84. Duruşma Günü – 5. Şubat 2014

0

Bugün Neonazi ve eski Thüringen Vatan Koruma aktivisti André Kapke’nin Münih’te ikinci kez ifade vermesi gerekti. Kapke’nin üçüncü kez Münih’e gelmesi gerekecek. Tanık yine hiç bir önemli bilgiyi hatırlamak istemedi, hepsinin üzerinden 15 yıl geçtiğini söyledi. Hakim Götzl’ün ardından Federal Savcılık tanığı sorguladı, ama onlar da konuşmasını sağlayamadı. Zschäpe’nin savunması öğlen saatlerinde, bir yardımcı hakimin klasörlerden birinin üzerine “HV NSU” yazdığı ve bunun peşin hüküm olduğu gerekçesiyle hakimin reddi dilekçesi verdi. Kısa bir aranın ardından dilekçe ertelendi ve davaya devam edildi.

Tanık:

André Kapke (Thüringen Vatan Koruma aktivisti)

Bugünün tek tanığı ikinci kez, yanında tanık vekili avukat Dirk Waldschmidt ile salona gelen (bkz. 59. duruşma günü tutanağı) André Kapke idi. Hakim Götzl ondan Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin 1998 yılı Ocak ayında kaçmaları ve bundan nasıl haberi olduğu hakkında bilgi vermesini istedi. Tanık, evin arandığı sabah Böhnhardt’ın kendisini aradığını ve evinin arandığı bilgisini verdiğini anlattı. Tanık sadece 200-300 metre uzakta oturduğundan oraya gitmişti. Böhnhardt ona arabayla uzaklaşmak istediğini söylemişti. Ortadan kaybolmalarının somut olarak nasıl gerçekleştiğini anlatamazdı, hatırlamıyordu. Sadece kısa bir süreliğine oraya gitmiş ve apartman binasının orada onunla konuşmuştu. Önünde mi arkasında mı artık hatırlamıyordu. Götzl Böhnhardt diğer ikisiyle ilgili bir şey de dedi mi diye sordu. Kapke artık hatırlamadığını söyledi. Götzl buna uygun olarak ısrarla sormaya devam etti. Hatırlayamıyordu. Böhnhardt zamanı olursa veya imkan doğarsa buradan gideceğini söylemişti.

Götzl tanığın buna karşılık ne dediğini sordu. Tanığın fikri yoktu, bilmiyordu. Kısa veya uzun bir süreliğine ortadan kaybolacaklarını hesaba katmamıştı. Sadece evinin arandığını biliyordu. Normalde bunun üzerine hepsinin evinin aranması gerekirdi, ama bu sefer kendi evi aranmamıştı. Götzl, ona gelmek istediğini söyleyip söylememiş olduğunu sordu. Ne kadar istese de bunu hatırlayamadığını söyledi. Eğer 10 kilometre uzakta oturuyor olsaydı kesin gitmezdi. Bir arkadaşın evi arandığında (ki bu o zamanlarda pek nadir bir durum değildi) bu onları da ilgilendiriyordu, çünkü aralarında arkadaş bağı vardı. Ev aralamarı nadiren gerçekleşmediğinden, bu sefer gerçekleşmemesine şaşırmıştı. Normalde her zaman hepsi aranırdı. Ev aranması bir baskı şekliydi, bu ortak bir meseleleriydi. Aramaların çoğu iyi geçmiyordu. Çoğunlukla herkesin başına geliyordu, genelde içlerinden çok kişinin başına geliyordu. Götzl, aramaların nedenlerinin ne olduğunu sordu. Tanık ardından hiç bir şey gelmediğini, hüküm giyilmediğini anlattı. Bu sadece içeriksiz bir eziyetti, bazen tanık olarak orada bulunmak yararlıydı, aramaların kötü geçtiği oluyordu. Götzl, o halde polise neden tanık olarak başvurmadığını sordu. Hayır, ona göre kendisi de yukarı çıkmamıştı. Hatırladığı kadarıyla binanın önünde veya arkasındaydı, ama saatin kaç olduğunu hatırlamıyordu. Götzl tanığı azarlayarak saatin değil neler konuşulduğunun önemli olduğunu söyledi. Tanık, bunu 10 kere sorsa da hatırlayamayacağını söyledi. İlk fırsatta uzaklaşacağını sadece bağlamdan çıkartabilmişti.

Götzl cümlelerinin kesilmiş gibi olduğunu söyleyerek sabırsızlığını dile getirdi. Tanık daha fazlasını önceden formüle edebileceği ve bunları daha sonra okuyabileceğini belirtti. Götzl olay yerindeki durumun nasıl olduğunu, Böhnhardt ile yalnız konuşup konuşmadığını sordu. Evet, hatırladığı kadarıyla onunla kısaca tek başına konuşmuştu. Polisler garajdaydı. Götzl ne kadar süre konuştuklarını sordu. Tanık fikri olmadığını, bir kaç dakika olabileceğini söyledi. Şu ana kadar sacede bir cümleyi, ilk fırsatta oradan uzaklaşacağını söylediğini anlatmıştı. Götzl bunun konuşmaya pek benzemediği konusunda ısrar etti. Tanık bu durumu değiştiremeyeceğini, sadece bunu hatırladığını söyledi ve ne yapabilirim ki diye sordu. Ne de olsa daha dün gerçekleşmemişti bunlar.

Götzl çıkış sorusuna dönmek istediğini söyledi: Firardan nasıl haberleri olmuştu. Bunu tam olarak söyleyemezdi, gerçekten de bilmiyordu. Hatırladığı şekliyle, zaman gelip ortadan kaybolmuşlardı, gerisini bilmiyordu. “Bozulmayın, ama o noktada hatırlamadıklarım var, bunu değiştiremem.” dedi. Götzl, polis sorgularında neler söylemiş olduğunu sordu. Federal Krimanl Dairesi’ndeki son ifadesi haricinde polise bir şey anlatmamıştı. Götzl tanığa 25.11.2011 tarihli sorgusundan hatırlatmada bulundu: Üçlüyle olan bağlantısının sorulması üzerine şu cevabı vermişti: “Bununla ilgili şu anda bir şey demek istemiyorum. Sadece 1998 yılından itibaren üçlü ile hiç bağlantım olmadığını söyleyebilirim.” Götzl sorgulayan bir şekilde bunun bu günkü ifadesiyle örtüşmediğini söyledi. Tanık bunun yanlış olmadığını söyleyerek anlatmaya başladı. O esnada avukat Waldschmidt müvekkiline bir şeey fısıldayınca Götzl bunu kınadı. Tanık devam etti: Federal Kriminal Dairesi’ne yanlış ifade vermemişti. Aslında 98 yılının ortasından bu yana onunla bir bağlantısı olmamıştı. Götzl ısrarla, buradaki ifadeye göre daha 2000 yılında bağlantısı olduğunu söyledi. Tanık bunu yalanladı. Götzl bu konuda neden bir şey söylemediğini sordu. Eh, bunlar ne de olsa hukuki sorulardı, çeşitli konularla yüzleştiriyorlardı. Basında kendisinin, yani tanığın olaya dahil olduğu yazılıydı, bu da o halde kendisinin de suçlu olduğu anlamına geliyordu.

Götzl, ev aramasının ardından nasıl olup da Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile bağlantıya geçtiğini sordu. Bunu söyleyemezdi, kafasında somut bir resim, olayların somut bir akışı yoktu, öyle olmuştu işte ve “Bunu değiştiremezdi.” Götzl ısrarla sormaya devam ederek bunun ardından ilk kez ne zaman bağlantıya geçildiğini öğrenmek istedi. Bunu söyleyemezdi, net değildi, bilmiyordu. Telefon kulübelerini, bilgi zincirlerini kullanmışlardı. Ama tam olarak bir şey söyleyemezdi, bilmiyordu. Götzl, bir telefon kulübesinde ne zaman bulunması gerektiğini nasıl biliyordu diye sordu. Bilmiyordu, Uwe (Böhnhardt) ona giderken şu şu tarihte şu külübede olması gerektiğini söylemiş olabilirdi. Düzenli olarak kullandıkları telefon kulübelerini söyleyebilirdi. Kesin bir zincir yoktu. Götzl üçlünün ortadan kaybolduğunu nasıl öğrendiğini sordu. Kapke, bunu ona Ralf (Wohlleben) mı anlattı veya nasıl anlattı, bilmiyordu. Götzl bir sonraki bağlantının kimle olduğunu sordu. Anlatabileceği detaylı bir olay yoktu, süreci bilmiyordu. Götzl bunun makul olmadığı yorumunda bulundu. Kapke gülerek “makul ya da değil” dedi. Götzl Böhnhardt’la olan bu görüşmenin ardından gerçekleşen ilk olayın ne olduğunu sordu. Bilmiyordu. Bunu bir aşağı bir yukarı on kez daha deneyebilirlerdi: Hatırlamaya çalışmıştu, ama hatırladığı somut bir olay yoktu. Geçen sefer olduğu gibi bugün de anlatmıştı: Uwe Böhnhardt’la daha bu konuşma sırasında bir tarih belirlemiş olabilecekleri ihtimalini gözönünde bulunduruyordu. Bu mümkündü, ama artık hatırlamıyordu.

Götzl, birisi ona gelip de ortadan kaybolma hakkında konuştu mu diye sormaya devam etti. Bu olabilirdi, olasıydı, ama somut bir şey hatırlamıyordu. Bunun konu edilmiş olması mantıklıydı, medyada da büyük yer kaplamıştı. Götzl destek, ortadan kaybolma, yurtdışına kaçma hakkında konuşuldu mu diye sormaya devam etti. Tanık somut olarak düşünmemiş olduğunu söyledi. Nerede olduklarını bildiği bir zaman olmamıştı. Hatırladığı bir yer yoktu, bilmek de istememişti, bu onu ilgilendirmemişti, yani bir şekilde ilgilendirmişti, ama…Götzl arkadaşlarına (mesela ev aramasında) acele yardıma koşmanın doğal olmasının bununla çeliştiğini söyledi: Çıkarı neyse, dedikleri de ona göreydi. Kapke, Almanya’daki evin ve nerede kaldıklarının konu olup olmadığını bilmediğini, bunun kendisini ilgilendirmemiş olduğunu söyledi.

Götzl, Thomas Ro.’yu tanıyor muydu diye sordu. Kapke bilmediğini söyledi. Chemnitz’deki Friedrich-Viertel-Straße’de bir dairede bulunmuş nuydu? Tanık bir dairede mi diye sordu. Bildiği bir yer yoktu. Götzl, Max-Florian Bu.’yu tanıyor muydu diye sordu. Tanık bu ismi bilmediğini söyledi. Chemnitz’de Limbacherstrasse’de bulunmuş muydu? Genelde konserlere gidiyor veya bir dükkanda oluyor, ama evlerde bulunduğu pek olmuyordu. Götzl, Carsten Ri.’yi tanıyor mu diye sordu. Tanık, o ismin şu anda ona bir şey ifade etmediğini söyledi. Alt-Chemnitzerstraße’de bulunmuş muydu? Chemnitz’de bir evde bulunmamıştı: bundan oldukça emindi. Ve herşeyi unutacak derecede içki içme eğilimi yoktu. Konserlerde ya da arada bir açık hava birahanelerinde bazen içiyordu, ama evde değil. Götzl, 1998 yılında para teslim ettiği oldu mu diye sordu. Kapke, hatırlamadığını söyledi. Götzl, Bayan Böhnhardt’tan para aldı mı diye sordu. Kapke hatırlamadığını söyledi.

Götzl, Uwe’nin babası Jürgen Böhnhardt’ın ifadesinden (bkz. 78. duruşma günü tutanağı) hatırlatmada bulundu: André Kapke bir vesileyle 500 mark teslim almıştı. Kapke, Bayan Böhnhardt’la iletişim bile kurmuş olduğunu hatırlamadığını söyledi. Telefon kulübeleri sisteminin alışıldık bir gelenek olduğunu söylemişti, Götzl ne zaman nerede olunması gerektiğinden nasıl haberleri olduğunu sordu. Tanık, çoğunlukla bir görüşmede diğerinin ayarlandığını açıkladı. Etkinliklerin öncesinde de böyle oluyordu, o şekilde kimin ne yapacağı, kimin nerede bulunacağı belli oluyordu, o kadar da karmaşık değildi. Bunun dışında bir de cep telefonuyla bu bilgileri göndermek için bir deşifre tabelası vardı. Üzerinden çok zaman geçmişti. Götzl bağlantıların ne kadar sıklıkla kurulduğunu sordu. Tanık ortadan kaybolanlarla hatırladığı kadarıyla 2 ila 5 kez bağlantısı olduğunu söylemişti, bunu nasıl hatırlamıştı. Kapke, bunu söyleyemeyeceğini tekrar etmekten başka bir şey yapamayacağını söyledi: “Bir kez iletişime geçilmişti, sonra da bitmişti: Tam olarak anlatamazdı.” Götzl ısrarla neden Uwe Böhnhardt’la olan görüşmesini daha önce anlatmadı diye sordu. Kapke bilmediği cevabını verdi. Götzl tüm olaylardan ancak o sorduktan sonra mı haberi olacak diye alaycı şekilde sordu. Tanık, hayır cevabını verdi. Sadece dikate almamıştı. İnsanın bir şey okuduğu, sonra da aklına başka bir şey geldiği durumlar hep oluyordu. Mesela Schäfer Raporu’nu okuduğunda, hafızasındakilerin nereden geldiğini tam olarak bilmiyordu. Sadece belki 5 telefon görüşmesinin gerçekleşmiş olduğunu söyleyebilirdi. Götzl telefon görüşmelerinin içeriği neydi diye sordu. Bunu söyleyemezdi, belki mantıken Güney Afrika hakkında konuşulmuştu, ama somut olarak hatırlamıyordu.

Götzl bir kez daha pasaportlar konusuna gelmek istediğini, tanığın kiminle konuşmuş olduğunu söyleyip söyleyemeyeceğini sordu. Tanık ne kadar istese de bunu yapamayacağını, hafızasında net bir şey olmadığını söyledi. Onları Uwe’ler olduğunu varsayıyordu. Götzl tek tek nasıl olduğunun net olmadığını söyledi ve pasaportları kimler için tedarik etmesi gerektiğini sordu. Kapke, “işte, üçü için” yanıtını verdi. Götzl, vesikalık resimlerin nasıl ele geçtiğini sordu. Bir ara resimler gelmişti, başlangıçta resimler yoktu, ama bunun nasıl gerçekleşmiş olduğunu hatırlamıyordu. Bunun hakkında düşünmeyi denemişti, ama sadece süreci kabaca hatırlıyordu, ayrıntıları çıkaramamıştı. Hatırlamadığı bir olaydan diğerine atlamış ve boşlukları kendisine mantıklı görünen şeylerle doldurmuştu. Götzl, pasaport resimlerini nasıl iletmiş olduğunu öğrenmek istedi. Kapke o noktaya gelmediğini söyledi. Bunun ilk seferde tamamen yapılması gerekmişti, ama içinde resimler yoktu. Götzl, Uwe Böhnhardt, Uwe Mundlos ve Beate Zschäpe isimlerinin bulunup bulunmadığını sordu. Tanık, isimleri ona söylenen bu tiplerin olduğunu söyledi. İlk görüşmede sadece konuşabilmişlerdi, ikincide belgelerin daha sonra da resimlerin teslim edilmesi gerekiyordu. İsimlerin telefon aracılığıyla verilmesi gerekiyordu. Sürecin nasıl geliştiğini hatırlamıyordu. Adet başına ücret 1000 marktı, ama bunu da artık tam olarak hatırlamıyordu, kaba pasaportlar için fiyatı indirmek üzere pazarlık etmişti. Götzl, pasaportları nasıl sipariş etmiş olduğunu sordu. Tanığın anlattığına göre ilk görüşmede sadece kabaca durum görüşülecekti. Hatırladığı kadarıyla orada daha isimler geçmemişti. Net olarak bir ücret konuşuldu mu hatırlamıyordu. Daha sonra bir telefon kulübesi aramaya gitmişler ve telefonlaşmak üzere bir tarih belirlemişlerdi. Adamlar iki kez mi üç kez mi telefonlaştı, artık hatırlamıyordu. Daha sonra resimlerin teslimi için ikinci bir görüşme gerçekleşmişti. Ama adam bunun mümkün olmadığını, gitmesi gerektiğini söylemiş ve ona sadece boş pasaportları vermişti.

Götzl tanığı konuşmaya teşvik etmek istedi: Parayı almış, görüşme gerçekleşmiş ve sonra sadece içeriksiz belgeleri almıştı, bu durum onu için nasıldı diye sordu. Kapke bunun tam olarak aklında olmaıdğını söyledi. Hakim ona “nereden bir pasaport edinebilirim?” diye sorsa şunu diyebilirdi: “Nüfus Müdürlüğü’ne gitmek gerek.” Götzl iddia ettiğine göre kendi istemediği bir olay için neden bu kadar yüksek bir miktar ödemeye hazır olduğunu sordu. O zaman en azından bu olacaktı, pasaportları tamamlayacak biri bulunacaktı. “Eldeki serçe, damdaki güvercinden iyidir!” Götzl üzerinde zaman baskısı var mıydı diye sordu. Tanık, çok uzun bir süre sürmemesi gerektiğini, ama bunun altı hafta sürmüş olup olmadığını bilmediğini söyledi. Götzl senaryonun etrafında döndü: orada yer altında olan birileri vardı, nasıl yaşadıklarını, nerede kaldıkları, nasıl devam edecekleri v.b. konularda düşünülmesi gerekiyordu. Götzl, tanığın sadece pasaportlarla ilgilenme görevi olduğunu, diğer şeylerle kimin ilgilendiğini sordu. Kapke, muhakkak Ralf ile bu konu hakkında konuşmuş olduğunu, Brandt ile de konuşmuş olduğunu ama daha detaylı bir bilgi veremeyeceğini söyledi. Götzl konunun durum ve onun bu durumda nasıl davrandığı olduğunu açık şekilde belirtti. Tino Brandt’la mutlaka konuşmuştu, ne de olsa bu tiplerle arasında aracılık eden oydu. Ama hangi konuşmaların geçmiş olduğunu hiç bilmiyordu. Götzl onlarla (Üçlü) konuşmuş muydu diye sordu. Kapke bunun ona mantıklı geldiğini, ne de olsa konunun onlarla ilgili olduğunu, ama somut olarak bilmediğini, hatırlamadığını söyledi. Ona mantıklı geliyordu, en yakındaki telefon kulübesine fırlamış değildi. Götzl sormaya devam ederek ortadan kaybolanlara paranın dışında kıyafet gibi başka şeyler de ulaştırdı mı diye sordu. Kapke hatırlamadığını söyledi: “O konuda aklımda hiçbir şey yok!” Kendisi de daha önce düşünmüştü, ama bildiği bir şey yoktu. Götzl üstelemeye devam ederek o zamanlar kimlerin en yakın arkadaşları olduğunu sordu. Tanık Brandt’ı daha önce söylemiş olduğunu, Ralf ve Tino ile bu konu hakkında konuştuğunu söyledi. Ama bugün aklına sadece bir kişi gelirdi, o da şu anda engelliydi (Wohlleben’e baktı ve güldü). Götzl, pasaportlarla bağlantılı olarak geçen sefer Jena’da iki kişiyle konuşmuş olduğunu anlattığını söyledi. Tanık, evet dedi, aslında bir kişiydi. Götzl holigan çevrelerinden miydi diye sordu. Öyleydi, ona şu şu kişiler diye söylenmişti. Götzl ismini sordu. İsmi artık hatırlamıyordu, muhtemelen takma bir isimdi, ama ne kadar uğraşırsa uğraşsın hatırlaması mümkün değildi.

Götzl o noktada yirmi dakikalık bir ara verdi. Zschäpe’nin avukatı Heer söz alarak müvekkiline ancak duruşmanın başında dikkatini çeken bir konu hakkında bilgi vermesi için daha uzun bir ara verilmesi ricasında bulundu. Götzl buna izin verdi. Heer aranın ardından müvekkilinin yargıç yardımcısı ve heyetin raporcusu Dr. Peter Lang için red dilekçesi vermeyi düşündüğünü ve dilekçeyi hazırlamak üzere bir saatlik bir ara talep ettiğini söyledi. Götzl bu yüzden öğlen arasını başlatarak duruşmaya ara verdi.

Uzun aranın ardından avukat Heer, müvekkili adında Hakim Lang’a karşı hakimin reddi dilekçesini verdi. Hakim bugün duruşma salonuna kolunun altında, arkasında “HV NSU” yazılı dosyalarla gelmişti. Bu, müvekkili hakkında “Nasyonal Sosyalist Yeraltı” (NSU) adu verilen örgütün üyesi olduğu iddiasıyla peşin hüküm verilmesi anlamına geliyordu.

Dosya klasörünün üzerindeki yazı –kamuoyunda olduğu gibi- müvekkiline karşı tarafsızlıktan yoksundu. Müvekkilinin NSU’nun kurucu üyesi olup olmadığı henüz sadece duruşmanın konusuydu. Eğer heyetin bir üyesi NSU üyeliğini halihazırda kanıtlanmış sayıyorsa, bu besbelli mühim bir olaydı. Dosyalar normalde sanığın ismini ve bir dosya numarası taşıyordu. Aynı suçlama, mahkeme heyetinin resmi bir notunda “suçun kanıtlanmasında özel zorluklar” dan bahseden ve bununla birlikte dava sonucunu zamanından önce belirleyen (bkz. 35. duruşma günü tutanağı) hakim yardımcısı Kuchenbauer’e de yöneltilmişti. Müvekkiline karşı kamuoyunda ve resmi merciler tarafından büyük bir peşin yargı vardı. Mahkeme Hakim Kuchenbauer’in reddi hükmünde, şu ana kadar tutarlı ve bağımsız şekilde hareket ettiğini (bkz. 36. duruşma günü tutanağı) açıklamıştı. Heer’e göre bu artık söz konusu değildi. Hakimin resmi bir açıklamada bulunmasını ve duruşmanın sorunsuz şekilde yürümesini denetlemek üzere hakimlerin isimlerinin müvekkiline verilmesini talep ettiler. Hakimin resmi açıklaması ve müdahil davacılar ile Federal Savcılık’ın bildirdiği görüşler, müvekkilini her şeyden önce bilgilendirmeli ve ona karşılık verme hakkını tanımalıydı.

Wohlleben ve Eminger savunmaları aracılığıyla dilekçeye katıldılar. Götzl’ün eleştirel sorusu üzerine Eminger’in avukatlarından biri Eminger’i ara sırasında konu hakkında bilgilendirdiğini ve kendisinin de dilekçeye katıldığını açıkladı. Federal Savcılık sadece kısaca ana duruşmanın devam etmesi gerektiğini, Federak Savcılık’ın görüş bildireceğini söyledi. Avukat Reinecke dilekçede aciliyetin yeterince gerekçelendirilmediğini eleştirerek, sanık mahkeme heyetinin ardındaki raflarda üzerinde NSU yazan yaklaşık 600 klasör olduğunu dikkate almıyor mu diye sordu. Bayan Zschäpe’nin aslında ne gördüğü yeterli şekilde gerekçelendirilmemişti ve karar buna bağlıydı. Götzl 30 dakikalık bir ara daha verdi.

Yaklaşık 13:45’de Başsavcılık temsilcisi Greger, red dilekçesinin gerekçesiz olarak reddedilmesi gerektiğini, çünkü bir yargıcın üzerinde “HV NSU” yazan bir klasörü kolunun altında taşımasının tarafsızlık için bir gerekçe oluşturmadığını açıkladı. Davanın konusu nihayetinde NSU’nun kuruluşu ve işlediği suçlardı. Dava konusunun kısaca yazılması peşin hüküm anlamına gelmiyordu. Ardından mahkeme heyeti açıkladı: Hüküm ertelendi, duruşmaya devam edildi. Öncelikle reddedilen hakim Lang’a görüş bildirme imkanı verilecekti. Hızlandırma talebinden dolayı duruşmaya devam edilmesi önemliydi. Avukat Heer buna karşı çıkarak, ana duruşmaya devam edilmesi için bir önkoşul olmadığından mahkeme kararı verilmesini talep etti. Avukat Klemke de buna katıldı. Yine bir ara verildikten sonra mahkeme heyeti kararını bidirdi: Erteleme kararı onaylandı, takdir konusunda bir hata yoktu, öncelikle söz konusu hakimin resmi görüşü alınacaktı, duruşmaya devam edilmesi yerindeydi.

Bunun ardından tanık Kapke’nin sorgusuna devam edildi. Götzl şimdi başka bir konu hakkında konuşmak istediğini söyledi. Tanık, doğumgününde hediye olarak bir çeşit gazete almıştı, bunu anlatması gerekiyordu. Bunun 1998 yılındaki doğumgünü veya onun kısa süre ardından olduğunu düşünüyordu, doğumgününde Güney Afrika’daydı. Gazeteyi nasıl aldı, masasının üzerinde mi buldu, hatırlamıyordu. Bayan Ap.’dan aldığını düşünüyordu. Götzl, neden öyle düşündüğünü sordu. “Jana ve Ralf” tarafından hazırlandığını varaymıştı. Ya onların yaptığını ya da onları evine getirdiğini düşünmüştü, hatırlamıyordu. Götzl, Jana ve Ralf yaptı derken kimi kastettiğini kontrol etmek istedi. Kapke “Jana Ap. ve Ralf Wohlleben işte” dedi. Götzl, gazetenin içeriğinin ne olduğunu sordu. Tanık akla ne gelirse dedi, bunu söyleyemezdi, sarkastik, ironik bir doğumgünü gazetesiydi işte. Götzl inanmayarak içeriği hiç mi hatırlamıyor diye sordu. Hatırlıyordu, ama net şekilde değildi. Bir çeşit biyografiler vardı içinde, bilmiyordu, sivri mizaha sahip yazılardı. Götzl Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt da gazetede rol oynadılar mı diye açık şekilde sordu. Tanık bunu onaylayarak “kesinlikle, o zamanki tüm arkadaş çevresi” dedi. Götzl: “Bayan Zschäpe de mi?“ Kapke evet dedi, öyle olduğunu düşünüyordu, ama yüzde yüz kesin cevap veremezdi. Götzl kendisi de gazetede yer aldı mı diye sorunca tanık yer aldığını ama hangi bağlam içerisinde olduğunu artık hatırlamadığını, gazeteye sürekli bakmadığını söyledi. Götzl, Jana Ap. ile konu hakkında konuştu mu diye sordu. “Yanlış anlamayın” dedi tanık, bir şey söyleyemiyordu, üzerinden 15 yıl geçmişti. Yine de gazeteyi saklamıştı, çünkü onun için bir değere sahipti. Götzl bu değerin ne olduğunu sordu. Tanık, onu saklaması olduğunu, kitaplarının yanında durduğunu söyledi. Götzl, Böhnhardt ve Mundlos da gazetenin hazırlanmasında rol oynadılar mı bilmek istedi. Bu konuda bildiği hiçbir şey yoktu: “Yoo!”

Götzl, Güney Afrika’dan ne zaman dönmüş olduğunu sordu. 24.8. tarihinde doğumgünü vardı, ama tam olarak ne zaman geldiğini bilmiyordu. Götzl ısrarla sormaya devam ederek gazeteyle bağlantılı olarak hatırladığı başka birileri var mı diye sordu. Tanık düşündü: Evet, Ralf, onun dışında Holger G., Tino Brandt, Jana, bunun dışında şimdi hatırladığı biri yoktu, tam olarak bir şey söyleyemiyordu. Götzl o arada Mario Ralf’ın da sözü geçti mi diye sordu. Tanık mümkün olduğunu söyledi. Götzl bunun kim olabileceğini sordu. Mario Ralf, Güney Afrika’da birlikte bulunduğu Br. idi. Götzl bir de Nico isimli birinin olduğunu söyledi. Sadece “Nico” ismi Kapke’ye açıkçası bir şey ifade etmiyordu. Götzl, Nico Me. diyerek ona hemen yardımcı oldu. Me. ismi ona bir şey çağrıştırıyordu, ama “Nico Me.” değil. Götzl, bunun dışında içeriklerle ilgili hatırladığı br şey var mıydı diye sordu. Birkaç ay önce eline kötü bir kopya geçmişti. İçeriğe dair bir şey söyleyemiyordu, okumamıştı da, sadece öyle bir bakmıştı. Götzl sabırla politikacılar hakkında da bir şey konuşuldu mu diye sordu. Kapke bunun doğru olduğunu, ismi geçen politikacılar olduğunu söyledi. Ama tek tek hatırladığı bir şey yoktu. Schröder aralarında mıydı diye kendi kendine sordu. Götzl sordu: “Helmut Kohl?” Kohl da aralarındaydı, ama sadece bir resim kolajında. Götzl ağzından cımbızla laf alarak konunun ne olduğunu sordu. Tanık, başlahanalarla (Almancası: Kohlkopf) ilgili bir şey olduğunu söyledi. Götzl Ignatz Bubis’i sordu. Tanık, olabilir dedi. Sandığı kadarıyla yorum ya da yorumcu olarak Jena Belediye Başkanı da gazetede vardı. Götzl gazeteyi hangi vesileyle ve kimden aldığını hatırlayıp hatırlamadığını sordu. Tanık hatırlamadığını söyledi. Geri döndüğünde hoşgeldin selamlaması olarak evine koymuş olabilirlerdi, 23. doğumgünüydü. Delil, yani üzerinde kolajlar ve Bild gazetesini alaya aldığı izlenimi veren bir yazının bulunduğu DIN-A-3- sayfalar incelendi. Götzl bunun evinde ne zaman bulunduğunu sordu. Kapke geçen sene bulunduğunu söyledi. Götzl hatırlatmada bulundu: “Seçtiğin bir hediye sonradan teslim edilecek?” Bununla ne kastedildiğini öğrenmek istedi. Tanık başka bir şey verilip verilmediği konusunda fikri olmadığını söyledi. Ardından kolaj duvara yansıtıldı ve okundu: “Ekstra sayı, yayınlayanlar Wolle ve Jana” (sanık Wohlleben alaycı şekilde gülümsedi). Götzl resimdekinin kim olduğunu sordu. Kapke kendisi olduğunu söyledi. Jana Ap.’nin çok iyi bir arkadaşı olduğunu söyledi. Diğer kolaj resimlerinde Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe görünüyordu. Kapke resimleri ön taraftaki hakim sırasına ulaştırdı. Götzl “Thüringenli çiftçiler yine gülebilir. Lahana hasadı başarılı. Çiftçi U-Mundlos: “Aralarında kötü kokan, şişman ve çirkin olan iğrenç mutantlar var.” gibi başlıklarla neyin hedeflendiğini söyledi. Tanık bunu oldukça açık şekilde mizah olarak algılamış olduğunu söyledi. Hatırladığı başka imalar yoktu. Kapke, bir sonraki sayfada Ralf Wohlleben’in bir resmi olduğunu söyledi, bu rastgele bir resimdi. Kapke inceleme devam ederken sonraki iki sayfada kendinin iki resmi ve yine rastgele bir resim olduğunu söyledi. Başka bir sayfada daha. Ardından üzerinde Gerhard Schröder, Joschka Fischer, Mona Lisa, Ignatz Bubis, Godzilla, Jena’nın o zamanki Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Röhlinger, İçişleri Bakanı Dewes, Michel Friedman ve tanığın resimlerinin göründüğü bir kolaj gösterildi. “Benzin istasyonu üçlüsü” başlığının altında Holger G., Uwe Mundlos, Kapke ve daha aşağıda Brandt görünüyordu. Üzerinde “Yeni Devlet Güvenliği Birliği: SS-Babies” yazan bir sayfada Jana Ap.’nin bir resmi vardı. Stilize “tanışma ilanlarında” Mundlos, Böhnhardt, Eb., Br. ve diğerlerinin ilüstrasyonları vardı. Başka bir sayfada Kapke’nin tabiriyle Anayasayı Koruma’yla başka bir “alay” vardı, bir böcek çizilmişti. Tanık “’Carpe Diem’i boşverin” başlığının başka bir gazete projesine gönderme olduğunu açıkladı. “Hurra, hurra, André yeniden burada“ sadece bir doğumgünü selamıydı. Tanık yeniden yerine oturdu.

Götzl, “ilanlar”ın bulunduğu sayfadan bölümler okudu: “Uwe, 20, şu an doluyum, ama iyileşeceğini vaat ediyorum, fotoğraflarda da görülen hasta yüz tikleri, bir bira imalathanesinde çalışıyorum. Şifre 14/88.” Ve: “Uwe, 24, güneş gözlüğü fetişisti, bavul imalatçısı, bavullarımı sürekli bir yerde unutmamı engelleyecek bayan arıyorum. Şifre 18/88” Götzl, gazete tesliminin doğumgününden sonraki zamanda nasıl gerçekleştiğini ve sıralamanın diğerleri tarafından mı belirlendiğini sordu. Tanık sinirlenerek bunun onun için anlaşılmaz olduğunu, ama hakimin de ondan diğerlerinin ne karar verdiğini açıklamasını bekleyemeyeceğini, bunun saçmalık olduğunu söyledi. Götzl, sorusunun neden saçmalık olduğunu düşündüğünü sordu. Tanık, kendisinden başkalarının neler yaptığını açıklamasını bekleyemeyeceğini söyledi. Tanık vekili avukat Waldschmidt müvekkilinin gerçeklerle ilgili açıklamada bulunamamasını eleştirdi. Gazeteyi yapan kendisi olmadığından bunu bilmiyordu. Götzl, eğer Waldschmidt’in ekleyeceği bir şey varsa, bunu daha sonra yapabileceğini söyleyerek çıkıştı. Kapke aceleyle bunu kesinkes o zamanlar çok yakın olduğu Bayan Ap. ile konuşmuş olduklarını, bu konunun muhakkak aralarında geçmiş olduğunu ifade etti. Yazı Bayan Ap.’ye ait gibi götünüyordu. Götzl, bavul imalatçısı sözünün ne anlama geldiğini öğrenmek istedi. Kapke henüz o zamanlar güncel bir konu olan sahte bomba hikayesini alaya aldığını söyledi. Götzl, Ap. ve Wohlleben’dan hangisinin sayfalarda ne hazırladığını öğrenmek isytedi. Tanık kimin ne yaptığını bilmiyordu, yazıyı görece açık bir şekilde sınıflandırabiliyordu. Götzl, bu bağlamda “Wolle ve Jana” ile ayrıntılar üzerine konuştu mu diye sordu. Kapke bunu hatırlamadığını söyledi. Kimi konularda alaylarla da dalga geçmişlerdi. Bu olayları mübalağa etmenin alışıldık bir yoluydu. “Kendimizi pek de ciddiye almadık: Kendimize de gayet gülebiliyorduk.”

Götzl doğumgünü gazetesinden alıntı yapmaya devam etti: “Baş terörist A. Kapke kurbanlarını incelerken.” Kapke, evet, mizah diye tekrarladı. Götzl devam etti: “…vahşi şekilde öldürmek istediği ilk kişi olan Ignatz Bubis’in fotoğrafını çekerken başarıyla casusluk yaptı.” Kapke bunun üzerine kamuoyu ve medyada kişikliklerine dair tariflerin gülünç derecede abartıldığını söyledi. Bubis’e karşı bir keresinde Jena’da bir konuşma teklifi olmuştu. O bir sunum yapmıştı, Kapke’de Bubis ile bir tartışma düzenlemeyi teklif etmişti. Bubis’in ofisiyle iletişime geçmiş ama reddedilmişti. Bunun üzerine olayla ilgili kimi şakalar yapmışlardı. Götzl alıntı yaptı: “Ettersberg’de yeni gaz istasyonu: Buchenweld anma yeri gaz istasyonua çevriliyor.” Tanık, evet dedi, o zamanlar yakınlarda gaz için bir istasyon kurulması planının olduğunu, ama bunun protestolar yüzünden reddedildiğini söyledi. En azından öyle olduğunu düşünüyordu, öyle umuyordu. Götzl, gazete sayfalarındaki 88, 18 ve 1488 kodlarının ne anlama geldiğini sordu. Kapke sadece bu klişelerle oynadıklarını söyledi. Semboller sürekli medyada dolaşıyordu, tüm gazete bir alaydan fazlası değildi. Götzl sayfalardan “birlikte yaşadığı insanları yaşatmak” sloganlı bir gösteriyi alıntıladı: “André Kapke, en nefret edilen insan. Bu tiksinç Nazi’nin, TVK’da toplanan ve cinayetleri işlemek isteyen düşmanları olmalı: Bubis ve dostları gözlerinizi açın!” Götzl bunun ne anlama geldiğini sordu. Kapke bunu bugün bu şekilde okumak istemeyeceğini söyledi, abartılmıştı, tamamen abartılıydı.

Götzl konulara bakıldığında şiddet kullanımıyla ilgili tartışmalar meselesinin ortaya çıktığını söyledi. Kapke, tabii ki, bu tartışmalar sürekli vardı diye itiraf etti. Meşru şiddet üzerine sürekli tartışmalar vardı, ne de olsa sürekli solcular tarafından saldırıya uğruyorlardı. Tabii ki bu bağlamda şiddet uygulanması üzerine tartışmalar oluyordu. “Silahlı savaş” tartışmalarını hatırlamıyordu, bu onun için söz konusu olamazdı. Tabii ki artık buna izin vermeyeceklerini söyleyen kişiler oluyordu, şiddet uygulanması ve hücreler oluşturulması ile ilgili tartışmalar oluyordu. Götzl Böhnhardt ve Mundlos da böyle mi düşünüyordu öğrenmek istedi. Şimdi burada bir hücre kurulması gerektiğinin söylenmiş olduğunu net olarak hatırlamıyordu. Her şeye hoşgörü gösterilmeyeceğine dair tartışmalar oluyordu, ama böyle bir hücre oluşturulmasını hatırlamıyordu. Götzl üsteledi ve yeniden Bubis’le ilgili son alıntıyı sordu. Onların açısından bu bir mesele değildi, ama öyleymiş gibi haklarında konuşulmuştu. Haddinden fazla büyütülmüştü: “Size ne diyebilirim ki, saçma sapan bir şeydi!” Götzl, kimin bu gazeteyle ilgili bilgisi olduğunu, örneğin Holger G.’nin bilgisi olup olmadığını sordu. Bunu bilmiyordu, 10 yıldır garajında duruyordu. Götzl sanık André E.’yi gerçekten tanıyor muydu diye sordu. Kapke tanımadığını söyledi, erkek kardeşiyle bir kez görüşmüştü, ama kendisiyle değil.

Götzl bir aranın ardından yeniden kod numaraları 1488/88’e döndü. Kapke medyanın bu klişelerle oynadığını ve kendilerinin de bunu yaptığını anlattı. Bu sayılarla oynamışlardı, 88 “Heil Hitler” anlamına geliyordu, 18 Adolf Hitler, 14 ise 14 kelimenin (14 Words) yerineydi. Federal Savcılık temsilcisi Greger tanığa Çarşamba buluşmalarının ona bir şey ifade edip etmediğini ve kimlerin bu buluşmalara katıldığını sordu. Kapke bu buluşmaların gerçekleştiğini, Doğu ve Güney Thüringen’den oldukça büyük bir çevrenin katıldığını, Rudolfstadt’ta toplandıklarını anlattı. Greger, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin bu görüşmelere katılıp katılmadığını sordu. Tanık katıldıklarını, bunun olası olduğunu söyledi. Greger buluşmaların neden çarşambaları gerçekleştiğimi sordu. Kapke haftanın ortası, çarşamba işte diye provoke etti. Jena Yoldaşlığı’nın lideri kimdi sorusu üzerine lider olmadığını, birlik olarak karar verildiğini, yani Mundlos, Böhnhardt, Wohlleben, G. ve kendisi olduğunu söyledi. Bu bir nevi yönetici grup muydu? Kapke bunun her zaman mevcut bulunan küçük grup olduğunu söyledi.

Greger sormaya devam ederek polis merkezinde casusluk yapılırken orada mıydı diye sordu. Kapke bulunduğunu itiraf etti, ama “casusluk” tabiri abartılıydı. Kapı açıktı, onlar da içeri girmişlerdi. Mundlos, Böhnhardt ve kendisi oradaydı. Greger 1997 yılı Ocak ayında mıydı diye sordu. Tanık “öyle diyorsanız” dedi, ama “ne kadar istese de” hatırlayamıyordu. Greger hatırlatmada bulunarak ortadan kaybolmalarından önce el ilanı dağıttıklarını söyledi ve içeriklerini sordu. Bunlar güncel politik içeriklerdi. Greger yabancı düşmanı konular da var mı diye devam etti. Kapke yabancılar sorununa karşı eleştirel konular diyerek konuyu çevirdi. Greger “yabancılara karşı eleştirel” ile neyin kastedildiğini sordu. Kapke biraz sabırsız şekilde “eleştirel işte” dedi. Greger Jena Yoldaşlığı’nda Nasyonal Sosyalizm hayranlığı var mıydı diye sordu. Kapke “hayranlık ne demek” diye karşılık verdi, mecburen bu konuya kafa yoruyorlardı. Ulusalcı olarak hareket ettiklerinde hemen bu şekilde yaftalanıyorlardı. Greger üsteleyerek örgütte Nasyonal Sosyalizm konusu hakkında neler düşünüldüğünü sordu. “Ne kadar isterse istesin” bunu hatırlayamıyordu. Greger bunun eleştirel olup olmadığını sordu. Kapke NS hakkında eleştirel bir yaklaşıma sahip çok farklı görüşler olduğunu söyledi. Nasyonal Sosyalizm’in tanım açısından Nasyonal Sosyalizm olup olmadığını sorgulayan görüşler de vardı. Greger Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe de buna katılıyor muydu diye sordu. Bunu tam olarak hatırlamıyordu, bu konuya özel açık buluşmalar yoktu. Heyet Başkanı Götzl, tanığın “açık” ile ne kastettiğini sordu. Tartışma buluşmalarına ya da “şimdi bir ilan hazırlayalım” gibi bir duruma dair hatırladığı bir şey yoktu. Karşılıklı olarak görüşlerini değerlendiriyorlardı, şu ya da bu şekildeydi diye net olarak anlatması mümkün değildi.

Federal Başsavcılık duruşma temsilcisi Weingarten, tanığa Pogromly oyununu hiç oynadı mı diye sordu. Oynamıştı, ama üzerinden çok zaman geçmişti. Weingarten ardından oyunun ona göre tarihi Nasyonal Sosyalizm’e karşı nasıl bir pozisyon aldığını sordu. Tanık, net bir cevap veremeyeceğini, Üçüncü Reich’in daha kötü yönlerinin de yüceltildiğini söyledi. Weingarten, daha kötü yönlerin oyunun Üçüncü Reich’e yönelik fiili eleştiri içerdiği anlamına mı geldiğini ve Yahudilerin yan endüstriyel katlinin konu edinilip edinilmediğini sordu. Kapke, oyunda tren istasyonlarının yerini toplama kamplarının aldığını söyledi. Weingarten, oyunda Nasyonal Sosyalizm’in hangi kişilik ve örgütlerinin yer aldığını hatırlıyor mu diye sormaya devam etti. Kapke öyle diyemeyeceğini belirtti. Weingarten SS ve SA kartlarının ne olduğunu sordu. Tanık, ah tabii ki dedi. Weingarten oyunun üreticisinin kim olduğunu öğrenmek istedi. Kapke üçlü olduğunu düşündüğünü, yaratıcı yönünden dolayı Bay Mundlos olduğunu varsaydığını söyledi. Weingarten yani bunu oynadınız ve içeriği öylece kabul ettiniz mi diye sordu. Bazen mübalağada bulunulan şeyler oluyordu. Tanık, oyun üzeirne tartışıp tartışmadıklarını hatırlamadığını söyledi. Weingarten alıntı yaptı: “Arazinizin üzerine geldiğinizde, kutsal selam verilecektir” O da selam vermiş miydi? Kapke oyunun kurallarını tek tek hatırlamadığını söyledi.

Weingarten Bayan Zschäpe ile ilgili ne düşündüğünü bilmek istedi. Tanık, iyi biri olduğunu, duruşuna bugün artık anlam veremediğini anlattı. Bayan Zschäpe’nin somut açıklamalarıyla ilgili bir şey söyleyemiyordu. Soru üzerine onun da Pogromly oynamışlığı olduğunu sandığını söyledi. Weingarten Rudolstadt’ta faşizm kurbanları için yapılmış anıtın orada gerçekleşen bir etkinliği sordu. Kapke bir etkinlik olduğunu kabaca hatırladığını, ama ne vesileyle olduğunu tam olarak bilmediğini söyledi. Spontane bir gösteriydi. Oldukça geç gitmişti. Weingarten oraya kiminle gittiğini sordu. Kapke “arabayla” cevabını verdi. Orada nasıl faaliyetler gerçekleşmişti?: El ilanı dağıtmışlar ve levhalar yapıştırmışlardı, içeriklerini artık hatırlamıyordu. Weingarten, “Almanlar, yeniden dik durmayı öğrenin”, “Diz çökerek yaşamaktansa ayakta ölmek”, “Soykırım: Almanlar, sonsuza dek ödemek istiyor musunuz?”, “Hess-Stadt 97” sloganları olabilir mi diye sordu. Tanık bunun akla yatkın olduğunu söyledi ve Weingarten sloganları sayarken kafa salladı. Weingarten eylemin onun için nasıl sonlanmış olduğunu sordu ve polis tarafından tutuklandı mı öğrenmek istedi. Tanık fikri olmadığını söyledi, durdurulup geçici olarak gözaltına alınmak defalarca başına gelmişti. Weingarten, Nasyonal Sosyalizm hatıralarıyla bir ilgisi olup olmadığını sordu. Kapke az olduğunu söyledi. Weingarten gamalı haçlı kemer tokasının ne anlama geldiğini sordu. Tanık bilmediğini söyledi. Holger G., Uwe Böhnhardt ve Beate Zschäpe’nin onunla birlikte arabada olduklarını tespit etti ve arabada silah var mıydı diye sordu. Bir de Bayan Zschäpe’nin çift bilenmiş bıçaklı bir hançeri var mıydı diye sordu. Tanık olmadığını söyledi. “Silahlı Kuvvetler’in 40 yıllık kapitülasyonu” vesilesiyle gerçekleşmiş bir olaydan haberi var mıydı? Tanık olmadığını, daha ayrıntılı sorması gerektiğini öyledi. Weingarten, bunun o zamanlarki politik görüşüne uygun olup olmadığını sordu. Kapke, kesinlikle uyduğunu söyledi. Örneğin “40 yılın ardından hala geçerli bir barış anlaşmamız olmaması” dedi. 3.5.95’de Jena’da afiş yerleştirmiş olduğunu hatırlıyor muydu? Kapke “ne kadar istese de” hatırlayamadığı cevabını verdi. Weingarten inatla bu, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe ile birlikte yapıştırdığı “Kurtuluş Yalanına Son” afişi olabilir mi diye sordu. Kapke, mümkün olduğunu söyledi.

Weingarten, emin olmak için daha önce, Böhnhardt, Mundlos ve Zschäpe’nin ortadan kaybolmalarının ardından nerede bulunduklarını hiçbir zaman bilmediğini söylemiş olduğunu hatırlattı. Tanık bunu doğruladı. Weingarten hatırlatmada bulundu: Thüringen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nde üçlü olayıyla ilgili bir kaynağa göre ön görüşmelerde spontane bir gösteriden bahsetmiş, üçlünün güvenli bir yerde olduğunu, ama çalışamadıklarını ve büyük maddi sorunları olduğunu söylemişti. Tanık bunu söylemiş olmasının mümkün olduğunu kabul etti, esasen evet cevabını verdi. Avukat Klemke soruya itiraz etti: Konu olasılıklar değil gerçeklerdi. Weingarten katı bir şekilde sorunun tabii ki tüm soruları gibi geçerli olduğunu söyledi. Weingarten, üçlünün kaldığı somut bir yerden bahsetmiş miydi diye sormaya devam etti. Tanığın cevabı “kesinlikle hayır” oldu.

Weingarten ardından, üçlüyle röportaj yapmak için para teklif eden gazetecilerin taleplerini hatırlıyor mu diye sordu. Kapke hatırladığını söyledi, böylesi bir teklif vardı diye düşünüyordu. Ayrıntılarıyla anlatamıyordu, ama gazetecilerin bilgileri ve bir röportajı yayınlamasıyla ilgilenmişlerdi. Maddi teklifin ne olduğunu düşünmeden hatırlayamazdı. Weingarten, önerilen miktar o kadar yüksekti ki hatırlayabilmesi gerekiyor diye tahmin ediyordu. Tanığın kendisinin gazetecilerle pek işi olmamıştı, bu pek ona göre değildi. Weingarten o halde ona kimin gazetecilerin talebinden bahsettiğini sordu. Bu kişi Ralf (Wohlleben), Tino Brandt veya Br. de olabilirdi. Kapke, yani Thüringen Vatan Koruma ile bilinen kişiler diye tanımladı. Weingarten hatırlatmada bulundu: “Wolle Br.’ye Brandt’ın Berlin yazı işlerinden bir Stern muhabirinin iletişime geçmek için 50-60.000 mark ödemekle çok ilgilendiğini söyledi.” Tanık birçok kez röportaj tekliflerinin geldiğini söyledi, konu her zaman üçlü müydü ve her zaman böylesi bir miktar söz konusu muydu bilmiyordu. Weingarten inatçılığını koruyarak bununla ilgili ne konuşulduğunu sordu. Kapke hatırlamadığını söyledi. Weingarten dosyalardan hatırlatmaya devam etti: André Kapke ve Ralf Wohlleben teklif edilen miktarın büyüklüğünden dolayı röportajın yapılmasından yanayken Br. çok tehlikeli gördüğünden reddetmişti. Tanık bunu hatırlamadığını, öyleyse bile konunun paraya nasıl ulaşılacağı olduğunu söyledi.

Weingarten, Pogromly oyununun piyasaya sürülmesiyle ilgisi var mıydı diye sordu. Brandt’a birkaç kez oyunları vermişti, ama büyük çaplı bir şey değildi. Weingarten sormaya devam ederek bilgisi dahilinde burada başka kimin rol oynadığını sordu. Ralf (Wohlleben)’i biliyordu, bildiği başka biri yoktu. Tino ile bağlantıya geçtiği olmuşu, ama ona kendisi mi oyunları iletiyor, yoksa birine mi aracılık ettiriyordu bilmiyordu. Weingarten, Jürgen He. ismi ona bir şey ifade ediyor mu diye sordu. Tanık, Ralf’ın çevresinden olduğunu söyledi. He.’nin üçlüyle bir ilgisi var mıydı? Bunu medyadan biliyordu, ama kendi hatırladığı bir şey yoktu, bir şey söyleyemezdi. Weingarten He.’ye ait bir Federal Savcılık sorgusundan hatırlatma yaptı: O oyunları satıyordu ve ele geçen parayı Ralf Wohlleben, André Kapke veya Carsten S. ‘ye iletiyordu. Tanık, He. ile yakın bir bağlantısı olmadığını iddia etti, ama para almadığı kesindi. Weingarten baskı yapmayı sürdürerek oyunların satışınından eline hiç para geçmedi mi diye sordu. Evet, Bay Brandt’tan para almıştı, ama He.’den para aldığını hatırlamıyordu. Weingarten ısrarle devam etti: He. ile pek ilgisi olmadığını söylemişti. Thüringen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin bir incelemesinin bulgularına göre 6.8.1998’de He. ve André Kapke Ralf Wohlleben ile onun Jena’daki evinde buluşmuşlardı. Tanık zafer coşkusuyla onun Güney Afrika’ya gittiği zaman olduğunu söyledi. Weingarten 8.8.’den itibaren Güney Afrika’da değil miydi diye sordu. Her ihtimalde He. ve Ralf Wohlleben’in evinde olduğunu hatırlamıyordu. Hatırladığı bir şey yoktu. Weingarten ironik şekilde „Tam bildiğiniz hiçbir şey yok“, saptamasında bulundu. Tanık He. Ralf Wohlleben’den aldığı yetkiyle destek faaliyetlerinde bulunmuştu, Weingarten He.’nin oynadığı rolü öğrenmek istiyordu. Tanık bu konuda br şey hatırlamadığını söyledi. Weingarten, tüm sağ camianın sadece “Merhaba!” ve “Bir bakalım”dan oluştuğu izlenimine kapılmanın mümkün olduğunu söyledi. Tanık, o zaman öyle dedi.

Weingarten sormaya devam etti: S. ismi ona bir şey çağrıştırıyor muydu? Çok sıradan bir isimdi bu. Carsten S. ile bağlantısı olmuş muydu? Tanık olduğunu söyledi. Weingarten, S. ile olan ilişkisini anlatmasını istedi. Onunla ne zaman tanıştığını artık tam olarak hatırlamıyordu. Kardeşi aracılığıyla olmuştu. S.’yi sık sık görüyordu, o sıralarda politik olarak angaje olmaya yeni başlamıştu. Weingarten, S.’den dava konusuyla ilgili ne öğrendiğini öğrenmek istedi. Kapke bununla ilgili bir şey söyleyemeyeceği cevabını verdi. Basında ve medyada ne okuduysa o cevabını verdi. Weingarten, onun ortadan kaybolanları desteklemekte bir rolü olup olmadığını sordu. Tanık, kişisel bir rol olmadığı cevabını verdi, Bay Brandt ile bir keresinde bir konuşma gerçekleşmişti, ama o konuda dikkatli olmalıydı. Brandt ona S.’nin kendisine yanaştığını söylemişti. Bu yüzden biraz mesafe koymak istemişti, çünkü bu kadar kişi ona fazla gelmişti. Weingarten S. ile ilgili biraz daha açık şekilde sordu: Üçlünün desteğiyle ne kadar yakından ilgiliydi? Hatırlatmada bulundu: “9 ay sonra Ralf Wohlleben ve André Kapke benimle iletişim kurdu, buluştuk, André Kapke Brandt’ın arabasıyla geldi.” Kapke ikisiyle buluşmuş olduğunu hatırlamadığı cevabını verdi. Weingarten, S. üçlü için bir şey yapmak istemiş miydi diye sordu. Tanık, hayır cevabını verdi. Tam olarak hatırlamıyordu. Weingarten tanığa çaba göstermesini tavsiye etti ve S.’nin sorgusundan alıntı yapmaya devam etti: “…ikisi, André Kapke ve Ralf Wohlleben gözaltında olduklarından ortadan kaybolan üçlüye yardım edip edemeyeceğimi…” Weingarten, bu Kapke’nin yanlarında olduğu tek görüşme miydi diye sordu. Kapke hatırlamadığını söyledi. Weingarten, Ralf Wohlleben ile bu görevi kime verebilirler diye konuşmuşlar mıydı diye sordu. Kapke, açık olarak konuşmadıkları cevabını verdi. Evet, onunla bu konu hakkında konuşmuştu, Ralf ile çeşitli konular hakkında konuşmuşlardı, ama tam olarak ne olduğunu hatırlamıyordu. Weingarten bir kez daha sordu: Bu konu hakkında konuşmuşlar mıydı, tek tek konuların ne olduğunu artık hatırlamıyor muydu? Kapke biraz sinirli bir şekilde Weingarten’ın 15 yıl öncesinden tüm detaylarını hatırladığı bir davası olup olmadığını sordu: “Rica ederim!” Kapke bunu ihtimal dışı bırakmak istemediğini, ama tam olarak hatırlamadığını söyledi.

Weingarten denemeye devam ederek, başka birini daha aralarına dahil etmek istemişler miydi, buna ihtiyaç olmuş muydu diye sordu. Tanık, yerimizde sayıyoruz dedi. Weingarten, yerinde sayanın o olduğunu söyledi ve bir ihtiyaç olmamış mıydı diye sorusunu tekrarladı. Kapke tavrını koruyarak olası olduğunu söyledi. Weingarten bir kez daha deneyerek, ama
örneğin pasaportlar konusunda üçüncü bir kişiyi dahil etmişlerdi dedi. Kapke bunu net olarak hatırlamadığını söyledi. Weingarten buna inanmayarak S.’nin orada olduğunu duyduğunda kendini geri çekmiş olmasının çelişkisi hakkında onu konuşturmak istedi. Kapke, maalesef bu konu hakkında çok okuduğunu ve artık olayları karıştırdığını söyledi. Weingarten devam ederek kendini destekten geri çekmesinin nedeni paranın ortadan kaybolmasının konuşulması mıydı diye sordu. Kapke o sırada NPD’den de çekildiğini söyledi. Weingarten zimmetine para geçirmesi de bunda rol oynamış mıydı diye sordu? Evet oynamıştı.
Ralf Wohlleben’in onun hakkında kötü konuştuğunu duymuş muydu? Tanık hayır cevabını verdi. Bu yüzden yıllarca birbirleriyle konuşmamış olsalar da bu saçmalıktı, doğru değildi. Tabii ki tüm arkadaşlıklarda olduğu gibi inişler ve çıkışlar oldu diyerek sözlerini tamamladı.

Hakim Götzl, Kapke’nin sorgusunu sonlandırarak bir kez daha gelmesi gerektiğini bildirdi.