamanıyla ilgili olarak da Zwickau’lu bir araba kiralama fabrikasından yapılan bir kiralama vardı, fatura bir gün öncesine aitti ve araç bir sonraki gün iade edilmişti. Kiralayan yine Holger G. idi. Firmanın sagibi Bay S. aracı kiralayan kişinin Uwe Böhnhardt’ı gösteren 7 numaralı resimdeki kişiye benzediğini söylemişti. Götzl kayıtlardan araç teslimiyle ilgili olarak 9 Nisan 2004 tarihinin ve kilometre kullanımı hanesinde 475 kilometrenin kayıtlı olduğunu okudu.
Ardından St., Boulgarides cinayetinde cinayet silahı ve videoda bahsedilmesinin yanında bir de radyo hücresinin uygun düştüğünü söyledi. Zwickau’daki yangın enkazında bir cep telefonu bulunmuştu. Telefında iki vodafone kısa mesajı kayıtlıydı. Kayıtlı sesli mesajlar 2004 ve 2005 tarihlerindendi: Sözleşme 17 Şubat 2004’ten 12 Nisan 2006’ya kadardı. Vodafone bağlantının sahibine ulaşamamıştı. Yangın enkazında Zwickau yakınındaki küçük bir şehirden Annett F. adlı birinin adına kesilmiş bir fatura bulunmuştu. Telefon Zwickau Werdauer Straße 62 numaradaki bir telefon kulübesinden aranmıştı, cep telefonu o sırada Münih’teki olay yerinin yakınındaki bir radyo hücresine kayıtlıydı.
Telefon kulünesi Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin 2008 yılına kadar yaşadıkları Polenzstraße’nin yakınındaydılar. Cep telefonunun numarası da üzerinde elle “Aktion” notu düşülmüş bir kağıdın üzerinde bulunmuştu. Kriminal tekniği yazının Mundlos’a ait olduğunu tespit etmişti. Bayan F. sorgulanmış, ama onun isminin nasıl olup da orada olduğu açıklanamamıştı.
Boulgarides vakasında da “Caravanvertrieb H.”ye ait vr yine Holger G. adına kesilmiş bir fatura bulunmuşu. Kiralama 13 Haziran 2005 ve teslim de 15 Haziran 2005’de gerçekleşmişti. Ve Kubaşık cinayetinde aynı şekilde cinayet silahı ve DVD’nin yanında bir de 3 Nisan 2006’dan 7 Nisan 2006 tarihine kadar ve yine Holger G. adına kesilmiş bir fatura bulunmuştu. Yozgat cinayetiyle ilgili olarak sadece silah, DVD’de kendisinden bahsedilmesi ve karavanın Kubaşık cinayetini de kapsayan (Kubaşık 4 Nisan, Yozgat da 6 Nisan 2006 tarihlerinde öldürülmüştü) kiralanma tarihi vardı. Götzl DVD’lerin yollanıp yollanmadığını sordu. St. pek çok sayıda DVD’in kültür derneklerine ve bir de gazeteye yollandığını söyledi. Tam sayıyı bilmiyordu. Götzl ardından yangın enkazında bulunan bir sabit bellekte yollanan DVD’ye entegre edilmemiş başka video dosyalarının da bulunduğunu söyledi. St. bunun eski bir versiyon olduğunu, içerik olarak biraz farklı olduğunu, görüntüye bir metnin eklendiğini olduğunu söyledi. Bu dosyaların yollandığına dair bir işaret bilgisi dahilinde yoktu.
11.01’e kadar ara verildi. Ardından müdahil davacıları sorularını yönelttiler. Önce avukat Bliwier başkadı ve St.’nin incelediği dosyaların kapsamını sordu. St. yaklaşık 30 Leitz klasörü olduğunu söyledi. Bliwier acaba 35 dosya olabilir mi diye sorunca St. bunu onayladı. Bliwier Anayasayı Koruma Dairesi’nin raporlarının karalanmasının bir gerekçesi var mı diye sordu. St. çalışanların isimlerinin karalanmış olduğunu mu kastediyor diye sordu. Bliwier Benjamin G.’ye dair raporların karalanmış olduğunu söyleyip St. dosyaların okunaklı hallerine ulaşmaya çalıştı mı diye sordu. St. kendisinin bunu yapmadığını söyledi. Bağlantı Federal Başsavcı ile Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi arasındaydı, dosyalara ulaşılmaya çalışıldı mı bilmiyordu. Kendisine yollanan raporlar eksiksiz mi ya da başka raporlar da var mı bilmiyordu.
Bliwier konuşma içeriklerini kapsayan bir telekomünikasyon gözetlemesi yapıldı mı bilmek istedi. St. başta yapılmadığını söyledi, Bliwier Andreas T.’den bahsettiğini söyleyince böyle kayıtları gördüğünü ve görev yeri de bir kısmını okuduğunu söyledi. St. kopyaların kendisine yollanmış olduğunu söyledi. Bliwier St.’nin T. ve bir amiri ile 9 Mayıs 2006’da gerçekleşmiş bir telefon görüşmesinden haberi var mı bilmek istedi. Bu görüşmede T.’ye geniş anlamda olabildiğince gerçeğe sadık kalması öğütleniyordu. St. bunu somut olarak hatırlayamadığını söyledi. Bliwier bunun üzerine T. ve Benjamin G. arasında 26 Nisan 2006’da gerçekleşen bi telefon konuşmasını sordu. Bliwier daha sıra St.’nin bu konuşmayla ilgili söyleyebileceği başka bir şey olmadığını ve burada kaya geçirilmiş metinlerin dayanak alınması gerektiğini söyledi. St.bunu doğruladı.
Müdahil dava temilcisi Narin tanığa T.’nin politik duruşunu sordu. T. bir sorguda kendisini “muhafazakar eğilimli” olarak tanımlamıştı. Narin T.’nin “muhafazakar” altında ne anladığını açıklayıp açıklamadığını sordu. St. açıklamadığını söyledi. Avukat Scharmer, St. “Sturm 18” ile ilgili sonradan da araştırmalar yaptı mı blmek istedi. St. Tödter’in etrafında oluşmuş bir “Sturm 18” olduğunu, o konunun kapsamlı şekilde soruşturulmuş olduğunu söyledi. Konu NSU bağlantılarına gelmemişti. Tödter kendilerine ulaşmış ve Böhnhardt ve Mundlos’un Kassel’e nasıl geldikleri hakkında elinde bilgi olduğunu söylemişti. ICE treniyle gelmişlerdi ve hangi evde kaldıklarını biliyordu. Bu Federal Kriminal Dairesi’nin bilgilerine denk düşmüyordu. Scharmer tanık Pa.’yı sordu. St. bu kişinin Tödter’in zarar verdiği biri olduğunu ve Mundlos’la Böhnhardt’ın “Sturm18” üyeleriyle fotoğraflarını gördüğünü söyledi. Bunun üzerine birden fazla arama yapılmış ama bu söylenene uygun fotoğraflar bulunamamıştı. Scharmer “Sturm 18”in Dortmund’la bağlantılarını ve orada soruşturma yapıp yapmadığını sordu. St.’nin bilgisi dahilinde bir soruşturma yoktu, orada kimin soruşturma yaptığını da bilmiyordu. Sebastian S. ismi ona hiçbir şey çağrıştırmıyordu. “Oidoxie Street Fighting Crew“ ile ilgili olaraksa Oidoxie’nin “Sturm”un güvenlik üstlenmiş bir grup olduğunu söyledi. Nereden geldiklerini bilmiyordu, ama “Sturm 18” ve Oidoxie arasında bir bağlantı vardı. Avukat Kolloge sorgulanan ve T.’nin işten tanıdığı kişiler arasında Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi’nin Kassel’deki şubesinden çalışanlar da var mıydı diye sordu. St. kimsenin olmaıdğını söyledi. Ardından Kolloge, Benjamin G.’nin Anayasayı Koruma Dairesi’nin “Heinz” olarak tanıdığı başka bir çalışanıyla T.’nin Yozgat cinayetiyle ilgili konuşurkenki tavrı üzerine konuştuklarını söyledi. St.’nin dediğine göre bununla ilgili soruşturma yapılmamıştı. Avukat Langer’in sorusu üzerine St. raporların Benjamin G. ile ilgili olduklarını, başka muhbirlerle ilgili olmadıklarını söyledi. Avukat Kienzle tanığın 30-35 Leitz klasörlük dosyaların içeriğini bir kez daha düzenlenmesini istedi. St. Nordhessen Polis Başkanlığı’nın soruşturma sürecindeki Andreas T. ipucunun konu olduğunu söyledi. Onun soruşturma dosyaları ordaydı, ayrıca T.’nin iş takviminin kopyaları, bağlantı bilgileri, olay anında başka yerde bulunanlarla ilgili soruşturmalar, atış derneğinden belgeler ve tanık sorgulamaları vardı. Dosya envanteri Federal Kriminal Dairesi’nde “dosya yönetimi”ne gitmişti ve bildiği kadarıyla dosyalar buradaki duruşmanın da bir parçasıydı.
Avukat Goldbach T.’nin 6 Nisan 2006’da G. ile hangi telefon görüşmelerini yaptığını sordu. St. saat 13’de T.’nin bir arama yaptığını, bunun reddedildiğini ve ardından akşamüstü sabit hattan G.’nin cep telefonuna yaklaşık 10 dakika süren bir arama yapıldığını söyledi. Bu T.’ye Mart 2012’deki son tanık sorgusunda söylenmişti, ama hatırlayamamıştı.  G. de hatırlamadığını söylemişti. Zschäpe’nin avukatı Heer, 2005 yılında Zwickau’daki telefon kulübesinden Münih’e yapılan aramada kimlerin görüştüğü konusunda bir bilgi var mı diye sordu. St. olmadığını söyledi. St. kulübenin yapısal özellikleri, bulunduğu yer veya frekansı ile ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığını bilmiyordu. Götzl o noktada dosyalardan aramanın 15:22’de gerçekleştiğine dair bir kayıt okudu. Ardından Götzl “MK Cafe” (Cinayet Komisyonu Kafesi) tarafından Kassel Eyalet Anayasayı Koruma Dairesi Şubesi çalışanlarının sorgulandığının yazdığı bir dosya kaydını okudu. St.: “Tamam, demek bu dosyaların arasındalar.” Götzl dosyalardan okumaya devam ederek “Sturm18” ile bağlantılı bir “Street Fighting Crew”ün (sokak dövüşü ekibi) Oidoxie bandinin güvenliğinden görevli olduğun okudu. Götzş G. ve T. arasında 6 Nisan 2006’da geçen telefon görüşmesinin uzunluğunu sordu. Dosyada yazılanlara gçre 668 saniye sürmüştü ve T. bu uzunluğu açıklayamamıştı. St. bunu doğruladı. Sorgu 11:25’de sona erdi. Ardından müdahil dava avukatı Kienzle Ceza Muhakemeleri Usülü Kanunu’nun 257. maddesi uyarınca bir açıklamada bulundu. Aslında 35 Leitz klasörü söz konusuydu. Kendisi de Federal Savcılıkta bulunmuş ve bu dosyaları incelemişti. Tanık St. de kendisinin kayıtlar için tüm dosya envanteribe erişiminin olduğunu tüm açıklığıyla söylemişti. St. telekomünikasyon gözetlemeyi ve geri kalan dosyaları biliyordu ve onları bu duruşmanın dosyaları arasında değerlendirmişti. Federal Savcılık dosyaların duruşma için önem arzetmediğine dair dünkü pozisyonunu bu arkaplana göre tekrar düşünmeliydi. Bugün tanıkla ilgili bilgilerde bir eksileri vardı ve bu duruşmade böyle kalamazdı. Müdahil dava avukatı Hoffman dosyalara başvurulmasına yönelik talebe katıldı.

Ardından 7 Nisan 2006’da cinayet kurbanı Halit Yozgat’ın otopsisini gerçekleştiren Göttingen’li emekli adli tıpçı, uzman Prof. Dr. Saternus geldi. Saternus başa saplanan iki kurşun tespit edildiğini söyledi. Biri sağ şakak bölgesindeydi ve sol tarafında bir yarık vardı, yani kurşun beyni delmişti. Bunun dışında sağ artkafa bölgesinde de kurşunun yol açtığı bir zedelenme vardı, ön tarafa sol kafatası kemiğine kadar hafifçe çıkıyordu. İlk yaralanmanın ardından komaya girdiğinden ikinci kurşunu artık farkedememişti. Bilinci ve eylem yetisi kaybolmuştu.  Diğer yaralanmalarda yüzün sol yarısında ve onunla bağlantılı olarak dizin iç tarafında sıyrıklar vardı. Bunlar “düşmenin  nihai etkileri” idi. Göz kapaklarının etrafındaki sağ ve sol taraftaki noktasak kanamaları ağır kafatası yaralanmasıyla bağlantılı olarak görüyodu. Üst ve alt dudaktaki kabarma hayata döndürme müdahalesinin sonucuydu ve boyundaki yaralanmalar da düşmenin. Saternus kurşunun geçtiği kanallarla ilgili olarak şakağa saplanan kurşunun beynin iki yarısından da geçtiğini söyledi. Müdafaa yaralanmaları görülmemişti.

Ardından uzman Prof. Brück geldi. Nöropatalog olan Brück kurbanın beynini incelemişti. Kurşun kanalları gözle görülürdü. Beyin travma sonucu görünür bir şişlik sergilemişti. “Uzun süren bir organizasyon değişikliği” gerçekleşmemişti, kurşunun hızlı etkisi sonucu meydana gelmişti. İsabet etmelerinin ardından kurban uzun süre yaşamamıştı. Şişlik ve sarsıntılarla yaşanan değişim ölüme yol açmıştı, çünkü beyin kökü bölgesindeki hayati bölümler birbirlerinden ayrılmışlardı.
Daha sonra Halil Yozgat cinayetinde kan izlerinin damla testlerini yapmış olan uzman Dr. Kijewski sorgulandı. Kijewski rekonstrüksiyon sırasında “deneyimli” polis memurlarıyla birlikte henüz mühürlü olan olay yerini incelediklerini anlattı. Masada damla izleri vardı. Damla izleri Kijewski’nin dediğine göre nesnenin veya sıvının düşüş yüksekliği ve malzemesine göre değişim gösteriyorlardı. Deneme yapabilmek için kendi kendisinden de kan almıştı. Olay yerindeki masanın yüzeyi düzdü ve engebeli değildi.Deneylerden fotoğraflara bakıldı. Fotoğraflarda görülen adam verilere en çok uyan bir memurdu. Kulağının 5 cm üzerinde bir kurşun izi işaretlenmişti ve ardından oturur ve ayakta pozisyonda düşüş yükseklikleri ölçülmüştü. Resimlerde görünen kan izleri Kijewski’nin anlattığına göre 30, 43 ve 97 cm yükseklikten düşerek oluşmuşlardı. Sonunda oturur bir pozisyonda olduğu sonucuna varılmış, ama bir oyun alanı kalmıştı. Otopsi tutanağında eğilim açısı sola doğru bir hareketle açıklanmıştı. Sola doğru bir düşme gerçekleşmişti. Bu koşullar altında “diğer deneyimli memurlarla görüş birliği içerisinde” sağ kulağın üzerine isabet edenin ilk kurşun olduğu ve soldaki çekmece, masa vs. üzerine sıçramış kanların hareketlerin sıralaması ve polis tarafından tahmin edilen pozisyonla uyuştuğu, yani bir çelişki olmadığı sonucuna varmıştı. Ardından öğlen arası verildi.

13:07’de duruşmaya devam edildi ve mahkeme heyeti başkanı hakim Manfred Götzl öncelikle tanık Ca.’yı öne çağırdı. Bu şahıs Wiesbaden’da polis memuruydu ve daha önce Federal Kriminal Dairesi’nde çalışmıştı. Tanık anlattığına göre orada Frühlingstraße’deki objede tespit edilen ve aralarında silahların da olduğu nesneleri incelemişti. Konuyla ilgili olarak geçici bir kayıt tutmuş, ama bu esnada silah bilgisi, daktiloskopi vs. uzmanlarının raporlarını temel almıştı.

Silah bilgisi bilirkişi raporu gereğince kovan ve cinayette kullanılan mermilerin karşılaştırılmas sonucunda iki silahın cinayet silahı olarak kullanıldığı, “Ceska 83”ün dokuz cinayetin hepsinde ve “Bruni”nin de iki cinayette kullanıldıuğu tespit edilebilmişti.

Bulunan kovanlar Federal Kriminal Dairesi’nde merkezi olarak toplanmıştı. Şüphelenilen bir silah varsa karşılaştırmak üzere mermi yerleştirilip bireysel izler olay yerindeki izlerle karşılaştırılıyordu. Menşe soruşturmaları onun çalıştığı zamanda halen sürüyordu. Ca. Götzl’ün sorusu üzerine bulunan silahların durumunu “iki silahınki çok kötüydü, (…)yanma izleri vardı.” olarak tarif etti.  Ancak karşılaştırma amacıyla ateş etmek mümkün olmuştu. Susturuculu “Ceska”nın bulunup bulunmadığını artık ayrıntısıyla hatırlamıyordu, olay yerinde değildi. Ama Ceska 83’te her ihtimalde bir susturucu vardı. Silahların birinde silah numarası tanınmaz hale getirilmişti, ama daha sonra tekrar görünür hale getirilmesi mümkün olmuştu. Bu konuyla ilgili bilgileri “Silah tekniği” bölümündekiler verebilirdi.

Götzl daha sonra tanık Dr. Hö.’yü sorguladı. Dortmund Şehir Arşivi’nde uzun yıllar arşiv yöneticiliği yapmış olan Hö.’den eskiden yaşadığı yer olan Brakeler Hellweg/Westkamp bölgesinde çeşitli gözlemler yapıp yapmamış olduğunu öğrenmek istedi. Tanık anlattığına göre 2004-2006 rapor döneminde mesleki açıdan çok yoğundu. 2004 ortası veya sonunda yine de yandaki arazide göze çarpan bir değişiklik farketmişti. Görsel olarak çevreye uymayan ve görüşü engelleyen çok büyük bir çit örüşmüştü. Karısından bağımsız olarak iki üç gün bahçeden kazma sesleri geldiğini de duymuştu. 2005 yılı ilkbaharında bu yüzden bir kere binasının üst katına çıkmıştı. Oradan Brakeler Hellweg 2 komşu arazisinin sağ arka tarafında kazı yapmakta olan iki kişiyi görmüştü. Biri iri kıyım yapılı diğerine göre daha uzun boylu biriydi, asker pantolonu, gri beresi ve elinde bir kürek vardı. Diğeriyse kısa boylu ve tıknaz biriydi. Daha sonra üçüncü bir kişi daha görmüştü. “Acele bir kazı” olmuştu, “fenotip açısından” adamları daha çok “sağ camiaya” uygun görmüştü. Mesleği gereği sıklıkla neonazizm ve aşırı sağcılıkla işi oluyordu, anma yerleri çerçevesinde de. Bir veya iki gün sonra daha önce tarif ettiklerine illa uymayan bir şahsı, 1’e 2 metre büyüklüğünde dikdörtgen bir hafriyatın yanında dururken görmüştü. Hafriyat siyah bir plastik folyo ile en azından yere kadar örtülmüşü. Tuhaf karakter, nedeniyle Dortmund veya Brakel’deki “sağ spektrum”la bağlantıları düşünmüştü. O zamanlar Brakel’de sıklıkla gösteriler düzenleniyordu. 2006 yılında 30 Mart ve ilk Nisan haftası arasında yaptığı bir gözlem daha olmuştu: Bir cuma günü kızının taşınması gerekiyordu. Mobilya kamyonu gelmeden evvel binanın orada açık bej renkte bir karavan durduğunu görmüştü. Karısı aracın üzerine başka bir yere park etmelerini rica eden bir kağıt yerleştirmişti. Bu karavan daha önceki günlerde de bir engel olarak dikkatini çekmişti. 31 Martın öncesinde bir de o zamanlarki girişin orada çapraz şekilde parketmiş bir kamyonet görmüştü. Sadece arkadan gördüğü “en azından fenotip olarak kazılarda orada olan kişiye benzer” biriyle birlikte. Karısı ona Nisan ayının ilk haftasında bahçede koyu renkte giysili üç kişi gördüğünü söylemişti. Biraz huzursuzlardı, çünkü kazılar kafasında çeşitli komplo teorileri uyandırmıştı. Ama konunun üzerine fazla gitmemişti, ilk olarak 2011 yılında tekrar bu konu gündeme gelmişti. 2011 yılında karısı bir iş gezisinin ardından NSU’ya dair çıkan haberlerle ilgili olarak şunları demişti: “Bunlar o zamanlar bahçede gördüğüm üç kişinin aynısı, hatırlıyor musun?” Bu kişileri, özellikle de Bayan Zschäpe’yi görmüş olduğuna yüzdeyüz emindi. Hatta dürbününü eline almıştı. Tanık bundan çok etkilenmiş, şok olmuş ve hemen sormuştu: “Gerçekten de gördün mü?” Karısı gördüğünü söylemişti. Karısının gözlem gücü yüksekti. Tamamen (NSU’nun) Dortmund’la bir bağlantısı olması gerektiği kanaatindeydi ve Brakeler Hellweg’deki bu arazinin sağ camiayla olası bir bağlantısı olduğunu en azından tahmin ediyordu. Kassel’deki cinayet yeriyle de bağlantılı olarak bunun “olaylarla bağlantılı bir mozaik taşı olması” olasılığını da. Yakın çevresinde böyle bir şeyi olabilmesinden dolayı “dehşete düşmüştü ve şaşkındı.” Ailesinden dolayı duyduğu endişe de bunda bir rol oynamıştı. Bunun sebeplerinden biri de basından duyduğu üzere “kimi, kaba tabirle, tersliklerin meydana gelmesiydi.” Karısına konuyu ne derece duyuracağı konusunda tavsiye vermemişti. Ama ikisi de zahmetli soruşturma süreçleri sonunda Dortmund’daki olay yeriyle ilgili olarak başka bilgilerin de ortaya çıkması gerektiğine inanıyorlardı, “Aslında hiç soruşturma yapılmamış olduğunu bilmiyorduk.” Polisin başlattığı bir harekat ile ilgili olarak buna karısının, o zamanlarki hayat arkadaşının kendisinin karar vermesi gerektiği kanaatindeydi ve bu konuyu daha fazla üstelememişti. İlk kez daha sonraki konuşmalarda karısı ona WAZ çevresinden konuyla ilgili araştırma yapan bir gazeteciyle bağlantı kurduğunu söylemişti. Daha sonra müdahil davacıların bir temsilcisiyle kurduğu bağlantıdan da bahsetmişti. Götzl bir kez daha sordu: “Karınız neden polise müracaat etmedi, nedenleri nelerdi?” Hö., “buna karar verecek olan karımdı, çünkü varsayılan bu grubu o gördü ve en azından Bayan Zschäpe’nin kimliğini tespit edebildi.” Yerel polisle bir bağlantı, tanığın sözüyle bir “giriş yolu” olmasını ikisi de istememişti, “bu vakayla ilgili olarak orada kendimizi pek emniyette hissetmedik.” “Tek başına öne çıkmamak için” önce davayla ilgili daha çok şeyin ortaya çıkması gerekiyordu. Dortmund’la bir bağlantıya dair ipuçlarının belirginleştiği dönemde, “Robin bilmemne” isimli bir kişiye yazılmış bir mektubun yayınlandığı zamanda, basında yayınlanan makalelerde “Dortmund’un rol oynamadığından” bahsediliyordu. Karısı öfkeden köpürerek artık birşey yapması gerektiğini söylemişti. Neden kendisi ve karısı daha önce Federal Başsavcılık’a yönelmemişlerdi? “Bu yol” ona tanıdık değildi, kararsızlık halinde kime müracaat edebileceklerini tartışmamışlardı. Götzl “farklı yerleri, Federal Savcılık’ı, Federal Kriminal Dairesi’ni” sordu: “Alternatifler siz veya karınız için ortada değil miydi?” Kendisi öncelikle iş anlamında çok yoğundu, görevinden ayrıldıktan sonra uzun süre izne çıkmıştı ve bunu karısına bırakıp zorlamamıştı. Götzl’ün pek çok kez sorması üzerine tanık karısıyla olan konuşmalarında bunu nasıl duyurabilecekleri konusunu zaten konuşmuş olduklarını, ama somut bir öneride bulunmamış olduğunu söyledi: “Eğer yüzde yüz gördüysen, her kim gerekiyorsa ona bildirmelisin dedim.” Bu tavsiyeyi karısına 2011 sonu veya 2012 başında vermişti ve bununla karısının olanları doğru yere ileteceğini tahmin etmişti. Ardından konu kendisi için rafa kalkmıştı. Mahkeme heyeti başlanı konunun onu önce “şoke ettiğini”, şimdiyse “bir süreliğine rafa kalkmış olduğunu?” söyledi. Hö. kendisi için “yüzde yüz olarak tanımanın sözkonusu olmadığını, ikinci bir seviyede “kalan şüphesinin” mevcut olduğunu söyledi.

Götzl karısının verdiği ipuçlarını sordu. Cevap: Dürbünle sözkonusu pencereden bakarken tam olarak bu grubu gördüğünü söylemişti. Ortada duran Bayan Zschäpe’yi kesinlikle tanımıştı, onun doğrudan yüzüne bakmıştı. Karısının bu dediğini kabul etmişti, “Asla yanlış bir bilgi vermediğinden ve ön planda olmak istemediğinden, aksine…”. “Olayların bu kadar yakınımızda gerçekleşmesi büyük bir tesadüftü.” Karısının bilgileri sadece yüzdeyüz gördüyse vereceğine güveniyordu. Belki üç kez bu konu hakkında onunla konuşmuştu. Bu da 2006 yılındaki olayları yeniden canlandırmalarıyla sonuçlanmıştı. Götzl kazılar ve karavan anahtar kelimelerini söyledi. H.’nün dediğine göre bu “olay zincirlerini” yeniden bağlantılandırma çabasıydı. Götzl önce tarif ettikleri kazıları sordu: “Başka bir açıklamanın mümkün olduğunu hiç düşündünüz mü?” Tanık “dürüst olmam gerekirse hayır” dedi, onun için “burada sağ camiayla bağlantılı bir şey olduğu oldukça akla yatkındı. Dortmund’da farklı yerlerde Nazi bölgeleri veya sağ camiaya yakın duran spektrumlar olmasının mesleki geçmişimle bir bağlantısı olabileceğini de düşünüyordum.” Gördüğü şahsı fenotip olarak sınıflandırabileceğini düşünüyordu.  “Kazıların karakteri” ise şeffaf değildi, “işin doğrusu orada bir şeylerin toprağa gömüldüğünü” düşünmüştü. Ne kadar sıklıkla gidip bakmıştı? Üç kez çatı penceresinden ve iki kez de bahçeden, ama son seferlerde bir şey görmemiş, sadece sesleri duymuştu. Çatı penceresinden üç dört farklı kişiyi ve bu kazılı çukurları görmüştü, çukurların üstü bir iki gün sonra plastik folyolar ile örtülmüştü. Orada ne sakladıklarını düşünmüştü? “Örneğin ortadan kaldırılması gereken araç gereçler(…) Belgeler, silahlar, ne de olsa sağ camiaya karşı arama önlemleri olduğu biliniyordu.” Ancak bu tahminler onu  “o dönemde kendimi açığa çıkarsam belki gülünç bir duruma düşecektim” gibi sonuçlara varmaktan alıkoymamışlardı. Götzl bilmek istedi: “Orada kimin yaşadığını, kimin durduğunu kontrol etmeyi hiç denediniz mi?” Binanın altında bir loto ve gazete dükkanı vardı. O tarafta bulunduğu bir zaman kapı ziline bakmıştı. Büfedeki kadına da yanda kimlerin yaşadığını sormuştu. Onun dışında insanlarla herhangi bir bağlantı kurmayı istememişti. Bunun dışında arazide çeşitli kişiler görmüş müydü? Sadece bir kez, taşınmalarından önce hayal meyal bitkilerden oluşan çitin ardında bir kadın ve çocuklar görmüştü, iki kadın da olabilirdi.  Bir keresinde de bir ağaçta kaza olmuştu, orada sigorta meselelerinden dolay bina sahibinden bir kartvizit almıştı. Götzl araçların kime ait olduğunu düşündüğünü sordu. Hö., karavanın cinayetlerle bağlantılı olarak bir kez daha dikkatini çekmiş olduğunu söyledi. Ama kamyoneti girişte bir kişiyle birlikte görmüştü ve hatırladığı kadarıyla PL plakası vardı. Karısı bunu yanlış anlayıp Polonya’nın ulusal plaka işareti olan PL’yi düşünmüştü. İhtimal “çok kısıtlı” olsa da bu şahıs ona tip olarak “kazıcılarla” bağlantılı gelmişti.
Götzl yeniden  karısının henüz 2011 yılında Mundlos ve Böhnhardt’ın isimlerini de anıp anmamış olduğunu sordu. Tanık evet dedi, 2011 yılında dört ya da üç kişisen ikisinin onun için şüphesiz şekilde Mundlos ve Böhnhardt olduğunu söylemişti. Götzl bunun üzerine tanıığın kullandığı “şüphenin kalanı” tabirini ele aldı: “bu ne anlama geliyor?” Yüzde yüz emin olmak diye birşey olmadığını,  “tanıkların kimlik tespiti algılarında” maksimum yüzde 95 emin olduklarını, diğer kısmın kalan şüphe olduğunu söyledi. Götzl somut şekilde tanığın bir alıntısıyla ilgili soru sordu: “Dortmund’la ilgili olarak başka sonuçlarn ortaya çıkacağını tahmin etmiştik.” Hö., bunun “ardından bir mozaik taşı yerleştirebilmek için” soruşturma sonuçlarını bekledikleri anlamına geldiğini söyledi. Ama “mozaik taşı” tabiri yerinde değildi. “Büyük bir soruşturma aracı olduğunu” ve soruşturmaların devamında ilave bilgi ve ipuçlarının ortaya çıkacağını düşünmüşlerdi. Bu yüzden beklemişlerdi. “Başka bir ipucunun olmayacağını” tahmin edemezdi.
Hakim Götzl saat 14:55’te 15 dakikalık bir ara verdi. Ardından savunma avukatı Heer: “Bir çok soru düşündüm, ama sormayacağım” dedi. Bunun dışında da başka soru yoktu.
15:19’da tanık Gr.’nin sorgusu başladı. 45 yaşındaki Federal Kriminal Dairesi müdürü Kasım 2011’den Ağustos 2012’ye farklı görev merkezlerinin Ceska cinayet serisine dair bulgularını biraraya getirmekle yükümlüydü. Bunun yanında bulunan silahların ve diğer tek tek ipucu komplekslerinin kökenlerine dair soruşturmalarla da o yetkiliydi. Götzl silah alanını bugünlük geri plana çekti ve tanığın ayrıntısına girilmemiş “notuyla” ilgili soru sordu.
Gr.’ye göre bu notta durum raporları vardı. Örneğin Nürnberg’deki meslektaşlarının kaydettiği bir ifade. O dönemde Yaşar cinayetinin olası tanığı olarak sorgulanmış oln tanık 2011 Kasımında yine sorgulanmış ve o zamanki ifadelerini tekrar etmişti. En azından Bay Mundlos’u bir fotoğraf dosyasında olay günü olay yerinin yakınlarında gördüğü bisikletlilerden biri olarak tanımıştı. Meslektaşları bunu Meckenheim’a yollamışlardı ve onlar da dosyalara geçirmişlerdi. Böhnhardt tanığı fotoğraflar aracılığıyla tanımamıştı.
Bunun dışında Zwickau’daki Frühlingstraße’de iki tarafında da el yazısıyla yazılmış “Holl. Str. 82”  gibi notlar, çizilmiş taslaklar ve çok sayıda çok basamaklı rakamlardan oluşan kolonlar olan küçük bir not kağıdı bulunmuştu. Bu kağıt Gr.’ye göre “Kassel’deki olay yeriyle ilgili bir ipucuydu” ve rakam kolonları “aralarında Kassel Nordhessen Polis Başkanlığı’nın da bulundduğu radyo frekansları” olarak tespit edilebilmişlerdi. Taslak internet kafenin giriş odasıyla benzerlikler gösteriyordu. Tüm bunlar Kassel’de meslektaşları tarafından bir kez daha sınanmıştı. El yazısıyla ilgili olarak Eyalet Kriminal Dairesi’nin kriminal teknik bölümünün grafolojik raporna göre notun sahibi “hafif baskın gelen bir olasılıkla Bay Mundlos” idi.
Götzl tanığa notundan alıntı yaparak frekans alanlarıyla ilgili olarak “son sıfırın hep fazla olduğunu” okudu. Gr. bunu doğruladı, yazılı olan ilk rakamlar radyo frekanslarıydı, ama bir sıfır fazlaydı. BOS Frekanslarıyla yüksek oranda bir örtüşme mevcuttu. Gr. Götzl’ün okuduğu kanal tasniflerini doğruladı: “Nordhessen PP’nin bina içi kanalı”, “Kassel Can Kurtarma Ekibi İtfaiye yönetim merkezinin operasyon kanalı”. Sadece kağıtta da yazan “164” numaralı kanalın nereye ait olduğunu bulamamışlardı. Internet kafedeki telefon kabinleri vs. doğru olarak işaretlenmişti, sadece giriş kapısının yeri hafifçe kaymıştı. Sağda iki telefon kabini yerine üç tane kabin çizilmişti.
Götzl tanığa “Pembe Panter” videolarıyla ilgili soruşturmaları sordu. Tanık orada temel olatak videoda gösterilen kurbanların resimlerinin sözkonusu olduğunu, bu resimlerin görünenen göre cinayetlerden sonra çekildiğini söyledi. “Bunların cinayeti gerçeleştirenler mi yoksa başka kaynaklar tarafından mı birleştirildiklerinin” tespit edilmesi gerekiyordu. Sonuç: “Üç resim de büyük olasılıkla cinayeti işleyenler tarafından çekilmişti.” Örneğin Enver Şimşek halen yaşıyordu ve kamyondan hızlı şekilde “dışarı hareket ettirilmişti”. Ancak kurban resimde hala yükleme yüzeyinde yatarken görünüyordu. Abdurrahim Özüdoğru’da olay yerinde daha sonra çekilen fotoğrafların aksine zar zor farkedilen bir kan kaybı göze çarpıyordu: “Fotoğraf cinayetin görece kısa süre ardından çekilmiş olmalydı.” Taşköprü olayındaysa baba kurbanı odanın ortasına doğru hareket ettirdiğini söylemişti. Videodaki fotoğraftaysa hala tezgahın arkasındayken görülüyordu.

Götzl dosyalardan videonun bir transkripsiyonundan bölümler okudu: “Olay 1 Şimşek ‘Aktenzeichen XY’ (…) o noktada sahte kelimesi filmin içerisinde gösterildi.” Bu filme Gr.’ye göre sonradan eklenmişti. “Sahte” kelimesi videonun sahiplerinden geliyordu, daha sonra kontrast olarak kurban resmini koymuşlardı. Götzl tanıkla gazete kupürlerinin değerlendirilmesi üzerine konuştu. Gr. Ceska cinayet serisinin neredeyse bütün olaylarıyla ilgili birden çok kupürün temin edildiğini, ama 5 numaralı cinayetin (Rostock’daki cinayet) bu konuda bir istisna olduğunu hatırlıyordu. Bükülme izleri vasıtasıyla gazete yazılarının olayların kronolojik sırasına göre 1-5 numaralı not kağıtlarıyla bağlantısı ortaya çıkarılmıştı. İki yazıda Zschäpe’ye ait daktiloskopik izler bulunmuştu. Biri “Kölner Express”den 9.6.2004’teki bombalı saldırıya dair bir yazıydı, diğeriyse Münchner Abendzeitung’dan Habil Kılıç’ın öldürülmesiyle ilgili olarak cinayetten bir gün sonra, 30 Ağustos 2001’de çıkmış bir yazıydı. Götzl nottan okudu: “11.6.2004” ve “TZ”, yani Abendzeitung değil, “30.08.2011 tarihinde olan”. Tanık karıştırdığı bilgiler için özür diledi. Götzl’ün son sorusu “Hangi makalelerin videoda kullanıldığı kontrol edildi mi?” üzerine tanık şöyle cevap verdi: “Üzerlerinde parmak izi olanlar teşhis edilmeden kullanıldı, diğerleri de”
Soru hakkı daha sonra müdahil davacıların ilk temsilcisi olarak avukat Bliwier’e geçti. Bliwier radyo frekanslarının halka açık ve serbest olarak erişilir olup olmadığını sordu. Tanık Gr. bu araştırmaları Nordhessen Polis Başkanlığı’nın yaptığını söyledi.  Ancak bunların normal internet araştırmaları ile erişilir olduğunu,yani polisle bu frekansları bilmek için Bliwier’in sorusunda ima ettiği gibi polisle bağlantı sahibi olmanın gerekmediğini hatırlıyordu.
Avukat Lange de not edilmiş rasdyo frekanslarını sordu. Notu tutmuş olan kişi sadece üç basamaklı rakamlar yazmış olamaz mıydı? Tanık buna cevap veremeyeceğini söyledi. Avukat Hoffman buna rağmen tekrar sordu. Bahsi geçennotu meslektaşı Pr. düşmüştü. Bir google araştırması yaptıklarını biliyordu. Can kurtarma genel merkezi veya itfaiyenin frekanslarını herkes googledan bulabilirdi. Avukat Hoffman uygun bir aletle bölgede dolaşıp frekansları not etmenin bunun alternatifi olabileceğini söyledi.Böyle bir araştırmaya işaret eden bir malzeme bulmuşlar mıydı? Gr. böyle bir şeyden haberi olmadığını söyledi. Savunma adına avukat Sturm üzerlerinde Bayan Zschäpe’nin parmak izlerinin bulunduğu gazete makalelerini sordu: “Yazının ilgili gazetenin hangi kısmında yayınlandığını kendiniz soruşturdunuz mu?” Gr. soruşturmadıklarını söyledi. Sturm devam etti: “Bunun ötesinde parmak izlerinin gazetenin üzerine nasıl geldiğine dair bir şeyler öğrenebildiniz mi?” Bu olası bilgiler için tanık “diğer meslektaşlarına” işaret etti.

Müdahil davacıların avukatı olarak Daimagüler bahsi geçen gazetelerin Zwickau’da bulunup bulunmadığını sordu. Gr. şöyle cevap verdi: “Kontrol etmedik, ama bir kısmı  bölgeler üstü gazetelerdi, bir kısmı da Zwickau’da bulunmayan yerel gazeteler.” Daimagüler’in hangi meslektaşlarının bunu öğrendiğine dair sorusunu tanık yanıtlayamadı.
Sorgu 15:50’ye doğru sona erdi.

www.nsu-nebenklage.de blogundan bugünkü duruşma ile ilgili olarak yer alan yazılardan biri:

“Frühlingstraße’deki yangın enkazında SIM kartıyla birlikte bir cep telefonunun bulunması Zschäpe’nin özellikle aleyhineydi. Bu telefonla Theodoros Boulgarides’in öldürülmesinden birkaç saat önce Münih’teki olay yerinin yakın çevresinde Zwickau’daki bir telefon kulübesiyle görüşülmüştü. Telefon gündelik konuşmalar için kullanılmıyordu. Zschäpe kasıtlı olarak bir telefon kulübesinden normalde kullanılmayan bir telefonu arıyorsa bu iz bırakmamak içindi. Böyle bir davranış şüpheye mahal bırakmayacak şekilde Zschäpe’nin cinayetlerle doğrudan bağlantısı olduğunu gösteriyor.”