91. Duruşma Tutanağı – Duruşma Tarihi 11 Mart 2014

0

Bugünkü duruşmanın ana konusu Kassel’de işlenen cinayet ve Andreas Te.’nin rolü. Kuzey Hessen Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Werner It., Andreas Te.’nin 6 Nisan 2006 tarihinde internet kafenin içinde kat ettiği yolun video ile tespiti hakkında ifade veriyor. Andreas Te.’nin LfV Hessen’deki meslektaşı Jutta E., özellikle müdahil avuat tarafından sorguya çekiliyor. Cinayete kurban giden Halit Yozgat’ın babası İsmail Yozgat ifade vermek isterken Hakim Götzl tarafından bölündü; böylelikle ifadesi ertelendi.

Tanıklar ve bilirkişiler:

  • Werner It. (Kuzey Hessen Emniyet Genel Müdürlüğü, Andreas Te.’nin video kayıtları)
  • Dr. Thomas Heinrich (Martin A.’ya dair rapor)
  • Jutta E. (Hessen Anayası Koruma Dairesi, Andreas Te.’nin LfV Hessen’deki meslektaşı)

NSU tarafından işlenen cinayetlere kurban gidenlerin aileleri için arabuluculuk yapan Barbara John davaya izleyici olarak katılıyor. Ayrıca bugün birkaç müdahil davacı hazır bulunmakta, aralarında Gamze ve Elif Kubaşık, Mustafa Turgut ve İsmail-Ayşe Yozgat var.

Dava bugün ancak saat 10’da başlıyor. İlk olarak Andreas Te.’nin 6 Nisan 2006 tarihinde Kassel’de Holländischen Straße’de bulunan internet kafenin içinde kat ettiği yolun video ile tespiti gösterilecek. Bunun için Kuzey Hessen Emniyet Genel Müdürlüğü’nden Werner It.’nin ifadesi alınacak. Ancak Wohlleben’in savunma avukatı Schneider, videoyu daha önce izleyebilmesi talebiyle duruşmaya ara verilmesini rica ediyor. Oturuma saat 10:35’e kadar ara veriliyor.

Ardından tanık It. sorguya çekiliyor. Götzl, It.’nin videoyu incelemeden önce kafedeki yolun uzunluğunun neden tespit edildiğini – dosyalara göre 1 Haziran 2006’da yapılmış- söylemesini istiyor. It., K11’in onları yani Tespit Heyetini, internet kafeye gelip bir erkek şahsın oranın arka odasından dışarıya çıkana kadar katettiği yolu belgelemesini istemiş. Maksat, yol ve zamanı belgelemekmiş. Sonra 1:27 dakika uzunluğundaki video gösteriliyor. It., videodaki kişinin zaten K11 ile geldiğini söylüyor. Baş ile evet işaret verilmesiyle yürümeye başlaması istenmiş. Te.’nin bilgisayarın başında oturduğu görülüyor, sonra kalkıyor ve ön odaya doğru gidiyor, solundaki alçakta duran tezgahın yanından geçip sokağa çıkan kapıyı açıyor ve dışarıya bakıyor. Ardından Te. dönüyor, tekrar internet odasına gidiyor, tekrar öne gidip ön odanın ortasında duruyor ve cüzdanında para arıyor; yine dönüp tezgaha doğru gidiyor ve parayı oraya bırakıyor. Sonra da Te. internet kafeden çıkıp siyah bir Mercedes’in içine oturuyor.

Müdahil avukat Bliwier’in bu görevin direktiflerinin ne olduğu sorusu üzerine, It. bunun bilgisayar odasından çıkıp kafeyi terk edene kadar olan zaman süresi olduğunu söylüyor. It., Te.’nin bilgilerini bilmediğini söylüyor. Te.’nin tanık yoksa sanık olarak mı sorguya çekildiğini de artık bilmediğini söylüyor. Bliwier, Te.’nin bir ön görüşmede nasıl davranacağına dair açıklandı mı diye öğrenmek istiyor. It., Te.’ye nasıl davranacağına dair açıklama yapılmadığını söylüyor. Ama meslektaşlarla neyin kaydedileceği hakkında konuşulduğunu tahmin ediyormuş yoksa anlamsız olurmuş. Bliwier, daha önce odanın nasıl ışıklandırıldığının kontrol edilip edilmediğini soruyor. It. hayır yanıtını veriyor. Bliwier hazır bulunan polis memurlarının adlarını veriyor. It. soru üzerine, Te.’nin daha önce nasıl yürüdüğünü, videoya çekilirken hangi tarafa yürüneceğinin söylenmiş olması gerektiğini ifade ediyor. Ancak bunu kesin olarak bilmiyor, tahmin ediyormuş.

Bundan önce de elbette deneme amaçlı bir çalışma olmuş olabilir ama tam olarak bilmiyormuş. It., bunun kendisinin şahsen videoya kaydettiği tek şey olduğunu söylüyor, ancak sonra meslektaşları tarafından kendisinin görmediği bakış açısı çekimleri yapılmış olabilirmiş. Bliwier videoya dair zaman çerçevesinin sınırlama verilerini soruyor. It. başlangıcın oturma pozisyonundan kalkma, en sonunda da Te.’nin ikinci defa dışarıya çıkıp arabaya bindiği olduğunu söylüyor. O esnada internet kafede başka tanıklar varmış; ancak ne hakkında sorguya çekildiklerini bilmediğini söylüyor. It.’nin o mekanda kalması yaklaşık on dakika sürmüş. Notlarda adı geçen ve daha sonra yapılan tartışmayı duymamış. Te.’ye adım hızına dair bir talimat olmadığını ve Te.’nin daha önceki şekilde yürümesine ilişkin bir görüşme olduğunu hatırlamıyormuş. Te. herhalde K11’den meslektaşlarla berabermiş, hazırlandığına dair bir şey diyemezmiş. It. ikinci bir geçiti hatırlamıyormuş, olsaydı herhalde belgelenmiş olması gerektiğini söylüyor. Avukat Kienzle’nin sorusu üzerine It, sadece bir fotoğraf makinesi olduğu için meslektaşının kayıt etme olanağı yokmuş. Zschäpe’nin savunma avukatı Stahl, meslektaşının notlarında, olay yerini olayın gerçekleştiği zaman gibi hazırladıklarının yazıldığını söylüyor. Stahl, bunu kimin yaptığını soruyor. It. bunu hatırlamadığını söylüyor. Kendisi daha önce oradaymış ve o zaman fotoğrafını almış. Ancak her bir mobilyanın nasıl durduğunun olayı yeniden kurmak için önemsiz olduğunu söylüyor.

Ardından İsmail Yozgat (Kassel’de öldürülen Halit Yozgat’ın babası) bir açıklama yapmak istiyor ve davaya katılanları selamlıyor; tercüman bunu çeviriyor. Ancak Hakim Götzl Yozgat’ın sözünü kesiyor ve neden bir açıklama yapmak istediğini öğrenmek istiyor; şu anda tanık It.’ye dair bir açıklamaya yer olduğunu söylüyor: „Ama belki avukatlarınız yardımcı olabilir.“ Avukat Bliwier, baba Yozgat’ın maksadının duygu ve izlenimlerini kısaca, zaman almayacak şekilde ifade etme arzusu olduğunu söylüyor. Bunu resmen rica ediyormuş. Yozgat ailesi şahsi sebeplerden ötürü sıkça burada olmuyormuş, bu yüzden de ana soruşturmada onlara yeterince zaman ayrılmalı. Götzl, Avukat Bliwier’in müvekkili Yozgat’a doğru zamanın ne zaman olduğu konusunda akıl vermek için hazır bulunduğunu söylüyor. Götzl küçümsememek ve „Baba Yozgat’a anlayış göstermek“le beraber, çok kişinin davaya katıldığı için herkesin bu hakka sahip olmak isteyebileceğini söylüyor. Bliwier açıklamanın zaten yapıldığını söylüyor. Götzl, Bliwier’in böyle davranmamasını istiyor. „Bu yakışıksızdır.“ Bliwier: „Müvekkilimizi kısıtlamayacağız.“ diyor. Yozgat ailesinin kendine özgü iki defa kullandığı beyan hakkı varmış. Bunun § 257’ye göre dar bir beyan olmadığını biliyorlar ancak buna yer verilmesi gerekiyormuş. Götzl, konunun ne olduğunu sorup, Bliwier, Yozgat ailesinin duyguları, acıları, davaya dair beklentileri, Başbakan Merkel’in vaatleri ve sokak adının değiştirilmesi olduğunu söylüyor. Sadece sınırlı, kısa bir beyanmış. Götzl, „O zaman lütfen görüşünüzü bildirin“ diyor. Zschäpe’nin savunma avukatı Heer, „aileye anlayış göstermekle beraber“ Götzl’ün kendi kendiyle çelişkiye düştüğünü söylüyor. Federal Savcı Diemer, şahsen Yozgat’ın şimdi açıklama yapıp yapmaması hakkında sorulursa evet, ancak federal savcı olarak yasanın bu açıklamaya izin vermediğini söylemesi gerektiğini söylüyor. Götzl, Yozgat’ın açıklamasını daha sonraya, ara verilene kadar bırakmasını söylüyor. Yozgat açıklama yapmaya başlıyor ama Götzl sözünü kesiyor. Bliwier, hukuki durumun yoruma açık olduğunu söylüyor. § 257’ye göre açıklama, son savunmadan önce gelmemeliymiş. Zschäpe’nin savunma avukatları açıklamayı dinlemek istemedikleri için utanç duymalıymışlar. Bliwier bir ara verilmesini rica ediyor. Götzl’ün sorması üzerine Bliwier, açıklamanın içeriğini bildiğini ve bunun Ceza Yargılama Yasası (StPO) tarafından kapsandığını ancak bunu görüşmek istediklerini söylüyor. Saat 11.34’te duruşma devam ediyor. Bliwier, Götzl’ün önerisine uyulup açıklamanın yarın yapılacağını söylüyor.

Sıra, Weinsberg’deki klinik ‚Klinikum Weißenhof’tan bilirkişi psikiyatrist ve psikoterapist Dr. Thomas Heinrich’e geliyor. Kendisi Martin A. için bir ekspertiz raporu hazılamış. Heilbronn Savcılığı’nın görevi, A.’nın olaya dair verdiği bilgilerin ne dereceye kadar yararlı olacağı sorusudur. Bunun için A.’yı 14 Temmuz 2011 tarihinde Weinsberg’e çağırmış. Heinrich ilkin A.’nın kendisine olay gününe dair hatırladıklarını tasvir ediyor. Sonra A.’nın hastalığının seyrine işaret ediyor. Sonrasında A.’nın beyinde ödemli ve sedasyonlu ağır bir kafatası-beyin travması geçirdiğini söylüyor. Bu anterograd amneziden kaynaklanabilirmiş. Travmanın başlangıcından itibaren bir hafıza kaybı olabilirmiş. Ayrıca, sıkça retrograd hafıza kaybı ortaya çıkıyormuş: travmadan önceki olayları hatırlayamıyormuş. A. olaya dair kısmen eksik ve belirsiz hatıralar aktarmış. A.’nın bu eksikleri doldurmayı denemiş olduğunu varsaymalıymışız. A.’ya henüz hastanedeki muayene esnasında bilgiler aktarılmış ve kendisi bilgi edinmiş. Bilirkişi açısından A.’nın ne suça ne de asıl olaya dair hiçbir hatıraya sahip olmadığını varsaymalıymışız. Bundan sonra Götzl, tanık Fe.’nin hasta olduğunu söylüyor. Saat 13.07’ye kadar ara veriliyor.

Bunun ardından tanık Jutta E.’nin (bkz. 80. duruşmanın tutanağı) ifadesine başvuruluyor. E. Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’ninin dış şubesinde üst düzey görevlidir (Oberamtsrätin). Götzl, mevzubahis E.’nin Andreas Te. ile 6 Nisan 2006 tarihinden sonra yaptığı konuşmalar olduğunu söylüyor. E., Te.’nin ondan sonraki günde tatile çıktığını hatırladığını söylüyor. E.’nin o zamanki amiri Fe. kendisini pazartesi günü için Te.’yi Kuzey Hessen Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Devlet Güvenlik Komiserliği’ne, tam olarak neler olduğunu sormak için göndermekle görevlendirdiğini söylüyor: „Evet bunu pazartesi sabahı, gerçi sabah mıydı değil miydi şimdi bilmiyorum, talimata uygun olarak yerine getirdim.“ Konuşmanın içeriğini şu an o kadar hatırlayamıyormuş. Götzl, neyle ilgili bilgi alınması gerektiğini soruyor. E., gazetede veya haberlerde „İslamcı alanda“ dendiğini ve bunun da o zaman „bizim alanımız“ olduğunu söylüyor. Cinayetin arka planına dair herhangi bir şeyin bilinip bilinmediğini sorulması gerekiyormuş. Götzl, „İslamcı alan“ın ne olduğunu soruyor. E., „Kassel’den bir vatandaşın“ söz konusu olduğunu ve kendisine göre mesele suçun İslamcı alanda olup olmadığıdıymış. Götzl, E.’nin hangi bilgilere sahip olduğunu soruyor. Bir cinayet olduğu gazetelerde ve televizyonda çok konuşulmuş ama şu anda başka ayrıntıları hatırlamıyormuş. Te. o sabah her zamanki gibiymiş, hiç gergin görünmemiş. Görevi yerine getireceğini söylemiş: olayın ne olduğu ve faile dair herhangi bir bilgi var mı diye. Te. o vakit aynı E. gibi haberi medyadan duymuş. Te.’nin bunun Almanya genelinde bir seri cinayet, bir seri katilin yapmış olabileceğini söylediğini çok az hatırlıyormuş. Ancak tam olarak ne dediğini bilmiyormuş. Te.’nin bu bilgiyi nereden aldığını o zaman bilmiyormuş. E. bunu söz konusu yapmamış, Te. sadece bunu ya bir yerde okuduğunu ya da duyduğunu söylemiş. Götzl, E.’nin bu konuşmanın başka ayrıntılarını hatırlayıp hatırlamadığını soruyor. E., konuyu o hafta kesinlikle konuştuklarını söylüyor. Ondan sonra kendisi 2 haftalığına tatile gitmiş ve bunun güncelliğinin farkında değilmiş. Te.’nin orada bulunduğunu tatile gidene kadar bilmiyormuş, sadece gazetelerde yazılanlar hakkında konuşmuşlar.

Te.’nin olay yerini tanıyıp tanımadığına gelince: kafenin nerede olduğunu biliyormuş zira eve dönerken oradan geçiyormuş. Ancak oraya gideceğine dair bir şey dememiş. Olay ve ayrıntıları aralarında söz konusu olmuş ama daha çok kurgusal olarak: „Olay arkasında ne yatıyor, fail kimdir ancak somut bir şey yok“muş. Medyada bahsedilen „bilindik“ spekülasyonlarmış: olay „uyuşturucu çevresi“yle bağlantılı olabilirmiş. Götzl, „Te. size oraya gittiğini hiç söyledi mi?“ diye soruyor. E.: „Hayır, hayır.“ Tatilden döndükten sonra bundan haberdar olmuş, o arada da Te. zaten tutuklanmış.

Götzl tekrar Kassel’deki dış şubede kimin görevli olduğunu soruyor. E. mesai saatini paylaşan ve yarım gün çalışan üç kişiden ve G. adında bir meslektaşından bahsediyor. Götzl, Te.’nin açıklama için kime yönelmesi gerektiğini soruyor. Bu durumlarda çoğu zaman Kuzey Hessen Emniyet Genel Müdürlüğü’ne başvurmuşlar. E.’ye göre Te., olayın seri olabileceğini söylemiş olduğu için Götzl, bu konu o hafta tekrar konuşuldu mu diye soruyor. E. olabilir diyor ama kesin bir şey diyemezmiş. Bu bilgi o zaman kendisi için henüz yeniymiş ve gazetelerde buna dair bir şey okuyup okumadığını söyleyemezmiş. Götzl konuşmanın Pazartesi günü saat kaçta gerçekleştiğini soruyor. Te.’ye herhalde öğleden önce sorduğunu ancak seri cinayetlere dair açıklamasını o esnada mı yoksa döndüğünde mi sorduğunu bilmediğini söylüyor. Belki bu bilgiyi oradan almıştır. Götzl, hangi zamanın olduğunu soruyor. E.: “Devlet Güvenlik Komiserliği’nden sonra” diyor. Te.’nin oradan olduğundan eminmiş, zira Fe. bu bilgiye sahip olmak istemiş. Bu yüzden Te.’nin hemen Pazartesi günü orada olduğunu düşünüyormuş. Herhalde Salı günü de Te. ile Fe. arasında bir konuşma olmuş ve bu bilgiyi Te. Fe.’ye aktarmış; ancak kendisinin hazır olduğunu hatırlayamıyormuş. Anlaşılan, Te.’ye sorgulama görevi verilmiş çünkü bu birimle daha iyi temasları varmış. Fe. Te.’yi bunun için atamış. Devlet Güvenlik Komiserliği’nde özel bir muhatap yokmuş, oradaki herkesle iyi temasları varmış.

Te. ile konuşurken daha önceki günlere göre onun davranışında bir fark göze çarpmamış. Te. o bilgiyi aldığını çok normal bir şekilde anlatmış, başka bir şey de konuşmamışlar, çünkü olayın arka planı ve faillerine dair henüz geniş çaplı bilgiler yokmuş. E., Te.’de kuşkuya düşürücek bir hal gözlemlememiş. Götzl, başkomiser T.’den 2 Mayıs 2006 tarihli bir not olduğunu söyleyip E.’ye, polisin kendisini Te. ile olan konuşmaya dair sorgulayıp sorgulamadığını soruyor. E. evet diyor ve sorgulamayı yapan iki meslektaşı olduğunu söylüyor; birisi daha önce Devlet Güvenlik Komiserliği’nde, şimdi de cinayet masasındaymış. Bu iki kişi E.’ye Te. hakkında konuşmak ister mi diye sormuşlar: Te. nasıl bir insanmış ve onun cinayeti yapabileceğine inanıyor muymuş. Götzl, notlara göre E.’nin Te.’yi Pazartesi günü sorguya çekmesi istenmiş olduğuna dikkat çekiyor; zira Te. Cuma, Fe. de Pazartesi günü tatildeymiş. E., „sorguya çekmek“ ibaresini hatırlamıyormuş. Konu sadece Te.’yi ZK 10’a göndermekmiş. Götzl ayrıca notlara göre E.’nin Te.’ye Pazartesi günü kurbanın adını bilip bilmediğini ve VS’e mesleki bir bağlantı olup olmadığını sorduğuna dikkat çekiyor. E., aslında Te.’nin Devlet Güvenlik Komiserliği’nde kurbana ve olayın arka planına dair bilgi olup olmadığını öğrenmesi gerektiğini söylüyor. Götzl notları okuyor: Andreas Te. E.’ye, kurbanı tanımadığını ve internet kafeye uğramayacağını söylemiş. E., kurban hakkında konuştuğunu hatırlamadığını söylüyor. Ancak Te.’nin kafeyi tanımadığını söylediğini hatırlıyormuş. Notlarda Te.’nin kafeye „uğramayacağı“ yazıyormuş. E., Te.’nin uğrayacağını söylemediğini ancak nerede olduğunu bildiğini söylüyor. Götzl notlarda, E.’nin Andreas’tan kurbanın adını „buradaki ZK 10, Mü.“ye söylemesini rica ettiği yazıldığını söylüyor. E., o zaman bir ad verip vermediğini hatırlamadığını söylüyor ama Mü. „yabancılar bölümü“nde görevli olabilirmiş.

Notlarda ayrıca Andreas’ın olayın bölgeyle bir ilgisi olmadığını bildirmiş olduğu yazıyormuş, zira silah daha önce birkaç cinayette kullanılmış. E., Andreas’ın böyle konuşmuş olabileceğini söylüyor ama bu bilgiyi nereden aldığına dair hiçbir fikri yokmuş. E.’nin kurbanın adını Pazartesi günü gazetede okuyup meselenin kendisi için kapanmış olduğuna dair, bunun sabah belki henüz belli olmadığını söylüyor. Bunun dışında notlarda Te.’nin ZK 10’da bulunup bulunmadığının belli olmadığı yazıyormuş. E. bunu şimdi anlamadığını söylüyor; zira Te.’nin orada olup görevi yerine getirmiş olabileceğini söylüyor. E. şahsen hiç kafede bulunmamış. Kafenin bulunduğu sokak çok uzun olduğu için kafenin ne tarafta olduğunu bilmiyormuş. Te.’nin internet kafelere uğradığı bir ara konu olmuş; çünkü internette neler yazdığını öğrenmenin anlamlı olup olmadığı tartışılmış. E. bunu yapmadığını ve bilmediğini de söylüyor. Notlarda E.’nin Wiesbaden hakkında interneti kullanarak değerlendirme yaptığı ve Te.’nin internet kafelere uğradığını bildiği yazıyormuş. E. „Ben mi biliyor muşum?“ diyor. Götzl, bunun başkomiser T.’ye göre kendisinin verdiği bilgi olduğunu söylüyor. E., Te.’nin bunu söylemiş olabileceğini ancak kendisi onun kafelere gittiğini tahmin etmiyormuş.

Götzl, Te.’nin işiyle ilgili genel anlamda internet kafeleri mi yoksa belli internet kafeleri mi ziyaret etmesinde sorun olup olmadığını soruyor. E., kendilerine arada bir internette araştırma yapabilirler dendiğini söylüyor, ancak kendisine göre bu görev Wiesbaden’deki bölüme mahsusmuş. Götzl, E. veya Te.’nin internet kafelere uğramalarının istenilip istenilmediğini soruyor. E.’ye göre bu kendilerinin görevi değilmiş ama Te. bu konuda isteksiz değilmiş. Belki karısıyla tanışmadan önce birileriyle tanışmak için bazı sayfalara girmiştir. Bu „benim veya bizim tahminimizdir.“ Götzl, notlarda Holländischen Straße ve Wolfhager Straße’deki internet kafelerinin Te. için tabu olduğunu yazdığını söylüyor. E., bu konuyu da tartıştıklarını söylüyor; çünkü internet kafeleri çoğunlukla gözetlemekle görevlendirildikleri kişilerin bulundukları yerlerdeymiş. İşte Holländischen Straße’de „birçok yabancı oturuyor“, Wolfhager Straße de işyerine yakın bir yerdeymiş. Güvenlik sebeplerinden dolayı oradaki kafelere gitmeleri yasakmış. Götzl E.’den, Te.’nin davranışını tanımlamasını rica ediyor. Kendisine ve meslektaşlarına karşı çok sakin ve içe dönükmüş, kendisi hakkında neredeyse özel hiçbir şey anlatmamış. Te.’yi angaje ve dürüst bulmuş.

Avukat Bliwier, E.’nin soruştumaya hazırlanıp hazırlanmadığını soruyor. E. evde ve işyerinde kendi tatilinin ne zaman olduğunu kafasında yeniden kurguladığını söylüyor. Bliwier E.’ye, celbi aldığında neyle ilgili olduğunu bilip bilmediğini soruyor. E. herhalde Te.’yi neden oraya gönderdiğine dair olduğunu söylüyor. Bliwier: „Bu sonuca nasıl varıyorsunuz?“ E., çünkü bu Te. ile cinayete ilişkin yaptığı tek şey olduğu için diyor. Geri kalan ayrıntıları Te. amirleriyle görüşmüş. Bu davayla ilgili haberleri başta yakından ama sonra daha az takip etmiş. Bliwier E.’ye, şu halde Te.’nin kendisiyle olan konuşmalarını takip etmedi mi diye soruyor. E. bunu ayrıntılı bir şekilde yapmadığını ve tatil esnasında anlamaya çalışmak istediğini söylüyor. İnternette Te.’nin soruşturmalarına rast gelmiş ve bir kısmını okumuş. Te.’nin kendisine olayın bir seri cinayet olduğunu, tabancayla ve ne zaman yapıldığını söylediğini okumuş. E. kendisinin hâlâ dairede görevli olduğunu ama Fe.’nin artık orada olmadığını söylüyor.

Av. Bliwier E.’nin dairede herhangi bir kimseyle bu tutanak ve soruşturma hakkında konuştu mu diye soruyor. E., bir meslektaşının kendisine soruşturma tutanakları gösterip çıktılarını verdiğini söylüyor. Bliwier bunların nasıl tutanak olduklarını soruyor. E., eğer doğru okudumsa bunlar bu davanın soruşturmalarıdır” diyor. Bliwier, demek ki Te.’nin burada söylediklerini açıklamış birisi var diyor. E. onaylıyor. Bliwier: „Yani bunları birisi basıp sizinle görüştü, öyle mi?“ Ayrıca bu konuyu dairede kiminle görüştüğünü soruyor. E., bunun Martin Sch. olduğunu ve aslında kendisi onun amiri olduğunu söylüyor. Bliwier bunun araştırılmasını E.’nin kendisi mi Sch.’ye söyledi yoksa E. kendi başına mı bu işe kalkıştı diye soruyor. E. yıldan ötürü bunu internette araştırmak istemiş ve Te. de bu konuda daha çok bilgili diye yardımcı olmuş. Sonra Sch.’nin ana duruşmada Te.’ye dair soruşturmasıyla ilgili olanların çıktısını almış olduğunu onaylıyor. Bliwier kendisi için önemli olan, E. ve Sch.’nin soruşturmaların çıktılarını alıp bunların üzerine konuşmalarıymış. E.’ye bu durumda başka kaynaklara başvurdu mu, dairede notlar var mı diye soruyor. E. hayır diyor; ayrıca Te.’ye ZK 10’a gitme görevine dair bir not olmadığını söylüyor. Celbinden bu yana Irrgang, Te. ve Fe. ile temasta olup olmadığına dair de hayır cevabı veriyor. Bliwier, demek ki bu konuyla ilgili sadece Sch. ile konuştunuz diye soruyor; E. kendileri konuşurken belki G. arada bir kendi taraflarına dönmüş olabilir diyor ama emin de değilmiş. E. çıktılara kısaca bakmış ve Te.’nin hatırladıklarında eksiklikler varmış. Bliwier, E.’nin tutanaklara neden baktığını ve Sch. ile konuştuğunu anlamadığını söylüyor. E. bunun o zaman önemi olmadığını söylüyor, sadece kendisinin ne zaman izne ayrıldığını öğrenmeye çalışmış. İnternette de tutanağa denk gelmişler ama bu daha çok tesadüfmüş. Bliwier, bunu nasıl araştırdığını, Google’ın kendisi için bir şey ifade edip etmediğini soruyor. E. „Aynen“ diyor; kendisi Hessische Allgemeine gazetesi üzerinden bir şeyler bulmaya çalışmış ama bir şey bulamamış. Sch. arama motoruna sadece „NSU“ ve „Te.“ yazmış. Başka bir şeyin olduğunu hatırlamıyormuş.

Bliwier 2 Mayıs 2006 tarihli konuşma notlarında, yarım gün çalışan Gi. ile karşılandığı ve ardından da E. sorgulandığı yazıldığına dikkat çekiyor. Yine notlara göre E., Te.’nin silaha dair ifadesini ne zaman söylemiş sorusuna Te.’nin silah hakkında konuştuğunu hatırladığını söylemiş. E.: „Evet bunu hatırlıyorum“ diyor. Silahı ZK 10’dan almış olabileceğini de şimdi ortaya atmış. E.: „Olabilir“ diyor. Bliwier, Te.’nin buna dair ne dediğini internette okumadı mı diye soruyor. E.: „Hayır.“ Bliwier E.’ye buna göz gezdirdi mi diye soruyor, kendisine öyle oluyormuş. Götzl, mevzubahis nedir diye soruyor. Bliwier, internette Te.’nin sorgulanmasını ayrıntılı bir şekilde tutanağa geçiren bir blog olduğunu söylüyor. E. onun öyle bir formatta olduğunu söylüyor. Bliwier: „Siz gerçekten de bunun sadece bir kısmını okuduğunuzu mu söylüyorsunuz?“ E.: „Sadece bir kısmını okudum.“ Bliwier, E.’nin amacının zaman sıralaması olduğunu söylüyor, ardından bilgi toplanmış ve bu soruşturmanın yazıldığı öğrenilmiş. Bliwier, E.’nin metne göz gezdirdim demesinin anlamını soruyor. E. hızla göz attım diyor. E. belirli terimler mi aradınız sorusunu hayırla cevaplıyor. Sadece seneyi aramış. Bliwier, bunun için E.’nin tutanağı okuması gerekmediğini söylüyor. E. bunu zaten yapmadığını söylüyor. E. metnin ortasında okumayı bıraktı mı sorusunu evetle cevaplıyor: “Te. iki arada bir derede kaldı, hatırlayamadı, ben de bıraktım.” Bunu okuması takriben bir hafta önceymiş, celp dört hafta önce eline geçmiş. Bliwier, bunun çıktısını almanın sebebi neydi diye soruyor. E. mevzubahis izinlerdi diyor, kendisinin Nisan 2007’de izinde olmadığını tespit etmiş. Bliwier, tutanağın kendisine neden lazım olduğunu soruyor. E., lazım olmadığını, buna tesadüfen rastladığını söylüyor. Bliwier, Te.’nin söylediklerine ilgi duymak ve tutanağı okumak gayet normalmiş ancak E.’nin beyanını anlamamış. E., çıktıları kendisi istememiş, meslektaşı yapmış. Götzl telkin edici şekilde E.’nin çıktıların başkası tarafından alınmasının Bliwier’in sorusunu iptal ettiğini söylüyor. Bliwier, E. ve Sch.’nin aramayı yaptıklarında bilgisayarın başında beraber oturup oturmadıklarını soruyor. E. hayır diyor ve hatta gittiğini söylüyor. Sch. bir tutanaktan bahsetmiş. E. bunu okumak istemiş ama fırsat olmamış. Ayrıca içinde kayda değer bir şey olmadığını tespit etmiş. Sch.’ye çıktıları almak için görev vermediğini onaylıyor.

Bliwier, araştırmanın sonucu sadece bu tutanak mı yoksa başka çıktılar da alındı mı diye soruyor. E. sadece bu tutanak olduğunu söylüyor. İnternette Te.’nin burada söylediklerini arama fikri var mıydı? E. Bliwier’in bu sorusuna şöyle cevap veriyor: böyle bir şeyin olduğunu beklemiyorlarmış. E. cidden mevubahis tatili olduğunu anlatmışsa, Bliwier araştırmanın tek sonucu olarak neden bu tutanak olduğunu anlamıyormuş. E., böyle bir şeyin internette olduğunu beklemiyorlarmış, bu yüzden de şaşırmışlar. Sch. kendisine tutanağın bir çıktısını verdiğini onaylıyor. E. hemen hızlıca okumuş, daha sonra sakince okumak üzere de kenara koymuş. Ancak tutanak kendisine fazlasıyla kapsamlı gelmiş, zaten içinde de yeni bir şey veya bilgi yokmuş. Bliwier bunun ne anlamı geldiğini soruyor. E., celbinin sebebi ne olabilir sorusu diyor; zira kendisi Te.’ye sadece o görevi vermiş ve ardından tatile gitmiş. Olayın güncelliği kendisi Mısır’dayken azalmış. Bliwier, yani tutanakta yeni bir şey yazmıyordu öyle mi diye soruyor. E., kendisinin okuduğu sayfalarda yeni bir şey olmadığını, bu yüzden de tutanağı bir kenara koyduğunu söylüyor. Bliwier bunu sorarken Götzl, tanığın buna dair beyanda bulunduğunu söylüyor. Avukat Heer Bliwier’in sorusuna itiraz ediyor. Bliwier, Heer’in bu noktaya müdahale ettiğini kayda değer bulduğunu söylüyor ancak bu onun sorunuymuş. Götzl, müdafiin bu hakka sahip olduğunu söylüyor.

Bliwier, E.’nin tutanağı işyerinde bırakıp bırakmadığını soruyor. E. evet diyor; tutanak hâlâ ordaymış. Not aldığını kabul etmiyor, daha sonra da tekrar tutanağa bakmamış ve Sch. ile de bunun üzerinde durmamışlar. Bliwier E.’nin tutanakta, Te.’nin silaha dair bilgiyi ne zaman öğrendiğini yazıp yazmadığını hatırlıyor mu diye soruyor. E. buna ilişkin hiçbir şey okumadığını söylüyor. Bliwier: “Az önce Te.’nin silaha dair bilgiyi nereden aldığını, yani medyadan mı yoksa polisten mi, bilmiyorsunuz dediniz. Ancak burada bu soru size sorulmadı. Bu tutanakta yazıyor mu?” E. “hayır okumadım” diyor. Bliwier: “Bunun burada büyük önemi vardı; çünkü bu bilgiye belki Pazartesi günü saat 16.40’ta ulaşılmış. Bunu tutanakta okumadığınıza dair hâlâ ısrar ediyorsunuz, öyle mi?” E.: “Evet.”
Avukat Lunnebach E.’nin bu notu 2 Mayıs 2006 tarihinde internet araştırması esnasında okuyup okumadığını soruyor. E. herhangi bir not olmadığını söylüyor. Ayrıca Yozgat’ın savunmasıyla ilgili bir başvurudan da haberi yokmuş.

Avukat Narin E.’ye Hessen Eyaleti Anayasayı Koruma Dairesi’nin Kassel’deki cinayet öncesi seri cinayetlerle ilgilenip ilgilenmediğini soruyor. E.: “Hayır, zira yürütme gücüne sahip değiliz.” Dr. Pi.’nin kendisini tanıyor mu sorusuna E. evet diyor. Dr. Pi. bölüm şefiymiş 2006’da tedarik şubesinin yöneticisi ve Te.’nin amiriymiş. Dış şubenin müdürü dışında kendisi Wiesbaden’daki amirmiş. Narin E.’nin Pi. ile olay hakkında konuşup konuşmadığını soruyor. E.: “Olay hakkında mı? Dediğim gibi, tatilde bulunduğum hafta içinde Te. ile temas olmadı. Döndüğümde sadece Te.’nin tutuklandığını duydum. O arada olay hakkında konuştuk ama daha ayrıntılı bilgi elde edemedik.”

Avukat Scharmer E.’nin Te. ile onun idaresinde olan muhbirler hakkında konuşup konuşmadıklarını soruyor. E. evet diyor; Benjamin Gä.’yi de tanıyormuş. O zaman onu sadece ismen tanıyormuş. Te.’nin tutuklanmasından sonra onunla kısaca karşılaşmış. Sonraki soruşturmalarda Gä.’nin Te.’yi ne zaman veya görüp görmediği sadece bir kez konuşulmuş. Bunu E. Fe. ile beraber yapmış. Kendisi not almamış, belki Fe. almış. Scharmer Gä.’nin ne anlattığını soruyor. E. anlattıklarının çok eksik olduğunu söylüyor. Konu sadece Gä.’ye, Te.’yi en son ne zaman gördüğünü sormakmış ama tarih aklında kalmamış. Scharmer E.’nin başka ajanlarla aynı konu hakkında soruşturma yapıp yapmadığını soruyor. E. sadece Gä.’yi hatırladığını söylüyor. Gä. veya bunun erkek kardeşi aşırı sağcı hareketlerle temas halindeymiş, kendi kanaatince Gä. direkt olarak o ortamda değilmiş. Scharmer, Te.’ye göre Gä. kendisinin sağcı ortamda olan tek muhbiriymiş ve E.’ye neden tam olarak bu muhbiri sorgulamış diye soruyor. E. bunu tam olarak hatırlamadığını söylüyor; belki zamanla ilgili bir bağlantı varmış. Bunu tekrar gözden geçirmeliymiş ama buna dair hâlâ evrak olup olmadığını bilmiyormuş. Az önce İslamcı ortamdan bahsetmiş, orada da Te. bazı ajanlara liderlik yapmış ama E.’nin tek sorguladığı kişi Gä. imiş. E.: sadece görevi aldığını biliyormuş, arkaplanla ilgili elinde bilgiler yokmuş. Buluşmada sağcı ortamla olan ilişkiler hakkında konuşulmamış. Konu sadece Te.’ye, son buluşmasında nasıl davrandığını sormakmış. Ama görevi Fe. almış, E. sadece kendisiyle gitmiş, başka buluşmalar da olmamış. Scharmer, Gä.’nin Dortmund ile alakasına dair soru soruldu mu diye soruyor. E., konunun yalnız Gä. ile Te.’nin arasındaki ilişki olduğunu söylüyor. Dortmund kesinlikle mevzubahis olmamış. Kassel’deki cinayetten iki gün önce Dortmund’da bir cinayetin olduğunu duydu mu sorusuna E., bunun ne zamandan beri seri cinayetlerle ilişkilendirdiğini bilmediğini söylüyor. Ama kesinlikle tatilinden sonra olmuş.

Avukat Kolloge notlara dair bir soru soruyor: bunlara göre E.’ye, Pazartesi günü Te.’yi cinayete dair soru sorma görevi verilmiş. E bunu reddediyor; kendisi Te.’ye Devlet Güvenlik Dairesi’nde bilgi alması için görevlendirmiş ama soru sormamış. Kolloge notlarda E.’nin Te.’ye soru sorduğuna dair ipucu veren direkt cevapların bulunduğuna işaret ediyor. Federal Savcı Diemer, notu Başkomiser T.’nin yazdığını söylüyor. Kolloge, sonraki cümlede E.’nin sormuş olduğu sorular ve Te.’nin verdiği cevapların yazdığını söylüyor. Bunlar o günün erken bir zamanında mı hazırlanmış diye soruyor. E., Te.’yi görevine uygun Devlet Koruma Amirliği’ne gönderdiğinden çok emin olduğunu ve herhalde bundan sonra konu hakkında konuştuklarını söylüyor. Silahı ve Almanya genelindeki ilişkisini hatırlıyormuş ama ne zaman konuştuklarını ne yazık ki hatırlamıyormuş.

Avukat Pınar’ın sorması üzerine E., meslektaşı Gi.’nin kendisini işe dönmeden önceki akşam arayıp Te.’nin tutuklandığını öğrendiğini söylüyor. Gi. kendisine Te.’den internet kafedeki cinayetle ilgili şüphelenildiğini söylemiş. Herkes çok şaşırmış; çünkü kimse bunu Te.’den beklememiş. E. bir ara neden Te.’den şüphelenildiğini öğrenmiş; bu kendisinin tatilinden sonra olmuş olmalıydı. Te. o gün internet kafede sisteme girmiş ve polise kendisinin tanık olduğunu ihbar etmediği için şüpheli konumuna düşmüş. E. bu bilgiyi Fe.’den aldığını söylüyor. Pınar, “Siz sonra, ‘Hayret, bana kafede olduğunu hiç söylemedi” demediniz mi?” E. bunu işyerinde kendi aralarında herhalde konuştuklarını söylüyor. Stahl itiraz ediyor ama Götzl, sorunun henüz sorulmadığını söylüyor. Pınar’ın, işyerinde bir hafıza raporu yazılmasına dair direktiflerin verildi mi sorusuna E. hayır yanıtını veriyor. Stahl soru davayla alakasız olduğu için buna itiraz ediyor. Pınar, Te.’ye karşı resmi/işyerinde yapılan bir tahkikatın olup olmadığını soruyor. E. hayır diyor; tahkikatın bu cinayet masasının elinde olduğunu söylüyor. Bir sorguya davet edildiğinde nasıl davranılacağına dair anlaşmalar olmamış.

Avukat Wierig’in sorusu üzerine E. kafeye uğramamak için yazılı bir talimatın olmadığını ancak güvenlik sebeplerinden ötürü zaten yapılmayan bir şey olduğunu söylüyor. Wierig, yine bir kimse oraya uğradığında bunu açıkça yapması ve arabasını kafenin önünde park etmesinin akıllıca bir davranış olmadığını söylüyor. Ayrıca, Te. büyük bir özgüvene sahip olan biri izlenimini verip vermediğini soruyor. E., Te.’nin büyük bir özgüvene sahip olduğunu düşündüğünü söylüyor. Te. hırslı ve çalışkanmış, birçok amiri de bunu takdir etmiş. Te.’nin yaptığı işler övgüyle karşılanmış ve meslektaşlarına da örnek olarak tanıtılmış. Wierig, Te.’yi herhangi bir kimsenin kayırıp kayırmadığını soruyor. E. böyle düşünmenin fazla olduğunu söylüyor. Wierig, kimlerin Te.’yi özellikle övdüğünü soruyor ancak Stahl, alakasız olduğu için, soruya itiraz ediyor. Götzl sorulmasına izin veriyor. E., doğrudan amirleri olan Fe. ve Pi.’nin olduğunu söylüyor.

Avukat Bliwier, E.’nin bir ara Te.’nin internet kafeye uğradığını öğrendiğini söylüyor, yani Te. kendisine yalan söylemiş. Kendisi Te.’ye herhangi bir şekilde bu konu hakkında soru sormuş mu? E. bunun için fırsat olmadığını söylüyor; zira tatilinden sonra Te. ile hiç konuşmamış. Te. bir defasında büroya geldiğinde kendisi orada yokmuş. Şimdi, o zaman telefonların dinlediğini biliyormuş. Avukat Lunnebach, Irrgang’ın yarın mahkemeye geleceğini biliyor mu diye soruyor. E. bunu Pi.’den duyduğunu söylüyor, ayrıca Fe.’nin de aslında bugün sorgulanacağını. Soru üzerine ne Fe. ne de Irrgang ile konuştuğunu söylüyor. Duruşma saat 14.48’de bitiyor.

Götzl, avukat Başay’dan Te.’yle yapılacak bilişsel görüşmeye dair delil başvurusunu kontrol etmesini istiyor; zira farklılıklar varmış. Bliwier, Fe.’nin bugün sorgulanamadığı için Te.’nin yarın davet edilmemesini öneriyor. Götzl, böyle olursa yarın zaman kaybedileceğini söylüyor.

Av. Bliwier, Kuzey Hessen Polis Amirliği’nden tanık polis müdürü Gerald Ho. ve Hessen Eyalet Polis Amirliği’nden Karl-Heinz S. için mahkemeye delil sunulması için başvuruda bulunuyor. Bu iki tanık bu vesileyle 31 Mayıs 2006 tarihinde telefonlaştıklarını beyan ederler. Ho. “MK Café” memurlarının amiri olarak rapor verme görevini yerine getirmiş. Telefonlaşmanın içeriği, Te.’ye yapılan TKÜ (telekomünikasyon denetimi) Önlemi’nin onun amirlerinin davranışlarında “kritik tespitler” ortaya çıkarmasıymış. Ho.’nun açıklamasına göre Te.’ye amirleri tarafından soruşturma içeriklerini bildirme riski varmış. Ho. S.’ye, özellikle tanık Fe.’nin Te.’ye bazı anlaşmaların somut içerikleri bildirmiş ve tanık Dr. Pi. de Te.’ye bir avukat tutsun diye akıl vermiş. Ayrıca Ho. ve S. TKÜ’deki bilgilerinden dolayı Te.’nin Anayasayı Koruma Dairesi tarafından soruşturmalar kapsamında işbirliğinden vazgeçmek hususunda öğütlendiğini tahmin ettiklerini beyan edebilirler. Kassel Savcılığı’na danıştıktan sonra meslek sırlarının ifşa edildiğinden şüphe duyulmadığı sonucuna varılmış. S. telefonlaşmalara dair bir not hazırladığını ve bunu mahkemeye sunacağını beyan edecekmiş. Bliwier ikinci olarak Federal Meclis Araştırma Komisyonu’nun mevcut evraklarından gerekli ibarelerin getirilmesini talep ediyor. Böylece o zamanki sanık Te.’nin amirleri tarafından kendisine karşı yürütülen soruşturmalar hakkında bilgilendirildiğine dair başka dayanaklar elde olurmuş. Bliwier’e göre delillerin iradı Irrgang ve Fe.’nin soruşturmaları için önem taşıyormuş. Te.’nin verdiği bilgilerin inanırlığı için delil dilekçesindeki tanıklar da önemliymiş. “MK Café” o zaman, bilgilerin sanığa verildiğinden yola çıkmış. Bununla beraber soruşturmanın Anayasayı Koruma Dairesi’nin ilgili çalışanlarının etkisi altında yürütüldüğünü gösteren başka olgular varmış. Zaten ana duruşmada tanık Fe.’nin bir telefon konuşmasında Te.’ye soruşturma hakkında ayrıntılar ifşa ettiği ve Polis ile Anayasayı Koruma Dairesi, yani Irrgang’ın, arasındaki bilgi düzeyini, karşılaştırdığı ispatlanmış. Anayasayı Koruma Dairesi’nin Te.’nin ifadelerini yönlendirmesine dair dosyaların eksik olmadığı aşikârmış. Bu yüzden getirilecek evraklardan Anayasayı Koruma Dairesi’nin Te.’ye bilgi aktarmasına ilişkin başka dayanaklar olacakmış. Bu evraklar Federal Meclis Araştırma Komisyonu’nda mevcut ve oradan talep edilebilirmiş. Federal Başsavcıya sunulan evraklarda buna dair bir şey bulunmamaktaymış. Söz konusu evraklar zaten mahkemeye ve avukatlara sunulmamış. Federal Başsavcının makamında kullanım için hazır bulundurduğu evraklarda buna dair bir şey yokmuş. Bu evraklar zaten duruşmaya katılan tarafların kullanımına verilmemiş. Bliwier, tanık S.’ye dair ibarelerin burada hazırlık için okunmasını talep ediyor.

Duruşma günü saat 15.04’te sona eriyor.

Bu duruşmadan geriye NSU davasının müdahil avuklarının NSU-Nebenklage adlı blogunda yazdığı gibi şu kalıyor:
“Anayasayı Koruma Eyalet Dairesi şu ana kadar bir aydınlatma değil bir karışıklık yuvasıdır.”